NBA Takımları, Draft'lerde Seçtikleri Oyuncuları Neye Göre Belirliyor?
sıradaki en iyi oyuncuyu seçme
bu özellikle draft'ın üst sıraları için daha geçerli bir stratejidir. meselâ geçen sezonun draft'ında minnesota ilk sıradan seçim yaparken, elinde malik beasley, jarrett culver, josh okogie, hatta iki numaraya kaydırılabilecek d'angelo russell gibi ilgili pozisyonda iyi oyuncuları olmasına karşın ilk sıradan draft sınıfının en yetenekli oyuncusu olarak gördükleri anthony edwards'ı seçmişti.
bu stratejiyi uygulayan takımlar aynı zamanda seçtikleri oyuncuyu veya ellerinde fazlalık duruma düşebilecek oyuncuları daha sonra takaslayabileceklerini de hesaba katarlar. (sadece ilk sıralar için düşünmeyin, daha alt sıra seçimlerinde daha çok geçerlidir takas olasılığı)
bazen de şöyle olur, görece alt sıralardan seçen bir takım (misal 20'lerden sonra) normalde o sıralara düşmesini hiç beklemediği (lottery pick olması beklenen) bir oyuncu seçilmemişse, kendi listelerinde başka isimler olsa bile o oyuncuyu "sıradaki en iyi oyuncu" olarak görüp seçebilirler. fırsat seçimi gibi düşünebilirsiniz.
ihtiyaca uygun oyuncu seçme
aslında takımların en çok uyguladığı strateji bu olabilir. sıra kendilerine geldiğinde eğer seçebilecekleri aday oyuncular arasında (yetenek bağlamında) ciddi farklar bulunmuyorsa, bu durumda kadrodaki ihtiyaçlara en uygun seçimi yapmaya çalışırlar. bu seçim tipi pozisyonel olduğu kadar oyuncunun yaşı (lige hazır olma durumu) ile de ilintilidir.
burada takımların kısa ve/veya uzun vadeli hedeflerine göre de seçim yapılır. genellikle hâlihazırda playofflara/şampiyonluğa oynayan takımlar, ilk yılından süre alabilecek ve anlamlı katkı verebilecek oyuncuları almayı tercih edebilirler. bu takımların çok ham oyuncuların gelişimi için ayıracakları kaynaklar ve dakikalar oldukça sınırlıdır.
öte yandan sıradaki sezondan galibiyet oranı anlamında yüksek bir beklentisi olmayan (rebuilding/tanking) takımlar ise uzun vadede daha yüksek tavana sahip oyuncuları seçmeye çalışarak bir nevi geleceğe zar atarlar. geçen sezonun draft'ından buna en uygun bir örnek oklahoma city'nin aleksej pokusevski seçimi olabilir.
takımların sezon hedefleri
yukarıda da belirttiyim gibi bazı takımların şampiyonluğa oynama, playoff mücadelesi verme gibi daha kısa vadede kazanmaya yönelik hedefleri vardır. bazı takımlar ise sezona doğrudan playofflara kalamayacaklarını ve sezonu alt sıralarda bitireceklerini düşünerek girerler. işte bu tip takımlar arasında yapılan bazı takaslar da draft sürecini doğrudan etkiler. şöyle ki, bazen takımlar draft ile yeni bir oyuncu almak yerine, hakkını başka takıma takas ile devretmeyi tercih edebilir. meselâ geçen sezon lakers'ın dennis schröder'i takas etmek için draft hakkını vermesi buna bir örnek olarak gösterilebilir.
daha yüksek tavan mı, daha yüksek taban mı?
draft'a katılacak oyuncuların kariyer projeksiyonları yapılırken genellikle en iyi durum, en kötü durum senaryosu da yapılır. bu tür senaryolar lise sonrası kariyeri (ncaa vs.) kısa olan oyuncular için daha çok belirsizdir. bu yüzden genellikle freshmen seviyesinde olan (19 yaş) oyuncuların, aradaki tek yılda iyi bir performans gösterememiş olsalar bile fiziksel özelliklerine ve yetenek setlerine bakarak uzun vadede yıldız olabileceklerini düşünmek daha olasıdır.
ncaa'de daha uzun süre geçirmiş oyuncuların ise (20+ yaş) nba kariyerlerine dair nispeten daha gerçekçi senaryolar oluşturulabilir. genellikle bu tip oyuncuların tavanı çok yüksek bulunmasa da belli bir miktar katkıyı daha çabuk verebilecekleri kabul edilir. yani tabanı yüksek oyuncular olarak düşünülebilir.
