PSİKOLOJİ 4 Aralık 2020
55,6b OKUNMA     619 PAYLAŞIM

Ölümden Sonra Hayat İnancına Dair Sorgulayıcı Bir Bakış Açısı

Cennet-cehennem anlayışına dair bir durup düşünmenizi sağlayabilecek bir yorumu paylaşıyor ve son sözü tabii ki yine size bırakıyoruz.
iStock

bundan yıllar önce dünyanın farklı ülkelerinde insanlara yapılan bir anket vardı. ankette insanlara 4 farklı soru soruldu:

1) sizce cehennem diye bir yer var mıdır?
2) eğer cehennem varsa buraya kimler gidecektir?
3) cehenneme gideceğinizi düşündüğünüz kişiler bunu hak etmiş midir?
4) cehennem gerekli midir?

ilk soruya verilen cevap kimseyi şaşırtmayacaktı. dünyanın çeşitli millet ve dinlerinden insanlar ya cehenneme ya da benzeri bir fikre inanıyorlardı. buna göre bir çok dinde insanların öldükten sonra bir şekilde ceza veya ödül alacağına inanılıyordu. ikinci soruya gelince, cehenneme inananların büyük çoğunluğu cehennemin yolcusu olarak kendilerinden başkalarını görüyorlardı. ankette soru yöneltilenlerin %90'ından fazlası kendisinin veya sevdiklerinin cehenneme gideceğine inanmıyor, cehennemin kendi tanımadıkları veya düşman oldukları kişilerle doldurulacağına inanıyordu. çeşitli inançlara sahip ve çeşitli milletlerden gelen (ve cehennem inancı taşıyan) insanların büyük bir kısmı cehenneme kendileriyle aynı inancı paylaşmayanların gideceğine inanıyordu. bu insanların büyük çoğunluğu yine 3. ve 4. soruya da benzer şekilde cevap veriyor ve cehennemin gerekli olduğunu, oraya gidenlerin bunu hakettiğini söylüyordu.

yani kısaca din ve milletten bağımsız olarak cehennem inancı olan insanların büyük kısmı "benimle aynı fikirde olmayan kim varsa öldükten sonra çok pis ceza görecek ve bunu sonuna kadar hak ediyor" şeklinde bir fikre sahipti.


özellikle ilkel toplumlarda "adalet" denen şeyi sağlamanın tek yolu "intikam" olarak görülür

bu fikre göre eğer biri size veya sevdiğiniz bir şeye zarar verdiyse, adaletin sağlanmasının yolu o kişiye aynı şekilde zarar vermekten geçmektedir. dünyada çoğu zaman adalet görülmediği ve yapılanlar yapanların yanına kar kaldığı için insanlarda "cehennem" inancı oluşması normaldir çünkü bu dünyada görülmeyen adaletin ölümden sonra görüleceğine ikna olmak insanı ruhen rahatlatır.

yalnız, cehennem fikrinin kendisi adalete aykırıdır. örneğin x dini hak din olsun ve x dinine inanmayan herkes cehenneme gidecek olsun. dünya'da hiçbir dinin nüfusu dünya nüfusunun çeyreğinden fazlasını oluşturmadığına göre hangi din hak olursa olsun insanların ezici bir çoğunluğu cehenneme gitmiş oluyor. bu mantığa göre dünya bir sınav mekanıysa oldukça kötü bir sınav mekanıdır. psikolojik ve zeka testleri (hatta çeşitli sınav testleri de) hazırlanırken bir kaide o testin zorluğu veya kolaylığıdır. eğer bir teste girenlerin büyük çoğunluğu testten kalıyorsa veya ezici bir çoğunluğu testi geçiyorsa o testin kötü olduğuna inanılır. örneğin üniversite sınavını düşünün. eğer sınava girenlerin %95'i testi geçiyorsa o test gereksizdir çünkü yetenekli ile yeteneksizi ayırt edememektedir. yine bir üniversite sınavına girenlerin %95'i geçemiyorsa o test de gereksizdir çünkü sadece çok üstün yeteneğe sahip insanlar o testi geçiyor demektir. tanrı iyi ile kötü insanları ayırmak için dünyada bir test mekanizması kurduysa ve bu testi (hangi dinin hak din olduğuna göre değişir) %1 ile %20 arasında bir kesim geçiyorsa burada tanrı çok büyük hata yapmış demektir. çünkü ya insanların ezici bir çoğunluğunu testi geçemeyecek şekilde yaratmıştır, ya da testi aşırı zor yapmıştır. bu durumda bir adaletten söz edemeyiz.

