MÜZİK 6 Eylül 2017
146b OKUNMA     1290 PAYLAŞIM

Ölmeden Önce Mutlaka Deneyimlenmesi Gereken Burning Man'e Dair Bilmeniz Gerekenler

Adını, kapanış etkinliğinde yakılan ahşap kukladan alan Burning Man, her yıl Ağustos-Eylül aylarında Nevada'da Black Rock Çölü'nde gerçekleşen bir festival. 2016'da 70 bin kişinin katıldığı, bu yıl ise 70 bini geçtiğini düşünülen bu efsane festivale dair bilinmesi gerekenlere Sözlük yazarlarıyla bakıyoruz.
iStock.com


Öncelikle Burning Man'in tarihi

larry harvey ve jerry james tarafından, küçük bir topluluğun katılımı ile ilk kez 1986 yılında san francisco, bakers beach'de gerçekleştirilmiş bu festival. 

ilerleyen yıllarda katılımcıların inanılmaz boyutlara çıkması ile, 1990 yılından itibaren black rock desert, nevada'da yapılmaya başlanmış. 35 bin ila 45 bin arasında insan yıllardır bu tarihlerdeki 7 gününü bu festivalde geçirip çöl şartlarına direnerek, insan bedeni ve onun kalıplarını temsil eden tahta adamı yakarak kapanışta son noktayı koyuyorlar. 

sanatçılar playa adı verilen kampın ortasında, teması daha önceden belirlenmiş olan festival için hazırladıkları çalışmalarını sergiliyorlar.

Daha önce oraya giden Sözlük yazarlarının gözünden Burning Man

hayal dünyanızda ütopik bir şehir olsun ve o şehri çok seveceğinizi, tam da böyle bir yerde yaşamak istediğinizi düşünün. sonra bu ütopyanızdaki şehrin güzelliğinin 100 kat güzelliğinde bir yerin olduğunu hayal etmeye çalışarak beyninizi zorlayın. işte tam orası burning man ya da şehir adıyla black rock city.

cep telefonunun, elektriğin, suyun, teknolojinin ve en önemlisi paranın olmadığı bir yer burning man. bir festival değil, bir kamp alanı değil. çok daha ötesi. herkesin yemeğini, içeceğini, yatağını, sanatını, kıyafetini kısaca herşeyini ücretsiz paylaştığı, herkesin birbirine karşı insancıl yardımsever olduğu bir yer orası. hayatımda kendimi en güvenli hissettiğim en çok eğlendiğim yer aynı zamanda.


31 yıldır düzenli olarak her sene artan bir nüfusu var. kurallar insan sayısıyla her sene artsa da özgürlüğün en ileri düzeyde olduğu şehir orası. burada ne kadar yazarsam yazayım, ne kadar anlatırsam anlatayım, ne kadar hakkında video izlerseniz izleyin gitmeden hayal edemeyeceğiniz kadar olağanüstü bir yer. günün 24 saati her saniye binlerce etkinlik var. her türlü müzik konserinden, değişik konseptli partilerinden, spor müsabakalarından, sanat arabalarından, resim sergisinden, yogasından, yarışlarına kadar sürekli her yerinde farklı bir etkinlik var şehrin. bir hafta boyunca hiç uyumazsanız yine çok şeyi kaçırdığınızı düşünebilirsiniz. çok çok büyük sanat eserleri var şehrin her yerinde ve hepsi sıfır para gözetilerek sadece gönüllü olarak bu şehir için yapılmış.


