Bizans'ın Kraliyet Dışında Kullanılmasını Yasaklandığı Nadir ve Pahalı Mor Renk
doğada var olmayan, roma imparatorluğu rengi olan mor renk; günümüz lübnan'ındaki eski fenike şehri sur'da boya üreticileri tarafından elde edilmiştir. fenikelilerin "tyrian moru", şimdi bolinus brandaris olarak bilinen deniz salyangozu türlerinden elde ediliyordu. çok nadir ve zahmetli olduğu için (12 bin adet salyangozdan 1 gr mor boya elde ediliyordu)
aşırı pahalı olan bu renk boya elde etmek için, boya üreticileri toplanan bu salyangozları salgıları muhafaza edilmek üzere hemen öldürüyor, daha sonra ise kabuklarını eziyorlardı. sonrasında ise tuzlayarak üç gün boyunca güneş ışığına maruz bırakıp buharlaştırılarak koyulaştırılıyorlardı. böylece canlı ve uzun ömürlü bir mor tonu boya elde ediyorlardı. oldukça uzun süren üretim aşamasında ortaya çıkan rahatsız edici koku denizden şehre kadar yayılmış ve bu kötü koku tyrian morunun kalitesi ve pahalılığı kadar nam salmış hatta “paranın kokusu” olarak adlandırılmış.
rengin kraliyet moru olarak ünlenmesini sağlayan ilk kişi pers kralı kiros (m.ö.601-530) olsa da asıl büyük iskender'in ihtişamlı mor renge olan yoğun ilgisi, bu rengin günümüze kadar gelen kraliyet rengi anlayışı ile olan bağının en önemli temellerindendir. büyük iskender'den sonraki helenistik dönem kralları, saray mensupları ve yüksek görevlerdeki yetkililer mor renk kullanmaya; tahta geçen krallar mor kıyafetler giymeye ve mora bezenmiş kraliyet tacı takmaya devam etmiştir. saray dışında ise sadece çok zengin kişiler bu pahalı renk ile bezenmiş kıyafetleri giyebilmiştir.
bizans imparatorları da roma geleneğini sürdürerek, morun imparatorluğa özgü olma özelliğini korumuşlardır. (bkz: royal purple of byzantium) bizans döneminde bu rengin imparatorluk ailesi hariç kullanımını kısıtlandı. böylece mor imparatorluk rengi oldu. bizans moru olarak da tarih sayfalarında yer alan bu renk aslında en ihtişamlı dönemlerinden birini bizans'ta yaşadı diyebiliriz. öyle ki hükümdarlar fermanlarını bile mor mürekkeple imzalıyorlar ve mor kefenlerle gömülüyorlardı. mor kefenle gömülen büyük iskender'in yanı sıra 600 yıl sonra gömülen bizans kralı constantine (m.s. 272-337) ve roma imparatoru (bkz: diocletianus)'ın (m.s. 245-312) kefenlerinin de mor renk olduğu ortaya çıkmıştır.
kaybolan "tyrian moru" formülü
1453 yılında istanbul'un osmanlılar tarafından fethedilmesi sonrasında tyrian morunun gizemli reçetesi kaybolmuştur. zamanla tyrian moru tükenmiş olsa da, mor renk saygınlığını korumaya devam etmiştir. padişahlar da törenlerde mor kaftanlar giymiştir. yıllarca gücün ve hakimiyetin rengi olan mor osmanlı imparatorluğu'nda tevazunun rengine dönüşmüştür. her ne kadar devlet erkanında tevazuyu simgelese de sanat ve kültüre önem veren kesim mor rengin entelektüellik ve asaleti temsil ettiğini düşünmüştür.
sentetik mor rengin ortaya çıkması
1856 yılında londra'da, 18 yaşında bir kimya öğrencisi olan william henry perkin, sıtmanın bilinen tek çaresi olan renksiz kininin sentetik alternatifini elde etmek için deneyler yapar. bu deneyler sırasında renksiz kinini anilin ile karıştırır. ancak sıtmaya çare olacak bir sonuca ulaşamaz. deney tüplerini temizlemek için laboratuvara giren perkin, deney tüpünün dibinde biriken koyu renkli çökeltiyi fark eder. bunu alkol ile seyrelterek bir mor tonu elde eder. bu ton leylak çiçeğinin rengine benzediği için bulduğu renge leylak ismini verir. bu boya ile ipek bir parça boyar ve bu boyanın kumaş üzerindeki kalıcılığını ve parlaklığını test eder. sıtma için başlayan deneyler çığır açan sentetik boyanın bulunması ile son bulur ve genç perkin'i dünya çapında tanınan biri haline getirir. bu buluş renklerin tüm geleceğini değiştirir. altından bile daha pahalı olan boyalar zamanla sentetik olarak üretilerek her kesimin ulaşabildiği renkler haline gelir. bu tesadüf sayesinde geçmişin lüks pigment ve boyaları tarih sayfalarında kalmış olur. bugün yüzlerce renk arasında seçim yapmakta zorlanıyorsak, bu william perkin'in yanlışlıkla sentetik boyayı keşfi sayesindedir.
“morun içine doğmak”
bizans imparatorluğu'nda onursal bir unvan olan porphyrogenitus kelime anlamı olarak yunanca “mor odada doğan” demektir. bu unvan baba imparator olduktan sonra hükümdarlığı sırasında doğan çocuklarına verilirdi. doğumun gerçekleşeceği odaların duvaları dahil her yeri mor renkle bezenirdi. doğan bebekler mor renkte bir örtüye sarılırdı. hükümdar çocuklarının imparatorluğun, zenginliğin, gücün, asaletin ve saltanatın içine doğduğunun ve hayat boyu bu ayrıcalığı taşıyacağının simgesi olan bu gelenek “morun içine doğmak” yahut “mor odada doğmak” olarak bilinmektedir.