PSİKOLOJİ 1 Aralık 2025
5,1b OKUNMA     22 PAYLAŞIM

Bir Sınıfa Sadece Beş Günde Faşizmi Benimseten Karanlık Deney: Üçüncü Dalga

1967’de bir lise sınıfında başlayan masum bir deney, yalnızca beş günde yüzlerce öğrenciyi otoriter bir harekete dönüştürerek faşizmin ne kadar kolay kök salabileceğini ortaya koydu.

nisan 1967’de, cubberley lisesi’nde tarih öğretmeni ron jones öğrencilerine çağdaş dünya tarihini öğretirken, holokost’un korkunç gerçeklerini anlatıyordu. öğrenciler, “alman halkı bu soykırımı izlerken nasıl sessiz kalabildi? olanlara karşı çıkan hiç kimse yok muydu?” sorularını soruyor, bunu anlayamıyorlardı. jones, onların bu soruları sadece duyarak anlamalarının yeterli olmayacağını düşündü; faşizmin çekiciliğini ve insanların otoriteye boyun eğme eğilimini deneyimleyerek öğrenmelerini istedi. böylece “üçüncü dalga”deneyi doğdu.

deneyin ilk gününde jones sınıfa girip kara tahtaya “disiplinle güç” yazdı. “bugün bir deney yapacağız, tehlikesiz bir deney,” dedi öğrencilere. öğrencilerden düz oturmaları, soru sormak veya yanıtlamak için ayağa kalkmaları ve cevaplarını üç kelimeyi geçmeyecek şekilde vermeleri istendi. başlangıçta sadece sınıfta uygulanan kurallar, kısa sürede öğrencilerin günlük davranışlarına yayıldı. başta sarsıcıydı ama bir lise sınıfı için farklılık ve eğlence de barındırıyordu. jones, deneyin sadece bir gün süreceğini düşündü. ancak ertesi gün sınıfa geldiğinde öğrencilerin hepsi dik bir şekilde sıralarına oturmuştu. “günaydın, bay jones!” diye topluca selam verdiler. jones şaşkınlıkla, “aman tanrım” dedi. deney devam ediyordu.

ilk birkaç gün, üçüncü dalga bir oyundu. öğrenciler birbirine nazi tarzı selam vermek, soru sormak için ayağa kalkmak ve “demokrasiyi ortadan kaldırmak” için belirsiz bir proje üzerinde çalışmak gibi kurallara uyuyordu. grup, “katılım yoluyla güç” ve “disiplin yoluyla güç” yazılı bayraklar yaptı. ayrıca öğrencilerin iki kişiden fazla bir araya gelmesi yasaktı. kurallara uyan öğrenciler “a” alacaktı. jones’a karşı gelmeye çalışanlar “f” alacak, katılmayı reddedenler kütüphaneye gönderilecekti.

jones, üçüncü dalga’ya katılımın sınıfla sınırlı olmadığını; okulda, evde, her yerde geçerli olduğunu söyledi.

sonraki günlerde, “toplulukla güç” sloganı eklendi ve hareketin adı duyuruldu. jones, öğrencilerin birbirlerini selamlamalarını ve bağlılıklarını göstermelerini sağlamak için özel bir selam geliştirdi. bazı öğrencilere kartlar verildi; kırmızı x olanlar, hareketin kurallarına uymayanları bildirecek muhbirlerdi. böylece güven, arkadaşlık ve sadakat üzerine kurulu bir atmosfer yerini korku ve şüpheye bırakmaya başladı.

devamında sloganlara, “eylemle güç” eklendi. öğrenciler başkalarını üçüncü dalga’ya katılmaya ikna etmeye başladı ve sınıftaki 30 öğrenciden hareketin katılımcı sayısı hızla 200’e ulaştı. “disiplinle ve toplulukla güç, eylem olmadan hiçbir anlam taşımaz” diyen jones, öğrencilerden raporlar aldı, sahte yargılamalar düzenledi ve öğrenci gestapo’su sayesinde üyeler en yakın arkadaşlarına bile güvenemez hale geldi. deney, kendi yaşamını kazanıyor, jones ise gücün ve kontrolün verdiği hazdan keyif almaya başlıyor, koridorlarda 100 öğrencinin kendisine selam vermesinden mutlu oluyordu (sonrasında bir röportajda “bu güç oldukça bağımlılık yaratıyordu” demişti).

ilerleyen günlerde, jones hareketin kontrolden çıktığını fark etti. öğrencilere, üçüncü dalga’nın, ülkeyi vietnam savaşı krizinden kurtarmak amacıyla kurulan ulusal bir hareket olduğunu ve ertesi gün bir başkan adayının mitingde açıklanacağını söyledi. etkilenebilir öğrenciler, genç, karizmatik ve güvenilir liderlerine inandılar. etkinlik günü, fotoğrafçılar salonun önünde toplanmışlardı, çoğu jones’un basın üyesiymiş gibi davranmalarını istediği arkadaşlarıydı. jones, konuşmasını bekleyen yaklaşık 200 öğrencinin önünde durdu. “herkese eğitimimizin boyutunu gösterelim,” dedi. öğrenciler hep bir ağızdan “disiplinle güç; toplulukla güç; eylemle güç” diye bağırdılar.

jones sahnede duran televizyonu açıp salondan çıktı. ekranda karıncalanma görüntüsünden başka hiçbir şey yoktu, bir başkan adayı görmeyi bekleyen öğrenciler şaşkındı. sahneye dönen jones, üçüncü dalga’nın aslında bir deney olduğunu ve öğrencilerin nazi almanyası’ndaki sıradan insanların davranışlarını kendi seçimleriyle taklit ettiklerini açıkladı. ardından nazizm’i anlatan kısa bir film izlettirdi ve ardından ekledi: “biz almanlardan ne daha iyiyiz ne de daha kötüyüz. onlar gibiyiz sadece”

deneyin sonuçları hem öğretici hem ürkütücüydü. öğrenciler, faşist düşünce ve davranışın ne kadar hızla normalleşebileceğini deneyimledi. jones’un deneyinde ortaya çıkan çarpıcı sonuç: ss üyelerinin çoğu “ne sapkın ne sadist”ti, sadece “ürkütücü şekilde normaldi.” deney, disiplinin, topluluğun ve liderliğin insan davranışlarını nasıl şekillendirebileceğini; totalitarizmin, sıradan insanların seçimleriyle bile nasıl filizlenebileceğini göstermesi açısından eşsiz bir ders niteliği taşıyordu.

jones, deneyin eğitici değerini kabul etmekle birlikte, öğrencileri etkileyen ve tehlikeli olabilecek bu yöntemin yaygın olarak uygulanmaması gerektiğini vurguladı. üçüncü dalga, sadece bir sosyal deney olarak değil; aynı zamanda demokratik bir toplumun, totalitarizme karşı ne kadar savunmasız olabileceğini gözler önüne seren bir uyarı olarak tarihe geçti.

deney, 1981’de “the wave” ve 2008’de almanya’da “die welle” filmlerine ilham kaynağı oldu.