kaldı ki son araştırmalara göre insanların ezici bir çoğunluğu (%90 ile 95 arasında değişiyor) hayata hangi dinde başladılarsa hayatı o dinde bitiriyorlar. yani hristiyan olarak yetişen biri hristiyan, müslüman olarak yetişen biri müslüman olarak hayata gözlerini yumuyor. insanlar üzerine büyüdükleri dini değiştirseler bile başka bir dine geçmek yerine dinsiz olmayı tercih ediyorlar. örneğin müslümanken hristiyan olan veya hristiyanken müslüman olan insan sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. hatta bunların bile çoğu önce hristiyanken dinsiz olmuş, sonra müslüman olmuş (veya müslümanken dinsiz olup sonra hristiyan olmuştur). en azından istatistikler bu yönde. insanların ezici bir çoğunluğu doğdukları yerin dinine göre yetiştirilip ömürlerini de bu din üzerine noktalıyorsa insanları seçtikleri dine göre sınava tabi tutmak da çok yanlış. sonuçta suudi arabistan'da müslüman bir ailede doğan bir çocuk %98 ihtimalle hayatını müslüman olarak tamamlarken bolivya'da hıristiyan bir ailede dünyaya gelen bir çocuk vefat ettiğinde dini %98 ihtimalle hristiyanlık olacaktır. bu durumda islam veya hristiyanlıktan biri hak dinse, tanrı sadece belli bir coğrafyada doğan insanlara cennet şansı vererek ırkçılık yapmış olmuyor mu?


kaldı ki günümüzde gelişen nöroloji bilimi sayesinde iyi insan-kötü insan diye bir ayrımın olmadığı biliniyor

ne zaman "iyi insan-kötü insan" muhabbeti açılsa insanlar hitler gibi ekstrem örnekler vererek bu savı desteklemek istiyorlar ama bu savın bu şekilde desteklenmesi imkansızdır. çünkü:

1) hitler gibi insanlar çok nadirdir.
2) hitler bile "kötü insan" olmaktan çok psikolojik rahatsızlık çeken biri olabilir.
3) hitler bile "aman kötülük yapayım da insanlara eziyet edeyim" mantığıyla kötülük yapmamıştır, o bile kötülük yaparken kendince haklı sebeplere inanmıştır.

kendisi gerçekten de yaptığı kötü şeylerin iyi olduğuna ikna olmuştur. dünyada câni, katil, zalim olarak görülen ne kadar insan varsa ya psikolojik bir rahatsızlığı vardır ya da kendisini yaptıklarının kötü olmadığına ikna etmiştir. dünyada sırf kötülük yapmak için kötülük yapan ve saf "kötü" olan (psikolojik olarak sağlıklı) bir insan bulmak zor. zaten yapılan araştırmalara göre insanların büyük bir çoğunluğu (hatta ezici bir çoğunluğu) iyi niyetlidir ve yaptıkları şeyleri iyi niyetle yapmaktadır.

bir de olaya dini açıdan bakarsak

orta doğu'daki tüm dinlerin kökü olarak görülen museviliğin ilk belgelerinde cennet veya cehennem inancından bahsedilmez. örneğin musa döneminde yazılan tevrat'ta iyi insanların tarlalarının çok mahsul vereceği, çok çocukları olacağı, ömürlerinin uzun olacağı yazarken kötü ve günahkar insanların tarlalarının mahsul vermeyeceği, hayırsız veya az çocuk sahibi olacakları ve ömürlerinin kısıtlı olacağı yazar. ahiret inancı insanların olumsuz olma isteği ve dünyada bulamadıkları adaleti öldükten sonra bulacakları umudunun arkasında yatar.