Asur'dan Babil'e: Nebukadnezzar'ın Liderliğinde Bir İmparatorluğun Dönüşümü
mö 8. yüzyıl ortalarında asur imparatorluğu gücünün zirvesindedir. son büyük asur kralı olan asurbanipal (mö 669 - 631) ile babil kralı yaptığı kardeşi şamaş-şumu-ukin (mö 669-648) arasında gerçekleşen savaş ise asur imparatorluk tarihinin son önemli olayıdır. 4 yıl süren mücadelenin akabinde (mö 652 - 648) asurbanipal'in ordusu, şamaş-şumu-ukin'in liderliğindeki babil, elam, arami, keldani ve arap ittifakını yenmeyi başarmış fakat asurbanipal'in elde ettiği üstünlük yalnızca bir pyrrhus zaferi 'nden ibaret olmuş ve yaşanan ihtilaf asur imparatorluğu'na başkaldırmayan eyaletlerin de kaynaklarını tüketerek; babil ile civarının hem belli başlı şehirlerinin, hem de kırsal bölgelerinin yağmalanıp yerle bir olmasına sebebiyet vermiştir. nitekim bu sürecin ardından imparatorluk o kadar zayıf düşmüştür ki; birkaç on yıl sonra yeni düşmanlarının meydan okumalarına ancak savunma yoluyla karşılık verebilmiştir. asurluların gösterdiği direniş, imparatorluğun çöküşünü 609 yılına dek ertelemiş olsa da nihayetinde nabopolassar'in liderliğindeki babilliler, müttefikleri medler ile birlikte urfa'nın harran bölgesinde gerçekleşen son muharebede asurluları yenilgiye uğratmış ve o dönemde asur'un merkezi konumundaki nemrut'u ele geçirerek imparatorluğa son vermişlerdir. (yakın tarihte nemrut şehrinde yürütülen arkeolojik kazılarda kuyularda boğulmuş insanların kalıntıları gün yüzüne çıkarılmıştır.)
son yıllarda yürütülen çalışmalar, yazımızın konusu olan nebukadnezzar'ın babası nabopolassar'ın kökeninin ortaya çıkarılmasına olanak tanımıştır. nabopolassar, yeni babil imparatorluğu döneminden kalma kral yazıtlarında kendinden "hiç kimsenin oğlu" şeklinde söz etmektedir ve bu, mezopotamyalı bir kral için oldukça sıra dışı bir beyandır. ninova'da bulunan asur kraliyet yazışmaları ise nabopolassar'ın uzun süre boyunca uruk şehrinde asur valiliği yapmış kudurru adlı üst düzey bir babillinin oğlu olduğunu göstermiştir. aile muhtemelen keldani kökenli olup dakkuru kabilesine mensuptur. keza bu bilgiler de bizlere, nabopolassar ile asurlular arasındaki mücadelenin mö 8. yüzyıldan itibaren babil tahtı için rekabet eden keldani kabileleriyle asurlu istilacılar arasındaki ihtilafların bir devamı niteliğinde olduğunu göstermektedir. velhasıl nabopolassar'ın kendisini "hiç kimsenin oğlu" olarak tanımlanmasının sebebi, babasının asurluları destekleyen bir babilli olmasıdır. yeni babil hanedanının ilk kralının asurlu istilacıların işbirlikçisinin oğlu olduğunu gizlemesi de meşruiyeti açısından tabii olarak kaçınılmazdır.