31 yıldır düzenlenen etkinlikte bebeğinden, çocuğuna, yaşlısına gencine her kesimden çok fazla insan var. bu şehirde doğup büyüyüp her sene katılan binlercesi var. şehirde nikahını kıyan, çocuğunu doğuran, torunuyla gelenler var. bu şehirde normal hayatta olmayacak her türlü güzellik var. bu şehirde şaşırma diye bir duygu yok. çünkü herşey dünyadan farklı ve herkes kendisini kişiliğini hiçbir çevre baskısı gözetmeden istediği gibi yaşayabiliyor. elglence de burda, özgürlük de burda, çılgınlık da burda, insanlık da burda, paylaşım da burda. olabilecek en olumlu sıfatların hepsi birleşip burada toplanmış. normal hayattaki saçmasapan binlerce davranışın, alışkanlığın, olayın ne kadar anlamsız olduğunu daha bir iyi anlayabilirsiniz bu şehirde.


bu kadar güzelliğinden bahsettikten sonra bundan sonra gidecekler için de ufak tavsiyeler vereyim de yardımım dokunsun. bu şehre hiçbir şey götürmeyip, elbise bile giymeyip giderseniz hiç sorunsuz güzel bir hayat yaşayabilirsiniz o bir hafta boyunca. fakat tabi herkesin kendi ihtiyacını ve paylaşım adına başka ihtiyaçları da götürmesi beklenen durum. temel ihtiyaçlar zaten internette her yerde bulunabilecek şeyler. şu, gaz maskesi, deniz gözlüğü, el feneri, renkli kostümler, çadır, uyku tulumu vs.. bunlar dışında en temel ihtiyaç bisiklet. şehrin simgesi bisiklet çünkü. sanat arabası olmayan herkesin bisikleti var şehirde. yürümek çünkü zor o büyük şehirde, bisikletiniz olsa bile çok yürüyeceksiniz. olmadığı durumda düşünemiyorum. şehirde herkesin geçici kullanabileceği bisikletler var o işinizi görecek. çoğu tematik kampta banyosundan, mutfağına kadar her türlü ihtiyaç var, o kampların çoğuna festival öncesi küçük bir ücret karşılığı kaydolabiliyorsunuz. 

kolonyalı mendilden, sprey suyuna, gatorade içeceğini ve konserve yemekleri bol bol alırsanız temizlik/yemek/içmek gibi en temel sıkıntılarınızı bir hafta boyunca hiç yaşamazsınız. zaten belli bir eşik noktası sonrası hiçbir şeyi kafaya takmadğınızı ve her türlü ortama uyum sağladığınızı farkedeceksiniz. normal hayatta uykucu da olsanız orda şehrin büyüsü ve güzelliğine kapılıp hiç uyumayabilirsiniz de. kendinizi bırakın, rahat olun, plan yapmayın, bir sürü yapılacak, gezilecek, görülecek şey sizi bulacak zaten, çekinecek, korkacak hiçbir durum yok. gerçek hayattaki önceliklerinizin, alışkanlıklarınızın peşinden gitmeyi bırakıp çok olumlu değişimler kazanacaksınız sonunda, bunu bilerek o anların tadını çıkarın.


burning man'in kötü yanlarına gelince, yılda bir kez yapılıyor ve sadece 8 gün sürüyor. ilk 5 günü artarak dinamikleşen şehir, son 3 gün azalarak boşalıyor ve sessiz bir yere dönüşüyor. burning man sonrası normal hayata, aynı saçmalıklara, sıkıntılara, özellikle iş hayatına dönmek çok pis koyuyor. bir de 2014 burning man için daha 350 gün kaldığını bilmek en üzücüsü. bir sene boyunca internetten fotoğraflarına bakarak hatırlayarak kendimi teselli edeceğim. şimdiden seni çok özledim burning man...

1 hafta sürdüğü rivayet edilir ama aslında 2-3 gün daha rahatça eklenir, nitekim sonlara doğru "biz şimdi normal hayata nasıl dönücez" sorusundan kaynaklanan bir uyuşukluk haliyle, dönüş mütemadiyen erteleniyor.

her şey dışarıdan getirilir. orada pek fazla şey satılmaz, genelde kahve alımına rağbet vardır, geri kalan eksikler başkalarından tedarik edilir. sonuçta hippi ruhu hakim ortama, biri sizden tencerenizi istediğinde vermemezlik etmeyin, ortamı mahvetmeyin.

insanlar oraya kalabalık gruplar halinde, arabalar dolusu eşyayla gelirler. dahası bir festival olduğu için, bazıları sergilenecek "eserler" de getirir. burada spoiler yapıp gördüğüm eserlerden bahsetmeyeceğim, tek diyebileceğim herşey mübah felsefesine sadık kalın.


