BİLİM 1 Aralık 2016
73,5b OKUNMA     1200 PAYLAŞIM

Nükleer Enerji Hakkında En Çok Merak Edilen Sorular ve Cevapları

Yapılmakta olan santraller dolayısıyla nükleer enerji zaman zaman ülke gündemine geliyor ancak bu konuda gerçekten ne kadar bilinçliyiz? Sözlük yazarı ''maxxfalcon'' detaylı bir şekilde anlatmış.
iStock.com


1) nükleer enerji nedir ve nasıl çalışır?

nükleer enerji çalışma prensibi olarak mevcut kömür, doğalgaz, petrol ya da hidroelektrik santralleri gibi güç santralleri ile aynı mantıkta çalışmaktadır. özetle, elektrik jeneratörlerinin döndürülmesi için hidroelektrikte su, diğer kaynaklarda ise buhara ihtiyaç duyulur. buhar elde etmek için ısı gerekmektedir. petrol, doğalgaz, kömürde yanma işlemi uygulanırken nükleer santrallerde ise atomdan yararlanılır.

iStock.com

2) neden nükleer enerji?

bugüne kadar kullanılan yöntemleri incelediğimizde; hidroelektrik santrali yenilenebilir kaynaklar arasında olması, uzun yıllar kullanılabilmesi ve verimi ile en faydalı yöntem. ancak bu santrallerin inşaatı sırasında doğaya verilen zarar, sonrasında tarım arazilerine verilen zarar, iklimsel değişiklikler alternatif arayışlara itmiştir. ayrıca hidroelektrik santrallerinin kapasitesi de su ile taşınan toprak vb. materyaller nedeniyle her geçen sene daha da azalmaktadır.

iStock.com

fosil yakıtlar, yanma olayı nedeniyle havaya sera etkisine neden olan gazlar salmakta ve küresel ısınma konusunda en büyük nedendir. ayrıca üretilen enerjinin çoğu ısınmaya gittiğinden verimi oldukça düşüktür. petrol ve doğalgaz ise maliyetler düşünüldüğünde türkiye gibi büyük oranda ithalat yapan ülkeler için son derece elverişsizdir.

bu kaynaklar ile kıyaslandığında nükleer enerji, yüksek verimi ve ucuz olması nedeniyle avantajlı gözüküyor. türkiye’nin, nükleer enerji’nin ham maddesi uranyum ve toryum açısından zengin olduğu da düşünülürse gelecek için de garanti gözükmekte. sera gazları salmaması ekolojik olarak avantaj olmakla birlikte radyoaktif atıklar en büyük dezavantaj. ama bu atıklar kontrollü olarak atılmakta ve zararı sanılandan çok daha az.

iStock.com

3) nükleer santrallerde kaza riski yüksek. bunu bile bile santral yapmak mantıklı mı?

bir nükleer santraldeki kaza ihtimalini düşünmek ile cern’nin pozitron çarpıştırma deneyinin patlamayla sonuçlanması arasında çok da bir fark yok aslında. 

belki faciadan çok terör hedefi olma ihtimali daha fazla. tarihte örnekleri olmasına rağmen büyük bir facia yaşanmamış.

aslında diğer enerji kaynaklarına bakıldığında nükleer enerji de kaza riski çok daha az. her yıl kömür madenlerinde ölen işçi sayısı 10bin iken nükleer santrallerde bu sayı oldukça düşük hatta son yıllarda bilinen ölüm vakası yok. 

iStock.com

1970-1992 arasında nükleer santrallerde ölen işçi sayısı 39 iken, kömür santrallerinde 6400, doğalgaz enerji santrallerinde 1200 ve hidroelektrik santrallerinde 4000 kişi.
ayrıca nükleer santrallerde çalışan işçilerin maruz kalacağı doz uluslararası standartlar ile belirlenmiş, tatil ve izinleri ona göre ayarlanmıştır.

tabii ki diğer santrallere göre nükleer enerji santrallerinde kaza riski az olmasına rağmen bu santrallerdeki kazalar çok daha fazla yıkıcı ve geniş alana etki etmektedir. ayrıca ekonomik olarak yükü de çok daha fazladır.

