Suskunluğunda Bile Notaların Mevcut Olduğu Büyük Caz Dehası: Miles Davis
Kimdir, nedir?
abd’li caz (bkz: jazz) trompetçisi, orkestra şefi ve besteci. 1940’ların sonlarından başlayarak caz’ın gelişimi üstünde sürekli bir etkisi olmuştur. birçok siyah çağdaşının tersine orta sınıf olanaklarına kavuşmuş bir ailenin çocuğuydu. 13 yaşında trompet çalmaya başladı. new york kentindeki juilliard müzik okulunda okudu. (1945) ve kısa sürede yeni modernizme yöneldi.
davis, çalış stiliyle clifford brown ve freddie hubbard gibi kendileri de başka müzisyenlere örnek olan trompetçileri etkiledi. ama onun asıl önemi, modern cazın üç ayrı evresinin başlangıcında, önde gelen yenilikçi müzisyenlerin oluşturduğu topluluklarla yeni eğilimleri billurlaştıran plaklar yapmış bir orkestra şefi olmasında yatar. bu albümler, besteci-düzenlemeci (bkz: aranjör) gil evans, besteci-düzenlemeci-saksofoncu gerry mulligan ve saksofoncu lee konitz ile 1949’da yaptığı birth of cool, besteci-düzenlemeci-piyanist bill evans ve tenor saksofoncu john coltrane ile 1959’da gerçekleştirdiği kind of blue ve başka müzisyenlerin yanı sıra, besteci-düzenlemeci-piyanist joe zawinul ve besteci-saksofoncu wayne shorter ile yaptığı 1969 tarihli bitches brew’dur. olağanüstü boyutlarda etkili olan bu plaklar, 1950’lerde cool jazz üslubunun, 1960’larda modal yaklaşımların ve 1970’lerde jazz-rock anlayışının neredeyse kurallarını koyan çalışmalar olmuştur. piyanist herbie hancock, basçı ron carter, davulcu tony williams ile shorter ve davis’ten oluşan 1960’ların davis beşlisi de caz tarihinin en önce gelen topluluklarından biridir. 1970’lerde eroin bağımlılığından kurtulmak için mücadele veren davis, 1980 new port festivali’nde yeniden müziğe dönmüştür. miles the authobiography adlı otobiyografisi 1989’da yayımlanmıştır.
zaman zaman çok notalı, hızlı geçişlere de yer vermesine karşın, davis’in üslubu genelde modern cazın en yalın özlü ve derinlikli trompet üslüplarından biri olmuştur. doğaçlamalarındaki (bkz: emprovizasyon) titiz ve ölçülü yaklaşım, akıcılık ve lirik hava çok çarpıcıdır. cazın ticari boyutlarının sınırlılığına karşın, 30 yıl boyunca düzenli bir plak satışını da sağlamayı başarmıştır. başka müzisyenlerin sık sık yorumladığı besteleri arasında, nardis, four, milestones, solar ve so what sayılabilir.
Neden dahi deniyor kendisine?
birçok başarılı müzisyene kolayca "dahi" yaftası yapıştırılırken bu adam yaşadığı süre içerisinde, hem müzikal anlamda hem de genel yaşam alanında, tek başına "deha"nın tanımını yapmıştır. her şeyden önce davis modern jazzın gelişim aşamasının her basamağına imzasını atmıştır ki bu gerçek, tarih süresince her müzikal dehada rastlanan yaratıcı-öncülük özelliğine bir örnek oluşturmaktadır: bebop periyodunda en başarılı çalışmalarda yer almış, cool jazzın kuruluşunda en önemli rolü oynamış, fusion ve jazz-rock türlerinde ilk kurşunu atan insan olmuştur yine.
