Bukowski'nin Favori Bestecilerinden Biri Olan Müzik Dehası: Gustav Mahler
Kimdir, nedir?
mahler, öğrenimini viyana'da yapmış bir besteci. ayrıca besteci ve orkestra şefi olarak kassel, prag, leipzig, budapeşte, hamburg, viyana (1897-1907) yılları arasında saray operası direktörü olarak) ve new york'ta (1909'dan sonra metropolitan operası şefi olarak) yaşamıştır. mahler 9 senfoni " das lied von der erde" adlı bir orkestra ve koro eseri ve birçok liedler yazmıştır. viyana flarmonik orkestrası şefliği yapmıştır. (bkz: das lied von der erde)
Besteleri neden bu kadar karamsar?
müziğindeki o ölüm izleri sebepsiz değil. on dört çocuklu bir ailenin en büyük ikinci çocuğu mahler. kardeşlerinden tam yedi tanesi ölüyor. kendisinin doğumundan iki yıl önce, henüz bebekken ölen isidor'u saymazsak, altı tanesi mahler hayattayken ve henüz bir çocukken ölüyor. sonra yıllar geçiyor, mahler evleniyor, iki kızı oluyor ve onlardan bir tanesi de difteriye yakalanarak hayatını kaybediyor.
o yavaş yavaş öldüren müziğinin nedeni, kaybettikleri.
eserlerine kendi sesini de katmış, içinde yaşadığı acıyı, ızdırabı, bunalımı öyle yansıtmış bir bestecidir mahler. bunalımlı dönemlerinde ki hayatının çoğu evresi öyle geçmiştir, bir dere kenarına yaptırdığı sessiz sakin bir yerdeki evine çekilip bestelerini yaratmıştır.
eşiyle mutlu bir evliliği olmadı, bunalımları, eşiyle arasına girdi. daha sonraları gustav mahler'i anlatan bir kitap yazmıştır eşi ama kendi tarafından baktığı, kendini haklı gördüğü şekliyle yazmıştır. bir 10 yıl öncesinde the real mahler isimli kitap, mahler'i gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmış, eşinin yazdıklarına karşı çıkmıştır.
İnsanda uyandırdığı duygular
insanlar sarhoş olunca arabesk dinlerler genelde, ben kendisinin dokuzuncu senfonisini açıp dinliyorum. öyle derin, öyle manalı, öyle acı dolu bir beste ki ayık kafayla bile sarhoş ediyor zaten. gözler kapalı, tüyler diken diken, hipnotize şekilde dinlerken buluyorum kendimi. klasik müzikle ilgili değil eğitimim, doğru dürüst bilgim bile yok. ama mahler başka.
Ölümü
ölümle öyle tumturaklı, öyle bitmek bilmeyen, öyle uzadıkça uzayan bir ilişkisi var ki, en sonunda kendisi de o oyuna dahil oluyor. das lied von der erde'yi besteliyor. ismini "yeryüzü şarkısı" koyması yersiz değil, yeryüzünün içki şarkısı ile başlayıp, önce sonbahara, sonra oradan da ilkbahara varıyor, nihayetinde de yazı kışa döndürüp veda ediyor. sekiz senfoniden sonra gelen ve aslında dokuzuncu senfonisi olan bu senfoniyi "dokuzuncu" olarak isimlendirmiyor. "dokuzuncu" senfoniden sonra ölen beethoven'ı düşünüp, onuncu senfoniyi yazmaya başlıyor. dokuzuncu senfonisi olmayan, on senfonili mahler olmaya karar veriyor.
onuncu senfoniyi yazarken hastalanıyor, bu arada kızı maria'nın ölümünden sonra bir daha hiç eskisi gibi olamadığı eşi alma schindler'in kendisini aldattığını öğreniyor, bu mahler'i nasıl etkiliyor bilinmez, fakat hastalığı ağırlaşıyor, birkaç yer değiştiriyor, sonunda avusturya'ya, doğduğu yere geri dönüyor. ama bu kez bohemya'da tedavi edilemeyecek kadar "önemli" biri olarak viyana'da bir hastaneye yerleştiriliyor. ve bir gün onuncu senfoni yarım kalıyor. her şey bitiyor. mahler ölüyor. ömür boyu ölümle yaşayan mahler bile ölüyor. on senfonili mahler olmak isteyen mahler, sırf ölmemek için 'dokuzuncu senfoni' adını vermediği dokuzuncu senfonisinin ardından ölüyor.
alto solo'ya "ewig... ewig" dedirten ve tutkuyla sevdiğimiz mahler de böyle ölüyor.