iStock.com

bugüne kadar birçok nükleer test, birçok kaza meydana gelmesine rağmen meydana getirdiği hasar ve sonuçlar açısından en önemli üçü three mile ısland 1979, fukuşima 2011 ve çernobil 1986dır. bu kazaların fukuşima hariç hepsi insan hatasından kaynaklanmaktadır. fukuşima ise tsunami ihtimalinin göz önünde bulundurulmaması, eski dizayn olmasından dolayı engellenmeye çalışılsa bile başarılamamıştır. ama gelişen teknoloji ile nükleer santrallerdeki güvenlik her geçen gün daha da artırılmaktadır. 

ayrıca 2020 ile 2055 arasında 4 büyük nükleer kaza olabileceği öngörülüyor. ancak tüm bunlara rağmen yeni santraller açılmaya devam ediliyor. fiyat-verim ve diğer teknolojiler karşılaştırıldığında çok mantıksız gibi gözükmüyor.

iStock.com

4) nükleer enerji sağlığı ve doğayı tehdit ediyor

kısmen doğru. ancak yapılan araştırmalar, kömür ve termik santrallerin radyoaktivitesinin, nükleer santrallerden çok daha fazla olduğunu;yanmış kömürün, dumanın ve küllerinin nükleer santrale göre 100 kat daha fazla radyoaktif olduğunu gösteriyor.

kömür ocakları etrafında yaşayan ve çalışan insanlarda akciğer hastalıklarının ve kalp krizi vakalarının büyük oranda arttığı gözlemlenmiş.

ayrıca radyasyon başlığı altında paylaştığım günlük alınan dozajlara bakıldığında;
birisiyle yatıldığında maruz kalınan doz ile nükleer santral çevresinde yaşayan bi insanın maruz kaldığı dozun hemen hemen aynı olduğu, muz yenildiğinde, yüksek bir platoda 1 gün geçirildiğinde ya da uçakla seyahatte daha fazla doz alındığı görülüyor. vücutta bulunan potasyumun da nükleer atıklardan daha fazla radyasyon yaydığı gözüküyor.

iStock.com

en dikkat çekeni ise günde 1.5 paket sigara içen bir kişinin maruz kaldığı radyasyon miktarının nükleer çalışanlarla neredeyse aynı olması ve nükleer atıklardan alınandan 35000 kat daha fazla olması. 

ayrıca tıbbi amaçlı çekimlerinde nükleer santrallerden daha zararlı, tek seferde çok daha fazla doz alındığı görülüyor.

tüm bunların yanında nükleer santraller tamamen saf diyemeyiz. düşük bir ihtimal de olsa patlama durumunda 30km çevredeki radyasyon eşik değerin çok çok üstünde. 30km nin dışında ise kayda değer yükseklikte olduğu görülüyor.

iStock.com

nükleer kazalarda genelde iodine 131(ı-131) ve cesium 137(cs-137) saçılıyor ve kanseri riskini artırıyor. özellikle iyodin çocuklarda tiroidlerde birikerek ilerleyen yaşlarda tiroid kanserine neden oluyor. nükleer patlama sonrası radyoaktif materyaller ve iyonize radyasyon serbest kalır ve sağlığı tehdit edebilir. ama bu risk; saçılan izotop ya da radyoaktif maddeye, radyasyona nasıl maruz kalındığına: (yemek, su, hava ya da direk ),yaşa (genç yaşlarda risk daha fazladır),kaçağın süresine ve miktarına bağlı.

nükleer enerji normal şartlarda sağlığı tehdit etmese de olası bir kaza durumunda son derece yıkıcı.

iStock.com

5) dünya nükleer enerji santrallerini kapatıyor. ya biz?

bugün dünyada enerjinin %12.5 i avrupada ise %30 u nükleer enerjiden elde ediliyor. toplam 437 reaktör bulunmakta. nükleer reaktörü faal olan ülkelere bakarsak en çok çeken ülkeler;

ermenistan enerjisinin %34.3ünü, belçika %54.2ni, bulgaristan %32.6sını, çek cumhuriyeti %32.6sını, finlandiya %31.6sını, fransa %79.4ünü, macaristan %43.6sını, slovakya %54.5ini, slovenya %39.1'ini, isveç %40.2sini, isviçre %42.5sini, ukrayna ise %46.3ünü nükleer kaynaktan sağlamakta.

