6 Yıldır Kanada'da Yaşayan Birinden: Kanada Gerçekten Anlatıldığı Kadar Güzel mi?
1. iklim: kanada gerçekten anlatıldığı kadar soğuk mu?
evet soğuk. kanada yüz ölçümü olarak çok büyük bir ülke, bu yüzden iklim hakkında bir genelleme yapmak çok doğru olmasa da genel olarak soğuk diyebiliriz. ama öyle aklınızda 4 mevsimin 4’undede kar yağan, buz tutan bir yer canlanmasın çünkü yazları gayet sıcak. hatta yer yer türkiye’den bile daha sıcak diyebiliriz yaz mevsimi için. sıkıntı kış mevsiminde ve hatta daha çok mevsim geçişlerinde çünkü kışın soğuk olmasını zaten beklediğiniz için psikolojik olarak tahrip olmuyorsunuz. ama havaların ısınmasını veya zaten sıcak olmasını beklediğiniz bahar mevsimlerinde, diğer ülkelere kıyasla bi 5-10 derece daha soğuk olunca bu kış hiç bitmeyecek mi diye bir yargıya varıyorsunuz. zaten alışmayı en zorlaştıran etken de bu.
alışmak demişken, soğuğa alışılıyor mu?
evet alışılıyor. ben alıştım en azından, tanıdığım birçok insan da alıştı. alışamayıp geri dönenler oldu mu? direkt olarak soğuktan dönen görmedim ama bazı dönen insanların nedenlerinden biri de soğuktu.kısacası alışma meselesi biraz bireysel bir konu, burda ne yorum yapsam sizi yanlış yönlendirmiş olacağım. deneyip görmeden karar vermeniz zor ama şu kadarını diyebilirim ki; 2018 yılında soğuk dunyanın sonu değil. size soğuktan koruyacak giysiler, teknolojiler ve araçlar gayet alınabilir fiyatlarda. olayın bu tarafını da göz önüne almak lazım soğuğu düşünürken, yalnız değilsiniz, koskoca sektörler size soğuktan korumak için çalışıyor. son olarak, kişisel deneyimimi sorarsanız, dediğim gibi ben alıştım. sık sık nezle grip olan, soğuktan pek de hazzetmeyen bir insan olduğumu da belirteyim.
peki diyelim alışamıyorum soğuğa, sıcak bir yer yok mu kanada’da?
var, hatta koskoca bir eyalet var. british columbia eyaleti, özellikle vancouver ve çevresi olmak üzere gayet istanbul gibi. belki biraz daha yağmurlusu. çok fazla eksi derece görmez, kar yağışı çok az alır. eğer soğuğu sevmiyorsanız bu gibi bölgeler ve şehirler de var kanada’da. diğer bir örneği de halifax olabilir bu şehirlerini, her ne kadar vancouver’dan daha soğuk olsa da iç bölgelere göre daha iyidir. reddit’te bu gibi bölgelerde yaşayan insanların deneyimlerine başvurmanızı öneririm.
diğer bir popüler konu ise birçok insanın kanada’ya gelme nedeni olan eğitim.
2. eğitim: ee nasıl bu üniversite muhabbeti kanada’da?
öncelikle, kanada’da iki tip yüksek öğretim kurumu var: üniversite ve college. üniversite bildiğiniz üniversite. college’lar ise teorik ve pratik eğitimi bir arada veren, daha esnek eğitim süreleri sunan (1 yıldan- 4 yıllık klasik lisans derecesine) kurumlar.
peki bu üniversiteler ve college’lar bahsedildiği kadar iyi mi?
bu kurumlar gerçekten iyi, gönül rahatlığıyla gidebilirisiniz. eğer listelere inananlardansanız, ben şahsen inanmıyorum metodolojilerine, o listelerde de hep yüksek sıralarda yer alıyorlar. ama bahsedildiği kadar iyi mi konusu biraz karışık. en azından şunu söyliyeyim: yurt dışındaki hiçbir üniversite türkiye’de ilahlaştırıldığı kadar iyi değil. tabi ki gelişmiş ülkelerdeki üniversiteler, kanada’dakiler de dahil olmak üzere, türkiye’deki emsallerinden genelde kat kat ötede, en azından gerçek anlamda bilim yapılan yerler. ama bu, bu üniversiteler sorunsuz anlamına gelmiyor. burdaki okullarda da çeşitli sorunlar ve kötü hocalar var. o yüzden beklentinizi oluştururken bu gerçekleri de düşünün ki hayal kırıklığına uğramayın. ama iyi bir eğitim alacağınıza, en azından türkiye’den iyi, emin olabilirsiniz.
