SİNEMA 4 Mart 2016
53,4b OKUNMA     1418 PAYLAŞIM

Amerikan Filmi Klişeleri

Amerikan filmlerinin yıllardır değişmeyen, klişeleşmiş replik ve sahneleri.

Sanatsal cevap verme hastalığı

-iyi misin john?

-bir bakalım. az önce patlayan bir arabadan son anda kurtulduk. bacağım kırıldı ve sanırım başımda bir kanama var. ve kahrolası son sigaram o arabanın içindeydi. evet mike gerçekten çok iyiyim.

insan gibi cevap verse ölür piç.

-her şey yolunda mı john?
-her şey yolunda mı? bana her şeyin yolunda olup olmadığını mı soruyorsun? kahretsin mike! karım bir hafta önce, kardeşini içeri tıktığım bir mayfa lideri tarafından öldürüldü ve kızım kaçırıldı. departman pisliğin içine o kadar batmış ki bana yardım etmek istemiyor. mayfayla tek başıma bir savaşa girmek üzereyim. bunun dışında her şey yolunda mike. sorduğun için teşekkürler.

sikeyim sizin sarkastik durum değerlendirmelerinizi. artislikte üzerlerine yok ha.
olm çok gıcık oluyorum lan!

csi tarzı filmlerin vazgeçilmezlerinden biri de görevli polis memuru veya dedektifin bizim hayatımızda duymadığımız en zırt kimya formülleri hakkındaki bilgi birikimini durduk yere ortaya dökmesidir.

- dedektif, olay yerinde bu tişörtü buldum..
- şunu görüyor musun.. potasyum permanganat.. dostum bu şey koca bir boğayı beş saniye içinde öldürmeye yeter.. hmm.. peki neden gömleğine bulaşmış olsun ki ?

- dedektif şuna bir bakmanız lazım..
- boya kazıdıkça çıkıyor. magnezyum stearat.. suyla birleşimi patlayıcı etki yapar.. peki neden boyada stereat kullanmış olabilirler ki ?

- dedektif buna göz atmak isteyeceksiniz..
- şunu gördün mü.. sodyum hipoklorit... bildiğin çamaşır suyu. peki renklilerde neden çamaşır suyu kullanmış olabilirler ki ?

telefon çalar ve arayan kişi kanal ismi vermeden yalnızca "televizyonu aç" der.. adamımız da anında doğru kanalı açar.. lan bi kere de farklı bi kanal aç sonra da telefondaki dallamaya "hangi kanal birader?" diye sor! koskoca amerika'da bir tane mi tv kanalı var??

başrol oyuncusu arabayla seyir halindeyken birisi arayıp acil bir durum olduğunu söylediğinde başrol oyuncusunun bu durum üzerine gitmesi gereken yer hiçbir zaman halihazırda gitmekte olduğu istikamette değildir. direksiyon aniden 700 derece kırılıp trafik orta yerinden sikertilerek karşı şeride geçilir, aksiyon sağlanır.

- direksiyona geç !
+ne ?
- direksiyona geç dedim !
+çıldırmışsın sen !

Ve her defasında o direksiyona geçen kişi arabayı mükemmel kullanır.

Çocuğa kimlikteki tam ismiyle kızmak

yaramazlık yapan, mızmızlanan çocuğa annesinin çocuğun tam ismiyle(kimlikteki ismi) seslenmesinden sonra çocuğun anında dünyanın en uysal çocuğuna dönüşüvermesi.

-edie sana otur yerine dedim. yemeğini bitirmeden oradan kalkamazsın !!!

- hayır anne daha fazla yemek istemiyorum.

- edward christopher jerkinson lütfen yerine otur ve o yemeğini bitir.

- peki anne...

nedendir bilinmez, kimlik isminin amerikalı çocuklarda etkisi çok büyük.

kadının, sabah uyanıp yatakta şöyle bi doğrulurken henüz gece seviştiği adamın yanında yorgan ile göğüslerini kapatması.

e adam hoplattı seni sabaha kadar bişey olmadı da göğüslerini mi kıskanır oldun bi anda?

