EĞİTİM 18 Nisan 2022
14,6b OKUNMA     674 PAYLAŞIM

Anadolu'nun Binlerce Köyüne Işık Tutan Köy Enstitüleri Nedir?

Köy enstitüleri nedir? Ne zaman ve nasıl kurulmuştur? Köy enstitülerinin Türkiye'ye ne gibi faydaları olmuştur? İşte Anadolu'nun binlerce köyüne ışık tutan Köy Enstitüleri'nin kuruluş hikayesi ve sonrasında yaşananlar.

bilindiği gib köy enstitüleri kanunu 17 nisan 1940 tarihinde ve 3803 sayılı yasa ile kabul edilmiştir. ancak enstitülere dair alt yapının oluşması bu tarihin daha öncesine dayanmaktadır.

malumunuz olduğu üzere, atatürk eğitime çok önem veriyordu. bunun en belirgin örneği de istiklal savaşımızda işgalci askerlerin polatlı önlerine geldikleri ve sakarya savaşı’nın hazırlıklarının yapıldığı bir sırada, (15-21 temmuz 1921) maarif kongresinin ankara’da toplamış olmasıdır. atatürk, tüm olumsuz koşullara rağmen bir yandan düşmanlara karşı amansız bir mücadele verirken, diğer taraftan da gelecekte kurulacak olan türkiye cumhuriyeti’nin eğitim alanındaki çalışmalarına katılıyordu. hatta kurtuluş savaşı’nın bittiği zamanlarda bir gazetecinin sorduğu: "ülkeyi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz? sorusuna atatürk; "milli eğitim bakanı olmak ve ülkeyi eğitim açısından en üst noktaya yükseltmek tek büyük arzumdur” diyerek eğitimcilere ve eğitim sorunlarına ne denli önem verdiğinin altını çizmiştir.


cumhuriyetin ilanıyla birlikte toplumsal kişiliği oluşturmak "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller" için bir an önce kurumların oluşturulması ve öğretmenlerin yetiştirilmesi gerekiyordu. zira eğitim demek öğretmen demekti. ülke nüfusunun %80’nin köylerde yaşadığı gerçeği de, eğitim alanında atılacak adımların en önce köylerden başlanmasını zorunlu kılıyordu. çünkü eğitim, şehir/kasaba hayatındaki seçkin bir azınlık için kısmen de olsa ulaşılabilir, ancak yüzyıllarca sadece vergi ve asker deposu olarak görülen anadolu’daki köylere henüz ulaştırılamamıştı.

bu bağlamda elbette ki yoğun çalışmalar yapılmıştır. özellikle de millî eğitim bakanlarından mustafa necati bey'in açtığı öğretmen okulları büyük öneme sahiptir. daha sonraki bakanlardan reşit galip'in köylere yönelik çalışmaları da oldukça dikkate değerdir. fakat tüm bu özverili çabalara rağmen ilköğretim sorunu bütün çıplaklığı ile hala devam ediyordu.

1933-34 istatistiklerine göre, türkiye’de 40 bin civarında köy vardı. bu köylerin sadece 5 bininde okul ve öğretmen mevcuttu. 35 bin köy ise henüz öğretmen/okul yüzü görmediği için buralarda yaşayan insanlar maalesef beylerin-ağalarının ellerinde kalmıştı. yani mecburi öğrenim çağında olup da okula gidemeyen 1 milyonu aşkın köy çocuğu eğitim imkanından yoksundu.


böylesine ürkütücü bir tablonun nedeni elbette ki yeterli sayıda öğretmenin olmamasıydı. bununla birlikte klasik öğretmen okullarından mezun olup köylere giden az sayıdaki öğretmenler de köy şartlarına uyum sağlayamıyordu. 