iStock.com

16 ülkede 71 yeni reaktörler inşa halinde

abd 5, uae 3, ukrayna 2, g.kore 5, slovakya 2, rusya 10, pakistan 2, japonya 2, hindistan 6, fransa 1, finlandiya 1, çin-tayvan 2, çin 26, brezilya 1, belarus 2, arjantin 1 yeni reaktör inşasına devam ediyor. burada en çok dikkat çeken ise 2011 de fukuşima felaketini yaşayan japonya.
türkiye’de ise 8 yeni reaktörün inşasına başlanacak.

görüldüğü gibi dünya nükleerden vazgeçmiyor aksine yenilerini inşa ediyor. sadece almanya ve isviçre kapatma kararı aldı, japonya ise faciadan sonra kapatmasına rağmen yeni santraller için inşaaya başladı. almanya 2022 itibari ile tüm santralleri kapatmış olacak.

iStock.com

6) neden alternatif enerjiye yönelmiyoruz?

bu soru benim de kafamı hep kurcaladı. alternatif enerji kaynaklarının verimi oldukça düşük. en çok kullanılanlardan güneş enerjisinin verimi en düşük olanı ve pahalı bir teknoloji. rüzgar ise türkiye için mantıklı gözükse de tam kapasite çalışmıyor ve yine türkiyenin gereksinimini karşılayabilecek düzeyde değil. 

almanya, 2022 de tüm nükleer santralleri kapatacak olmasına rağmen mevcut teknolojinin gidişatına bakarak alternatif enerjinin ihtiyacın tamamını karşılaması için 2036 dan sonrasını öngörüyor. 

iStock.com

ülkelerin enerjilerine bakıldığında alternatif enerji paylarının en dikkat çektiği ülkeler; kosta rika(%18.7), danimarka (%40.2), el salvador (%31.3), finlandiya (%15.9), almanya (%17.6), guetamala(% 21.7), izlanda (%27), irlanda (%17.1), yunanistan (%8), avrupa ortalamsı %12-13, dünya ortalaması %4.2. türkiye ise %2.5

7) akkuyu ve sinop'a yapılması risk değil mi?

karadeniz ülkeleri romanya, bulgaristan, ukrayna ve rusya da hali hazırda reaktörler bulunmakta. komşu ülkelerden ermenistan’ın da türkiye sınırında 1 adet santrali olduğunu düşünürsek ve de nükleer santralin soğutma sistemi için suya ihtiyaç duyduğunu, yaydığı radyasyonun çok az olduğunu ve bununla ilgili sürekli teknoljik gelişmeler olduğunu hesaba katarsak nerede yapıldığı çok da önemli gibi durmuyor. 

benim düşüncem tartışılacak tek noktanın santral inşaatı sırasında doğanın katledilmesi. dünyada suya karışan radyoaktif maddelerden dolayı yüzmeye, kullanıma kapatılan sular mevcut. ama bununla ilgili fizibilite yapıldığını düşünüyorum

iStock.com

8) rusya ve japonya yapıp işletecek. neden biz yapmıyoruz?

bu konuda yetişmiş insanımız olmadığı için başkasına yaptırılması mantıksız gelmiyor. sonuçta türkiye’de birçok yapı yabancılar tarafından yapılıyor ve uzun yıllar hizmet verebiliyor. hatta tarihi yapıların bile bir çoğu yabancılar tarafından yapılmış ve bugüne kadar ayakta kalanlar arasında çoğunluktalar. bu noktada tartışılması gereken konular denetimin uluslararası standartlarda yapılıp yapılamayacağı, santralin dışa bağımlılığı ne ölçüde azaltacağı, üretime ne kadar destek olacağı olmalı bence.

iStock.com

sonuç

türkiye’nin enerji ihtiyacı, enerjideki dışa bağımlılığı göze alındığında nükleer enerji mantıklı bir seçenek gibi duruyor. en başta da yazdığım gibi nükleer enerji bize biraz yabancı ve mistik geliyor. o nedenle insanlar alışık olduğunu tercih ediyorlar. ama fosil yakıtlar ve hidroelektrik ile kıyaslandığında çevreye zararı çok daha az ve çok daha güvenli bir teknoloji. zaten güvenli olmasa, düşündüğümüz gibi potansiyel bomba olsa dünya kullanmaya devam etmez ve yenilerini açmazdı. bu kadar bağımlıyken, ihtiyaç varken hes lere çok ses çıkarmayıp nükleere hayır demek bana oldukça samimiyetsiz geliyor. 

