SİYASET 21 Ağustos 2020
49,2b OKUNMA     583 PAYLAŞIM

Karadeniz'de Bulunduğu Söylenen Büyük Doğalgaz Rezervine Dair Elimizdeki Bilgiler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceden haberini verdiği büyük sürprizi açıkladı ve Karadeniz sularında 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi bulunduğunu söyledi. Habere dair elimizdeki bilgileri aktarıyoruz.

karadeniz’deki tuna-1 bölgesindeki enerji kaynağını keşfeden fatih sondaj gemisi, hyundai tarafından yaklaşık 860 milyon dolar maliyetle inşa edilip deepsea metro ii adıyla 2011 yılında güney kore’de denize indirilen bir gemi.

gemi 2012 yılında brezilya’nın petrol şirketi petrobras tarafından üç yıllığına 531 milyon dolara kiralanıyor.

2016 yılında chalpong shipping adındaki norveçli bir şirket bu gemiyi 210 milyon dolara satın alıyor. türkiye ise ertesi yıl bu gemiyi türkiye petrolleri anonim ortaklığı (tpao) aracılığıyla bu şirketten satın alarak 2018 yılında fatih adıyla akdeniz’de görevlendiriyor.

bu gemi, alanında en ileri teknolojiye sahip kabiliyetli bir gemi. sismik araştırma ve sondaj gemilerimizin hepsi öyle. hepsi gayet donanımlı ve yüz milyonlarca dolar değerinde. dünyada bu tip gemilerden yüzlerce yok.

Fatih Sondaj Gemisi

öncelikle bilmemiz gereken şey sondaj çalışmalarının balık tutmak gibi bir şey olmadığı. belli bir yerde demir atan ve sondaja başlayan bir gemi, bir iki hafta çalışıp hiçbir şey bulamayıp başka bir yere gidip yeniden rastgele ağ atar gibi sondaja başlamıyor. 

bir sondaj gemisinin yıllık çalışma kapasitesi dört ya da beş kuyu. bunun maliyeti ise derinliğe göre değişiyor. örneğin meksika körfezi’ndeki sondaj faaliyetlerinin maliyeti kuyu başına günlük 600-800 bin doları buluyor. dışişleri bakanı mevlüt çavuşoğlu, önceki yıllarda karadeniz’deki sondaj çalışmalarının maliyetinin 200 milyon doları geçtiğini, ama bir bulguya rastlanmadığını söylemişti. bunların hepsi teknik konular. inanıyorum ki teknik detaylara hakim arkadaşlar vardır sözlükte. yani neredeyse 1 milyar dolar maliyetle inşa edilmiş, 230 metre uzunluğunda, üç yıldır hem akdeniz hem de karadeniz’de çalışan, yıllık işletim maliyeti 200 milyon doları bulan, ancak yılda en fazla dört beş farklı yerde arama yapabilen bir gemi klasik “erken seçim is loading” yorumlarından daha derinlemesine bir açıklamayı hak ediyor. kaldı ki bu ülkede beş yılda bir seçim yapılıyor. doğası gereği belli bir sürece yayılmak zorunda kalan her çalışmayı bir şekilde seçimlere bağlamak mümkün.

bir diğer konu ise enerji tüketimi. türkiye’nin 2019’daki doğal gaz tüketimi 45 milyar metreküp düzeyinde. son altı yılın ortalaması ise 49 milyar metreküp. yani rezervin tahmini büyüklüğü 7-8 yıllık doğal gaz ihtiyacımızı tek başına karşılamaya yetiyor. buradan doğal gazı birden bire ucuza tüketeceğimiz düşünülmemeli. makro ekonomi, arz ve talep dengesinde istikrara önem verir. bunun için keskin oynayışların, yani şokların olmaması gerekir.

bu rezervin ülkemiz için olumlu etkilerini bu erken aşamada şöyle sıralayabiliriz

- öncelikle doğal gazın akdeniz değil karadeniz’de bulunmuş olması bir şans. akdeniz’in derinliği yer yer beş kilometreyi bulabiliyor. ayrıca bölgede levha kırıkları olduğu için sondaj tesislerinin karadan hissedilmeyen küçük boyuttaki depremlerden bile zarar görme tehlikesi var. en derin noktası 2,2 kilometre olan karadeniz hem akdeniz’deki o derinlikte sondaj hem de deprem sonrasında ilgili tesislerde tamirat yapmanın maliyetinden kurtardığı için akdeniz’e göre daha olumlu şartlar sunuyor. bu yönden eldeki şu anki kısıtlı bilgiyle bile karadeniz’deki projenin fizibilitesinin, bir diğer deyişle ekonomik getirisinin akdeniz’de yunanistan, güney kıbrıs rum yönetimi, mısır ve israil’in 5 kilometre derinlikte sondaj yapıp çıkan doğal gazı 3000 kilometrelik boru hattıyla avrupa’ya taşımaya uğraşacakları eastmed projesine göre daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

