MÜZİK 25 Kasım 2019
30,7b OKUNMA     628 PAYLAŞIM

Müslüm Gürses'i Farklı Bir Kitleyle Tanıştıran Albüm: Aşk Tesadüfleri Sever'in Öyküsü

Bugün Müslüm adında bir biyografik film varsa, bunu biraz da Müslüm Gürses ve Murathan Mungan ortaklığında piyasaya sürülen cover albümü "Aşk Tesadüfleri Sever"e borçluyuz denilebilir. Albümün öyküsü ve şarkı şarkı incelemesini aktarıyoruz.

geçenlerde netflix'te müslüm adlı müslüm gürses biyografisini izledim. böyle bir filmin var olması başlı başına çok değerli çünkü türk sinemasında zaten biyografi tarzı film pek yok, müzik biyografisi ise hiç yok. çok harika bir film değildi ama iyi vakit geçirdim. ekşi sözlük'te yorumlarına bakayım dedim ki film yorumlarının yanı sıra "zamanında kıro diye aşağıladınız, şimdi hepiniz gürsesçi olmuşsunuz" tarzı yorumlar gırla. hatta biri üşenmemiş "arabeski aşağılayan şehirli orospu çocukları" gibi bir şey yazmış. müslüm gürses'in böyle bir özel durumu var; şarkıcıyı dinleyen bir "gerçek" müslümcüler bir de müslümcü geçinen şehirli "orospu çocukları" var. e iki kategori böyle keskin ayrılmışken herkes de tabii ki çocukluğundan beri müslüm gürses dinliyor tavırlarına bürünüyor. bunların ne kadarı gerçeği yansıttığı soru işareti. ama benim için şu kesin: eğer bugün eli yüzü düzgün bir müslüm gürses filmi varsa, bu "sonradan görme, beyaz yakalı" müslüm gürses sevenler sayesinde var. çünkü müslüm gürses uzun süre arabeskin big 4'unun yeraltında çok ciddi ve sadık bir hayran kitlesi olsa da ana akımda en az popüleri ve en kültü olmuştur. ibrahim tatlıses, birçok hit şarkısı olan, ibo show'u ana akım kanallarda yayınlanan, özel hayatı ile manşetten inmeyen biriydi. orhan gencebay, müziğine oldukça hürmet gösterilen, önemsenen ve efsaneleştirilen bir karakterdi. ferdi tayfur da en azından fadime'nin düğünü, emmoğlu derken kendini ekranlarda ve medyada gösteriyordu. müslüm gürses ise daha ağır bir arabesk yapan, jiletçiler ile özdeşleşmiş, yunus bülbül ile tgrt'de program sunan, televizyon skeçlerinde yavaş konuşması ile taklit edilen bir adamdı. ama bu durum 2000'lerin başında değişti.


müslüm gürses nadir de olsa dönemin ünlü şarkılarını kasetlerinde kendince yorumluyordu

bunlardan ilk aklıma gelenler sezen aksu'dan belalım, edip akbayram'dan hava nasıl oralarda ve nilüfer'den böyle ayrılık olmaz. ama 2001 yılında universal şirketine geçtiğinde sözlerine nilüfer'in sözlerini yazdığı asya şarkısı olmadı yar'ı yorumladığında yer yerinden oynadı. şarkının orijinali büyük bir hit değildi ama beste gürses'in sesini, gürses'in sesi de besteyi öne çıkardı ve "olmadı yar" bir gürses klasiği oldu. duman, belki alışman lazım albümünün turnesinde gürses'in olmadı yar yorumunu rock bir versiyon ile yorumlayınca zaten popüler olan şarkı kendisine yeni bir kitle de buldu. şarkıcının ikinci kırılma noktası da "olmadı yar"dan bir sene sonra çıkan paramparça yorumu oldu. universal'in patronu süha yavuz, bir önceki cover işi tutunca şarkıcının yeni albümde cover'lara devam etmek ama bu sefer ters köşe yapmak istedi. önce yavuz'un o dönemki kız arkadaşı şebnem ferah'ın deli kızım uyan'ı düşünüldü ama ferah, rahmetli kız kardeşine yazdığı şarkıyı vermek istemedi. b planı olarak teoman'ın kapısı çalındı ve olumlu yanıt alındı. aslında şarkının sözleri müslüm gürses'e hiç uymuyordu. gürses'in bir bar taburesi üstünde babasının olduğu yaşta olması ya da telesekretere konuşamayanlardan olması o zaman da inandırıcı gelmiyordu, bugün de gelmiyor. vokali de şarkının ritmine çok uymuyordu. ama gürses öyle içten "paramparça" diyordu ki ve de şarkının düzenlemesi o kadar iyiydi ki, şaşkınlık faktörü ile birleşince şarkının çok tutmasını sağladı. gürses, sonraki albümünde tarkan'dan ikimizin yerine şarkısını yorumladı. bu şarkılar ile müslüm gürses, çekirdek kitlesinden çıkıp ortalama müzik dinleyicisinin radarına girdi. bu gürses ve müzik şirketlerinin ortak kararıydı. birçok dinleyeni gürses'i ihanet ile suçladı. kısa süre sonra bu suçlamalar, "cihangirli tayfa müslüm'ü elimizden aldı" haline dönecekti.


