İkinci Abdülhamit Döneminde Paşalığa Kadar Yükselen Kabadayı: Arap Abdullah
ikinci abdülhamit devrinin namlı aksaray kabadayılarından olup, sonradan paşalığa dek yükselmiş, hayatı filmlere ve romanlara konu olmuş olan bir kaldırım kurdudur arap abdullah.
on ikiler adıyla bilinen aksaray kabadayılarının önde gelenlerinden biriyken, asıl reisleri tıflıbozzade kahraman bey'in ölümünden sonra bunların başına geçerek her istediğini yaptırmıştır. refi cevad ulunay'ın eski istanbul kabadayıları'nı anlattığı sayılı fırtınalar isimli kitap onun hikayesiyle başlar ve onunla konuşularak yazılmıştır bu kısımları. reşad ekrem koçu'nun istanbul ansiklopedisi'nde ve sermet muhtar alus'un onikiler isimli romanında kendisiyle ilgili önemli bilgiler bulunur. kadir inanır'ın kendisini canlandırdığı arab abdo filmi kendisinin hayat hikayesinden esinlenmedir. 1996 yılında atv'de gösterilen ustura kemal çizgi romanının dizi uyarlamasında, ustura kemal'in arkadaşları arasında gösterilmiş ve iskender bağcılar tarafından canlandırılmıştır kendisi ki dizinin 1907'de geçen ilk bölümlerinde görülmüştür.
süleymaniye'li olup kürt asıllıydı. babası, kardeşiyle kendisini istanbul'a okumak için göndermiştir ki geldiğinde sultan abdülaziz tahttadır ve on altı-on yedi yaşlarındadır. ağabeyi abdurrahman bey okuyup beyrut gümrük nazırlığı yapmışken kendisi de tulumbacı kahvelerine takılarak kabadayılık yoluna bulaşmıştır. ama sonradan paşalığa dek yükselmiş, hayat hikayesini refi cevad ulunay'a anlatırken "kavaslıktan paşalığa yükselen iki kişi vardır, biri kavalalı mehmet ali paşa diğeride ben!" demiştir.
esmerliğinden ve arap aksanına benzer konuşmasından ötürü "arap" lakabıyla anılan abdullah'a, arab abdo, arabo, abu, abdo ağa gibi lakaplarla da seslenilmiştir. babasından kalan önemli bir servete sahipti, okuması yazması yoktu. istanbul'daki namı, tulumbacı ve kabadayıların yatak yeri olan aksaray'daki murat paşa camii avlusundaki kuşbazlar kahvesi ile çukurçeşme'deki semai kahvesinde devrinin en tehlikeli külhanilerini sindirip korkutmasıyla başlamıştır. sonradan paşalığa yani mirimiranlık payesine yükselmiş, bir yangınla yok olmadan önce aksaray'daki yeşiltulumba semtinde oturmuş, paşa haliyle buradaki tulumbacı kahvesinde gelenlerin arasında racon kesermiş. önce meşrutiyet, ardından 1911’de semti ve tulumbacı kahvelerini yok eden yangın onun saltanatının bitişi olmuş. fehim paşa'nın ve kendi zamanındaki kabadayıların yerlerini artık beli silahlı ittihatçı fedailer almaya başlayınca elini eteğini çekmiştir bu işlerden. reşad ekrem koçu'nun naklettiği bir rivayete göre aksaray’da fatih semtinden ünlü bir kabadayı olan, aynı zamanda o dönemin yeni yetme ama efendi kabadayılarından sayılan fatihli ahmet'in, bir nedenden dolayı arap abdullah’la kıran kırana kapışmış ve ihtiyar kurdu alaşağı etmesinden bahsetmiştir. ancak bazı belgelere binaen ömrünün sonlarını merdivenköyü’nde sessiz sedasız geçirerek kabadayılık aleminden çekilmesi, daha ziyade yaşlılığıyla alakalıdır.
yayınlanan hatıratlara ve rivayetlere göre; uzun boylu, kara kuru, sırım gibi, kafası daima traşlı, elmacık kemikleri çıkık, bıyıkları seyrek ve sarkık, iki kulağı da sağırdı. yaz kış ayağında çizme, sırtında kukuletalı bir sako, belinde trablus kuşak giyer, yeleğinde de kalın ve ağır bir altın köstek takılı dururdu. daima silahlı dolaşır, yanından saldırma, tabanca ve usturpa, sağ çizmesinin kenarına sokulmuş söğüt yaprağı bıçak, bir elinde de sapı gümüş savatlı kamçı eksik olmazdı.
koçu'nun anlatımına göre mertlik, yiğitlik, arkadaşlık gibi kelimeler sadece dudaklarında dolaşır; palavracı, kendi çıkarından başka hiçbir şeye kıymet vermeyen birisiydi. kurnazlığı ve girginliği ile sarayda arka oluşturmuş, bilhassa sultan abdülhamid'in itimadım kazanmış kimselerden kilercibaşı osman bey'e çatmış, istanbul tarafındaki koltuk meyhanelerini, galata ve beyoğlu umumhanelerini, balozlarını, meyhanelerini haraca bağlamıştı. onikiler diye anılan avenesiyle işigücü oğlan ve kadın davası peşinde koşmak, bu uğurda ev basıp cam taşlamak, vurmak, vuruşmak, avlarından hamilerini faydalandırmak olmuştu. onikilerden burunsuz ömer, arab abdullahın sağ koluydu. yardımcısı aksaraylı baha da müsahibi, nedimi yerindeydi.
