Kişilerin Hiç Farkında Olmadan Oy Verme Kararını Etkileyen Bazı Psikolojik Etmenler
olumsuz duygular
insanların oy verme kararlarını olumsuz duygular, olumlu duygulardan çok daha fazla etkiler. örneğin çok sevdiğiniz bir adayı uzaktan sevebilir, kazanmasını isteyebilirsiniz ancak seçim günü geldiğinde o gün oy vermeye üşenip günü büyük bir gönül rahatlığıyla evde geçirmeye de karar verebilirsiniz.
yani olumlu duyguların psikolojik itici gücü çok yüksek değildir.
ancak karşı olduğunuz aday siyasi propaganda sayesinde yaşamınızı olumsuz etkileyebilecek bir “canavar” olarak gösterilirse, sırf o kazanmasın diye yatakta yorgan döşek hasta yatarken bile oy vermeye gitme kararı vermeniz büyük olasılıktır.
çünkü nefret ve korku duyguları insanları daha derinden motive eder. bu sebeple etkili propagandayla rakiplerini “büyük tehlike” veya “zararlı” gösterebilen adaylar daha fazla oy alırlar çünkü insanlar tehlikeden korunmak için daha büyük bir istekle “kendilerini düşmanlardan koruyacağını düşündükleri” adaya destek verirler.
beyin olumsuz görüntüleri, olumlu görüntülerden daha net hatırlar. örneğin arabayla yolda giderken karşınıza güzel bir doğa manzarası çıksa belki gözünüzün ucuyla bakar ancak akşam eve geldiğiniz zaman o manzarayı heyecanla etrafınıza anlatmazsınız. çünkü beyninizde keskin bir iz bırakmaz.
ancak aynı yolda giderken insanların kanlar içinde yerlerde yattığı bir kaza görüntüsüne rastlarsanız bu görüntü zihninize kazınır ve belki yıllarca unutamayacağınız bir anıya dönüşür.
olumsuz duygular etkili olduğu için politikacılar rakiplerini olumsuz ve korkunç görüntülerle özdeşleştirmeye çalışır. amaç insanların diğer adaylara karşı “nefret duygusu” geliştirmelerini sağlamaktır. çünkü insanlar nefret ettikleri adayın seçimleri kazanmaması için çok büyük bir enerjiyle çalışacak ve oylarını büyük bir hevesle kullanacaklardır.
algısal faktörler
insanlar diğer insanların dış görünüşünden çabuk etkilenir ve kısa bir sürede sadece dış görünüşü temel alarak zihinlerindeki bazı ön yargılarla beraber o insan hakkında olumlu veya olumsuz duygular beslemeye başlar. yani sizi ilk kez gören bir insan siz daha ağzınızı açmadan dış görünüşünüze bakarak sizin “iyi” veya “kötü” olduğunuza karar verir.
algılar dünyayı değerlendirmede son derece kuvvetli yer tutmaktadırlar.
bir siyasi adayın dış görünüşü ve beden dili insanların onun hakkındaki görüşlerini de belirler. düzgün fizikli, çekici ve güçlü bir görünüme sahip bir siyasi aday rakiplerine göre her zaman daha avantajlıdır.
stresli dönemlerde bu etkinin gücü daha da artar.
insanlar geleceği göremedikleri zaman güçlü bir görüntüye sahip adayları tercih ederler. boy uzunluğu ve adayın cinsiyeti de çok etkilidir. örneğin geleceğin belirsiz olduğu ve insanların korktuğu bir dönemde yapılan seçimlerde insanlar bilinçaltı olarak en güçlü ve sağlıklı imaja sahip, tercihen boyu diğer adaylardan daha uzun ve erkek bir adaya meyil göstereceklerdir.
vahşi bir ormanda kaybolduğunuz zaman sizi oradan nasıl tür bir insanın çıkaracağını düşünüyorsanız ve kafanızda nasıl bir insan tipi oluşuyorsa oy verme tercihinizi de bu imaj belirler.
yaygın medya ve propaganda imkânlarıyla bu görüntüsünü insanlara en fazla ulaştırabilen aday avantajını daha da arttıracaktır.
tabii dış görüntünün etki ettiği alanlardan bir tanesi de benzerlik etkisidir. insanlar görüntüleri ve yaşamları kendilerine benzer adayları daha çekici bulurlar.
sizin gibi giyinen, konuşan ve etrafınızdaki insanlara benzeyen hatta ailesi de size benzeyen bir aday size diğer adaylardan çok daha “becerikli” gelecektir. çünkü her insan için en önemli şey egosudur ve kendimize benzeyen insanları benzemeyen insanlardan çok daha fazla severiz.
korku faktörü
korku ve benzeri olumsuz duygular insanları otomatik olarak “grubun içine saklanma” davranışına iter.
örneğin şehir meydanında rahat ve birbirlerine uzak şekilde yürüyen insanlar aniden yüksek bir ses duyar ve korku duygusu hissederlerse bilinçaltı olarak savunma güdüsüne geçip birbirlerine sokulurlar ve grubun içinde güvenlik duygusu hissetmeye çalışırlar. bu durum afrika savanasında kendi halinde otlarken kaplan kokusu alan zebraların hemen diğer zebralarla safları sıklaştırıp korku içinde kaçan bir sürüye dönüşmesine benzer.
iç ve dış olaylardan “korkan” ve gelecek endişesine düşen insanların daha “muhafazakâr”, “güçlü” “sert” görünümlü adaylara oy verdiği ve büyük değişimlerden kaçındığı yapılan bilimsel araştırmalarda defalarca gözlemlenmiştir.
korku duygusunun siyasi propaganda amaçlı kullanılmasında dikkat edilmesi gereken bir nokta “duyuş keskinliği artımı” denilen olgudur. korktuğumuz zaman beynimiz kendisini korumak için tüm duyularımızın etkinliğini arttırır.
yolda yürürken aniden ayağınız kayıp yere düşerseniz o düşme anını yavaş çekimdeymiş gibi yaşarsınız çünkü tüm duyularınız zirve yapar ve zaman algınız değişir. ya da gece ıssız bir yerden geçerken garip sesler duyup korkarsanız görme ve odaklanma becerileriniz artar ve önceden fark etmediğiniz detayları fark edip karanlıkta daha iyi görmeye başlarsınız.
buna bağlı olarak korkutucu siyasi propagandaya maruz kalan insanlar normalden çok daha kılı kırk yararak oy verebilirler ve bazen propagandayı yapan adaya bu durum ters tepebilir. böyle durumlarda adayların sözlerindeki tutarsızlıklar veya zayıflık algısı üreten hatalar normalden çok daha fazla dikkat çekecektir.
kısacası her seçimde insanların psikolojisi ve bilinçaltı faktörler oy tercihlerinde büyük önem taşımaktadır. bu faktörleri bilinçli kullanan ve yaygın propaganda imkânına sahip adayın kazanma şansı her zaman diğer adaylardan daha güçlü olur.