sorunun çözümü noktasında köylerden başlanması için 1935 yılında milli eğitim bakanlığına saffet arıkan gelmiş, ve atatürk'ün bu anlamdaki düşünceleri doğrultusunda da konuyla ilgili araştırmalara başlamıştır. saffet arıkan daha önce çalışmalarından haberdar olduğu ve eğitim camiasındaki kişiler tarafından da önerilen, gazi eğitim enstitüsü müdür vekili ve resim-iş bölümü kurucularından ismail hakkı tonguç ile görüşme yapar. köyde eğitime bir çözüm bulmak üzere ilköğretim genel müdürlüğüne atanan ismail hakkı tonguç, anadolu'daki köylerin durumunu saptamak ve bu alanda verimli bir sonuç alabilmek için köylere yönelik bir araştırma gezisine çıkar. gezi sonucunda oldukça detaylı bir rapor yazan ismail hakkı tonguç'un raporu ışığında ilk eğitmen kursu 06.07.1936 yılında eskişehir’in mahmudiye köyünde açılır. köylerden gelen 84 eğitmen adayı -daha önce atatürk'ün saffet arıkan'a önerdiği şekilde- onbaşı ve çavuşlar tarafından 8 aylık bir kursa tabi tutulur. kurs bitince memleketlerine dönen eğitmenler kendi köylerindeki çocukları üçüncü sınıfa kadar okutmaya başlar. 

eğitmen kurslarının başarılı olması bu kursların başka illerde de açılmasına neden olur. bu arada eğitmen kurslarının açıldığı yerlerde köy enstitüleri'nin deney evresini oluşturacak olan köy öğretmen okulları da açılır. ismail hakkı tonguç 1937 yılındaki bir mektubunda köylere yönelik öğretmen yetiştiren bu okullardan "köy enstitüsü" olarak bahseder. zaman içinde sürekli gelişim gösteren ve büyüyen enstitülerin sayısı artmaya başlar.


1939'a gelindiğinde birkaç enstitü açılmış ve milli eğitim bakanlığına da saffet arıkan'ın yerine hasan ali yücel gelmiştir. hasan ali yücel her açıdan büyüyen enstitüleri sadece yasal bir çerçeveye oturtmakla kalmaz, aynı zamanda yeni enstitülerin açılması için de büyük çabalar harcar. 1937'den itibaren bir bahar misali ülkenin her yerine yayılmaya başlayan köy enstitüleri şu şekildedir:

1. çifteler/eskişehir (1937)
2. kızılçullu/izmir (1937)
3. kepirtepe/kırklareli (1938)
4. gölköy/kastamonu (1939)
5. arifiye/sakarya (1940)
6. gönen/ısparta (1940)
7. akçadağ /malatya (1940)
8. akpınar-ladik/samsun (1940)
9. aksu/antalya (1940)
10. düziçi/adana (1940)
11. beşikdüzü/trabzon (1940)
12. pazarören/kayseri (1940)
13. cılavuz/kars (1940)
14. savaştepe/balıkesir (1940)
15. hasanoğlan/ankara (1941)
16. ivriz/konya (1941)
17. pamukpınar/sivas (1941)
18. pulur/erzurum (1942)
19. dicle/diyarbakır (1944)
20. ortaklar/aydın (1944)
21. erciş/van (1948)


enstitüler 1947'ye kadar kuruldukları felsefe ile devam ettikleri için kelimenin tam anlamıyla altın dönemlerini yaşamışlardır.

ancak 1946 seçimleri sonrasında hasan ali yücel'in milli eğitim bakanlığından ayrılıp, yerine köy enstitüleriyle ilgili düşmanlığını her daim ifade eden reşat şemsettin sirer gelmiştir. sirer'in milli eğitim bakanlığına gelmesi köy enstitüleri için sonun başlangıcı olmuştur. sirer'den sonra gelen diğer eğitim bakanları da pek farklı davranmamıştır elbette. özellikle de tevfik ileri'nin enstitü karşıtlığı üst düzeydedir.

enstitülerin duraklama döneminde ilk önce az nüfuslu köylerdeki çocukları üçüncü sınıfa kadar okutmakla yükümlü olan eğitmen kursları kapatılır. yine aynı yıl -1947- enstitülerin beyni ve kalbi olan 1942 yılında hasanoğlan'da açılmış yüksek köy enstitüsü'ne kilit vurulur. (yüksek köy enstitüsü, enstitülerin kendi öğretmen ihtiyacını karşılamak adına kurulmuştu).
enstitüler için zor zamanlar başlamıştı artık. zira enstitüleri enstitü yapan ilkeler esnetiliyor, kademeli olarak da kaldırılıyordu. omurgası "iş" olan kurumların ve neredeyse 24 saat hareket halindeki tüm yöneticileri görevlerinden alınıyor, fabrika-robot düzeninin hakim olduğu klasik okullara yerleştiriliyorlardı... klasik okullardaki yöneticiler de enstitülere. ismail hakkı tonguç ise önce farklı bir alanda görevlendirilmiş, ardından da ankara'daki bir ortaokulda resim öğretmenliği yapmaya başlamıştır.

