SAĞLIK 8 Mart 2022
33,2b OKUNMA     424 PAYLAŞIM

Norveç'te Evinde Ölüp Cesedi 10 Yıl Sonra Tesadüfen Bulunan Adam

Norveç'in başkenti Oslo'da 2011 yılında ölen bir adamın cesedi neredeyse 10 yıl sonra, 2020'nin Aralık ayında tesadüfen bulundu. Mart 2021'de haberleştirilen bu ilginç olayın detaylarını Norveç'e hakim bir Ekşi Sözlük yazarı etraflıca aktarmış.

norveç'in başkenti oslo'da yaşayan bu adamın dairesine 2020'nin aralık ayında tadilat nedeniyle girmek gerekiyor, ulaşamıyorlar. kapıcı polise gidiyor, polis kapıyı açtırıyor, adam ölmüş. evi düzenli, buzdolabını, çöp kutusunu olağan şeylerle dolu buluyor. olay önce yadırgamıyor çünkü 1 milyon nüfuslu oslo ve çevresinde her yıl öldükten en az 7 gün sonra evinde ölüsü bulunanların sayısı bir evvelki yıl 27, daha önceki yıl 32 kişi. hatta bunlardan bir tanesi öldükten 7 ay sonra bulunmuş. derken, polis buzdolabındaki sütün üzerindeki son kullanım tarihini görüyor; neredeyse on yıl öncesinin tarihi. bir de mektup buluyorlar, o da 10 yıl öncesinden.

acaba nasıl oldu da bu kadar yıl farkına varılmadı?

araştırıyorlar. adam başka bir ülkede doğmuş, memleketteki ailesiyle ilişkiyi kesmiş, uzun yıllar önce oslo'da bir garson kızla evlilik yaptığı anlaşılıyor. sonra ikinci bu sefer bir bürokrat bir hatunla bir evliliğinin kaydını buluyorlar. çocukları varmış, çocukları gazetecinin hikayeyi yazmak istemesini anlayışla karşılamışlar ama konuşmak istememişler. 

adam bu daireyi satın almadan önce oslo ve çevresinde birçok adreste oturmuş, apartmanın yönetiminde bir ara toplantılara katılmış. az konuşur, asansörde sorulan sorulara evet veya hayır ile kısa ve gönülsüz cevap verir, komşuların dışında marketteki kasadar ve arada sırada kapısını çalan satıcılar dışında kimseyle konuşmaz görüşmezmiş. emekli maaşı bankaya otomatik yatar, evin giderleri otomatik oradan ödenirmiş. apartman yönetimi bir yıl bütün yangın alarmlarını kontrol ettirmişler, o adamınki edilmemiş. komşular adamın belki o günlerde bir sağlık kurumunda kaldığını veya habersizce taşınmış olabileceğini düşünmüşler. polis daha sonra devlet kayıtlarında adamın bir resmi adresi olmadığını farketmiş. tahminen vergi dairesinin mektupları geri gelince kayıtlı adresinin yanlış olduğu kanaatine varılıp "adressiz" olarak kaydedilmiş. emeklilik dairesinin de cevap alamadığını, belediyenin, bankanın, telefon kataloğunun hiç bir bilgi verememesi üzerine emekli maaşını ödemeyip biriktirmişler, gelen faturaları da bu birikimden ödeyip düşmüşler, yani adam kağıt üzerinde yaşamaya devam etmiş.

adama 10 yılda tahminen 1400 mektup gönderilmiş, kutu dolduktan sonra, postahane kutuya "kutunuz dolu" diyen bir mektup koyup gelen mektupları yıllarca geri yollamış. adam öldükten birkaç yıl sonra yerel gazetede 70 yaşını dolduranlar listesinde adı geçmiş olabilir çünkü listeyi haber ajansı otomatik üretiyor.