Sanatsal kavuşma hastalığı

bizde şöyle olur diye kıyaslayarak anlatıciğim klişedir;

şimdi ahmet, mahmut'u kırk yıldır görmemiş (evet kırk). araya başka şehirler, insanlar, hatta ülkeler girmiş ve çocukluk/gençlik arkadaşı olan bu iki kanka görüşememiş. kırk yıl sonra da ahmet geri gelmiş.
buluşma anı. ekşınn!

a: vay! mahmut? hatırladın mı lan beni?
m: vay vay vayyy! nerelerdeydin be koçum? özlettin kendini.

(her şey gayet normal, di mi?)

gelelim holivud'a..

kevin, michale'i kırk yıldır görmemiş. araya başka şehirler, insanlar, hatta ülkeler girmiş ve çocukluk/gençlik arkadaşı olan bu iki kanka görüşememiş. kırk yıl sonra da (evet buraya kadar kopi peyst yaptım) kevin geri gelmiş. yalnız buluşma anına geçmeden önce bir olay uyduracağız kafadan. misal, maykıl evinin garajında (ki bir garaj ki, buralarda ev niyetine kullanılıyor) ahşaptan gemiler yontuyor. veee action!!

k: demek artık yelken yapımında kullandığın kese kağıtlarının yerini göz kamaştıran kumaşlar aldı? (surat ifadesi, ciddiyetten yavaşça sırıtışa dönüşür)
m: kevıınnn!!! (kucaklaşma, kucaklaşma, kucaklaşma...)

bu ne uzun bi giriş cümlesi, bu ne cool bi tavır, bu ne fil hafızası arkadaş?!!

ondan oskar kazanamıyoruz zaten biz.

(bkz: partiden sıkılınca eve gitmeyip balkona çıkan mal)

Sen de mi partiden sıkıldın?

Kaçırılan küçük çocuktan adres tarifi almak

ister amerikan, ister türk filmi olsun çocuğu, karısı, emicesi, kayınçosu kaçırılan kahramanımız, yerini bulabilmesi için ona yardım etmesini ister. kaçırılan şahıs illa ki bir telefon bulmuştur zaten;

- hey küçük con şimdi sakin olmalı ve bana yardımcı olmalısın.
- tavam.
- etrafına bak ne görüyorsun?
- iki büyük dağın arasında, derin bir vadideyiz.
- haydi küçük con, daha dikkatli bak.
- her yerde ağaçlar var.
- evet çok güzel devam et
- vadinin tam ortasında karanlık bir mağara var.
- dayan evlat seni bulacağız.

- yerini tespit edebildin mi miki?
- lanet olsun dostum küçük con göte gelmiş.*

şifreli bilgisayarın başına oturan dallama şifreyi 3. denemesinde tahmin eder. hem de batman'inkini falan. ben 3 yıldır alt kattaki liseli orospu çocuğunun wireless şifresini bulmaya çalışıyorum, sonuç sıfır.

Kaynak: Tumblr

kötü adam silahını kahramanımıza doğrulttuğunda içinden her zaman bir nutuk atası gelir asla silahsız yakaladığı kahramanımızı gördüğü an öldürmez. sonuçta kötü adam nutuğu asla bitiremez ve zamandan faydalanan kahramanımız veya arkadaşları tarafından öldürülür.

aranan kişinin adresi ve telefon numarasının bulunduğu sayfayı telefon rehberinden yırtarak alma götlüğü bu klişeden biridir. adamlar ülke sınırlarında doğru düzgün telefon rehberi bırakmadılar.

korku-gerilim filmlerinde seri ölümlerin sevişen çiftlerle başlaması. bu olayda gençlere "zina yaparsaniz ya kafaniza balta yersiniz ya da köpekbaliklarina yem olursunuz" mesaji vermek isteyen kilisenin parmagi oldugu soylenir.

şu iğrenç replik :

- iyi şanslar.. çünkü buna ihtiyacın olacak.

büyük çapta felaket olduğunda (afet, terör eylemi, deprem, kasırga) bar, bistro veya pub türünde bir yerde bulunan herkes; bar kısmında bulunan televizyon başında toplanır, olayın haberini canlı yayını izler.

