BİLİM 9 Ekim 2017
23b OKUNMA     859 PAYLAŞIM

Kitlelerin Düşüncelerini Kontrol Altında Tutabilen, Sınırları Olmayan Bir Güç: Algı Yönetimi

Geniş kitleleri etkileyerek insanların istenilen doğrultuda düşünmesini sağlayan algı yönetimi, günümüzde tüketimden sosyal medyaya kadar geniş bir alanda kullanılmakta. Bilinçaltını etkileyerek geniş kitlelerin düşüncelerini tamamen değiştirebilen bu büyük gücü mercek altına aldık.
iStock


1) bugünkü tüketim çılgınlığı ve doymak bilmez “satın alma isteklerimiz bundan yüz sene önce “halkla ilişkilerin babası” olarak bilinen edward bernays tarafından ortaya konulan algı yönetimi teknikleriyle başlatılmıştır. bernays modern psikolojinin kurucusu sigmund freud’un yeğeniydi ve amcasının özellikle insan bilinçaltı ve zihinsel mekanizmaları üzerine yaptığı çalışmalardan faydalanarak algı yönetiminin kurallarını ortaya çıkardı ve bugün “modern tüketici” denilen insanın ilk harcını kardı.

Edward Bernays


2) bernays'ın iş ortağı paul mazur yaptıkları işi çok güzel özetlemiştir ve demiştir ki “insanlar ellerindeki mallar ve ürünler eskimeden yenilerini satın almaya ihtiyaç duymalıdırlar. yeni bir zihinsel yapı kurmamız lazım ve insanların istekleri onların gerçek ihtiyaçlarından daha fazla olmalıdır” bernays ve mazurun 1920’li yıllarda yaptıkları çalışmalar sayesinde bugün tüm dünyadaki insanlar sürekli “yenisine ihtiyaç duymaktadırlar”. bir otomobili birkaç sene kullanıp üzerinde tek bir çizik bile olmadan yenisiyle değiştirmek, her sene yeni bir akıllı telefon almak veya markete gittiğiniz zaman çoğuna ihtiyacınız olmayan ürünlerle poşetlerinizi doldurmak ve bunları yaparken sürekli bankalara borçlanmanızın temelinde işte bernays ve mazurun ürettiği algı yönetimi tekniklerinin günümüzde çok daha gelişmiş hallerinin üzerinizde kullanılması yatmaktadır. 

yani insanları çok alışveriş yapıyorlar veya sürekli bankalara borçlanıyorlar diye suçlamamak lazımdır çünkü her gün üzerlerinde onlarca algı yönetimi tekniği oynanıyor ve zihinleri bulamaca dönmüş durumda. bu konuda onları uyaran pek kimse de olmayınca bu insanların çok da fazla yapacağı bir şey kalmıyor.

3) amerikan firması procter & gamble firmasının başlattığı “beşikten mezara aralıksız reklam ve algı yönetimi” uygulaması bugün tüm sektörlerde norm olmuştur. yani bir insan doğduğu günden öleceği güne kadar aralıksız olarak algı yönetimine maruz bırakılır. örneğin bugün satın aldığınız ve tükettiğiniz birçok şeyin tohumları siz daha bebekken zihninize atıldı ve bugünkü çocuklarda geçmişe göre çok daha fazla yönlendirilmektedir.


4) insanları yönlendirme konusunda harıl harıl çalışılmaktadır ve hayatınızda bugün normal olarak kabul ettiğiniz pek çok şey aslında yıllar önce planlanıp ısıtıldıktan sonra önünüze konan şeylerdir. mesela amerika’da b.j fogg isimli bilim adamı stanford üniversitesi ikna teknolojileri laboratuvarında “captoloji” isimli bir olgu icat etti. bu kelime capt kısaltmasından türemiştir. capt kısaltması da ingilizce “computers as persuasive technology” yani “ikna teknolojisi olarak bilgisayarlar” teriminden çıkmadır. captoloji temel olarak bilgisayarlar ve akıllı telefonlar üzerinden insanların yönlendirilmesini ele alır.

5) burada yapılan araştırmalar her gün kullandığınız pek çok teknolojinin geliştirilmesini sağlamaktadır. örneğin belli frekanslarda çalan telefon, mesaj ve whatsapp zilleri özel dizayndır. sizin dikkatinizi gün içinde sürekli çekerek telefonunuza bakmanız sağlanır çünkü ne kadar çok telefonda vakit geçirirseniz onlar için o kadar iyidir. facebook’ta beğen sembollerinden instagram'daki kalpli beğenme sembollerine kadar her tür ayrıntı bu tür laboratuvarlarda özel olarak dizayn edilmiştir. bu tür şeylere “sıcak tetikleyiciler” denir ve sizde bir ihtiyaç üretip sonra da tatmin etme üzerinedir. facebook veya instagram'da aldığınız beğeniler beyinlerinizde zevk alma hormonu endorfin üretir ve siz bu endorfinden daha fazla almak için sürekli yeni şeyler paylaşır ve beğeni simgeleri toplamaya çalışırsınız. bu da sizi o programı üretenlere bağımlı kılar. 