aslında bu değişim zamanın gerekliliğindendi

70'ler sonunda çıkan ve 80'leri sallayan baba arabeskçiler, 90'larda patlayan pop müzik ile daha da yeraltına itilmişti. ayrıca daha genç arabeskçilerden hakan taşıyan, azer bülbül, ibrahim erkal gibi şarkıcılar "damar arabesk" ihtiyacını karşılıyordu. ama en önemli değişim prestij müzik arabeskçilerinin pop/fantazi tarzı ile yeni nasıl arabeskçiler olarak piyasadan büyük bir pay kapması oldu. bu ekibin lideri mahsun kırmızıgül, albümlerinde microsoft ile reklam anlaşması yapan, tropikal adalarda cafcaflı klipler çeken, etrafında olan biteni takip ederek popüler kalmaya çalışan bir şarkıcıydı. özcan deniz dizilerde oynayarak, pop şarkıcılardan şarkı alarak kitlesini genişletiyordu. güncel arabesk poplaşırken, baba arabeskçiler ise ilginç bir şekilde rock müziğe selam çakmaya başladı. "isyanın sesi" arabeskin, rock müziğin tavrında bir yakınlık bulduğunu söyleyebiliriz. mesela gencebay, ideal aşk diye bir şarkı yapıp, klibinde rockçılarla aynı sahneyi paylaşmıştı. ferdi tayfur da aynı dönem gitar çaldığını, rock dinlediğini falan söylüyordu. yani böyle bir ortamda müslüm gürses'in pop ya da rock demeden popüler şarkıları yorumlaması çok garip değildi. ama müslüm gürses'in yeni sulara açtığı bu yelken o yeni sular tarafından benimsendi. bu da ses ve tavır meselesiydi. orhan gencebay, zaten canlı okumayan, kendini farklı bir yerde konumlandıran bir adamdı. ferdi tayfur'un sesi ve tavrı fazla anadoluydu. ibrahim tatlıses bambaşka bir dünyaydı. müslüm gürses'in ise sesi derin, koyu ve etkileyiciydi. şarkıları isyankardı. jiletçileri sayesinde gürses konserleri kan ile, öfke naraları ile, duygu patlamaları ile, metal müziğin tavrından çok uzak değildi.


