YEME İÇME 23 Ağustos 2021
30,1b OKUNMA     527 PAYLAŞIM

Ete En Çok Yakışan Sos Olduğu İddia Edilen Cafe De Paris Sosu Nasıl Yapılır?

Cafe De Paris sosu nasıl yapılır? Cafe De Paris tarifi nedir? Kırmızı et için kullanılan ve adeta bir efsaneye dönüşmüş olan muhteşem sosun kökenini ve iki adet tarifini paylaşıyoruz.
iStock

tarif 1

bunun bir de evde yapılan versiyonu var. ben yaptım oldu en azından. içine tereyağı ve krema giren her şeyin lezzetli olması sonucu zaten baya yenilebilir bir şey çıkıyor ortaya. ben şu tarifi kullandım. püf noktalarını iletiyorum...

malzemeler:

- 100 gr. tereyağı
- 1 adet doğranmış soğan
- 4 diş sarımsak
- 50 ml krema
- 1 çorba kaşığı hardal
- 1/2çorba kaşığı ketçap
- 1 çay kaşığı kekik
- 1 çay kaşığı köri
- 1 çay kaşığı karabiber
- tuz

öneriler:

- köriyi abartmayın.
- soğan ve sarımsağı olabildiğince kavurun.
- hardal mümkünse dijon ya da spicy diye geçen hardallardan olsun. (ballı hardal, tatlı hardal olmasın.)
- krema 75 gr olabilir.
- ben kekiği eti marinede kullandım, sosa koymadım. (az zeytinyağı, kekik, deniz tuzu.)

tereyağı eritilir, soğan sarımsak kavrulur. hardal ketçap köri eklenir. hardal burada topaklanıyor, bolca karıştıra karıştıra kavurun. karabiber ve tuz da burada devreye girsin. sonra krema eklenir ve kaynatılır, krema kesilmesin diye bolca karıştırılır. mutlaka ve mutlaka sos sıcak sıcak etin üzerine konmalı ve öylece tüketilmelidir.

çok zahmetsiz bir şey, önerilir. tabii ki kalorisi 10 bin 5 yüz falan...

tarif 2

100 gram tereyağını sos tenceresinde eritin. incecik kıyılmış iki büyük diş sarımsağı tereyağında renk almadan döndürün. 75 gram krema, bir o kadar da roquefort peyniri, bir tatlı kaşığı dijon hardalı, birer çay kaşığı kimyon, köri, zerdeçal ve deniz tuzunu da ekleyin, biraz taze çekilmiş karabiberle şenlendirip altını kısarak kıvama gelmesini bekleyin.

incecik, sanki şinitzel yapılmak üzere gibi dövülmüş iki parça antrikotun iki tarafını da kızgın izli tavada birer dakika pişirin. bonfileyle de olur. etler çok ince olduğundan bu kadar zaman yetecektir. pişince kesme tahtasının üstünde ikişer santimlik şeritlere kesin ve yine bütünmüş gibi görünecek şekilde tabağa yerleştirin.

bir tutamcık dereotunu ince kıyıp kıvamını bulmuş sosa ekleyin, sosu etin üzerinde bolca gezdirin. yanında patates kızartması ve vinaigrette soslu bir yeşil salata ile meşhur mönü tamamlanmış olur. güzel bir kırmızı şarapla iyi gider. dikkat yalnız, çok kalorilidir.

peki nedir bu cafe de paris? nereden gelir?

evvela genel olarak yapılan yanlışları bertaraf ederek başlayalım:

birincisi "cafe de paris" adı altında sunulan iki farklı (nasıl desek) çeşni mevcutmuş. bunlardan biri ünlü ve tescilli bir sos olup orijinal formülü sır gibi saklanır olmuş. diğeri ise bu sosa öykündüğünden adını bu sostan alan ve ızgara etlere eşlik etmek için hazırlanan bir tereğayı formülü olup orijinal sostan apayrı bir bünye imiş.

ikincisi ise yukarıda bahsettiğimiz ünlü sosun adından kaynaklanan bir yanlış değerlendirmeyle fransa kökenli olduğu düşünülse de de kaynağı isviçre'nin cenevre kenti'nde bulunan cafe de paris adlı restoran imiş. rivayet odur ki sosun asıl mucidi iş bu restoran'ın sahibi freddy dumont'un kayınpederi ve bir başka restoran işletmecisi olan (‘restaurant du coq d'or' ) mösyö boubier imiş. boubier'in kızı freddy dumont ile evlendiğinde sosun tarifi bir nevi ceyiz olarak dumont ailesine geçmiş.

le monde gazetesi bir zamanlar orijinal "cafe de paris sosu"nun gizli malzemesinin tavuk ciğeri olduğunu açıklamış. yanı sıra kullanılan diğer malzemeler taze kekik ve kekik çiçekleri, %19 yağlı krema, beyaz dijon hardalı, tereyağı, su, tuz ve karabiber demiş le monde. ancak ingiliz "the independent", le monde'un "le relais de venise – l'entrecôte" adlı restoranı kaynak gösterek verdiği haberin restoran yetkilileri tarafından doğrulanmadığını duyurmuş sonradan. sonuç olarak sosun orijinal tarifi hala saklı tutulmakta ve sadece lisans sahibi sayılı restoranlarda sunulmakta imiş.

öte yandan "cafe de paris terayağı" ise aslen daha özgür bir reçete ile üretilebilen ve oda sıcaklığına getirilen tereyağı ile karıştırılan maydanoz, mercanköşk, dereotu, biberiye, tarhun, fesleğen ve kekik gibi kokulu otlar, curry, karabiber gibi baharatlar ve dijon hardalı, kapari, frenk soğanı, arpacık soğan, sarımsak, worcestershire sosu, ve hamsi gibi diğer çeşnilerin karışımını içerebiliyormuş. bütün bu içerikle zenginleştirilen tereyağı tekrar soğutulup donduktan sonra küpler halinde kesilerek servis sırasında pişmiş etin (özellikle antrikot) üzerine yerleştirilirmiş.

ne yediğimizi bilelim. değil mi efendim?

http://en.wikipedia.org/wiki/café_de_paris_sauce
http://www.cafedeparisbutters.co.uk/the-history