insanların güzel bir manzara gördükleri zaman onu seyretmekten alacakları keyiften çok daha fazlasını o resmi sosyal medyada paylaşıp oradan alacakları beğeni sayılarından almaya çalışmalarının sebebi budur. işte tüm davranış şekilleri ve bir “beğeni” simgesinin insanların üzerinde ne gibi etkilerde bulunacağı stanford üniversitesindeki laboratuvarlar gibi yerlerde ince ince dizayn edilmektedir mesela bundan on sene sonra önünüze neler koyacaklarını şu anda biliyorlar. (bizim üniversitelerimizde bir algı yönetimi veya ikna laboratuvarı kurmayı bırakın şu anda oralarda ders hatta seminer bile bu konularda verilemiyor. oradakilerin bu tür bilimlerle uğraşmaktan çok daha “önemli “işleri var şu aralar. makam ve mevki peşinde koşmaktan bilime zaman kalmaz tabi. işin komiği kendileri bir şey yapmadıkları gibi sizi de çağırıp faydalanmazlar çünkü şimdi onlar gibi koca koca prof’lar varken bizim gibi “cahillere” laf mı düşer canım. aferin onlara aynen devam)

6) b.j foggun öğrencisi nir eyal ise şu anda başka bir çalışmanın içinde. fomo üzerine çalışıyorlar. fomo’da ingilizce (fear of missing out) kelimesinin kısaltması yani (eksik kalma veya geride kalma korkusu) diyebiliriz. bu da şu anlama geliyor. insanlar tarihleri boyunca hep gruplar halinde yaşamışlar ve grup içindeki konumları hayatta kalmalarıyla çok alakalı olmuş. bu sebeple insanlar grup içinde olan bitenlerden habersiz kalırlarsa hayatta kalamayacakları konusunda bir bilinçaltına sahip ve bu hormonsal sistemlerine işlenmiş durumda. bu sebeple insanlar sürekli arkadaşlarının, yakın çevrelerinin ve tanıdıklarının neler yaptığını merak ediyorlar. işte birçok insanın en az saatte bir facebook veya instagram'larını açıp arkadaşlarının yüklediği resim veya paylaşımları kontrol etmesinin sebebi bu. işte fomo algı yönetimi insanların bu eksik kalma korkusu ve meraklarını sürekli tahrik etmek üzerine çalışıyor.


7) facebook algı yönetimi konusunda son derece iyi çalışmakta hatta kullandıkları uzmanlardan birkaçını iyi tanıyorum sert ve demir gibi profesyonel tiplerdir. bunlar sık sık facebook amerika merkezinden çeşitli deneyler yapıyorlar ama tabi insanların kendileri üzerinde yapılan bu deneylerden haberi olmuyor. örneğin facebook 2010 senesinde yapılan seçim gününde amerikan seçmenlerinden daha önce oy vermeye gitmeyen altmış milyon facebook üyesine “çık ve oy kullan” mesajı gönderdi. sonra bu kişilerden ne kadarının oy kullanmaya gittiğini inceledi. sonuç en az 340.000 kişinin bu mesaj sayesinde oy kullandığıydı. tabi o seneler bu işleri daha yeni yeni deniyorlardı. şimdi mesajları daha etkinleşti.

8) facebook bir keresinde de insanların duygusal durumlarını etkileyebiliyor muyum diye baktı. buna göre 689 bin kişinin sadece olumsuz ve üzücü haberleri içeren paylaşımları gün içinde facebook duvarlarında görebilmelerini sağladılar. sonra da bu insanların yaptıkları paylaşımları incelediler. sonuçlar ilginçti. bu kişilerin kendileri de o gün üzüntülü ve saldırgan mesajlar paylaştı. kısacası her gün üzerinizde başka bir şeyler denenmektedir. özür dilerim test kobayısınız yani.


9) algı yönetimi üstüne çalışan psikologlardan robert epstein’da seme üzerine çalışmakta yani “search engine manipulation effect” – “arama motoru yönlendirme etkisi” bu da şu anlama geliyor. insanlar google’dan bir şey arattıkları zaman bu insanların yüzde doksanı ilk sayfada karşılarına çıkan sonuçlara hatta ilk on sonuç içindeki bir sayfaya tıklıyorlar ve geri kalan sonuçları pek araştırmıyorlar. google’da bu sayede her konuda ilk sayfaya hangi sonuçların çıkacağını belirliyor. bu bazen para karşılığı oluyor bazen de kendi konuları gereği. yani karşınıza çıkan her arama sonucu ya parası olup reklam verenlerin ya da google politikası gereği öne çıkarılanların siteleri. işte buna arama motoru sayesinde yönlendirme deniyor. bu çok önemli bir güç çünkü bunu kullanarak herhangi bir şeyi veya insanı ister vezir ister rezil edebilme imkânı var google’ın.

toparlarsam: bugün içinde yaşadığınız dünyadaki pek çok ayrıntı bilimsel çalışmalarla destekli algı yönetimi uygulamalarının ürünü. algı yönetimi teknikleri ve bu konuda bilgi sahibi olmak gücü ele geçirmek ve kendinizi korumak anlamına gelmektedir. türkiye’de üzerinde en çok durulması gereken konulardan bir tanesidir çünkü bizim üzerimizde yapılan operasyonlar çok daha farklı boyutlarda gözlemlediğim kadarıyla. şu an türkiye’de bu konuda çalışmaları olan, aktif eğitim veren ve neredeyse her gün internet üzerinden bilgi paylaşımında bulunan benden başka kimse yok. bunu övünmek için söylemiyorum çünkü üzücü bir durum. koskoca ülkede bu işlerin bir tek bana kalmaması gerekirdi. ama bu işlerde uzmanlığı olanların bir kısmı ya ülke dışında yaşamaktadır ya da algı yönetimi konusunda firmalara danışmanlık vererek sadece ceplerine giren paralarına bakmaktadırlar. benim bakışımsa bizim başka ülkemiz yoktur ve halkın bu konularda eğitilmesi ve farkındalık içinde olması çok önemlidir bakışıdır.