ikinci olarak kendisi bir trompet virtüözü değildir belki; fakat unutulmasın tarihteki nice dahi sanatçı alanlarında en üst seviyede değildirler (bkz: picasso); bu insanları "dahi" diye anmamıza yol açan ortak özellikleri sanatlarında daha önce olmayan kanallar açmaları, ve bu yönde diğer genç sanatçılara ilham kaynağı olmalarıdır. miles davis hem bir ilham kaynağıdır, hem de ilham vereceği kişiyi bulan ve o kişiye deyimi yerindeyse "döve döve" müziği öğretendir. genç cazcıları, ki çoğu sonradan dev isimler olmuşlardır, evine alır, onları yedirir içirir, hem onlardan bir şeyler öğrenir hem de onlara açık bir üniversite gibi hizmet verir. tüm bu eğitimi verirken tek amacı müzikte yeni yöntemler bulmak, zaten iyi yaptığı müzikle yetinmemektir.
bütün bunları büyük bir alçakgönüllülükle, yeni şeyler öğrenmek haricinde parasal başka bir çıkar gözetmeksizin yapmaktadır ayrıca; mesela çoğu zaman başka yeni yetenekleri sahneye çıkartır ve konser parasını bu gençlerle paylaşır. bütün bu anlattıklarıma rağmen insanların onun konserlerde seyirciye sırtını dönmesini, kadınlara (özellikle beyaz olanlarına) sarkmasını, röportaj verirken garip davranmasını, vesaireyi onun şımarıklığına, kendini bişey sanmasına verdiğini görünce şunu belirtmek isterim ki miles davis her şeyden önce siyah derili bir insandır. hayatı boyunca derisinin rengi yüzünden yaşadığı tüm olumsuzlukları karşılamak için bu tür defans mekanizmaları geliştirmiştir kendine (ek olarak uyuşturucu kullanımını da alabiliriz bu mekanizmalar dahiline).
çocukluğundan başlarsak, bir beyaz semtinde doğduğu için zaten hayata 1-0 yenik başlamıştır bir siyah olarak; hayatı boyunca da bu kimliği kendini bir cenderede hissetmesine neden olmuştur. sırf bu yüzden zaman zaman fiziksel saldırılara da uğramıştır (mesela kind of blue'yu kaydettiği sene, new york birdland'de çalarken verdiği bir mola sırasında polisler gayet nedensiz bir şekilde dövmüşlerdir bu kişiyi, vurdukları kafanın değerini bilmeden). ama onu en çok acıtan şey bu tür açık saldırılar değil de gizliden yürütülen, kendisine inceden sezdirilse de ondan başkasının bunu kolaylıkla anlayamayacağı saldırılar olmuştur bence. son olarak, bütün yapılanlara rağmen, onun beyazlardan nefret ettiğini söylemek mümkün değildir: bu insan nice beyaz genci yetiştirmiş, onlarla ortak çalışmalarda bulunmuş, çoğu zaman kendi müzikal geleneğine ters gelen beyaz adam etkisini seve seve müziğine katmıştır; ve unutulmasın ki onu hem o yıllarda hem de günümüzde dinleyenler çoğunlukla beyazlardır.
Miles Davis - So What
Davis'in 1968 sonrası müziğine dair
1964-1968 arasındaki miles davis beşlisi rock ve funk öğeleriyle deneyler yapan ilk caz gruplarından biriydi. swing dışındaki ritimler, yaptıkları albümlerde duyulabiliyordu. geleneksel yürüyen bas ritmine uymayan, tekrarlanan bas ritimleri ron carter tarafından bu albümlerde çalınmıştı. tony williams’ın da swing sekizlik yerine zille düz sekizlik çaldığı ve kapalı high-hat’e her vuruşu belirtmek için vurduğu olmuştu. (e.s.p albümündeki “eighty-one” parçasını dinleyin. miles smiles albümündeki “freedom jazz dance”, sorcerer albümündeki “masqualero”yu ve filles de klimanjaro albümünden “frelon brun” “tout de suite” ve “filles de klimanjaro” adlı parçaları dinleyin.)