okuduğum bazı istatistikler (ve göz testi) lige daha hazır giren oyuncuların ilk 4-5 yılda diğer çaylaklara göre daha iyi performans verdiğini ancak uzun vadede daha silik kariyerleri olduğunu gösteriyor. (kariyeri biraz sakatlık sorunlarıyla bitmiş olsa da buna çarpıcı bir örnek chandler parsons olabilir. başka örnek aramaya uğraşmayacam şimdi ;) ) öte yandan daha küçük yaşta lige giren bazı oyuncular ilk yıllarında yetersiz kalsalar bile uzun vadede daha iyi kariyerlere gidebiliyorlar. (örnek: brandon ingram)
tabii bu yaş ve ncaa kariyeri ile ilgili bilgilerde şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor: artık çoğu yetenekli (olduğu kabul edilen) oyuncu lige daha erken girip daha erken para kazanmayı tercih ediyor. o yüzden 19 yaş (freshmen) oyuncu grubu ile 20+ yaş oyuncu grubunun ortalama yetenek düzeyinin aynı olmadığını bilmek gerekiyor.
uluslararası oyuncular ise günümüzde hâlâ nba için abd (ncaa) kökenli oyunculara kıyasla daha büyük bir muamma olmaya devam ediyorlar. meselâ luka doncic'in genç yaşındaki çarpıcı euroleague kariyerine karşın nba'de şu ana kadar yarattığı etki öngörülememişti. veya son sezonda yılın çaylağı olan lamelo ball'un avustralya ligi deneyimi nba için ölçü olarak kabul edilmemişti.
trendler
ligde belli bir oyuncu tipi veya oyun tipinin başarılı/başarısız olması draft seçimlerinde takımların yöneldiği oyuncu profilini etkilemektedir.
meselâ eskiden uzun oyuncular bir takımın en temel parçası kabul edilirdi. nba şampiyonu olmak için bir takımın mutlaka "çok çok iyi bir pivotu" olması gerektiği düşünülürdü. hatta efsane koç john wooden'a atfedilen şöyle bir söz vardır: "maç ilerlerdikçe hızlı oyuncular yorulur ama uzun olanlar kısalmaz."
günümüzde ise pivotların önemi eskisine kıyasla ciddi anlamda azalmaktadır. uzun oyuncuların artık daha atletik, daha hızlı ve daha şutör olmaları beklenmektedir.
son yıllarda oyuncu tipi olarak yükselen bir trend 3&d tipi kanat (wing) oyunculardır. ama bu tip oyuncular ekstra özellikleri yoksa draft'ın en tepesinden değil de yoğun olarak daha orta sıralardan seçilmektedir. (yüksek tavan değil, yüksek taban seçimi)
bazen de belli bir oyuncu tipi moda olur. meselâ günümüzde takımlar kevin durant, kawhi leonard, stephen curry, nikola jokic, luka doncic gibi son dönemin etkili yıldızlarına benzer oyuncuları yakalamaya çalışıyorlar. bu yılın draft'ı için alperen şengün'ün değerini yükselten (uzunların değeri düşmesine rağmen) en önemli unsur, kendisinin yeni bir jokiç olma ihtimalidir. olur-olmaz, orasını zaman gösterir ama draft döneminde bu beklentiler önemli rol oynuyor.
biraz daha eskilerden larry bird tipi oyuncuların da uzun süre bir trend olduğunu düşünüyorum:
draft & stash
bazen takımlar draft seçimlerinden acil bir katkı beklemiyorlarsa, veya alabileceklerini düşünmüyorlarsa, geleceğe yönelik "ya tutarsa" seçimi yapabilirler. bunlar genelde tipik ikinci tur avrupalı oyuncu seçimleridir. burada amaç seçtiğin oyuncuyu hemen oynatmak değil, sadece haklarını elde tutup, eğer gelecekte iyi bir oyuncuya dönüşürse kadroya alıp oynatabilmektir. (ya da iyi bir takas malzemesi yakalamış olurlar)
draft&stash oyuncuların çoğundan bir cacık olmaz bu arada. bizim oyuncularımızdan örnek verirsek: cenk akyol, izzet türkyılmaz, ilkan karaman gibi isimleri maalesef (nba için) bir cacık olamamış gruptan sayabiliriz. öte yandan cedi osman draft&stash stratejisinin işe yarayan örneklerinden birisidir. her ne kadar büyük bir yıldız değilse de ikinci turdan iyi bir rotasyon oyuncusu yakalamak başarıdır.
stratejiyi belirledik diyelim, peki takımlar kendileri için doğru oyuncuyu seçebiliyor mu?
gm'ler kimi seçeceğini nasıl anlıyor?
maalesef bu işin kesin bir bilimi yok. takımlar elbette amazon'dan sepete atar gibi veya youtube videolarından fikir yürüterek oyuncu seçimi yapmıyorlar. öncelikle nba takımlarının scouting departmanları abd çapında ve dünya üzerinde pek çok oyuncuyu sürekli takip ederler.
drafta katılacak (ve seçilmesi beklenen) oyuncular draft combine denilen bir etkinliğe katılır ve ek olarak takımlarla bireysel veya birkaç kişilik gruplar hâlinde workout denilen çalışmalar yaparlar. tabii her oyuncu her takımla çalışmaz. takımlar davet edebilir, oyuncular katılmak zorunda değildir. ama çoğu oyuncu şansını arttırmak için daha fazla takımla görüşmeyi -görücüye çıkmayı- tercih eder. buralarda takımlar ilgilendikleri oyuncuların fiziksel özelliklerini test ederler, yetenek idmanları yaparlar, karakterine bakarlar, scout raporları zaten vardır vs.