2004'te unkapanı plakçılar çarşısında yırtmak için çabalayan prodüktörler ve şarkıcıları anlatan neredesin firuze'nin soundtrack'inde filmin konusuna işlemiş arabesk, farklı bakış açılarından yorumlanmıştı. yönetmen ezel akay, müzisyen ender akay ve sunay özgür ve müzik yazarı naim dilmener albümde ve filmde yer alacak şarkıları ve şarkıcıları belirlediler. filmde başrol oynayan özcan deniz, bu şarkıcılar arasındaydı. orhan gencebay ve ibrahim tatlıses'in meşhur şarkıları da filmde yer aldı. müslüm gürses de bu projeye dahil edilen arabeskçilerdendi. itirazım var, ata demirer tarafından itirazım yok olarak bir parodi şarkı olarak kaydedildi. lakin asıl önemli olan müslüm gürses'in bülent ortaçgil'in sensiz olmaz şarkısını yorumlamasıydı. bu bir milattı. her ne kadar rock diye geçse de, teoman sonuçta çok popüler bir adamdı. bu yüzden "paramparça" yorumu ilginçti ama çok şaşırtıcı değildi. bülent ortaçgil ise daha çok "entelektüel" kitlenin dinlediği, çok kişisel ve şehirli bir şarkı yazarıydı. ilk kez bu şarkı ile gürses'in üstüne tam oturmayacak sanılan bir giysi giydirildi. "paramparça"da olduğu gibi yine şarkının bazı sözleri gürses'in ağzından çıkınca kulağa garip geliyordu. ancak tümüne bakıldığında acayip etkileyici bir yorumdu bu. gürses'in elinde sigarası ve duman altı klibiyle de daha da etkili hale geliyordu. ben de açıkcası biz babadan böyle gördük gibi daha ağır abi şarkılarıyla tanıdığım gürses'in sesinin ne kadar güzel olduğunu, sadece benimle oynar mısın ile bildiğim ortaçgil'in ne kadar güzel sözleri ve duygu dolu besteleri olduğunu bu çalışma ile öğrenmiştim. aynı sene şair ve şarkı sözü yazarı murathan mungan, kendi toplama albümü söz vermiş şarkılar'da müslüm gürses'in olmasını istedi ve gürses, olmasa mektubun'a başarılı bir yorum daha getirdi. artık nam-ı diğer "cihangirli tayfa" da gürses'i keşfetmiş oldu. yukarıda bahsettiğim iki yorumda büyük emeği olan murathan mungan ve sunay özgür de yeni bir proje için kollarını sıvadı.

projenin başlama vuruşu haziran 2004'te müslüm gürses'in rockistanbul festivalinde headliner olması ile yapıldı

bu konser öncesi verilen gazı ve arttırılan beklentileri çok iyi hatırlıyorum. hala internete baktığımızda "gürses, nirvana söyleyecek" haberlerini bulmak mümkün.

bu fikir konserde gerçekleşmedi ve bir miktar hayal kırıklığı yaşandı ama yine de dinleyiciler gürses'e büyük bir ilgi ve saygı gösterince mungan ve özgür, projeyi geliştirmeye başladılar. müzik şirketi olarak türkçe rock'ın o dönemde tekrardan ana akıma çıkmasına büyük katkıda bulunan pasaj müzik ile anlaştılar. bir de yeni rakı'nın sponsorluğunu aldılar ki bu olay albüm hakkındaki beklentileri daha da arttırdı. hatta ben de albümü aldıktan sonra ne olur ne olmaz diyerekten albümü dinlerken yanında içmelik küçük bir rakı almıştım.

2006'da çıkan albümün tarzını belki "arabesk pop/rock" diye anlatabiliriz. albümün geneli müslüm gürses'in klasik tarzından çok uzak müzik tarzlarından şarkıların gürses'in arabesk sound'una uyarlanarak türkçe sözlerle söylenmesi gibi ilginç bir fikre dayanıyor. ancak bu şarkıların çoğu rock değil ve yorumlanan şarkılar poptan folka, yunan müziğinden arap müziğine kadar renkli bir yelpazede. ama genel olarak ters köşe isimler çok. bunun yanında iki tane cover ve üç tane orijinal beste de bulunmakta. albümün bel kemiği albümün neredeyse bütün şarkılarında prodüktör olan, gitarları ve keyboardları çalan sunay özgür. iki şarkıda daha ilk albümünü yeni çıkarmış hayko cepkin, özgür'e destek çıkmakta. ikilinin yanında arabesk müziğinin ünlü isimlerinden burhan bayar ve türkçe pop müziğinin önemli isimlerinden attila özdemiroğlu'nun da el attığı şarkılar var. bu kadar güçlü ismin geçtiği yerde, elbette albümün müzikal olarak ciddi bir doyuruculuğu olduğunu söylemek lazım. gürses'in vokal performansı gerçekten çok iyi. hatta bazı şarkılarda gürses'ten daha önce hiç duymadığım ses renklerini duyabiliyorum. halen söylediği bazı sözler, yıllar boyu çizdiği imajla uymuyor ama sesinin albümdeki neredeyse her besteye gittiğini söylemek mümkün. böyle projelerde riskler alınır, bazıları tutar bazıları tutmaz. burada çoğunun tuttuğunu söylemek lazım. ama tutanlar sanki öne yığılmış, albümün sonlarına doğru heyecan biraz düşmüş gibi geliyor.