asur geleneklerinin aksine babil monarşi kavramına göre bir krallığın meşruluğu; savaşlar ile fetihlerden çok, kralın iyi bir çoban ve ülkesinin tanrılarının kültünün dindar bir savunucusu olmasına dayanmaktadır. ancak bu durum yeni hanedanın asurlu seleflerine nazaran komşu ülkelere karşı daha az saldırgan olduğu anlamına da gelmemektedir. babil emperyalizmi asur yayılmacılığını meşru kılanlara benzer dini mefhumları temel almadığından, babil imparatorluğunun oldukça fırsatçı bir oluşum olduğu pekala söylenebilir: suriye ve doğu akdeniz'in yeni efendileri olan babil kralları, asurluların fiili varisleridir. mö 7. yüzyılın sonlarına doğru batı tarafındaki başlıca düşmanları ise mısırlılardır. mısır ordusunu mö 605'te karkamış'ta gerçekleşen muharebede nihai olarak yenilgiye uğratan babil ordusunun başındaki kişiyse, nabopolassar'ın büyük oğlu nebukadnezzar'dan başkası değildir. ancak prens bu zaferden hemen çıkar sağlayamamıştır; zira babasının ölüm haberinin kendisine ulaşması sonrasında ivedi bir biçimde babil'e dönmek durumunda kalmış ve taç giyme törenini sorunsuz bir şekilde ifa etmesinin ardından tekrar savaş bölgesine intikal etmiştir.
nebukadnezzar'ın iktidarının ilk yılları, selefinin politikalarının devamı niteliğindedir. çiçeği burnunda kral, her bahar ordusunun başında doğu akdeniz'e doğru inerek yeni fethedilmiş bölgelerden vergi toplamış ve karşı koymaya çalışanlara da teker teker boyun eğdirmiştir. mö 604'te ise akdeniz kıyısındaki aşkelon şehri ele geçirilmiş ve yehuda kralı yehoyakim (mö 609 - 598) babil kralına biat etmiştir. nebukadnezzar'ın 3 yıl sonraki hedefi ise bölgedeki gerçek anlamda tek rakibi olan mısır olacaktır. mö 601 yılında iki ordu mısır'ın iç kesimlerinde karşı karşıya gelir fakat muharebe sonuçsuz kalır. yine de bu çarpışmanın ardından mısırlılar bir daha suriye , doğu akdeniz ve filistin'in kontrolü konusunda babilliler ile rekabet edemeyeceklerdir. mö 599'da isyan halindeki arapları ezen nebukadnezzar, daha sonra birliklerini toplayarak kudüs'ü kuşatmaya koyulur. yehoyakim'in halefi olan kral yehoyakin, fazla bir direnç gösteremez ve şehri nebukadnezzar'a teslim etmesinin akabinde babil'e sürülür.
yehoyakin'in nebukadnezzar tarafından tahta oturtulan halefi tsedekiya (mö 597 - 586) birkaç yıl boyunca babil ile ittifaka uymuş ve uyumlu bir vasal profili çizmiştir. ancak mö 590 civarında peygamber yeremya'nın tavsiyelerine rağmen (yeremya'nın kitabı, bu olayların başlıca kaynağını teşkil eder) sarayındaki mısır yanlısı hizbin baskısına boyun eğen tsedekiya, ölümcül bir hata yaparak babil kralına başkaldırmaya karar vermiştir. bunun üzerine ertesi yıl nebukadnezzar ordusuyla birlikte kudüs önlerine gelmiş ve mö 587'de şehri ele geçirerek yağmalamıştır. ileriki yıllarda isyan girişiminde bulunmaya yeltenebilecek hakimiyeti altındaki diğer kavimlere emsal teşkil etmesi açısından daha radikal yaptırımlarda bulunmaya karar veren babilli, yahudilerin kutsal kabul ettikleri tapınaklarını (bkz: kudüs tapınağı) yerle bir etmiş ve bununla da yetinmeyerek kent halkını da başkentine sürgüne göndermiştir. (bkz: babil sürgünü)
nebukadnezzar'ın kudüs'e yönelik gerçekleştirdiği cezalandırma seferinden yalnızca mezkur kent değil; filistin bölgesindeki başka pek çok yerleşim de nasibi almış ve yazılı kaynakların yanı sıra yakın zamanlarda yapılmış olan arkeolojik kazılar da babillilerin saldırılarının etkilerini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermiştir. nitekim neredeyse tüm merkezi meskunlarda bu döneme tarihlenen yıkımın izleri görülebilmektedir. yine, muhtemelen bu yıllarda nebukadnezzar başarılı geçen seferinin bir nişanesi olarak (antikitede yaygın bir uygulamadır) lübnan'daki brisa vadisi'nde bir kayanın yüzeyine kendi tasvirini yaptırmış ve eserin yanına etkileyici bir de yazıt ekletmiştir. kralın başarılarının yüceltildiği bu metinde nebukadnezzar'ın doğu akdeniz'e hakim olduğu vurgulanmıştır.