bu noktada tartışmamız gereken şey nükleer enerjinin faydası zararı olmamalı. görünen o ki nükleer enerji fobisinin altında bu projeye imza atanlara güvensizlik yatıyor. doğrusu beni de düşündüren nokta o. çünkü enerjiye yapılan herhangi bir yatırım politik çıkar olarak geri dönecektir. ama gerçekten denetimlerde uluslararası standartları yakalayabilir miyiz, kalifiye eleman yetiştiriliyor mu, fizibilitesi doğru yapıldı mı kısacası nükleere hazır mıyız, bunları konuşmalıyız. 

türkiye, nükleer enerjinin hammaddesi uranyum ve toryum bakımından oldukça zengin. yani gelecek açısından da garanti bir kaynak. ama dünyada bu maddelerin miktarı fazlaca olduğu için fiyatları da çok değişmeyecektir. hammaddenin üretimdeki payının da %12-15 civarında olduğunu düşünürsek bir diğer soru da olayın ekonomi boyutu. ne kadar yatırım yapılıyor, ne kadar sürede geri dönüş olacak ve mevcut enerji üretimine göre ekonomik yükü ne kadar rahatlatacak. 

ya da nükleersiz, hes'siz nasıl bir çözüm üretebiliriz bunları konuşmalıyız. neden güneş enerjisi pahalıysa daha ucuza nasıl mal edebiliriz diye üzerinde çalışamıyoruz, neden rüzgar enerjisini en uygun koşullarda kullanmak için teknoloji geliştiremiyoruz, neden iskandinav ülkeleri biyokütlelerden ciddi miktarda enerji üretirken biz hala organik çöplerimizi ayırmayı öğrenemiyoruz diye sormalıyız. 

iStock.com

araştırmalarım sırasında dikkatimi çeken bir diğer nokta da 2030 da üçüncü bir nükleer santral için çalışmalar yapılıyor olduğuydu. enerji konusunda dünyanın gerisindeyiz. ama 2030 a kadar hem eğitime yatırım yapıp kalifiye eleman yetiştirerek hem de altyapı anlamında yatırım yapılarak, almanya’nın 2036 sonrası tüm enerjimizi sağlayabileceğiz dediği alternatif enerji teknolojisine onlarla beraber önderlik yapamaz mıyız? 

kısacası, nükleer zorunluluktur. ona bilinçsizce bir hayır yerine, bilinçli yaklaşmak gerekir.nükleer olsa da olmasa da uzun dönemli çözümler için ses çıkarmak gerekir. yoksa anlık kaygıların ya çıkarların kimseye faydası yok.

kaynaklar:
hatch m, ron e, bouville a, zablotska l, howe g. the chernobyl disaster: cancer following the accident at the chernobyl nuclear power plant. epidemiologic reviews 2005; 27:56–66.
minenko vf, ulanovsky av, drozdovitch vv, et al. ındividual thyroid dose estimates for a case-control study of chernobyl-related thyroid cancer among children of belarus—part ıı. contributions from long-lived radionuclides and external radiation. health physics 2006; 90(4):312–327.
brenner av, mykola dt, hatch m, et al. ı-131 dose-response for incident thyroid cancers in ukraine related to the chornobyl accident. environmental health perspectives 2011; doı: 10.1289/ehp.1002674.
united nations scientific committee on the effects of atomic radiation. sources and effects of ıonizing radiation: unscear 2008 report to the general assembly with scientific annexes. volume ıı, annex d. health effects due to radiation from the chernobyl accident. new york: united nations, 2011.
from the departments of radiation oncology (j.p.c., c.g.a., z.t., s.m.h., e.g.) and radiation safety (r.d.f.), university of pennsylvania, philadelphia.
paper for science, j. p. mcbride at oak ridge national laboratory ,1978
türkiye atom enerjisi kurumu-www.taek.gov.tr
the new england journal of medicine, world nuclear association and taiwan's atomic energy council, 2011
www.oecd.org
http://www3.weforum.org/…wef_en_nea_report_2014.pdf
https://yearbook.enerdata.net/
http://www.europarl.europa.eu/
http://ec.europa.eu/…nergy/en/topics/nuclear-energy
http://www.nrc.gov/
http://xkcd.com/radiation/
http://blog.vornaskotti.com/…one-chernobyl-pripyat/
http://en.wikipedia.org/wiki/sievert
http://www.epa.gov/