külhanbeylik ve kabadayılık yollarına yeni yeni atılan delikanlılari dost tutacakları, dosttan ayrılacakları, arkadaş dostu ile görüşecekleri zamanlar heğ arap abdo'ya danışırlar, onun himayesine sığınıp yardımını dilerlerdi. olayları ve suçları zabtiye tarafından örtbas edilirdi. en büyük olayı, kabadayılıkta kendisinden kat kat üstün olan çerkez mehmed'i direkler arasında öldürmesidir ki bu direklerarası ya da şehzadebaşı vakası olarak kabadayılık tarihinde bahsi geçen bir olaydır. refi cevad ulunay, sayılı fırtınalar'da bu olayı bütün yönüyle anlatır. buna göre arap abdullah'ın eskiden takıldığı bir dostu olan alımlı bir kadın olan hayganuş hanım, mirasyedi necip isimli yeniyetmelerden birinin kapatması olur. mirasyedi necip'in saraydan arkası, parayla etrafında tuttuğu beli silahlı kabadayıları vardır. belaya bulaşmaktan kendini alı koyamayan abdo, bir alavera dalavera ile hayganuş'u sokaktan kaldırarak kendi kapatması yapar. aralarında kesilen racona rağmen hayganuş'u salmayınca mirasyedi necib'in adamlarından çerkez mehmed ile adamları pusu kurar. akşamla yatsı arasında evine gitmek üzere bir çayhaneden çıkan arab abdo, osman baba türbesi önünde çerkez'in hücumuna uğrayıp alta gelir, ancak ondan atik davranarak saldırmasıyla hasmının bağırsaklarını parçalayıp döker. mahkemesinin bütün safhalarında da cinayetini inkar edip kendisini mazlumların koruyucusu osman baba'nın kerametinin kurtardığını, çerkez'i osman baba'nın vurduğunu söyler. hakim heyeti, abdo'yu nefsi müdafa uğrunda cinayet işlediği için dört yıla mahkum eder.
arap abdullah'ın çerkez mehmed'i vurması dönemin gazetelerine göre 1896'dadır. bu esnada 65 yaşında olduğunu söylemesinden hesap edersek 1831 doğumlu olduğunu anlarız. yine buna göre fehim paşa'nın paşalığı 1900'den sonra olduğundan sayılı fırtınalar kitabındaki fehim paşa konağında yaşadığı macera kurgu icabı yazılmıştır (yahut başka bir kabadayının hatırası onunmuş gibi yazılmıştır).
arab abdullah'a son zamanlarda, kilercibaşı osman bey'in delaletiyle mirimiranlık payesi verilmiş, bu kaldırım kabadayısı bir arab abdullah paşa olmuştur. sinop sürgünleri arasında da adı geçer ancak halen araştırdığım bir husustur bu.
arab abdullah meşrutiyetin ilanından sonra bir müddet merdivenköyü'nde oturmuş ve o yıllar içinde ölmüştür. kabrinin sahrayı cedid mezarlığında olduğu rivayet edilir.
koçu'ya göre arap abdullah'ı son zamanlarda yakından tanımış olanlardan merdivenköylü bay âsaf, bu namlı kabadayı hakkında yazılan hatıraların iftira yollu olduğunu, meyhane ve umumhane gibi yerlerden haraç almaya asla tenezzül eder adam olmadığını, oğlan ve kadın peşinde ömür çürütmüş bir bahtsız olmasına rağmen başkalarının zevk dellallığı şöyle dursun, bu yolda bilakis fevkalade kıskanç olduğunu söyler. mahbub ve mahbubelerine "yavru"nun ağzında bozulmuş şekliyle "yavri" der imiş. son "yavrisi" de oldukça geçkin bir hayganuş dudu olmuş arap abdullahın. onikiler dışında en yakın dostlarından biri suyolcu mehmed pehlivan imiş. aka gündüz; "katmerli ahmed efendinin hikâyesi"nde arab abdullah'ı aşağılık insanlardan biri olarak yaşatır ve hikayeyi kahramanı olan fatihli ahmet'in ağzından anlatır. fatihli, ticaret ve iradiyle geçinen temiz bir ailenin çocuğu olan ahmet, güçlü kuvvetli bir gençtir. vefa idadisinden şehadetname aldıktan sonra babasının da uygun görmesiyle direklerarası'nda bir kıraathane açar. fakat semtin başkomiseri ahmed'i haraca bağlamak ister ve bir akşam gelip delikanlıyı hakaret yollu tehdit eder. ne yapacağını bilemeyip tanıdıklarında birine başvurunca, ona meşhur arap abdullah'a danışmasını söylerler. arap abdullah'a başvurunca, abdo ona "kumar oynatsa da oynatmasa da usul gereği komisere vereceği paranın yarısını kendisine yarısını komisere vermesini, bu şekilde kendisini muhafaza edebileceğini bey gibi yaşayıp kazana bileceğini söyler. fatihli ahmet böyle bir işin olamayacağını, babasının müsaade etmeyeceğini söyleyince arap abdullah "babanın aklına turp sıkayım" diyerek hakaret eder. fatihli ahmet, "babamı karıştırma göğsüne bir yumruk atarım pestil gibi yere serilirsin fellah" diye karşılık verir, etrafındakiler hayretle bakışır, abdo bile korkuya kapılır. ayağa kalkmak ister ama ahmet göğsünden ittirip yerine oturtunca olduğu yere çöker. belini kuşağına atıp sivri bir bursa bıçağı çeker çekmez fatihli ahmet, arab abdo'nun fesini kapıp elinden bıçağı alır ve öteye fırlatır, hakaret eder. arab abdo karşılık olarak başını belaya sokmaması için gitmesini söyler ve bu hikayede bu şekilde ismi geçer.
kendisiyle ilgili sinop sürgünlerinde burhan felek'in de bir anısı vardır. gemide sürgün esnasında 90 küsur yaşında olan arap abdullah'ın kama taşıdığını, polisin istemesine rağmen teslim etmediğini aktarmıştır.