en önemli kelime "creativity". herkesi, her gördüğünüz saçmalığı bu kelimeyle övmeniz farzdır. siz de mümkün olduğunca çok ilginç ve saçma şey getiriniz ki ortamın eğlence entropisi artsın. nargilem vardı mesela, çok sükse yaptı. özellikle böyle oryantal, etnik şeyler gereğinden fazla övülür bu hippiler tarafından, eğlenceli olur yani.

kumar, fuhuş ve eroin üçgenindeki bir batakhane değil burası, allahın çölü! gece ateşlerin etrafında fire spinning yaparken kafayı bulmuş insanların kimseye bir zararı olmuyor, rahat olun. (yanlız ufak tefek hırsızlıklar ya da kavgalar da olmuyor değil; 70 bin kişinin her biri de rahibe teresa kıvamında olmayacak elbette)


türklüğünüzü saklamayın sakin. bazı arkadaşlar daha cool görünmek için italyanım, ispanyolum ayağı çekiyor, hiç gerek yok. türk olmak demek kafadan ilk gecenizde 200 kişiyle tanışıp, bu olayın ne kadar ilginç birşey olduğunu defalarca duymak demektir. ayrıca özellikle san francisco taraflarından gelen ve az çok parası bulunan hippiler, arada sırada dünya turuna çıktıklarından, türkiyeye daha önce gelmiş ve çok memnun kalmış bir sürü insanla tanışıp şaşırmanız olasıdır.

geceleri çok çok çok soğuk oluyor, bunu hafife almayın. ciddi çölden bahsediyoruz. mutlaka bir sürü battaniye alın, birileri unutmuş olacağından fazlalarınızı insanlara verirsiniz. ha bu arada unutmadan, bu tip alış verişlerde para kullanılmaz, adaba aykırı. değiş tokuş esasına dayanır herşey, ama orta doğulu kanımızın etkisiyle de pazarlığa girişmek iyi değil. amaç ticaretten kar edip, çölün valisi olmak değil muhabbet olması sadece, o yüzden bol bol değiş tokuş yapın.


kalabalık gitmek tabi ki daha eğlenceli ama yanlız kalma gibi bir derdiniz olmaz, bu kadar laubali insan bir yerde bulunmaz çünkü. sadece içip sicmaya gelmiş white thrashler oluyor tek tük, bir tek onlardan uzak durun. bir dikkat edilesi husus da şu olabilir: katıldığım sene katılanlardan birisi bir uçak getirmiş, onu çaktı yere. ertesi gün bir başkası da kalabalığı ıskalayıp düştü. 60-70 bin deliyi bir araya koyarsan böyle olur.

tek amacınız seks ise bu amaçtan vazgeçin derim. yani seks yapmayın demiyorum, zaten büyük ihtimalle istemeseniz de yaparsınız, fakat karı kaldırmak için cluba gelmiş amele misali, millet güzel güzel çılgın atarken, siz orada bir köşede kızları, oğlanları kesip, kendi kendinize stres yaparsanız olmaz. için, siçin, ilk hedefiniz bu. bol bol hoplayıp zıplayın, abuk subuk muhabbetlere girin, delirin. amaç eğlencedir, kimsenin kimseden utanmadığı güzel bir ortamdasınız, içinizde kalan ne varsa yapın; seksi her zaman yaparsınız.


unutmadan, festivalin son gününe kadar bekleyin. burning man'in asıl olayı son gün yakılan dev tahtadan adamdır. adam yıkılınca enkazın etrafında dönüp firespinning yaparlar, saatlerce sürer bu final. uzaktan bakmayı tercih edin derim, zira gerçekten muazzam bir manzara. çöldesiniz, gökyüzü o kadar muhteşem ki samanyolunun bulutsuluğu görünüyor ve uzakta ateşten bir insan güruhu...

Bonus: Burning Man'e dair ilginizi çekebilecek bir video