MÜZİK 12 Haziran 2020
14,4b OKUNMA     527 PAYLAŞIM

İki Efsane Grubun Karar Vermesi Epey Zor Kıyası: Iron Maiden vs Metallica

1980'lerde zirveye çıkan iki heavy metal grubunu, sadık fanlarının yorumlarıyla şöyle bir karşılaştıralım bakalım.


Fan görüşü 1

bizi en çok, belki de tek ilgilendirmesi gereken konu olan müzikalite gayet sübjektif bir konudur, o yüzden de karşılaştırmak abestir. yani kanun kuralmış gibi kimse "master of puppets, number of the beast'ten daha iyidir" ya da tersini diyemez. sana göre biri diğerinden iyi olabilir ama bu sayısal bir karşılaştırma olamaz.

şimdi gelelim diğer kriterlere:

üretkenlik: iron maiden'in bariz üstünlüğü vardır. 35 senelik müzik kariyerlerinde 15 stüdyo albümü çıkarmışlardır. oysa metallica 30 senelik kariyerlerinin ilk 10 senesinde 5 albüm çıkarıp, son 20 senesinde 4 albüm çıkarmıştır (burada bahsedilen: kendi bestelerinden oluşan stüdyo albümleri).

kişisel yetenek: burada da birebir baz aldığımızda maiden'in enstrümantal yetenek üstünlüğü vardır. her ne kadar bruce dickinson'ın konserlerde yüksek notalarda zorlandığı gerçeği de olsa.

konser performansı: konser performansı sadece enstrümanına ne kadar hakim olduğun anlamına gelmez. seyirci ile iletişim çok önemlidir. seyirci ile iletişim derken ille solistin devamlı muhabbet etmesi değil tabii ki. bu alanda bir grup diğerinden daha iyidir demek abes kaçabilir. ancak metallica bu konuda, belki de amerikalılığın verdiği bir show zihniyet ile, daha şaşırtıcıdır. maiden konserlerinin şablonu world slavery tour konserlerinden beri bellidir. ilk iki şarkı, son albümün ilk iki şarkısı. sonra eskilerden bir iki şarkı (hep de the trooper olur). sonra yine son albüme aban ve son 30-40 dakika klasikleri çal ve seyriciyi mutlu et. oysa metallica'nın ecstasy of gold introsu haricinde ne yapacağı kestirilemez. tamam yine onların da bir iki klasik giriş parçası vardır. ama bir anda kendini yıllardır dinlemediğin bir metallica şarkısı ile zıplarken bulabilirsin. tabi bu karşılaştırmanın şöyle bir yanı da var. metallica konserlerde ilk 10 seneki klasiklerinin ekmeğini yerken, maiden "ben yeni şarkılarıma da güveniyorum" mesajı verir.


davayı satma katsayısı: işte metallica'nın en çok eleştirildiği nokta. davayı satıp, piyasa grup olmuşlardır. peki neden böyle olmuştur? lars ulrich'in defalarca beyan ettiği gibi and justice for all turnesinde 7-8 dakikalık progressive şarkılar çalmaktan yorulup, daha kolay dinlenebilir bir müziğe yönelmişler ve ünlü the black album ortaya çıkmıştır. bu albümle grup hiçbir metal grubunun erişemediği satış rakamlarına erişmiştir (17 milyon kopya). bu albüm metallica'ya milyonlarca yeni hayran kazandırmış ama bazı eski hayranlarını da kaybettirmiştir. sonuç: metallica yumuşamış ve davayı satmıştır, piyasa olmuştur. iron maiden'a geliyoruz. onlar da seventh son of a seventh son gibi progressive bir albümden sonra daha basit ve easy listening bir tarza dönmek istemişler ve sonucu no prayer for the dying gibi belki de maiden'in en başarısız albümü olmuştur. (bu durumu steve harris halen bile açık açık ifade eder. yani seventh son sonrası daha basit şeyler yapmak istediğini). ama maiden böyle yaparak davayı satmış olmamıştır. çünkü bu albüm beklenenden daha fazla bir ticari başarı getirmemiş ve maiden yine fanlarına kalmıştır. yani metalica'nın albümü başarılı ve çok sattı diye piyasa olmuştur, maiden'in albümü "abi adamlar değişik bir şey denemişler" olmuştur. "e, ama metallica'dakiler saçını kesti, load'un kapağında makyaj yaptı" gibi suçlamalara da "bruce dickinson da holy smoke'un klibinde sarı papatyaların içinde şarkı söylüyordu" derim.

maddiyat: yukarıdaki paragrafdaki konunun devamı olarak bir de metallica'nın ne kadar aç gözlü ve maddiyatçı olduğundan dem vurulur. oysa iron maiden unicef adına çalışır (şaka lan şaka). evet, metallica maddi başarı açısından dünyanın (bak metalin demiyorum) en büyük gruplarındandır. ama şunu da unutmayalım, iron maiden da metal aleminin en zengin ve paragöz gruplarındandır. her albüm sonrası konser kaydı, dvd, toplama çıkarmalar... devamlı re-relase'ler, eski albümlerin remastered halleri, tişörtler, şapkalar, bereler, vs. daha metallica elemanları james'in garajında yatıp kalkarken, iron maiden holdings diye bir firma vardı arkadaşlar. neyin piyasasından bahsediyorsunuz...

