MÜZİK 13 Aralık 2017
19,2b OKUNMA     893 PAYLAŞIM

Caz Müzik Türkiye'de Neden Hak Ettiği Noktaya Bir Türlü Gelemedi?

Türk insanının müzik zevkine dair genel bir çıkarım yapacak olursak, caz müzik en uzak hissedilen müzik türlerinden diyebiliriz. Peki bu denli kaliteye rağmen neden Türkler bir türlü sevemedi bu müziği?
iStock


muhtemel sebeplerden biri cazın ağır gelmesidir.

jazz müziği armonisi en karışık türlerden biridir. genelde hem çok sesli hem de armonisi karışık olan müzikler türkiye'de pek tutmaz.

bir diğer örnek için (bkz: klasik müzik)

açılın tespit yapıcam

insanoğlu olarak kaç bin yıldır yaşıyoruz. müzik felsefesini biraz araştırınca (yani neden bazı sesler bize iyi hissettiriyor, neden bazısı kötü hissettiriyor, beğeni kriterleri nedir) beynin belirli başlı olayları ve konuları bazı seslerle match ettiğini, bunu doğduğumuzdan itibaren yaptığını, akabinde bir melodik tune aralığına sahip olduğumuzu anlıyorsunuz. yani tüm insanlar, kendi hisleri ile belirli ve match ettiği sesleri beynine işliyor.


şimdi konuya biyolojik, evrimsel ya da biraz spiritüel bakarsak, insanoğlunun tüm bilgi birikimini bir havuz gibi düşünebiliriz. yani fikirsel olarak da yeteneksel olarak da aslında tüm insanlık olarak bir birikim havuzumuz var. bu havuzdan da yeni insanlar doğmaya devam ediyorlar ve bu yetenekler random olarak dağılabiliyor. (misal bakınız 3 yaşında mozart gibi piano çalabilen çinli bebekler vs.)

bu birisi kişisel bilinçaltımız, birisi kitlesel bilinçaltımız olan durumlardan dolayı hiç alakasız birisi hiç alakasız bir müzik türünde yetenekli ya da ilgili olabilir ama bu durum coğrafyaya göre sıklığını belirler.

örnek vermek gerekirse; jazz manyağı bir çiftin çocukları da jazzı sevme eğiliminde doğar. jazz ile alakası olmayan yurdum insanının çocuğu da yukarıdaki 2 nedenden dolayı sevme eğiliminde ya da nötr doğabilir, ya da iki seçenek de yoksa sevmeme eğiliminde doğabilir. e şimdi bunun sıklığı nedir? yüzbinde 1 belki. yani türkiyede yüzbinde 1 oranında harbi harbi 7 kuşaktır jazz manyağı bir ailenin jazz kulağı ya da yeteneği vardır. bu oranın azlığından dolayı da türkiyede jazz şimdiye kadar tutmamıştır. ama zamanın sonsuz ekseninde tüm jazz kültürü yozgata, tüm türkü kültürü harleme de taşınabilir. bu da aynı bir hikaye tabi.


ayrıca müzik felsefesi dışında müzik bilimi ile de durum açıklanabilir. bizim doğumdan itibaren genetik işlenen seslerde ara sesler var, çoğu batı müziğinde yok mesela.

işte bu yüzden, insanların müzik zevkleri bir sistemle yönetilebilir. 

ayrıca her türlü müzik (jazz dahil) mental olarak gücünü acıdan alır. acı karşılığıdır. acısını daha iyi ifade edebilenlere sanatçı diyoruz. (edm de bile) (kanıtı, dans ettiğin şarkıda ağlayabiliyor oluşun) falan filan.

jazz ve blues, müzisyenlerin ruhlarını tam olarak ortaya koydukları bir asimetrik disiplindir, o mertebede olmayan anlayamaz. 

kimseyi küçümsemiyorum. bu tarz bir müzik dinleyip keyif alabilmek için öncelikle rahatlama ve rahatlık ilke olmalıdır. mutluluk ve huzur kendiliğinden gelir .

klasik caz son derece tonal bir müzik türüdür. klasik türk müziği ise tamamen modlardan oluşan bir müzik türüdür ve içerisinde fazlaca mod (makam) bulundurur. iki müzik türü de oldukça zengin ve güzeldir, herhangi bir öznel bilgi verme derdinde değilim buraya kadar.
caz dünya genelinde çok az takipçisi olan bir müziktir ve türkiye'deki kitlesi de bu duruma paraleldir. dinlemesi ve idrak edilmesi oldukça zor olan müzik tarzlarından biridir, keza klasik türk müziği de böyledir. bu yüzden ikisinin de dinleyici kitlesi çok azdır. bu durumun yerel veya ithal olmakla ilgili olduğunu düşünmüyorum.

şahsi fikrim armonik geçişler ve modülasyonlardan dolayı yakalanılan duygunun sürekli kesilmesi bu müziği çekilmez kılabiliyor zaman zaman. tabi bu sadece ana akım caz için geçerli bir önerme , be-bop dönemi sonrası gayet şahane bir müziktir. fakat modern dönem ürünleri de caz polisleri tarafından caz olarak nitelendirilmiyor ne yazıkki.