fiyatlar nasıl?
sana bana pahalı. yurt dışından geliyorsanız, yani international student'sanız, okulların fiyatı yaklaşık 2-2.5 katına çıkıyor. büyük şehirlerdeki üniversiteler senelik 20 bin kanada dolarından başlayıp bölümüne ve okulun prestijine göre 35 bine kadar çıkabiliyor. tabii eğer daha küçük şehirlere gitmek isterseniz 10 bine de üniversite var. ya da collegeları seçebilirsiniz eğer bütçeniz kısıtlıysa.
bu college’lar, meslek yüksek okulu gibi mi?
hem evet hem hayır, hatta daha çok hayır. öncelikle şunu söyleyeyim; college’lar eğitim kaliteleri düşük olduğu için daha ucuz değil. iyi college’ların, ki bunlar 4 senelik lisans programları da sunan politeknik okullardır, eğitim kalitesi birçok üniversiteyle aynı. top diyeceğimiz üniversiteler iyidir sadece bunlardan. college’ların olayı süre ve nitelik olarak esnek programlar sunup, gelir düzeyi daha düşük kesimi hedeflemesi. bu da doğal olarak bir dezavantaj getiriyor: öğrenci alımlarında daha az seçicilik ve üniversiteye kıyasla daha kötü bir öğrenci popülasyonu. diğer bir dezavantaj ise top hocaların genelde üniversitelerde olması. tabi college’daki hocalar da kötü değil ama akademik dünyadaki ünlü isimleri arıyorsanız onlar genelde üniversitelerde. bu iki dezavantaj dışında, bence, üniversiteye kıyasla başka bir eksisi yok collegeların. college mezunu olup üniversite mezunu insanlarla çok benzer, hatta aynı kariyerleri elde edebilirisiniz. tabi iş vereninizin diplomaya verdiği öneme göre değişiyor bunlar, ki kanada’da bu ayrım çok azdır hatta yer yer pratik eğitim almış college mezunları lehinedir, ama bunlar kendinizi geliştirmeyle aşılacak şeyler 2018 yılında. college mezunu olup olamayacağınız ender şeyler vardır: akademisyenlik, avukatlık, tıp doktorluğu gibi. bunun dışında bütçesi kısıtlı ve akademi dışı bir kariyer tercih eden insanlar için güzel bir seçenek college. ayrıca isterseniz college’dan üniversiteye transfer olabileceğinizi belirtmekte fayda var.
eğitimden bahsettik, peki mezun olunca işler nasıl?
3. iş hayatı ve iş fırsatları: kolay iş bulunuyor mu kanada’da?
bu konuya girmeden önce biraz kanada’daki iş tiplerinden bahsetmekte fayda var. kanada’da türkiye kıyasla çok daha fazla iş tipi var. bu “gig economy” dedikleri nane çerçevesinde: part time, sözleşmeli, freelance, evde çalışma tarzı işler kanada’daki iş piyasanının önemli bir kısmını olusturuyor. bu bakış açınıza göre avantaj da dezavantaj da olabilir. iş bulma konusuna gelirsek, tabi kanada’da işsizlik türkiye’ye kıyasla çok daha düşük. bu büyük bir avantaj. onun dışında ise klasik muhabbet, büyük şehirlerde rekabet çok daha fazla ve küçük şehirlerde rekabet azlığından iş bulmak daha kolay.
peki ben türkiye’deki eğitimim ve iş deneyimimle orda iş bulabilir miyim?