1. Bir Ömür Yetmez

albümü açan bir ömür yetmez, garbage'ın the world is not enough şarkısının müzikal anlamda neredeyse birebir aynısı. the world is not enough, aynı ismi taşıyan james bond filminin soundtrack'i olduğu için, garbage'ın asıl sound'u olan alternatif rock yerine birçok bond teması gibi bol kemanlı, çokça dramatik bir şarkı. bu özelliklerinden dolayı da müslüm gürses'e cuk diye oturuyor. bu nedenle üstünde pek oynanmamış. tabii ki gürses'in yorumunda ara nağme yapan kemanlar, orijinaline göre biraz daha oryantal. bir de darbuka ve zil eklenmiş. bunlar da gürses'in yorumunu daha hareketli kılıyor. bir de orijinal şarkının sonu kemanların gitgide tize çıkması ile daha senfonik biterken gürses'e bunun çok iyi gitmeyeceğini düşünmüşler ki fade out ile bitirmeyi tercih etmişler. iyi de olmuş. şarkının adı direkt türkçe'ye çevrilmiş ama bunun dışında da sözlerde benzerlikler var. mesela "korkma ölmezsin daha çok istedin diye" sözü garbage'ın versiyonundaki sözlerin biraz oynanmışı. "bir kıyısından başlamak" teması, "bizim gibiler şöyledir böyledir" kısımları da orijinalinde olup bu versiyonda bambaşka bir şekilde kullanılmış sözler çünkü gürses'in şarkısı bir aşk şarkısı kafasında yazılmış. gürses'in sesi şarkı boyunca çok iyi. özellikle "sana doymaya ah, ah be sevgili" kısmında ben de bir ah çekiyorum.

2. Hayat Berbat

hayat berbat, bob dylan 'dan mr. tambourine man'in farklı bir yorumu. şarkının sadece ismine bakınca tam gürses'lik bir şarkı diyor insan ama olay öyle değil. şarkıya kötü demeye dilim varmıyor ama tam kelimelere dökemediğim bir oturmamışlık var. çok büyük ihtimalle sıkıntı şu ki şarkının müziği gürses için çok pozitif ve parlak. geri vokallere de pek ısındığımı söyleyemeyeceğim. gürses şarkıyı söylemese ve şarkı enstrümantal olarak karşıma çıksa hoşuma gider. hatta bob dylan'ın da sesini bu düzenlemenin üstünde hayal edebiliyorum. illa dylan'dan bir cover olacaksa ne olabilirdi diye düşündüm. lakin genel olarak dylan'ın bestelerini gürses'in sesine pek yakıştıramıyorum. elbette one more cup of coffee risksiz bir tercih olurdu ama blind willie mctell'den iyi bir gürses şarkısı çıkardı bence.

3. Affet

albümün şarkı listesi açıklandığında beni en heyecanlandıran şarkı affet olmuştu. sonuçta kanda bir miktar metalcilik var. bu yüzden rainbow klasiği temple of the king'i gürses'in nasıl yorumlayacağını çok merak ediyordum. şarkıyı ilk dinlediğimde ise çok beğenmediğimi hatırlıyorum. üstünde fazla oynanmış hissetmiştim. ama kısa süre sonra şunu farkettim; gürses ve ekibi aslında bilinen bir şarkıya yepyeni bir yorum getirmiş, şarkının özünü koruyarak, şarkıyı kendisine adapte etmeyi başarmıştı. şarkıda bence her şey doğru. şarkının gitar arpejleri ve keman melodileri çok uyumlu. özellikle şarkının orijinalindeki gitar solosu yerine yerleştirilen keman solosu çok iyi. ama en sondaki keman solosu apayrı bir tecrübe. yakıp geçenlerden bir solo. bir de sonlara doğru distortion gitarlar ve geri vokaller eklenince şarkı zirveye çıkıyor. şarkının sözleri oldukça güzel. o dönem tuna kiremitçi ile "migros'tan almalık roman" yazdığı için dalga geçiliyordu ama bu şarkının sözlerinde çıkardığı iş güzel. zaten nakaratı o dönem msn status'lerinde, bu dönem de müslüm gürses resimli caps'lerde paylaşılıp, geniş bir kitleye ulaştı. gürses'in bu şarkıdaki vokali yumuşacık. orta tempodaki şarkıya uygun. çok güzel bir yorum.