beri yandan enstitülerin kültürel ve ekonomik katkılarının topluma yansıması, enstitülere dair umutları hala diri tutuyordu. belki de bu bozulma, ikinci dünya savaşı sonrası oluşan bir geçiş dönemiydi. zira bilimsel anlamda 1848'den itibaren başlayan öğretmen yetiştirme sürecimizde, köy enstitüleri modeli ile ilk defa büyük başarı sağlanmış, hatta yakaladığımız bu başarı yurt dışında bile oldukça ses getirmişti. 


hem ülke adına böylesine yararlılık gösteren, bir uçtan diğer uca el ele verilerek inşa edilen eğitim faaliyetlerinden nasıl vazgeçilebilirdi ki... yıllar boyunca öğretmene hasret kalan ıssız bozkırlar tam da çiçeklenmeye başlamışken üstelik.  dolayısıyla her yeni gelen eğitim bakanının enstitüleri toparlayacağı ihtimali pek ala makul bir seçenek de olabilirdi. 

ancak ne yazık ki bu umutlar 1950'den sonra bütünüyle kaybolur. çünkü 1947'den sonra yapılan değişiklikler, 1950'deki seçimlerle birlikte korkunç bir karalama kampanyasına dönüşür. ve böylece yıkılış sürecine de girilmiş olur. artık köy enstitüleri ile uzaktan yakından herhangi bir şekilde ilişkisi olanlar suçlu sayılıyordu. 1954'te de tamamen yok edilirler.

işleyişi, demokratik ortamı, pedagojik yöntemleriyle sadece türk eğitim tarihinde değil, dünya eğitim tarihinde de haklı bir onura sahip olan köy enstitüleri; yaşadıkları dönem içinde derslik, yatakhane, mutfak, işlik, ahır, depo, garaj, santral, öğretmenevi vs. gibi çeşitli gereksinmeler için tam 800 bina yapmışlardır. aynı zamanda bataklıklar kurutulmuş, 15 bin dönüm toprak işlenip ekilmiş, meyveli/meyvesiz 750 bin ağaç dikilmiştir. birçok enstitünün çevresinde ormanlar oluşturulmuş, 1500 dönümlük sebzelik, 1200 dönümlük bağ yapılmıştır. ayrıca işliklerde tüm öğrencilerin giyecek ihtiyacının büyük bir kısmı da karşılanarak; yapıcılık, demircilik, tarımcılık, uygun enstitülerde yerine göre balıkçılık, ipek böceği, gül; enstitünün coğrafi konumuna göre küçük/büyük baş hayvancılık, enstitülerin kendi ihtiyacını sağladığı gibi, çevre köylerin bazı gereksinimlerini de karşılamıştır.


bütün enstitüler elektriğe kavuşturulup, kilometrelerce yollar yapılıp, bazı enstitülerin de çok uzak yerlerden su düzeneği kurularak suya erişimi sağlanmıştır. anadolu'nun binlerce köyünü ışıklandıran enstitülerden 17.341 öğretmen, 8.675 eğitmen, ve 1.599 sağlık elemanı mezun olmuştur.

köy enstitüleri, bir avuç yurtsever eğitimcinin ülkelerini "muasır medeniyetler seviyesine" çıkarmak için ellerini taşın altına koymayı birincil görev bilen; çıplak ayaklı, eprimiş giysiler içindeki göz göze değmeyecek kadar utangaç tebessümlü çocukların yüreklerine/yüzlerine kocaman dünyaları yerleştiren kurumlardır.

ismail hakkı tonguç, saffet arıkan, hasan ali yücel ve tüm köy enstitüsü yöneticilerine, öğretmenlerine, öğrencilerine, destekleyenlerine teşekkürü bir borç bilerek emekleri önünde saygıyla eğiliyorum.