bir miles davis kaydında elektrik piyanonun kullanıldığına ilk defa 1968 tarihli miles in the sky albümünde “stuff” adlı parçada şahit oluruz. bu önemli, çünkü rock’la ilintili bir enstrümanın bir caz sanatçısı tarafından kullanıldığına ilk defa denk geliriz. miles in the sky’dan hemen sonra kaydedilen albüm 1968 tarihli filles de kilimanjaro, geleneksel caz sound’undan açıkça uzaklaşan ilk albümdür. elektrik piyano ve elektrik bas kullanılmasının yanısıra rock davulunu andıran tony williams’ın çaldığı figürler önemlidir.
miles davis’in filles de kilimanjaro’dan sonra kaydettiği iki albüm 1970‘lerin modern cazına yön vermesi açısından çok önemlidir. bu kayıtlar için miles davis birçok davulcu seçti (tony williams, jack de johnette, lenny white, charles alias ve jim riley) ve elektrik piyano çalan birçok piyanist kullandı: herbie hancock, chick corea, joe zawinul ve larry young. wayne shorter tenor ve soprano saksofonları çaldı, bennie maupin bas klarnet çaldı, john mclaughlin elektrik gitar, dave holland ve harvey brooks elektrik bas çaldılar. bu albümlerin ikisi de 1969’da kaydedildi: in a silent way ve bitches brew. bu albümler, birçok müzikal yaklaşım içeriyordu ama en öne çıkan öğe caz ve rock’ın harmanlanmasıydı. birçok melodi, wayne shorter’ın daha önce yazdığı ve miles davis beşlisinin kaydettiği “nefertiti”yi andırıyordu. hatta wayne shorter’ın yazdığı bir parça “sanctuary”, bitches brew albümüne dahil edilmişti. in a silent way albümü, miles davis’i piyanist-besteci joe zawinul’la yaptığı işbirliğinin başlangıcıydı (joe zawinul, 1960’larda cannonball adderley beşlisinde çalıyordu). miles davis’in zawinul’la ilişkisi, onun 1940’ların ve 50’lerin sonunda aranjör gil evans’la, kind of blue’da bill evans’la ve 1964’ten 1969’a kadar wayne shorter’la olan ilişkilerine benzer. davis, zawinul’un “nefertiti” stilinde yazdığı iki adet parça kaydeder“ın a silent way” (ın a silent way albümünden) ve “pharoah’s dance”. (bitches brew albümünden) miles davis, joe zawinul’un parçalarını sonradan yaptığı albümlerde de çaldı.
Miles Davis - Sketches of Spain
miles davis’in 1968’den sonra yaptığı müzik, 1963-68 yılları arasında yaptığı müzikten birkaç açıdan ayrılıyordu
1. enstrümantasyon değişmişti. elektrik piyano, akustik piyanonun yerini almıştı. 1970’lerin başında yaptığı birkaç albümde iki ya da üç elektrik piyano aynı anda çalıyordu.
2. akustik basın yerini fender elektrik bas almıştı.
3. miles davis daha önce hiçbir parçada george benson (miles in the sky,“parapharnelia”) hariç gitarist kullanmamıştı. john mclaughlin’in in a silent way, bitches brew ve live-evil albümlerinde çalması çok büyük bir değişiklikti. bu albümlerden sonra miles davis, birkaç gitarist kullanır (hatta gruplarından birinde üç gitaristin birden çaldığı da olur).
4. bu dönemde miles davis’le çalan saksofoncular, soprano saksofona odaklanmışlardı. soprano saksofonun dokusunun, davul ve elektrik enstrümanlarla iyi karışma ve onlardan ayırt edilebilme potansiyeli vardı. bu tip bir müziğe soprano saksofon, tenor saksofondan daha çok uyuyordu.