4. Kış Oldum

bir başka acayip yorum da kış oldum. david bowie'nin elektronik klasiği i'm deranged, elektronik yapısını alttan koruyor. burada da hayko cepkin'e şapka çıkarmak gerek. bir yandan ise darbuka, ziller ve kemanlar ile arabesk bir düzenlemeye kavuşmuş. distortion gitar, şarkının hüzünlü vuruculuğuna bir sertlik ekliyor. aslında bu şarkının orijinalinin vokalinde de bir orta doğu havası var. ama bu hissiyatı derinlerden çıkarıp, bu şarkının merkezine yerleştirmek büyük meziyet. bu şarkıda gürses, bildiğimiz ve sevdiğimiz yavaş, kelimeleri yaya yaya şarkı söyleme tarzını kullanıyor. ama bu tarz bence bowie'nin orijinal vokalinde de bir miktar var. bu nedenle de oldukça doğru bir şarkı tercihini çok iyi kullanmışlar. nakaratta gürses'in vokali ve kemanların çaldığı müzik çok uyumlu. eğer bowie bu şarkıyı dinleyebilseydi, büyük zevk alırdı. bundan eminim.

5. Nilüfer

geldik nilüfer'e. şarkı albümün ilk orijinal şarkısı. bir proje albümünde bu projenin dışında kalan ender şarkılardan birinin albümün en iyi şarkısı olması aslında garip. ama ilk dinlediğimden beri bu şarkıda başka bir şey var diyorum. hatta hani bir göz ağrın şarkı vardır da başkaları keşfedince bir uyuz olursun ya, öyle hisler besliyorum. çünkü bu şarkı ilk çıktığında pek bir ses getirmemişti ama bugün baktığımızda bir gürses bir klasiği oldu desek yanlış olmaz. oldukça hüzünlü ama ağlak olmayan, özünde bir pop şarkısı ama içinde rock ve arabesk sosları da var. murathan mungan'ın sözlerini bu albümde ilk kez burada duyuyoruz. "her şeyi al, bana beni geri ver, bir şansım olsun" başta olmak üzere çok iyi sözler var. ama şarkının elbette yıldızı hem bestesini yapan hem de gitarlarını ve keyboardlarını çalan sunay özgür. şarkıyı nakış gibi işlemiş. şarkıya eklediği çello ve yaylılar, albümün diğer şarkılarında olduğu gibi burada da kalp acıtıcı. müslüm gürses için yine ne desek boş. "başka yer, başka zaman, sensiz ömrüm olsun" derken şöyle bizi bir sarsıp gidiyor. sonlara doğru söylediği ah'lar leziz. ancak onun gibi görmüş geçirmiş pes bir ses bu şarkıyı yorumlayabilir. youtube'a bakınca birçok yorumu var şarkının. izlediklerim için şarkıyı katletmişler demem zor olsa da gürses'in sesi olmayınca eksik bir şarkı bu. bir de volkan öktem'in baterisi şarkıya öyle bir güç veriyor ki birçok yorumda bu bateriyi aradım. keşke gürses, bu albüm sonrası rock geçmişi olan şarkı yazarlarının ona yazdığı şarkıları söyleyerek kariyerine devam etseymiş.

6. İstanbul'a Elveda

albüm çıkmadan önce müslüm gürses'in yorumlayacağı şarkıcılardan birkaçı dillendirilmeye başlanmıştı. bazısı gerçekleşti, bazısı olmadı. ama leonard cohen, ilk duyduğumdan beri mantıklı bir tercih olarak aklıma yatmıştı. cohen'in derin sesi, hem görsel hem de sözel olarak ağırlığı ile gürses arasında bir paralellik görebiliyordum. alexandra leaving'in yorumu istanbul'a elveda da beklediğim gibi başarılı oldu. hem de şarkının bazı gırtlak nameleri dışında arabesk ile bir alakası olmamasına rağmen bu başarı geldi. yumuşacık bir yorum. önceki şarkılarda içimizi delen kemanlar bu şarkıda usul usul çalıyor, gitarına tellerine yumuşacık basılıyor. birhan keskin'in sözleri orijinal şarkıdan birkaç temayı ödünç almış. bazı sözler kağıt üstünde müslüm gürses'in tanıdığımız imajını düşününce fazla edebi kaçıyorsa da şarkının içinde çok iyi gidiyor. şarkının orijinalinde şarkıyı cohen ile yazan sharon robinson ana vokallerde yer almakta. bu şarkıda da ebru yazıcı, gürses ile neredeyse düet yapıyor. orijinal versiyonda olduğu gibi bu naif şarkıda da kadın ve erkek vokali beraber çok iyi ilerliyor.

