SİYASET 26 Haziran 2025
2,9b OKUNMA     130 PAYLAŞIM

NASA, Eski Nazi Bilim Adamlarının Katkılarıyla mı Bugün Bildiğimiz NASA Oldu?

Nasa'nın yükselmesinde, II. Dünya Savaşı'ndan gelen Alman bilim insanlarının katkısı olduğu hep konuşulur.

nasa'nın temelleri büyük ölçüde nazi bilim adamları tarafından atılmıştır

bilindiği üzere ikinci dünya savaşı'nda nazi almanyası yenilince, amerika tarafından operation paperclip isimli bir operasyon gerçekleştirilmiş ve nazi almanyası'ndaki önemli bilim adamları ve mühendisler amerika'ya getirilmiştir. bu getirilen isimler içerisinde savaş suçu işlemiş olanlar bile vardı, fakat kendi çıkarlarına olduğu için amerika bu suçları görmezden geldi ve onlara adeta yeni bir kimlik, yeni bir yüz verdi. yani nasa’nın temelleri büyük ölçüde bizzat nazi almanyası’nın kalbinden gelen bilim insanları tarafından atıldı.


bu hikâyenin merkezinde tek bir isim var: wernher von braun

eğer nasa bir kilise olsaydı, bu adam onun başrahibiydi. aslen alman bir mühendis olan von braun, 1930’larda roket teknolojisine kafayı takmış bir gençti. fakat bu teknoloji aşkı, onu tarihin en korkulan ideolojilerinden biriyle aynı yatağa soktu. von braun, 1937’de nazi partisi’ne katıldı. yetmedi, 1940’ta ss subayı oldu. “mekanikle ilgileniyor, ideolojiyle değil” diye kendisini savunanlar hep oldu ama braun'un imzası, nazi almanyası'nın en çok övündüğü ve caydırıcı (bkz: v-2/@pegassi) füzelerinin üzerinde duruyordu. üstelik bu füzeler, almanya’daki mittelbau-dora adlı toplama kampında, çoğu açlık ve hastalıktan ölen esir işçiler tarafından üretiliyordu. von braun bu kampı ziyaret etmişti, oradaki şartlardan haberdardı. ama hiçbir zaman "ben bu işi bırakıyorum" demedi. ikinci dünya savaşı’nın sonunda almanya yenildi ama amerikanlar için savaş henüz bitmemişti. onlar için asıl yarış yeni başlıyordu: sovyetler'e karşı üstünlük kurma yarışı. bilim insanları artık askerlerden bile değerliydi. işte bu noktada devreye giren şey: operation paperclip oldu. amerikan hükümeti, 1600’den fazla nazi bilim insanını gizlice ülkeye getirmek için paperclip operasyonu'nu başlattı. hedef basitti: sovyetler bu adamları kapmadan biz alalım. aralarında doktorlar, kimyagerler, mühendisler ve roket uzmanları vardı ve tabii ki wernher von braun da listenin başında geliyordu.


bu operasyon öyle “ya öyle birkaç adamı getirdik işte” diye geçiştirilecek bir şey değildi

amerika, savaş suçu işleyen insanlara yepyeni hayatlar sundu. geçmişleri aklandı, sicilleri temizlendi, hatta bazılarına amerikan vatandaşlığı verildi. bu insanların çoğu, savaş sırasında yahudi, slav, direnişçi veya sırf “gereksiz” görülen sivillerin ölümüne doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlamıştı. ss generali hans kammler gibi isimlerse işin daha da karanlık boyutunu oluşturuyor. kammler, hem v-2 projelerini hem de toplama kamplarını yöneten biriydi. hakkında “intihar etti” dense de, bazı teorilere göre paperclip kapsamında amerika’ya getirildi. resmî kayıtlar bu konuda sus pus, ama izi sürülemeyen kammler’in ortadan kayboluşu, şüpheleri hep diri tutuyor. peki sadece v-2 füzeleri ve von braun mu mesele? elbette hayır. bugün nasa'nın bir kolu olan jet propulsion laboratory (jpl) amerika'nın roketçilikteki bir diğer gururu. ama bu laboratuvarın kuruluşu da amerikan-alman iş birliğinden bağımsız değil. her ne kadar jpl’in temelleri amerikalı mühendislerce atılmış olsa da, paperclip sonrasında buradaki mühendis kadrosu içinde alman etkisi gözle görülür şekilde arttı. yani ay’a giden yolun taşlarını döşeyen ellerin bir kısmı, daha birkaç yıl önce hitler selamı veriyordu. savaşın ardından başlayan soğuk savaş, bu bilim adamı kapma yarışını iyice kızıştırdı. sovyetler de boş durmadı, onlar da nazi mühendisleri kaçırıp kendi programlarına dahil ettiler. ancak amerika bu konuda bir adım öndeydi. von braun’un liderliğinde (bkz: saturn v/@pegassi) roketi geliştirildi. bu roket, insanlığı ay’a taşıyan sistemdi. ama saturn v’in motor sistemi ve yakıt teknolojisi, v-2 füzesinin geliştirilmiş haliydi. yani hitler’in londra’yı vurmak için kullandığı sistem, şimdi armstrong’u ay’a çıkarmak için yeniden tasarlanmıştı.

1969’da neil armstrong ay’a ayak bastığında, dünya bunu bilimsel bir zafer olarak kutladı. oysa bu olay, amerika’nın sovyetlere karşı ideolojik üstünlük kurduğu bir propaganda zaferiydi. ay’a giden astronotların ellerinde amerika bayrağı vardı ama o roketi tasarlayan isimler hâlâ eski üniformalarını unutmuş değildi. amerika için asıl öncelik, bu insanları cezalandırmak değil, onlardan maksimum verimi almaktı. “adalet mi, yoksa bilimsel üstünlük mü?” sorusu, amerika için cevabını buldu. yani ay’a gönderilen kapsüller, mars’a inen robotlar, evrenin uçlarına uzanan teleskoplar vb, hepsi insanlığın ortak zekâsının, emeğinin ve sabrının eseri. ikinci dünya savaşı'nın ardından, dünyanın iki kutba ayrıldığı o sert soğuk savaş döneminde, teknolojiye sahip olmak bir lüks değil, bir zorunluluktu. kim kimin önüne geçerse, sadece bilimde değil, ideolojide de galip sayılıyordu. işte tam bu noktada, daha birkaç yıl önce savaşın tarafı olan, hatta savaşın şekillenmesinde teknik anlamda büyük payı bulunan bazı isimler bu kez laboratuvar önlükleri içinde insanların karşısına çıktı. yani abd'nin özellikle uzay teknolojilerinde rakibi sovyetler birliği karşısında geride kalmamak adına attığı adımlardan biri, almanya’dan gelen bu deneyimli bilim insanlarını sistemin bir parçası hâline getirmekti. onlar yıllarca roket mühendisliği üzerine çalışmış, savaş sırasında geliştirdikleri teknolojileri şimdi farklı bir amaç için yeniden şekillendirmeye başlamışlardı. yani, dünün silahı bugün bir keşif aracına dönüştürülüyordu.

yani bilim, çoğu zaman içinde bulunduğu dönemin ihtiyaçlarına göre şekil alır. aynı teknik bilgi hem bir şehri yok edebilir, hem de bir insanı ay’a indirebilir.