Samur Kürkü ve Şişman Kadınlara İlgisiyle Bilinen Osmanlı Padişahı: Deli İbrahim
osmanlı devleti'nin 18.padişahı olan sultan ibrahim, osmanlı hanedanlığının soyunu yok olmaktan kurtaran padişah olarak anılır. fakat bu özelliği isminin yanında deli sıfatının zikredilmesini engelleyemedi.
abisi olan ii.osman 'ın yeniçeriler tarafından öldürülüşüne ve iv.murat'ın, kardeşlerini birer birer katletmesine tanık olan sultan ibrahim hayatı boyunca ölüm korkusu içerisinde yaşadı. iv.murat onun katlinin fermanını vermesinin ardından vefat etti; annesi, osmanlı soyunun devamının sağlanması adına sultan ibrahim'in katline mani oldu.
ölüm korkusu sultan ibrahim'in içine öylesine işlemişti ki tahta geçmesi için kapıdan çıkması istendiğinde saltanatı reddetmiş, iv.murat'ın ölü bedenini görmeden çıkmamıştır. tarih 9 şubat 1640’ı gösterdiğinde 25 yaşında, genç fakat fiziki açıdan yıpranmış bir padişah olan sultan ibrahim tahta çıkarıldı.
sultan ibrahim hakkında rivayet edilen pek çok tuhaf olaydan birisi de sultan ibrahim'in islam'ın 4 kadınla evliliğe izin verilmesine rağmen 8 kadınla evlenmesidir. eşleri gürültüden rahatsız olmasın diye dükkanları sabahları kapattırır, geceleri açtırırdı .bu konuyla alakalı bir diğer hadise ise sultanın şişman kadınlara ilgili olması ve istanbul'un en şişman kadınını saraya getirtmesidir. padişah, şekerpare ismini verdiği bu cariyeyi çok sevdi ve hediyelere boğdu. daha sonraları ise kim tarafından yapıldığı net olarak bilinmeyerek bu cariye öldürtüldü.
sultan ibrahim hakkında ortaya atılan başka bir iddiada ise şöyle; sultan ibrahim'in gözde cariyelerinden biri bir gün padişaha, cariyelerden birinin dışarıdan biriyle ilişkisi olduğunu söyler. fakat cariyenin kim olduğu bilinmemektedir. sultan ibrahim bütün cariyeleri sorguya çeker fakat hiçbir bilgiye ulaşamaz. duruma çok sinirlenen padişah tam 280 cariyenin tümünün boğdurulması emrini verir. tam 280 cariyenin hepsi taş bağlanmış çuvallara konarak boğazın serin sularına atılır. fakat bu iddia hakkında net bilgiler olmaması gerçekliğine gölge düşürmektedir.
bunların yanı sıra, sultan ibrahim’in sağlık sorunları ortaya çıkmıştı. cinci bir hocanın şifa vermesi üzerine bir müddet sağlığına kavuşsa da sonraları yeniden durumu kötüye gitmeye başlamıştı. ayrıca psikolojik rahatsızlıkları ve sinir nöbetleri sultan ibrahim’in peşini bırakmıyor; mantık çerçevesine sığmayan idamlar ve yargılamalarda bulunuyordu. padişah artık sağı solu belli olmayan, sinir nöbetleri ve psikozlar geçirdiği anlarda kimseyi tanımayarak masum insanları da idam ettiren korkutucu birisi haline gelmişti.
sultan ibrahim’in sonuna getiren olaylardan birisi de samur kürküne olan düşkünlüğüydü. saraya sadece ve sadece israfın hakim olduğunu söyleyen tarihçilere göre samur kürkler moda olmuştu. her yere samur döşeniyordu ve cephelerde yaşananları kimse hatırına getirmek istemiyordu. sultan ibrahim, harem odasını ve hatta sarayın pencerelerini bile samur kürkü ile kaplattı. valilere fermanlar göndererek samur temin edilmesini emreden padişahın bu tutkusu yüzünden samur fiyatları on katına çıktı. samur kürkü vergisi yüzünden bazı tarihçiler bu dönemi samur devri olarak adlandırdı. peki, neden samur kürküne bu kadar düşkün haline gelmişti? sultan ibrahim’in bu merakının arkasında bir cariyenin kendisine anlattığı 'sarayını samurla kaplayan kral' masalının etkisi olduğu düşünülüyor. ölüm korkusu ile yaşayan sultan ibrahim, samur kürkünün kendisini cellatlardan koruyacağına inanmıştı. padişahın son merakı olan samur kürkleri, onun saltanatının da sonu oldu.
aynı zamanda hazinenin büyük bir kısmı hareme harcanıyordu. askerlerin ulufeleri verilemez olmuştu. halk ise depremleri ve yangınları padişahın uğursuzluğuna yoruyordu. esas olarak iplerin kopması ise, girit seferinden yeni dönmüş olan ocak kethüdası kara murat ağa'nın samur vergisi ödemeyi reddetmesiydi. netice itibarıyla devlet erkanının müşterek bir hareketiyle sultan ibrahim tahttan indirilerek yerine küçük yaştaki oğlu iv. mehmet geçirildi. resmiyette böyle görünse de asıl yönetim ibrahim'in annesi emrine geçmişti.
sultan ibrahim, tahttan indirilirken son sözü 'elhamdülillah cemaat başıyım' olmuştu. sarayın içinde taş bir odaya kilitlenerek odanın kapısı kurşunla mühürlendi. sultan ibrahim bu odanın içinde feryat ederken bağırışlarını duyan saray halkı ise eski padişahlarının bu haline çok üzülmekteydi. onu hapsedildiği odadan kurtarmayı planlayanlar vardı. bunun üzerine kösem sultan ve devlet erkanı, hanedanın düzeni için sultan ibrahim'in öldürülmesine karar verdi. şeyhülislam abdürrahim efendi 'iki halife müctemi oldukta biri katledilmek lazımdır' diye fetva verdi. bunun üzerine cellatlar ile odasına gidildi ve 18 ağustos 1648 günü sultan ibrahim boğdurularak öldürüldü. cenazesi amcası i. mustafa'nın yanına defnedildi ve 'deli' olarak nitelendirilen bu iki padişahın yanına başka hiçbir hükümdar defnedilmedi.