7. Artakalan

artakalan, jane birkin'in amours des feintes şarkısının yorumu. şarkının bulunduğu 1990 tarihli ve aynı isimli birkin albümü, birkin'in eski kocası ama bitmeyen aşkı serge gainsbourg'un ona yazdığı son şarkıları içerdiği için hafiften hüzünlü bir albümdür. bu şarkı da o albümün en hüzünlü anlarından biri. 2002'de jane birkin, arabesque projesini çıkardığında bu şarkı da birkin'in başarıyla arabeske çevirdiği şarkılardan biri olmuştu. elde böyle bir örnek olunca, elbette bu şarkının müslüm gürses versiyonunun başarısız olması gibi bir durum olamaz. sunay özgür'ün düzenlemesi birkin'in arabesque'i gibi akustik değil, albümün pop rock havası ile uyumlu. öktem'in çok başarılı davul partisyonları ve özgür'ün gitarı şarkının altyapısını oluşturuyor. şarkının ana melodisi yaylılar ve ud ile çalınıyor. melodinin etkileyiciliği daha da öne çıkıyor. şarkının "yıkıldın doğruldun tekrar" diye başlayan nakaratı sanki herhangi bir gürses şarkısı gibi. kemanların mısraların arasını doldurmak için çaldığı melodiler canavar gibi. birhan keskin'in sözleri can acıtıcı. ilginçtir, bu şarkı bu yazıyı yazana kadar çok da dikkatimi çekmemişti. neler kaçırdığımı şimdi fark ettim. keşke gürses'in ömrü daha da uzun olsaydı da biraz daha gainsbourg söyleyebilseydi.

8. Sebahat Abla

sebahat abla biraz mızıkçı bir şarkı çünkü i) diğerleri gibi rock ya da alternatif pop şarkıları üstüne değil bir yunan ezgisi üstüne yazıldığı için gürses'in üstüne yakışmama riski zaten az olacaktı, ii) sezen aksu'yu da bu denkleme koyunca zaten olay bitiyor. gürses ve aksu'nun düet yapma fikri zaten başlı başına çok dikkat çekici bir fikirdi. kıta kıta sebahat abla ve eşref abi adlı iki karakteri anlatan ikili son kıtada beraber söylüyorlar. sesleri de birbirlerinin üstüne çok iyi gitmekte. şarkının düzenlemesini aksu ile yıllarca çalışan attila özdemiroğlu yapmış. şarkının orijinalinde de olan kemane, ud, kanun, kemanlar tıkır tıkır çalıyor. gitarların sesinin bir miktar açılmış olması ise bu versiyona özel sanırım. bu, albümün genel tonu ile uyumlu. murathan mungan'ın sözleri elbette fahriye abla şiirini akla getirirken, klasik bir hikaye olan "mahallenin güzel kızı ve bıçkın delikanlısı"nı anlatıyor. şarkı "kimse bilmez neden bitti" diye bitiyor. gerçekten de söz anlamında ağzımıza bir bal çalınıyor ama bu karakterler kim, ne oldu ne bitti, pek anlamıyoruz. olsun, herhalde albümün sponsoru yeni rakı'nın en iyi gideceği şarkı bu şarkı olsa gerek.

9. Döndür Yolumdan

döndür yolumdan ile birlikte burhan bayar ve ceyhun çelik prodüktör koltuğuna oturuyor. şarkı, özgür pamukçu tarafından yazılmış bir orijinal şarkı. özgür pamukçu, internette birkaç şarkısı bulunan, onun dışında hakkında pek bir bilgi bulunmayan biri. bu şarkıyı söylediği bir video internette bulunmakta. o yoruma kıyasla gürses'in yorumu çok çok yukarıda. aslında şarkı ortalama bir şarkı. 2000'lerde çıkmış herhangi bir müslüm gürses albümünün ortalarında bir yerinde çok rahatlıkla yer alır. bu albümde de benim için çok dikkat çekmeyen ama arka planda dinlerken hiç de rahatsız olmayacağım bir şarkı. akordeon şarkıya çok iyi gitmiş. gürses'in "yolumdan döndüüüüüür" diye uzata uzata söylemesi de fazladan bir hoşluk veriyor.