gerçekten de bölgede babillilerin kontrolü altında olmayan şehir sayısı çok azdır; en önemlileri olan ve kıyının açıklarında bulunan bir ada üzerindeki konumu hasebiyle kendini rahatlıkla savunabilen fenikelilerin ticari merkezi sur, flavius iosephus'un alıntıladığı bir yunan tarihçisine göre bir kuşatmaya 13 yıl boyunca direnebilmiştir. mevzubahis hadisenin teyit edildiği hezekiel kitabı'nın bir bölümünde (hezekiel 29 / 18) peygamber hezekiel babilli askerlerin sur kuşatması esnasında çektiklerinden söz etmektedir: "bütün başlar kel olur (miğferin sürtünmesinden dolayı) ve bütün omuzlar yaralanır." (kuşatma surlarının, rampaların vs. inşası için gereken malzemenin taşınmasından dolayı).
bu dönemin siyasi tarihi açısından en güvenilir kaynaklar olarak nitelendirebileceğimiz babil vakayinameleri dizisine mö 594'ten itibaren ara verildiği için nebukadnezzar'ın uzun krallık döneminin son on yılları konusunda ayrıntılı bir yeniden kurgulama yapmak mümkün değildir. suriye ve doğu akdeniz'e askeri seferlerin devam ettiği bilinmek ile beraber, muhtelif araştırmacılar harekatların daha çok imparatorluğun merkezi için haraç toplama amaçlı olduğunu savunmaktadırlar. aynı şekilde, nebukadnezzar'ın bu yıllarda doğrudan mısır'ı hedef alan bir sefer planladığına dair göstergeler de söz konusudur ancak seferin nasıl sonuçlandığına dair elimizde herhangi bir belge bulunmamaktadır. imparatorluğun kuzey ve doğu sınırlarındaki durum konusundaki bilgiler de bir o kadar muğlaktır ki, nebukadnezzar'ın ülkesiyle babasının eski müttefiki olan medlerin toprakları arasındaki sınırın yerini dahi tam olarak belirlemek mümkün değildir. yine de iki devlet arasında eskiden var olan ittifakın artık söz konusu olmadığı açıktır. kesin olarak bildiğimiz ise mezkur dönemde nebukadnezzar'ın güneydoğuya düzenlediği bir sefer ile babil'in geleneksel düşmanı elam ülkesinin kalbine ulaştığı ve muhtemelen başkent susa'yı ele geçirdiğidir.
nebukadnezzar 43 yıllık iktidarının ardından öldüğünde (mö 562) arkasında merkezi babil'in altın çağını yaşadığı engin ve görünürde istikrarlı bir imparatorluk bırakmıştır. ancak ülkenin iç istikranın uzun ömürlü olmadığı kısa sürede anlaşılacaktır. nitekim onun ölümünden yalnızca 23 yıl sonra kyros liderliğindeki persler, yeni babil imparatorluğunu nihayete erdireceklerdir.
konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere umberto eco'dan antik yakındoğu, josef wiesehöfer'den antik pers tarihi ve zenaide alexeievna ragozin'den asurlar: imparatorluğun yükselişinden ninova’nın düşüşüne kadar adlı eserleri tavsiye ediyorum.