- ikincisi ise karadeniz’de akdeniz’deki gibi deniz yetki alanları konusunda bizi ilgilendiren bir sorun olmaması. şöyle ki türkiye deniz yetki alanlarını belirleyen ilgili anlaşmaları zamanında sscb, romanya ve bulgaristan’la yaptı. sscb’nin dağılmasından sonra ise bu anlaşmaları sscb’nin ardılı kıyıdaş devletlerle yeniledi. türkiye, karadeniz’deki deniz yetki alanlarını komşularıyla diyalogla zamanında belirlemiş ve sondaj çalışmalarını bu yönde uluslararası hukuka uygun olarak yapan bir ülke olarak aynı şeyi akdeniz’de de yapmamak için hiçbir nedeninin olmadığını, bunun önündeki en büyük engelin tüm doğu akdeniz’i sahiplenmek isteyen yunanistan, güney kıbrıs rum yönetimi ve bunların arkasındaki fransa olduğunu gösteriyor. kısaca, türkiye’nin karadeniz’deki münhasır ekonomik bölge sınırlarını hakkaniyet ilkesine göre 1978 yılında sscb’yle, bu devlet yıkıldıktan sonra rusya, ukrayna ve gürcistan’la ve 1997 yılında ise bulgaristan’la çoktan belirlemiş olması, doğu akdeniz’de de bu ilke çerçevesinde kimsenin haklarının gasp edilmediği bir anlaşma yapmaya eskiden beri hazır olduğunu gösteriyor. batı medyasında iddia edildiğinin aksine deniz yetki alanlarında diyaloğa yanaşmayan, komşularının egemenliğine göz diken türkiye aynı ihlalleri niye karadeniz’de yapmamıştır? bu türkiye’nin doğu akdeniz üzerine argümanlarından biri olacaktır.

Türkiye'nin Karadeniz'deki kıta sahanlığı.

işin doğrudan ekonomik boyutuna gelirsek ise şunu söyleyebiliriz

ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü’nün (organization of cooperation and developmentoecd) verilerine göre çin’den sonra enerji ihtiyacı en hızlı artan ikinci ülkeyiz. kömür dışında düşük miktarlarda petrol ve doğal gaz üretimi yapan ve enerjide dışa bağımlı olan bir ülke olarak şüphesiz ki ülkemizdeki döviz eksikliğinin ve cari açığın en önemli nedenlerinden birisi enerji ithalatımız. yılda 40 milyar dolardan fazla maliyetle enerji ithalatı yapıyoruz. petrolde %93, doğal gazda %99 oranında dışa bağımlıyız. bu iki ürün de esnekliği (elasticity) ekmek gibi sıfıra yakın olan, yani maliyeti ne olursa olsun tüketmek zorunda olduğumuz, vazgeçemeyeceğimiz ürünler. bu keşif, enerjide bağımsızlığımızı kazanmamıza katkıda bulunacak ve dolayısıyla ülkemize dış politikada daha geniş bir manevra alanı sağlayacak, cari açığımızı bir nebze olsun azaltacak olan bir keşiftir.

bu keşfin türk sanayisine olumlu etkilerinin ise şöyle olmasını bekliyorum

* enerji sektöründeki artan üretimi karşılamak için yeni istihdam alanları oluşacak,

* düşen enerji maliyetleri nedeniyle enerji sektörü dışındaki sektörlerde de yeni istihdam alanları oluşacak,

* ihracata dayalı üretim yapan üreticilerin düşen enerji maliyetleri sayesinde uluslararası ticaretteki rekabetçiliği artacaktır.

son olarak kaynaklarımın kısa bir listesini bırakmak isterim:
fatih gemisi hakkında
denizler ve okyanuslarda sondaj çalışmaları yapmanın maliyeti hakkında
türkiye’nin enerji stratejisi ve oecd verileri üzerine dışişleri bakanlığı’nın ilgili sayfası
türkiye’nin doğal gaz ithalatına yönelik enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı’nın ilgili sayfası