takımlar elbette ellerindeki picklerle olabildiğince iyi seçimler yapmak isterler. ancak dediğim gibi bu işin kesin bir bilimi yok. bazen çok üst sıra picklerden çok kötü oyuncular çıkarken (bkz: draft bust), bazen çok aşağılardan sürpriz bir şekilde çok iyi oyuncular çıkar (bkz: draft steal).
draft bust, draft steal?
normal şartlar altında draft en iyi oyuncuların daha kötü takımlara gitmesini hedefler. daha iyi takımlara ise daha vasat oyuncuların kalması sistemin genel mantığıdır.
burada kaan kural'a bir referans vermek isterim: draft'ta üst sıra seçimleri dinozor yumurtası, alt sıra seçimleri tavuk yumurtası gibidir. normalde dinozor yumurtasından dinozor, tavuk yumurtasından civciv beklersiniz. ancak işte dinozor yumurtasından civciv çıkarsa buna draft bust derler genelde. tabii draft bust olması için o seçimin normalde çok üst sıralardan olması beklenir. ek olarak kötü çıkan oyuncunun ardından seçilen çok iyi oyuncular varsa, ilgili oyucunun üzerine yapışan draft bust etiketi iyice pekişir.
nba tarihinin meşhur draft bustları arasında sam bowie, darko milicic, kwame brown, olowokandi falan sayılır. bana sorarsanız bu seçimlerin hepsini dönemin koşulları ve beklentileri düzeyinde açıklayabilirsiniz ancak anthony bennett'ın neden birinci sırada seçildiğinin mantıklı bir açıklaması olduğunu hiç sanmıyorum :/
sam bowie seçimine dair düşüncelerim:
draft steal'leri ise nispeten alt sıralardan beklentilerin çok üzerinde iyi (olacak) oyuncuyu bulmak demektir. meselâ taze örnekler: bu sezonun mvp'si nikola jokic ikinci tur seçimidir. veya finaller mvp'si giannis antetokounmpo 2013 draftının 15. sıra seçimidir. bu oyuncular net olarak steal seçim olarak kabul edilirler.
ancak bana sorarsanız daha net bir steal oyuncu örneği 2017 draft'ında utah'ın 13. sıradan donovan mitchell'ı seçmesidir. şöyle açıklayabilirim: jokic ve giannis örneğinde şans faktörü de vardı. kaldı ki jokic'i uzun süre kendi takımı da anlamamıştı. giannis ise bir çeşit "ya tutarsa" denemesiydi.
mitchell örneğinde ise utah yetkilileri onun yıldız potansiyelini workoutlarda anlamış, hemen kendisiyle (başka takımlarla çalışmaması konusunda) anlaşmış, medyadan bu bilgiyi saklamış ve üst sıradan seçim yapan diğer takımlara çaktırmadan kendisini 13. sıradan seçmiştir. bu gayet bilinçli bir seçim olduğu için steal kavramına çok daha iyi oturan bir örnek.
tabi steal dediğimiz sadece süper yıldız gibi düşünülmesin. meselâ ikinci turdan düzenli ilk beş oyuncusu bulmak da steal sayılabilir.
draft neden önemli? draft'tan iyi oyuncu seçmeyen takımlar başarılı olamaz mı?
olabilir tabii. meselâ önceki sezon şampiyon lakers kadrosunda draft edilmiş yegane oyuncular kyle kuzma ve talen horton-tucker'dı. kuzma'nın aman aman bir katkısı yoktu. tht ise zaten neredeyse hiç oynamamıştı. tabi bu bir istisnai örnek.
bir takımın iyi bir kadro kurabilmesi için:
a) iyi draft yapması,
b) iyi serbest transfer yapması,
c) iyi takas yapması gerekir.
başarının formülü bu üçlünün çeşitli kombinasyonlarıdır. draft desteği olmadan çok çok iyi transfer ve takaslar yaparak şampiyon bir kadro oluşturmak da mümkün. ancak çoğu durumlarda draft çok daha efektif bir araçtır. meselâ son şampiyon milwaukee'nin taşıyıcı üç oyuncusundan ikisi (giannis ve khris middleton) draft başarısıdır. jrue holiday takas edilmiştir.
son yılların şaşaalı golden state takımında stephen curry, klay thompson ve draymond green gibi isimler draft başarılarıdır. kevin durant eklemesi ise istisnai bir transfer başarısıydı.
aslında draft da özünde salary cap'i etkili kullanmanın bir yoludur. nitekim draft edilmiş oyuncu çaylak kontratı ile oynayan "hesaplı" oyuncudur. ilerleyen yıllarda ise bird hakları sayesinde takım salary cap'i aşsa bile kadrosunda tutması mümkün olan oyuncudur.