SANAT 26 Kasım 2025
5,2b OKUNMA     20 PAYLAŞIM

Cem Yılmaz'ın Son Gösterisi CMXXIV Nasıl Olmuş?

Yılmaz'ın, hala sahnelemekte olduğu güncel gösterisini izleyen bir Sözlük yazarı detaylıca anlatıyor.

dün cem yılmaz'ın cmxxiv gösterisini zorlu'da izledim

bazı gözlemlerimi yazayım:

bu işle uğraşanlar için bir "kurucu önderdir" cem yılmaz (benzetmemi fikeyim evet), benim gibi 30 yaşının üstündekiler için de hem geçmişin güzel anılarını çağrıştırır hem de bize o zaman yeni gelen mizah anlayışını hatırlatır.

cem yılmaz bildiğimiz adam, hikaye anlatma performansı çok güçlü ve bu anlamda (kendine has bir tarzı olan deniz göktaş'ı dışarıda bırakalım hadi) bildiğimiz yeni isimlerin hala önünde. başlarken dediği gibi çıtayı zamanında kendisi çok yükseğe taşıdığı için bu çıtayı aşamıyor, altında da kalmıyor.

"sokaktan beslenemiyormuşum, halka inemiyormuşum diyorlar, sizi güldüreceğim diye fikirtepe'de götümü mü bıçaklasınlar" lafı çok komikti ama sonra 2006'da çeliktepe'de yaşadığını söylediği taksici anısını anlattı, yani yeni yaşanmış sokak hikayeleri yok. bu da ilk başta karşı çıktığı eleştirileri doğrulattı. yine de netflix'te yayınlanan önceki gösterisine göre bu çok iyiydi. çünkü o gösterideki yakın çevresiyle yaşadığı zengin anılarıyla fakir edebiyatı yapma fikri çok kötüydü.

para konusunda eski "piç cem yılmaz" haline dönüşünü sevdim. belki o zaman fakirleşme dönemimizin başlangıcı olduğu için utanıyordu parasal durumundan ama zenginliğini gözümüze gözümüze soktuğu bu piç hali daha bi samimi. hiçbir zaman onun seviyesine ulaşamayacağımızı ve daha da önemlisi kazandığı her parayı yeteneği ve emeğiyle kazandığını biliyoruz, utanmasına gerek yok.


yakınlarıyla yaşadığı hikayelerden tespitler devşirdiği espriler gösterinin en iyi kısımlarından. özellikle tribün sekansı. bu da o an orada bulunduğu halktan ortamların mizahı için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. "adamlık halleri" ile (yani pek sevmediği tabir olan toksik erkeklikle) ile iyi kafa buluyor. yine portekiz'deki benfica maçına giderken bir uçak dolusu sanatçının ergene dönüşmesini de çok iyi betimliyor.

şovun en sevdiğim bölümlerinden biri de elinde kılıçla yaptığı tarihsel esprilerdi. burada hem sömürülen milliyetçilik damarı ile dalgasını geçti hem de kendi pembe götlülüğüyle. bir de artık ne konuşursa konuşsun politikanın dışında kalamayacağını biliyor ve bu anlamda lafını esirgememeye çalışıyor. esprisini yapıp "yarın trt'de başlayacağım, yarın atv'de dizim başlayacak kesin" diye bağlayışları her seferinde eğlendirdi. halkın çoğunluğunun bilgiden nefret eden kişilere dönüşmesi ise yaptığı en net eleştiriydi, benim de kendisi gibi hiç sevmediğim bir klişe olsa da "güldürürken düşündüm" bu kısımlarda.

şovun sevmediğim bölümleri ise "kolay lokma"ları espri konusu yaptığı bölümler oldu. mesela kedileri köpekleri çok seven kadınlar. ya da estetikli kadınlar! neredeyse sokaktan geçen herhangi bir dayının yapabileceği düzlükte esprilerdi ve "bana eril diyorlar" diye karşı çıktığı eleştirinin ortasına düştü bu noktalarda. aynı zamanda bu bölümler hafiften "huysuz dayılığının" açığa çıktığı yerler olmuş.

burayı açmak gerekirse, yaşlandıkça huysuzluğu artıyor haliyle ve onun üstüne giden görünmez odaklarla sahnede tartışıp duruyor (sahnesindeki kılıcın bir anlamı da bu olsa gerek). önceki gösterilerinde kendisine yapılan eleştirilere fazlaca karşı çıkıyordu ama cmxxiv'de sinirlendiğini ve eleştiri kaldıramadığını daha çok belli ediyor. ve estetik, sosyal medya gibi konuları ince bir şekilde değil de neredeyse herhangi bir huysuz orta yaşlı gibi ele alıyor bence.

toparlarsak kesinlikle eğlendim ve kendisine duyduğum saygıyı korudum. bundan sonra daha iyisi mi olur daha kötüye mi gider bilmiyorum ama:

daha bitmemiş.