10. Ayrılık Rüzgarı

müslüm gürses'in bu albümde aslında yaptığı şey 1970'lerde aranjman denilen şeyden farklı değil. sadece gürses popçu değil, seçilen şarkılar da klasik fransız chanson'ları değil. işte bu aranjman kültürüne selam çakmak için seçilen iki şarkı albümde yer almakta. bunlardan birincisi 1975 tarihli alpay tarafından yorumlanan ayrılık şarkısı. şarkının orijinali saint preux'un inanılmaz etkileyici şarkısı, vokallerde danielle licari'nin yer aldığı concerto pour une voix'sı. sözsüz bu şarkıya alpay, etkileyici sözler yazmış ve tam bir ispanyol genci gibi şarkıyı söylemişti. müslüm gürses ise şarkının hissiyatını biraz daha yerelleştiriyor. alpay'ın sesi gibi güçlü bir ses olan gürses, özellikle şarkıyı nakaratta oldukça güçlü hale getiriyor. serhan yastıman, çaldığı klasik gitar ise şarkının ispanyol havasının kaybolmamasını sağlıyor. şarkının kadın vokalini de istanbul'a elveda'da gürses'e eşlik eden ebru yazıcı üstleniyor. saat gibi tıkır tıkır işleyen bir yorum. dinlemekten hep zevk aldım, hep de zevk alacağım gibi.

11. Aşk Bu

aşk bu, suriyeli sanatçı abed azrié'nin souffle de la brise'inin bir yorumu. arabesk'in asıl filizlendiği topraklardan bir şarkıyı müslüm gürses'in yorumlaması kağıt üstünde çok mantıklı. ama bu yoruma gerçekten dayanamıyorum. şarkıya sunay özgür'ün elinin değmediği çok belli. elektronik altyapı çok ucuz. hani arabesk soslu bir taverna parodisi yapsak ancak böyle bir düzenleme tercih ederim. girişteki vokal düzenlemesi başarısız. nakaratı hem müzikal hem sözel olarak çok bayık. albümün genel havasından çok çok uzak. dan diye de bitmekte. "olmasa da olur" değil, "olmasa daha iyi olur"luk bir şarkı.

12. Ah Oğlum

murathan mungan, müslüm gürses'e hayranları tarafından "baba" denmesine rağmen bir babadan oğluna yazılmış bir şarkısı olmadığı iddiasıyla ah oğlum'u yazdığını söyler. daha sonra sanki kıyıda köşede kalmış bir gürses şarkısının bu şarkıdan çok önce bir oğula yazıldığını okumuştum ama hangi şarkıyı kastediyorlardı hatırlayamadım. şarkı, oğlu evden ayrılınca dıştan üzüldüğünü belli etmemeye çalışırken içi kan ağlayan bir babayı anlatıyor. tam bir türk babası diyebiliriz. müzik olarak sunay özgür'ün elinden çıkmış gibi gelse de aslında burhan bayar'ın bestesi. ama modern düzenlemesinde elbette özgür'ün de parmağı var. iyi ki de var çünkü başka bir düzenlemede iyice ağlak bir hale sokulabilecek şarkı, bu düzenleme ile yavaş, hüzünlü ve daha da vurucu bir halde. şarkıda kullanılan duduk, hüzünlü sözlere hüzün katıyor. gürses'in sadece konuştuğu yer de tüyleri diken diken edici bir güçte.

13. Kadınım

albümün ikinci eski aranjmanı tanju okan'dan bildiğimiz kadınım. orijinali bir fransız chanson'u olan şarkı, hüseyin bitmez'in udu ve düzenlemeyi yapan attila özdemiroğlu'nun içli kemanı ile bizim coğrafyaya yaklaşmış. elbette tanju okan'ın insanı titreten yorumunun yanında sönük. ayrılıktan yıkılmış bir erkek hissiyatını almak zor ama kimse müslüm gürses kötü söylemiş diyemez. kendi tarzını şarkıya yansıtmış. özdemiroğlu'nun şarkıya uygun gördüğü düzenleme de sakin bir düzenleme. o yüzden dinlemesi rahat ve hatta zevkli, ama çok da akılda kalmayacak bir yorum. uygun gördüğü düzenleme de sakin bir düzenleme. o yüzden dinlemesi rahat ve hatta zevkli ama akılda çok kalmayacak bir yorum.