O sırada tenis maçı vardır ve kanal değiştirilir.

bütün bar sahnelerinde, "lanet olası" o barmenin arka sahnede devamlı elindeki bez ile bardak silmesi.

Sanatsal ikna kabiliyeti

başrol oyuncusu bir kapıdan içeri girmek ister. fakat kapıdaki görevli ona izin vermez. bunun üzerine eleman, hiç bir zaman tam olarak anlayamadığım bir sürü şey söyler. hemen akabinde görevli bir yenilmişlik, bir çaresizlik, bir sert kayaya toslama, bir hassiktir ifadesi takınır ve girmesine izin verir. örneğin:

-içeri giremezsiniz bayım.
-beni dinle lanet olası herif. kim olduğun ve burda ne iş yaptığın sikimde bile değil. bu şirketin fonları eriyip gittiği zaman, geri zekalı patronunun kimden kredi isteyeceğini sanıyorsun. mr.brook'tan mı? hiç sanmıyorum.* ben oyunu kendi kurallarıma göre oynarım. ve sen şu an yolumda duruyorsun.
-(yüzünde daha deminki tasvir ettiğim ifade) bırakın geçsin.

polis karakolu ortamında her zaman memura çemkiren tutuklanmış bir kaç fahişe kadın bulunur.

mezuniyet töreni günü, koronun performansı sonrası, liseli oğlan esas kıza velilerin önünde ilan-ı aşk eder ve herkes sessiz kalmış olaya bakarken, nereden geldiği belli olmayan tek başına oturan kırk elli yaşlarında biri ayağa kalkar alkış tutar, sağa sola bakıp "haydi siz de katılın" türü beden dili kullanır. bu adamın mutlaka yankees şapkası, top sakalı, keten montu vardır.

alkış da şöyle ilerler;

şak.................. şak.................. şak............. şak.......... şak..... şak... şak.. şak. şak.şak.

çok özendiğimdir. şöyle ki;

evin babası ve kız arasında tarışma yaşanır ve baba aynen şunları söyler:

-şimdi odana çık ve yaptıklarını bir düşün genç bayan.

oysa bizde öyle mi hemen höt höt hemen eşşoğlueşşek

daha önce bir bok yiyip polisle başını derde sokmuş adamımız polisle ilk karsılaşmasında gözgöze gelmemek için tripten tribe girer.buna rağmen polisimiz kalabalıgın içinde adamımızı farkedip yanına yaklaşır;

-hey sen
+ee buyrun memur bey*
-ayakkabının bağı çözülmüş*
+eehihi saolun memur bey*

veya;

-seni bir yerden tanıyormuyum
+sanmıyorum memurbey*
-bence tanıyorum
+...*
-hey sen patricia teyzenin oğlu jack değilmisin?
+ehehe hay allah

aile içi büyük meselelerden biri işkolik babanın bir türlü vakit ayırıp çocuğunun beyzbol maçına, karate turnuvasına vb. gelememesidir. çocuk bunu hayat memat meselesi yapar. her maçta ahan babam gelecek diye bekler ama gelmez, çocuk eve perişan döner, anasına yakınır. anne babaya; az adam ol, ne biçim babasın der. çocuk bir gün babasının maça gelmiş olduğunu görür, maçı kazandırır ve hayatta herşey bambaşka, güp güzel olur.

Gelelim son sahnelere

beklenen bir patlamadan yuruyerek cool bir sekilde uzaklasmak.

arkadas, biri yanimda el cirpsa istemsiz olarak gozumu kirpiyorum, patlama lan bu. tamam biseylerin patliyacagini beklersin ama o da bi yere kadar. patlamanin siddetini nasil tahmin edebiliyosun da patlama olunca hic bozmadan yurumeye devam edebiliyosun?

bu coolluk cabalari 90larin bize mirasi, artik azalarak bitmesi gerekir ama hala arada sirada karsima cikiyor.

deli olmamak mumkun degil

filmin genelde son sahnesinde, genis açı, gece, bir cok ambulans , polis arabası, bir kalabalik bir curcuna, kahramanlarımız ambulansın arka kapısında battaniyeyle ve bi tarafları sargılı olarak otururlar