Hozier'ın Efsane Şarkısı Take Me To Church Tam Olarak Ne Anlatıyor?

İrlandalı şarkıcının 2014 tarihli uzunçalarının parlayan yıldızı gerçekten de kiliseye gitmek isteyen bir mümini mi anlatıyor? Gelin, aydınlanalım.
Hozier'ın Efsane Şarkısı Take Me To Church Tam Olarak Ne Anlatıyor?

önce çeviri

take me to church, birçok anlama gelebilecek ve bolca metafor içeren sözlere sahip şarkı. klibi ile birlikte değerlendirildiğinde kilisenin eşcinselliğe bakışına bir başkaldırı ve hüzünlü bir kabullenişi aynı anda barındırdığı kanaatindeyim.

klibi ve aynı zamanda söz yazarı olan beyefendinin röportajları neticesinde naçizane şöyle çevirebildim:

sevgilim şakacıdır
cenazede bile kıkırdar
herkesin onaylamadığını bile bile
ona çok daha önce tapmalıydım
eğer tanrı daha önce hiç konuştuysa
sevgilim onun son gerçek sözcüsü olurdu
her pazar daha da kasvetli oluyor (hristiyanlıkta pazar günü ayine gidilir)
her hafta yeni bir zehir çıkageliyor (ayinde pederin vaazı)
bizim için "onlar hasta" dedilerini duydun (eşcinselliğin hastalık sayılması)
kilisem günahlarımı affetmeyi teklif etmiyor (hristiyanlıkta günah çıkardığınızda peder sizi affetmek zorundadır)
sevgilim de bana "yatak odasında ibadet et" diyor
gönderileceğim tek cennet
seninle yalnız olduğum yerdir (çünkü günahlarım affedilmedi)
hasta doğmuşum ama bundan memnunum
sevgilim, bana daha iyi olmamı emret

amin amin amin

beni kiliseyi götür
ki yalanlarının tapınağında köpek gibi tapınayım
ki günahlarımı anlatayım da bıçağını bile
ölümsüzlüğü ölümle sun (bıçağını da bilemiştin ya)
tanrım bırak canımı vereyim

iyi zamanlarda bir pagan olsaydım (ki paganlar güneşe de tapar)
sevgilim güneş ışığı olurdu (yani tanrı-ça olurdu)
tanrıçamı yanımda tutmak için (yanımda kalmak için)
bir kurban isterdi
tüm denizleri kuruturdum
ki onun için parlak bir şey bulayım

ana yemek için etli bir şeyler (lazım)
orada hoş görünümlü gösterişli bir at var (ve üstünde kilisenin temsil ettikleri) (high horse ayrıca kibirli insan anlamında)
peki ahırda neler var?
bizde bolca açlıktan ölen inanan var (inançlı eşcinseller)
o gösterişli at ne kadar da lezzetli görünüyor
hem de epey fazla et çıkar
aç olunca böyle görünüyor

ritüel başlayınca kral ya da kraliçeler yok (canını verme ritüeli)
bu nazik günahımızdan daha tatlı masumiyet yok
bu üzgün dünyevi sahnenin delilik ve toprağında
ancak o zaman insanım
ancak o zaman temizim (ancak öldükten sonra)

amin amin amin...

ilk akla gelenler

kiliseye götür beni de günah çıkarayım. günah çıkarmak için itiraflarda bulunayım ve kesin kellemi, yakın bedenimi diyor şarkı. çok da güzel diyor. katolik kilisesine giydiriyor, isa'ya giydiriyor...

detaylandıralım

take me to church, gelmiş geçmiş en güzel şarkılar arasında ilk 10'a kesinlikle girer. müziği, sözleri, vokalin mükemmelliği her şeyiyle resmen şaheser. klibini izlerken gözleri dolmadan durabilen biraz kalpsizdir bunu da ekleyelim.

"nazik günahımızdan daha tatlı bir masumiyet yok" tek cümlede bu kadar güzel anlatılamazdı. "nazik günah". evet eğer bu bir günahsa nazik bir günah. yalan değil, haram değil, tecavüz değil, cinayet değil. sadece iki yetişkin insanın birbirini arzulaması. zorlamasız, içten sevgiden daha masum bir şey var mıdır dünyada? çevredeki onca gerçek kötülüğe gözlerini kapayanlar konu iki insanın birbirini sevmesine gelince bıçaklarını bilemeye başlıyorlar, çünkü onlar azınlık. çünkü dişlerine göreler. karısını döven adam görse çekirdekle izleyecek herifler sarılan iki erkek görünce mahalleden arkadaşlarını dayak atmaya çağırır. böyle iğrenç bir gerçekliğin içinde yaşıyoruz işte. azınlık her kimse risk altındadır. bu tüm dünyada böyle, orta doğu'da ise çok daha güçlü şekilde böyle. bireysellik yoktur çünkü. herkes birine saldırırsa sadece ordan geçen adam da girer iki tekme atar konuyu dinlemeden. köpeği sopayla döveni izlerken yüzünü buruşturmayanlar öpüşen iki erkek görünce yüzünü buruştururlar.

birbirini seven, arzulayan insanları rahat bırakın. eğer günahlarla ilgilenecekseniz önce kendinizden ve çevrenizden başlayın.

"only then i am human, only then i am clean."

hozier ne diyor peki?

parçayla ilgili the irish times'a konuşan hozier şöyle söyler:

"deneyimlerime göre aşık olmak ya da sevilmek ölüm gibidir, her şeyin ölümü. kendinizi en güzel yolla ölürken izlersiniz. eğer bir anlığına kendinizi bir başkasının gözünden görebilirseniz, kendiniz hakkında inandığınız her şeyin yok olduğunu fark edersiniz, ölüp yeniden doğma hissini tadarsınız."

hozier parçayı, ilk kız arkadaşından ayrıldıktan sonra yazar. yazar christopher hitchens'dan esinlenerek aşk ve günah kavramlarını bir arada ele alır.

"i was born sick, but i love it. command me to be well" satırlarında, oyun yazarı fulke greville'in 1554 tarihli şiiri chorus sacerdotum'dan esinlenir.

parçanın anlamını the cut'a şöyle anlatır:

"cinsellik ve cinsel yönelim -yönelim ne olursa olsun- doğaldır. cinsel eylemler, en insani davranışlardır. ancak kilise gibi bir organizasyon, cinsel yönelimle ilgili utanç duymayı başarılı bir şekilde öğreterek insanlığın ayağını kaydırır, günah der, tanrıya hakarettir der. bu şarkı kendini buna karşı savunmak, insanlığını aşkla ehlileştirmek ile ilgilidir."

şarkıcı, inanca saldırmadığını da ekler:

"irlandalılar için, şüphesiz ki, kilise etkili pek çok kültürel kalıntı vardır. etrafta çok fazla kalbinde ağırlık ve hayal kırıklığıyla dolaşan insan var ve bu bok nesilden nesle geçmeye devam eder. şarkı tam da bununla ilgili. kendini ifade etmek, en doğal ve değerli duygu için insanlığını sahiplenmek... "