SEYAHAT 11 Kasım 2024
4,2b OKUNMA     54 PAYLAŞIM

Avrupa Kültürünün Bütün Etinden Sütünden Faydalanabileceğiniz Ülke: Fransa

Fransa'nın ülke olarak vatandaşları ve biraz da turistlere verdiği olumlu yönlerini anlatan bir yazı.

fransa, avrupa’nın bütün nimetlerinden faydalanma anlamında en ideal ülke olabilir

tamamen subjektif bir liste geliyor. lütfen çemkirmeyiniz.

ülkede tek dil var: fransızca. her yerinde geçerli (isviçre, belçika size diyorum). diyelim burada 10 yıl kalıp bu dili öğrendiniz. bundan sonraki hayatınızda gerçekten kullanabileceğiniz bir dil öğrenmiş oluyorsunuz. bu dilde üretilen filmin, kitabın, dizinin, kaliteli youtube videolarının haddi hesabı yok. dünyanın pek çok yerinden insanla da bu dilde sohbet edebiliyorsunuz.

sinema desen var. en başta adamların cannes film festivali var. meraklısıysan git gör. hatta yaşadığım yerde dizi festivali bile var, yabancı oyuncular da geliyor.

müzik desen var. hem kendi müzikleri popüler hem de dünyanın en iyileri sürekli burada konserler veriyor. eyfel’in önünde ed sheeran, maneskin, black eyed peas, elton john, doja cat hep beraber konser verebiliyor. l’imperatrice, m83 gibi gruplar yaşadığın yere geliyor.

yemek desen var. en başta adamların yemek yeme kültürleri var. iyi yemek yemeyi seviyorlar. kendi mutfakları çok iyi. helal tüketmek isteyenler için de seçenekler çok. hamurişi desen var. hatta kralı var. ekmek desen var. bageti fırından alıp eve götürene kadar nasıl yiyeceğimin hayallerini kuruyorum. tatlı desen var. onun da kralı burada desem abartmış olmam.


teknoloji desen var. hem kendileri teknolojide iyiler hem de teknolojiye entegre olma konusunda iyiler.

dün aile doktorumla e-nabız tarzı bir uygulama üzerinden görüntülü konuştum. 2 hafta önce randevu almıştım. vitaminleri yazdırdım. yarın eczaneden alacağım.

romatizma hastalığım yüzünden senelerdir doktor doktor gezmeme ve birçok test yaptırmama rağmen sigorta her şeyi karşıladı.

geçen soya alerjisi yüzünden acillik olup acil deneyimi de yaşadım. doktorların aşırı ilgili olması dışında türkiye’den pek bir farkını göremedim. yüzüm sumo gibi şişmesine rağmen dilim şişmediği için merak edilecek bir şey olmadığını söyleyip ilaç yazıp gönderdiler. haklı da çıktılar. ilaçları alınca şişlik çok şükür inmeye başladı.

bu arada türk doktorlarını kötülemiyorum. çok kaliteli doktorlarımız olduğunu düşünüyorum ama fransa’daki doktorları da gerçekten çok kaliteli buldum.

mesela aile doktoruyla ilk görüşmemizde kadınla 40 dakika konuşmuştuk. her şeyi tane tane düzgünce anlatmıştı. ardından beni sevk ettiği romatolog da bana 40 dakikasını ayırmıştı. mri için gönderdiği doktor da çekimden sonra yanıma gelip vücudumda olup bitenleri bana tek tek gösterip kendi görüşlerini bana sunmuştu. sonuçları yorumlaması için beni sevk eden romatologla konuşmayı beklememe gerek kalmaması beni şaşırtmıştı.

bu arada bunları okuyan doktorlarımızın sistemdeki saçmalıklar yüzünden bize sadece 5 dakika ayırmak zorunda kaldıklarının farkındayım. keşke onlar da ülkenin en zeki insanları olarak insani şartlarda çalışabilselerdi.