bu şekilde eskiden tonla belgeyi toplayarak yapılan işlemler artık bilgisayarları birbirleriyle haberleştirerek otomatik yapılır hale geldi ve norveç bu sayede milyarlar tasarruf ediyor. norveç'in en ünlü teknik üniversitesi ntnu'de profesör arne krokan, 30 yıl önce yaşansaydı bu olayın bu kadar uzun süre gizli kalamayacağını iddia ediyor. bilgi işlem sistemleri bir şeylerin yanlış olduğu sinyalini verseler bile, takibinin sorumluluğu kimsede olmadığından havada kalıyor. hizmetleri otomatikleştirmenin cezası bu diyor krokan.

olayla ilgili bazı merak edilen konular var, norveç normalini bildiğim kadarıyla cevaplayayım:

fatura nasıl gelmiş? 

bazı faturalar yıllık, bazıları aylık tekrar tekrar gelir. üyelik veya abonman gibidir. genellikle tahsilat derdinden kurtulmak için banka ile bir anlaşma yapman şart koşulur. sen de bankana talimat verirsin "şuradan ayda bir kez şu kadardan az gelen fatura kabulümdür, otomatik şu hesabımdan ödeyiniz" diye. bazı abonmanlar ödemedin diye düşmez, bazı hizmetler kesilemez. borç yazılır. o borçlar sonunda gelirini verenden istenebilir. bazı faturaları ödersin geç ödedin diye cezalı faizi gelir, onu geç ödedin diye onun da ceza+faizi gelir. öngörülü davranıp gerekli belirtilenden fazla ödemeyi yapmadıkça gelir de gelir. bunlar elektronik gelir, bazıları kağıt kopyasını da istemiştir, o da gelir. sözü geçen 1400 mektubun çoğu faturadır.

ceset kokmamış mı? 

haberde onu yazmamışlar. belki en ağır koku dönemi soğuk idi (oslo'da nisanda kar yağabilir), soğukta evler sıkı kapandığı için belki koku evlere giremedi, havalandırma sistemi belki kokulu havayı en üstten savdı, soğuk hava ve binaların iyi ısıtılması yüzünden sıcak hava hızlı yükseldi bu yüzden kimsenin burnuna uğrayamadı. koridora bakan kapı da çok iyi yalıtılmış hiç ses, hava ve koku kaçırmıyordu belki.

neden kimse ilgilenmemiş? 

bazı insanlar kalabalıktan insan ilgisinden kaçarlar (bu adam tipik örnek), özel hayatın gizliliği, müşteri mahremiyeti, kişisel bilgileri üçüncü şahıslara vermeme gibi prensipler bahane olur, norveç'te emek pahalıdır, mümkünse insan vakti kullanmadan ve en az bilgi açık edilecek şekilde yapılır her şey. insanlar bir çok kez evlenip boşandıkları için çocuklar hep ayni anne babayla büyümez. sosyal refah düzeni de hem gençlerin anne babaya minnetini hem de yaşlıların daha genç daha sağlıklı aile fertlerine bağımlılığını azaltmıştır. birisi hastahaneye kaldırıldığında harra gürra bütün sülale hastahane koridorlarına taşınmaz, hatta bu abes sayılabilir. çocuklar fazla endişelenmezler çünkü bilirler yeterli hizmet verilir, akraba baskısı ters sonuç bile verebilir. zaten oslo'nun evleri %60 tek kişilik "aile" evidir. büyük aile malikaneleri ayrı girişli bağımsız dairelerde nesiller birbirine yakın ama ayrı ve bağımsız yaşayabilsin diye (gerektiğinde kiralanabilsin diye) bölünür. yalnız yaşayan yaşlı hastalara boyuna asmalık alarm düğmesi verir devlet. alarma geri dönüş polis, çilingir, ambulans birlikte olabilir. hastalık detaylarını sormak bazılarınca didiklemek olarak algılanır. bazen de hastahane hastanın onayı olmadan paylaşmaz. bu yüzden ilgilenmek demek ölçülü, mesafeli olmak, bazen geri durmak demek olabilir.

kaynak: nrk.no