5. miles davis iki ya da daha fazla davulcu kullanıyordu. 1970’lerin başında miles davis şu alışkanlığı edinmişti: bir müzisyen davul çalarken bir diğeri vurmalı çalgılar çalıyordu. vurmalı çalgılar çalan kişi; afrika’ya, güney amerika ve hindistan’a özgü birçok saz kullanıyordu (ayrıca miles davis birçok albümünde sitar ve tabla çalan hintli müzisyenler de kullanmıştır).
miles davis’in 1968’den sonraki grupların 1963-68 arasındaki grubundan farklı olduğu bir nokta da ritim bölümün konseptinin ve görevinin tekrar tanımlanmasıydı. 1968 sonrası gruplar, çok daha renkli ve doku yelpazesi geniş ritimler kullanıyordu ve ritim section'ın üyeleri çok aktif bir şekilde çalıyordu, tempo kolayca hissediliyordu, ama müziğin genelini sürekli değişen sound’lar oluşturuyordu. bu soundlar bazen yumuşak bazen sertti. bazen eşlikler sırf doku yaratmak için çalınıyordu. in a silent way ve bitches brew’daki dokular, yazılı melodiler ve doğaçlanan sololar kadar ön plandaydı. dokular birçok keyboard (elektrik piyano ve hammond organ), gitar, baslar, birçok davul, ve “bitches brew”da yer yer bennie maupin’in bas klarnetiyle yaratılıyordu. bas figürleri, rock formüllerinden, scott la faro’nun doğaçlamalarından, güney amerika ve afrika müziklerinden esinlenerek çalınıyordu.
miles davis’in 68’den sonra yaptığı müziklerin büyük çoğunluğu birkaç defa tekrarlanan akorlardan, tekrarlanan bas figürlerinden ya da belli bir moddan ve o mode'dan türetilen akorlardan oluşuyordu. parçaların çoğu, wayne shorter’ın besteleme stilini yansıtıyordu. çetrefillik, melodi ve akor dizilerinden çok ritim bölümleriyle çaldıklarındaydı. icra formatı da değişmişti artık. bir parçanın üzerinde beşten on dakikaya kadar sırayla solo çalmak yerine, parçalar daha uzun bir sürede birbirine bağlanarak çalınıyordu, çoğu zaman parça arasında durulmuyordu. parça değişikliklerine miles davis karar veriyordu ve parça geçişlerini o yönetiyordu. çoğu zaman parça değişikliğini basçıya yaptırıyordu. miles davis'in o yıllarda yaptığı müziğin odak noktası bas figürleriydi. bebop ve hard bop’ta zor akor geçişlerin önemli olduğu kadar 70’lerin ve 80’lerin cazında bas figürleri önemliydi.
Miles Davis Quintet - 'Round Midnight
sık sık miles davis kendisi klavyede bir akor çalarak yeni bir mood ya da armoni belirliyordu ve grup üyeleri de miles davis’in çaldığı bu yeni akora göre müziği değiştiriyordu. yer yer bir sonraki parçanın temposunu ve ritmini bir önceki parçanın sonunda müzisyenlere dönüp eliyle ya da ağzıyla belirtirdi. parçalar arasındaki geçişler bu sayede hep yumuşak olurdu. ritm bölümünün kullandığı armoniler basitleştirilmiş olsa da, sololar sanki zor bir akor dizisinin üzerine çalınıyormuş gibiydi. sololarda çoğu zaman ton dışına çıkılıyor, kromatik yaklaşım sesleri kullanılıyordu. solocu, zor akor dizileri üzerine çalma konusunda ne kadar ustaysa, tekrarlanan bir altyapı üzerinde o kadar yaratıcı olabiliyordu. sabit bir altyapının üzerine armonik açıdan çok çeşitlilik yaratma konusunda john coltrane birçok teknik geliştirmişti (africa) ve bu konuda birçok müzisyenin ufkunu genişletmişti. miles davis’te çalan müzisyenler büyük ölçüde bu tekniklerden faydalanıyordu. örneğin, sabit bir bas notası ne olursa olsun, o notanın yer aldığı bir gam baz alınarak, bir akor dizisi yaratırdı, ve sabit bas notanın üzerinde bir akor dizisinin üzerinde çalıyormuş gibi çalardı. tabii bu akor dizileri coltrane’nin geliştirdiği three-tonic ya da four-tonic sistemden de oluşuyor olabilirdi, wayne shorter’ın non-functional armonisinden de kaynaklanabilirdi, ya da daha geleneksel bir armoniden oluşabilirdi.
neticede miles davis’le çalışan solocular bebop armonisinden tamamen kopmuştu. sololarda charlie parker ya da dizzie gillespie’nin cümlelerini duyamazsınız. hatta bebop’la ilintili olan lirik çalma şeklinden bile bağlar koparılmıştı. doğaçlamacıların hedefi melodik sololar çalmaktan çok, atmosfer yaratmaktı.
