"Yüzyılın En Yetenekli Sahtecisi" Olarak Nam Salan Heykeltıraş: Alceo Dossena

Sanat tarihinde pek çok sahteci vardır ama heykel konusunda ismini duyurmuş olanlar azdır. Alceo Dossena da onlardan biri.
"Yüzyılın En Yetenekli Sahtecisi" Olarak Nam Salan Heykeltıraş: Alceo Dossena

sanat tarihinde pek çok sahteci vardır ama heykel konusunda ismini duyurmuş olanlar azdır. çünkü heykelde sahtecilik malzeme ve işçilik nedeniyle kolay anlaşılıyor. ayrıca karbon testlerinde de kolayca açığa çıkıyor. ancak bu konuda da tarihte enteresan bir isim var: alceo dossena... bazı kaynaklarda "yüzyılın en yetenekli sahtecisi" olarak nam salmış bir adam.

1878’de italya’nın cremona kentinde doğuyor. daha çocuk yaşta çekiç ve keskisini eline alınca bir daha bırakmıyor. 12 yaşında bir sanat okuluna kabu ediliyor ama yaramazlıktan atılıyor. restorasyon atölyeleirinde çalışmaya başlıyor. heykeltraşlığı oralarda öğreniyor. zaten çok yetenekli olduğu için daha küçük yaşlarda çok güzel heykeller yapıyor, çok önemli restorasyonlarda çalışıyor. çocukken bile mermer ile çalışmasına izin veriliyor. ancak ne yazık ki hayatı boyunca, eserlerinin üzerine kendi ismi yazılmıyor. başkaları tarafından “orjinal donatello” ya da "yeni bulunmuş antik yunan heykeli" diye satılıyor.


alceo dossena’nın en büyük yeteneği, tarihin her dönemine bürünebilmesi. onu bir çeşit sanatsal bukalemun gibi düşünün. isterseniz size gotik tarzda bir aziz çıkarır, isterseniz rönesans’ın madonna of bruges’ünü verebilirmiş. nicola pisano'lar, donatello'lar yapıyordu hatta antik yunan’dan kalma bir afrodit büstü mü lazım? hemen yapardı. üstelik eserlerine küçük "yaşlandırma" dokunuşları da ekleyerek, heykelleri birkaç bin yıl önceden çıkıp gelmiş gibi gösterebiliyordu. paslı sularla, meşe kabukları ile makyajlar yaparak heykellerini eski gibi gösteriyordu.

burada işin trajikomik kısmı başlıyor. çünkü dossena aslında bu eserleri sahte olarak üretip satmıyordu. adam gayet dürüst bir şekilde sipariş üzerine heykeli yapıyor, galericiye veriyor, parasını alıyordu. işin sahtekârlığını galericiler ve tüccarlar üstleniyordu. onlar da dossena’nın eserlerini "bakın işte bu heykel yeni bulundu, orta çağ’dan kalma orijinal eser" diye müzelere ve koleksiyonerlere kakalıyorlardı.


müzeler mi? özellikle abd müzeleri dossena’nın eserlerini övünerek sergiledi. sergileme konusunda avrupa'dan geri kalmsk istemiyorlardı herhalde. 1920'lerde abd müzeleri avrupa'yı taklit etmeye çalışıyordu. bu yüzden çok araştırmamışlardır diye düşünüyorum. hatta bazı sanat tarihçileri dossena'nın sahteleri hakkında gerçekmiş gibi ciddi ciddi yazılar yazdılar. dossena da köşesinde oturup, muhtemelen espressoyu yudumlarken, "vallahi ben sadece mermeri oydum, gerisini siz uydurdunuz" diye düşünüyordu.

1928’de perde nihayet düştü. kendi söylediğine göre dossena, heykellerinin müzelerde sergilendiğini, gerçekmiş gibi koleksiyonerlere satıldığını öğrendi. büyük bir sahtecilik skandalı patladı, herkes bir anda şok geçirdi. bir heykelin binlerce yıllık olduğuna inanan müzeler, eserlerin aslında italya’da bir atölyede birkaç ayda çıktığını öğrenince küçük çaplı kriz yaşandı. dossena ise mahkemeye çıktı. savunması tam anlamıyla tarihi bir cümleydi: "ben sahtekâr değilim. ben sadece yaptım, onlar antika dedi." hakimler de hak verdi. yani, dossena yasal olarak aklandı. hatta tazminat aldı.


ama iş işten geçmişti. dossena bir anda şöhret kazandı ama para kazanamadı. çünkü eserleri sahte diye damgalandıktan sonra müzeler onlara burun kıvırdı. koleksiyonerler de fazla yaklaşmak istemedi. ne ironidir ki, bugün "gerçek dossena sahteciliği" diye koleksiyon piyasasında alıcı bulan heykeller, onun yaşarken değer görmemiş işleridir. dossena öldükten sonra eserlerinin bir kısmı sotheby's gibi müzayede evlerinde "dossena sahtesi" adı altında koleksiyonerlere onbinlerce pounda satıldı. tek suçu çok iyi heykeltraş olmak olan dossena, gençken bile michaelangelo kalitesinde işler yapıyordu ancak bu hayatı boyunca ona pek para kazandırmadı. hatta fakir bir insan olarak öldü. bugün ise sanat tarihçileri dossena'yı gerçek bir sanatçı olarak kabul ediyorlar.

bugün müzelere gittiğinizde gördüğünüz bazı heykeller hâlâ şüpheli. acaba bu gerçekten 15. yüzyıldan mı, yoksa dossena’nın ustalıkla oymuş olduğu bir eser mi? cevabı net değil. ama şundan emin olabilirsiniz: eğer bir heykel fazlasıyla kusursuzsa, gözünüzün içine bakıyorsa alceo dossena’nın işlerinden biri olabilir.


kısacası dossena, tarihe "sahteci" olarak geçti ama aslında gerçek bir sanatçıydı. heykel dünyasının robin hood’u gibi: o yaptı, tüccarlar sattı, müzeler kandı, biz de bugün hatırlıyoruz.