14. Aşk Tesadüfleri Sever

albümü kapayan aşk tesadüfleri sever, albümü açan "bir ömür yetmez" gibi elektronik dokunuşlar içeren ama kemanların da bolca kullanıldığı epik bir şarkının uyarlaması. bu şarkının orjininali björk'ten bachelorette. björk ve gürses, herhalde bu albümdeki en garip eşleşmelerden biri. ortaya çıkan sonuçtan çok da memnun değilim. aslında ilk kıtadaki çift vokalin biraz kulağımı tırmalaması dışında kıtalar çok kötü değil ama "herkes geçmişi öder" diye başlayan nakarat hiç olmamış. zillerle, eklenen motifler ile şarkıyı alaturkalaştırmak istemişler ama yapmak istedikleri sentez pek oturmamış gibi geliyor. gürses'in bu nakaratlardaki vokali de albümdeki en zayıf anlardan biri. herhalde şarkının en güzel şeyi adı -ki bu ismin albümün adı olması da tesadüf değil.

albüm, dinleyicisini bulmakta biraz zorluk çekti gibi

rockçıların döne döne dinleyeceği kadar sert düzenlemeler ya da rock müzik efsanelerinin besteleri bu albümde yoktu. müslüm gürses'in kemik kitlesi için albüm fazla "entel dantel" kaçıyordu. cihangir tayfası, murathan mungan'ın ismi hatrına evine albümü soksa da herhalde pek dinlemiyordu. bu nedenle "mucize ve buluşma" alt başlıklı bu albüm kendi dalında tek bir örnek olarak kaldı. ama pasaj müzik, gürses'ten vazgeçmek istemiyordu. yine sunay özgür'ün müzik direktörlüğünde bir kısmı cover bir kısmı gürses klasiklerinin yeni yorumlarından oluşan sandık çıktı ki bu cd'yi kaç kez dinlediğimin haddi hesabı yok. benzer formül yalan dünya devam ettirilmeye çalışıldığında artık ekipte özgür yoktu, işin ilginçliği de kaybolmuştu. kısa süre sonra da maalesef gürses'i aniden kaybettik.


yani siz "enteller müslüm baba'yı oyuncak ettiler" diyenlere hiç bakmayın

elbette müslüm gürses, her zaman onu çok seven insanların olduğunun bilincinde bir adamdı. ama 2000'li yıllarda müslüm gürses, hiçbir şekilde dalga geçilmeden, uzun saçlı metalcisinden, başörtülü vloggler'ına, edebiyatçısından tornacısına, ülkenin her tarafından farklı kişilikler tarafından dinlenilip seviliyordu. bu da "aşk tesadüfleri sever" albümünün yaratımına neden olan müzikal tercihler sayesinde oldu. albümdeki bütün şarkılar çok iyi değil elbet ama albüm kutuplaşmayı maalesef çok seven bu ülkede farklı müzikler, farklı sınıflar, farklı kimlikler arasındaki kimlikleri yıkmak gibi önemli bir şeyi başardı. eminim ki bugün youtube'da "nilüfer" ya da "affet" şarkısının altında "siz bilmem ne dizisinden gelirken, biz baştan beri buradayız" diye yorum yazanlardan bazıları "jiletçi" diye tabir ettiklerimizden birileri. yine eminim ki bu albüm ile müslüm gürses'i tanıyan bir kolejli, gün gelmiş "dünya tersine dönse vazgeçmem"i inanarak içinden söylemiştir. bu nedenle bu albüm, cidden önemli bir albüm. keşke ikinci yüzü de ilki kadar güçlü olsaydı.

3/5 verdim gitti.

albümü en iyi anlatan şarkılar: nilüfer, aşk tesadüfleri sever, ayrılık rüzgarı

Sezen Aksu'nun, Yıldız Tilbe ve Uzay Heparı İlişkisinin Ardından Yaptığı Albüm: Deli Kızın Türküsü

Nazan Öncel'in 1990'lardaki Tecrübelerini Özetleyen Politik Albüm: Demir Leblebi

Pek Çok Kişiyi Türkçe Rock'a Isındıran Efsane Duman Albümü: Eski Köprünün Altında