1968’den sonra miles davis’in grup üyeleri 1950’lerdeki ve 60’lardaki grup üyeleri kadar kalıcı değildi. 1968-73 arası kaydettiği her albüm yeni bir personele sahipti, ve turneye çıkan müzisyenler, her zaman albümdeki müzisyenler değildi. coltrane; miles davis’le beş yıl, shorter’la da yaklaşık beş yıl çalışmıştı. ama wayne shorter, miles davis’ten ayrıldıktan sonra miles davis beş yılda beş ayrı saksofoncu kullandı. ritim bölümleri daha kalıcıydı. birkaç piyanist, basçı ve davulcu kombinasyonu denedikten sonra, birkaç yıl basçı michael henderson ve davulcu al foster’la çalıştı. perküsyoncu m’tume heath de birkaç yıl miles davis’le kaldı. piyanist keith jarrett ayrıldıktan sonra ve 1980’lerin ortalarından önce miles davis hemen hemen hiç piyanist kullanmadı. fakat bir mood yaratmak ya da bir parçayı başlatmak adına, yer yer kendisi analog bir keyboard’da bir akor çalardı, ya da tekrarlanan bir ritim çalardı.
Miles Davis Quintet - It Never Entered My Mind
elektrik basçı michael henderson (1951- ) miles davis’le ron carter’a göre daha sık konser vermiştir. ron carter, 1968’de ve 1971’de miles davis’le kayıt yapmış olsa da, 1966’dan sonra miles davis’le konsere çıkmıyordu. henderson neredeyse 1955’ten 1963’e kadar miles davis’le çalışan paul chambers’ın çalışma süresine yaklaşıyordu. henderson, miles davis’le çalışmadan önce çok sayıda rock grubuyla çalıştığından, rock tarzında çalma konusunda deneyimliydi.
miles davis’in 1970’lerdeki sound’una büyük bir katkısı vardı. 1968’den 1975’e kadar miles davis in a silent way, bitches brew, live at fillmore west, live at fillmore east, jack johnson, live evil, on the corner, big fun, get up with it, agartha ve pangea albümlerini kaydetti. bu albümlerden çoğu konser kaydıydı. albümlerin hemen hemen her biri ayrı gruplarla birlikte yaptığıçalışmalardı. ve tek bir albümde değişik gruplarla yaptığı çalışmalar da bulunuyordu (big fun, get up with it)?
miles davis, yeni caz-rock stili için trompet çalma stilini değiştirdi. sık sık, tizlerde hızlı run’lar çalardı. zaman zaman delay kullanırdı. (trompetine, echoplex adında bir delay bağlardı.) zaman zaman da jimi hendrix’in yaygınlaştırdığı wah wah pedalını bağlardı. yer yer bir rock gitaristinin hırçınlığıyla çalar, yer yer deporgy and bess ya da sketches of spain’de olduğu gibi yumuşak, ilahivari bir tonla çalardı. bazen grubun geri kalanı susarken, diğer bir müzisyenle tek başına çalardı. grubun kendisi ise çoğu zaman bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çalardı. müzisyenlik derecesi çok yüksek olduğu için, müziğin çetrefilliği grubu rock’tan ayırırdı, ama etkisi rock müziği çalınıyor gibiydi.
miles davis’in jimi hendrix, billy preston ya da sly stone gibi rock müzisyenlere hayranlığı aşikardı. miles davis’in 1968 sonrası müziği, 60’ların cazının, 60 ve 70’lerin rock müziğinin yanında hindistan, güney amerika ve afrika müziklerinin bir karışımıydı.