modern dansın tanrıçası isadora duncan, dünyayı değiştiren kadınlardan biri. dansın, klasik baledeki gibi mekanik figürlerle değil; doğanın bir parçası olan insan bedeninin istendiği gibi kullanılarak da yapılabileceğin göstermiştir. yaşamı ise dansı kadar ilginç ve bir hayli trajiktir.

evliliğe inanmayan ve geçen yüzyılın başında evlenmeden çocuk doğurabilecek kadar da cesur ve güçlü bir kadın isadora. ama 2 çocuğunu da bir trafik kazasında kaybedecek kadar da talihsiz. demiştik ya güçlü kadın; bu olayın ardından toparlanmış ve yeni birisine aşık olmuş ancak aşık olduğu doktor, çocuklarını son anda kurtarmaya çalışan kişinin de ta kendisidir. yeni sevgilisinin dudaklarına her dokunuşunda çocuklarının cansız dudaklarını hatırlar ve devam edemez. sonra ise bir genç italyanla yeni bir ilişki dener ve onu hayata geri döndürecek bir çocuk ister. fakat talihsizlikler isadora'nın peşini bırakmaz; çocuğunu doğuracağı gün 1. dünya savaşı'nın başladığı gündür. doğum sırasında oksijen tüpü gerekir ama savaşın ilk günüdür ve bulunamaz. çocuk ölü doğar.

sürekli yunan tunikleri içinde dolaşan, yunan kültürüne hayran olan isadora'nın ölümü de bu tunikler ve boynuna doladığı eşarplar yüzünden olmuştur. üstü açık bir arabada seyahat ederken boynundaki kırmızı eşarp arabanın tekerine sıkışmış ve boynu kırılarak hayata veda emiştir.

isadora duncan'ın danstaki tavrı kadar politik kişiliği de önemlidir. rusya'daki kanlı pazar günü çar'a dans etmek zorunda olan isadora, ölen işçiler için dans etmiştir ve çar salonu terk etmiştir. 

tabii yunan kültürünü herşeyin kaynağı olarak görmesi oryantalizmin en saf haliyle kol gezdiği 1900'lerin başında isadora'yı da etkilemiş olması çok muhtemel. anadolu'yu tanısaydı eminim anadolu kültürüne de aşık olurdu; ismini ekşi sözlük'te ödünç aldığım, dünyayı değiştiren bu kadın. 

hayatını anlatan güzel bir kitap da var: dansın tanrıçası isadora duncan.

Bu içerik de ilginizi çekebilir