işin özeti: bu iki grup da iyi ki var. iyi ki steve harris futbola yönelmemiş, iyi ki bruce dickinson'ın annesinin kürtajı başarısız olmuş, iyi ki lars ulrich tenisi seçmemiş, iyi ki birileri zamanında james hetfiled'a black sabbath albümü vermiş... olaya sadece müzikal olarak bakalım, herkes istediğini, beğendiğini dinlesin. ben ne master of puppets'ten geçerim, ne de powerslave'den.

ekleme: the black albüm 17 milyon sattı demişim. o galiba ilk çıktığı senedeki rakamdı. wikipedia'nın "en çok satan albümler" listesine göre toplamda 28 milyon'a erişmiş.

Fan görüşü 2

gitarlarda iron maiden üstündür. dave murray de, adrian smith de kirk hammett'tan çok daha iyi gitaristlerdir, hem stüdyoda, hem de canlı olarak. ancak, sadece teknik olarak karşılaştırmak yanlış olur. kirk, metallica'nın tek lead gitaristidir, gruba katkısı sadece gitar çalmaktan öte, bütün şarkıların soloları kendisine aittir ve birçoğu efsanedir. yalnız yanlış anlaşılmasın, burada iron maiden'ın soloları kötüdür demiyorum, hepsi muhteşemdir ve dave ve adrian'ın birçok solosunu kirk de muhtemelen sadece ağzı açık izliyordur. riff olarak kirk hammett'ın yaratıcılığını daha başarılı buluyorum. ayrıca şarkı yazarlığı konusunda da kirk grubuna daha fazla katkıda bulunmuştur. bu arada, janick gers'i atlarsam ayıp ederim, kendisi de en az kirk kadar iyi bir gitaristtir ve yazarlık konusunda da oldukça başarılıdır. birçok iron maiden fanının aksine ben kendisini de çok severim. kısacası, iron maiden gitaristleri teknik olarak üstündür, ancak kirk daha yaratıcıdır. ayrıca iron maiden sayıca bire karşı üçtür, ohadır. dave mustaine metallica'da kalsaydı o zaman bu karşılaştırma çok farklı olabilirdi, ama o da halamın taşakları olsa muhabbeti zaten, geçiyorum.

basçılara gelelim. jason newsted iyi bir basçı, başarılı bir back vocal ama steve harris ile karşılaştırılması harris'e hakaret olur. robert trujillo teknik olarak müthiş kabiliyetli ve müthiş hızlı/güçlü bir adam, bu konuda steve harris ile karşılaştırılabilir, ancak yaratıcılık, işte bu konuda karşılaştırmak da harris'e hakaret olur. steve harris için ne anlatılabilir ki zaten, iron maiden'ı iron maiden yapan adam. ancak bir de cliff burton gerçeği var. metllica'nın en iyi albümlerinde imzası olan adam, mükemmel bir basçı, mükemmel bir müzisyen, karizmanın vücut bulmuş hali, vefatı kanımca müzik tarihindeki en talihsiz kayıpların başında gelmektedir. steve harris'e çok büyük saygı ve sevgi duysam da, iron maiden'daki patronluk halinden dolayı hafiften antipati duymuyor da değilim. bu konuda karar vermek zor ama cliff=steve>rob>jason diyorum.

davullara geçelim. lars ulrich dünyanın en antipatik adamlarından biri, davul çalma şekli de bi' acayip, kazma gibi. ama hakkını da yemeyelim, o da papa het'le birlikte metallica'yı metallica yapan adam. şarkılarda katkısı çok fazladır. lakin ki teknik olarak nicko mcbrain her türlü eline verir, beline dolar, ezer geçer. ayrıca lars'ın tam tersine, dünyanın en sempatik adamlarından biridir.


vokal kısmı biraz daha karışık. rock tarihinin en iyi frontman'lerinden ikisi, james hetfield ve bruce dickinson. tabii ki bruce dickinson'un sesi çok daha kuvvetlidir, sahneyi de çok iyi kullanır, seyirciyi azdırır. çok yönlü bir müzisyendir. ancak bruce çalmaz, papa het, hem iyi çalar, hem de iyi söyler. kirli (hatta balgamlı) sesi ve yeah'ları imzasıdır. sahnede bacakları açıp askısı iyice uzatılmış gitarı aşağıdan tutup çalması ve aynı anda söylemesi şahanedir. hetfield'ın en büyük artısı, muhteşem söz yazarlığıdır. sanırım diğer bütün iron maiden ve metallica üyelerini toplasak bu hususta bir james hetfield etmezler. ayrıca, metallica'yı bırakıp 10 sene solo takılmışlığı da yoktur. bruce'a karşı çok büyük bir sevgi beslesem de, james hetfield'ı her zaman, her yerde, her karşılaşmada alır en tepeye koyarım.
blaze bayley için olumsuz bir şey söylemeyeyim, iron maiden'a katılması çok büyük bir hataydı, kanımca kendisi kötü bir vokal değildi ancak iron maiden'ın tarzına uyum sağlayamazdı, sağlayamadı da. paul di'anno'yu severim ama. bir bruce değil tabii ki ama ilk iki albümdeki tüm şarkıları bruce'tan değil de ondan dinlemeyi tercih ederim.