neyse... bürokrasi, ekşi sözlük'te almanya başlığına yazılanlardan anladığım kadarıyla oraya göre çok daha hızlı. on yıllık oturuma başvururken her şeyi internetten yaptım. mektup yazma işini de sadece bir kere yaptığımı hatırlıyorum.

deniz desen var. üç tarafı deniz ve okyanusla çevrili.

akdenizlilik desen var. evine gittiğin kişi yedirip içirmeyi seviyor. seninle dışarıda yemeyi de seviyor.

nezaket desen var. yemin ediyorum ömrü hayatımda bu kadar iyi muamele görmemiştim. doktoru kibar, hemşiresi kibar, fırıncısı kibar, postacısı kibar, kargocusu kibar… ammaaaaa… selamsız sabahsız bir yere dalarsanız ayarı yersiniz. kaba biriyseniz kabaca karşılanırsınız.

bir de buradaki nezakette bir amerikan bir ingiliz nezaketindeki sahtelik yok. yani tabii bir memurun sizi bir abiniz bir ablanız gibi sevmesini dünyanın hiçbir yerinde bekleyemezsiniz ama enteresan bir şekilde empati sahibiler. yani, nasıl desem, sohbet ettiğiniz biri bir şeye “aa çok kötüymüş ya. çok yazık.” diyorsa o kişinin o an üzülüp empati yaptığını gerçekten hissedebiliyorsunuz.

içten bir millet olduklarını düşünüyorum ama lobi yapanlar bu yönlerini istedikleri gibi kullanıyorlar.


yabancı olma mevzusu

dört senedir burada yaşıyorum. fransızcayı gelmeden öğrenmeye başlamıştım. burada da insanlarla sadece fransızca konuştum. gittiğim hiçbir yerde ingilizce konuşmalarını beklemedim. konuşmadıklarında ayar olup triplere girmedim ve ayrımcılığın a’sını görmedim.

fransa bu açıdan çok enteresan bir ülke. kolonicilik geçmişinden ötürü müdür bilmiyorum, yabancı olmak burada hiç zor değil. başka kültürlere acayip alışıklar. almanlar gibi toplu taşımada sana bakmıyorlar. youtube’da bile mağribilerin milyonlarca aboneleri var. takıldıkları adamlar da beyaz fransızlar. dizilerde, filmlerde mağribiler (kuzey afrikalı müslüman milletler) her yerde ve her roldeler. almanya kanallarında bizim türkler bu kadar göz önünde mi bilmiyorum.

mimari desen var. inanılmaz güzel şehirleri var. en başında da paris geliyor.

toplu taşıma desen var. trenleri bile genelde dakik oluyor.

doğa desen var. her yer ya orman, ya park ya da ekili arazi. kışın alplere git kayağını yap. yazın güneye in denizine gir. kuzeydeysen hafta sonu ingiltere, belçika, hollanda, almanya yap. güneyde isen ispanya, portekiz. doğuda isen almanya, isviçre takıl.

spor seviyorsan her türlüsünü yap. futbol seviyorsan zaten yaşadın. 3 sene önce paris’te messi, neymar, mbappe izledim. yakın zamanda da lille’de real madrid’i, juventus’u izledim. yazın da lens’te leverkusen’i izlemiştim.

özetle avrupa’ya yerleşmeyi planlıyorsanız ve almanya almanlar yüzünden sizi korkutuyorsa çıkın gelin. ama nasıl gelirsiniz orasını hiç bilmiyorum.

ha, vergi meselesini unutuyordum

detaylarına çok hakim olmamakla birlikte anladığım kadarıyla almanya ayarında vergi toplayıp yine almanya ayarında hizmet veriyor. hatta burada çalışma saatleri daha düşük. mesela ingiltere de almanya ayarında vergi topluyormuş ama amerika ayarında hizmet veriyormuş. o açıdan baktığınızda da fransa daha cazip geliyor.

alman’ın tribini çekip depresyona gireceğime fransa’da hayatımı yaşarım. almanca ile uğraşacağıma ingilizcemin üstüne bir de fransızca eklerim.