genel bir kaşılaştırma da yapayım. iron maiden daha üretkendir (bunda daha kalabalık olmalarının ve eleman değişikliklerinin de etkisi var tabi), ancak değişik şeyler denemez, kaliteyi de düşürmez, bu ne amk diyeceğiniz şarkı ya yoktur ya da yok denecek kadar azdır. ha, yeter amk dedirtecek kadar tekrar eden nakaratlı şarkıları da yok değil orası ayrı. iron maiden seviyorsanız tüm albümlerini seve seve dinlersiniz (blaze'in sesine uyuz oluyorsanız onun dönemini istisna sayabilirsiniz bu konuda).

metallica yeniliklere açıktır, st. anger gibi solosuz ucube bir albüm yapmışlıkları vardır, garage inc. gibi cover albüm yapmışlıkları da ve muhteşem bir s&m albümleri de... nothing else matters gibi şarkıları da vardır. hatta bayağı bildiğin kötü şarkıları da vardır. ilk albümlere göre yumuşadıkları ve davayı sattıkları için eleştirilseler de ben bunu anlayabiliyorum. adamlar hem yeni şeyler denediler, hem de tanınırlıklarını arttırdılar. bugün metallica dünyadaki en bilinen metal grubuysa ve bu işten tonla para kazandılarsa bunlar sayesinde başardılar. death magnetic'le aslında o kadar da yumuşamadıklarını kanıtladılar.

konser performansı olarak iron maiden çok daha iyidir, o kadar iyidir ki bazı şarkılarını stüdyodan daha başarılı çalıp söyleyebilmektedirler. ayrıca dünyada en çok konser vermiş gruplardan biridir. görsel olarak da, gaza getirme açısından da seyircileri doyurur. maiden konserine giden fan kendini hacı olmuş gibi hisseder. (bkz: scream for me)

sonuç olarak, karşılaştırmadan illa bir galip çıkarmak isterseniz, bu tamamen sizin zevkinize kalmış bir olaydır. karşılaştırılacak binlerce kriter vardır ve bu kadar üst düzeyde iki grubu karşılaştırırken 'şu daha iyidir' diyebiliyorsanız bu tamamen sizin o grubu daha çok sevmenize bağlıdır.

Final notu

rock tarihinin başaltı gruplarının en niteliklilerinden ikisinin karşılaştırılması.

iki grup da 80'lerin ortasından 90'ların başlarına kadar plak şirketleri neyin para edeceğini düşündüyse o müziği yapmışlardır. çünkü kariyerlerine benzer dönemlerde başlamaları ve dönem dönem yaptıkları müziklere bakarak, 90 sonrası patlama yapıp neyi piyasaya sürseler satacak müzikten bir haber keriz buldukları döneme kadar, nasıl plak şirketlerinin güdümünde müzik yaptıklarını görebiliyoruz. heavy metal'in farklı türlerinde çalarak müziğe başlamalarına karşın; 1986 yılında iki grup da progressive ağırlıklı metal yapmaya başlıyorlar.

iron maiden 86'da somewhere in time ile bu türe dönerken, metallica (büyük kısmı progressive olan) master of puppets'ı çıkarıyor aynı tarihte.

88'de artık tümüyle progressive'e dönmüş durumdalar. maiden seventh son of a seventh son'ı çıkarıyor, metallica ...and justice for all 'u.

fakat iki grup da oradan devam etmeyip, bu kez kısa süreli, kısa sololu, akılda kalıcı riffli ve nakaratlı parçalar yapmaya başlarlar.

maiden 90'da no prayer for the dying ve 92'de fear of the dark'ı çıkarır, metallica 91'de siyah albüm'ü.

elbette birileri çıkıp bunun plak şirketi ile ilgisi olmadığını; müziğin evrildiğini ve bu değişimin, aslında yaptıkları müziklerin gelişimiyle ilgili olduğunu söyleyebilir.

halbuki seventh son of a seventh son'dan fear of the dark'a, yahut ...and justice for all'dan siyah albüme doğru bir gelişim değil, korkunç bir düşüş olduğunu fark etmek için ihtiyacınız olan sadece iki kulak.

Sadece Rock Severlerin Değil, Tüm Müzikseverlerin Kıyaslaması: Megadeth vs Metallica