tabi ki bulabilirsiniz. bu konuda katı bir kural yok ama ne tarz bir iş bulursunuz orası biraz alengirli. öncelikle, kanada’daki işverenlerin büyük bir çoğunluğu sizden ya kanada’da eğitim almış olmanızı, bir senelik bir program da olsa, ya da kanada’da iş deneyiminiz olmasını istiyor. bunlar yoksa iş bulamaz mısınız? bulabilirsiniz tabi ki ama muhtemelen piyasanızdan daha düşük bir ücret ve mevki alırsınız ilk başta. atıyorum, finans müdürü olarak çalıştınız türkiye’de 10 yıl boyunca. burda ya eleman ya da müdür yardımcısı gibi bir mevkide başlarsınız ilk olarak. ama şunu da belirtmekte fayda var, kanada’da yükselmek türkiye’ye kıyasla çok daha kolay, özellikle kurumsal şirketlerde. eğer performansınız iyiyse türkiye’deki mevkinize çok kısa bir sürede erişebilirsiniz.
peki kanada’da nasıl iş bulunur? nerelere bakalım?
türkiye’de olduğu gibi burda da en yaygın yöntem internet. monster.ca, indeed.ca, workopolis.com gibi özel iş bulma sitelerine, ya da tüm ilanların bir arada bulunduğu devlet sitesi jobbank.gc.ca adresine bakabilirsiniz. bir de noc mevzusu var tabi, national occupational classification, yasal konular için devletin yaptığı iş sınıflandırması.
diyelim işi bulduk, iş hayatı nasıl? ortam, arkadaşlıklar vb.?
özel sektör ve devletteki masa başı işler genelde türkiye’de olduğu gibi 9-5 şeklinde. tabi, türkiye’den farklı olarak, ekstra mesaiye kaldığınız her saatin parasını alırsınız ek olarak çünkü ücretler saat baz alınarak belirlenir. iş ortamı ise yine bildiğiniz gibi, klasik rekabetçi ve değişik çıkar çatışmalarının döndüğü bir ortam.bu konuda türkiye ile genelleme yaparak kıyaslamak çok doğru olamayabilir çünkü şirketten şirkete değişen konular bunlar. son olarak, kanada’nın bir dezavantajı var iş konularında türkiye’ye kıyasla: iş arkadaşlıkları. burda iş yerinde samimi arkadaş, ya da dost, edinmeniz ciddi şekilde daha zor. hatta genel olarak normal arkadaş edinmeniz de. bu siz yabancısınız, size ırkçılık yaparlar filan diye değil. kanada’lılar genel olarak daha bireysel bize göre. bu konuya daha uzun olarak sosyal hayat kısmında değineceğim zaten. tabii, sonuç olarak bu tamamen kişisel bir deneyim. çok iyi arkadaşlıklar da edinebilirsiniz, sizin deneyiminize bağlı bir konu.
iş hayatı, ortam, arkadaşlıklar filan dedik. peki sosyal hayat nasıl kanada’da?
4. sosyal hayat: sosyal hayat nasıl orda? sıkılır mıyız? insanlar eğlenceli mi?
öncelikle şunu söyleyeyim, burda sosyal hayat tamamen farklı türkiye’ye kıyasla. şimdiye kadar genelde benzerliklerden bahsettik, ama bu konu cidden size ayrı bir yerde olduğunuzu hissettiren en belirgin mesele. ilk olarak, burda insanlar “genelde” çok daha bireysel. bir amerikan kadar olmasa da, ciddi manada bireyseller. mesela beni ilk geldiğimde en şaşırtan konulardan biri insanların, türkiye’deki durumun aksine, hep bir etkinlik çerçevesinde bir araya gelmeleriydi. türkiye’de arkadaş buluşmalarında genelde ana olay muhabbettir, yanındaki çay, bira, maç vs. ikincil plandadır. muhabbet etmek, takılmak, görüşmek için buluşur yanında çay içeriz veya bir şeyler yeriz. burda durum “genelde” tam tersi: maç izlemek, konsere gitmek, ne biliyim bira denemek için buluşursunuz arkadaşlarınızla; yanında sohbet olursa ne aladır, ama hep ikincil plandadır. mesela, konuşulacak spesifik bir konu olmadan arkadaşınıza gel bir kahve içelim dediğinizde şaşırabilir ya da sadece kahve içme süresi kadar kısıtlı bir süreden bahsettiğinizi düşünebilir. bunun avantaj veya dezavantaj olması ise tabi ki tamamen sizin beklentilerinizle alakalı. bireysel vakte önem veren biriyseniz, bir altın madeni bulmuşcasına sevinebilirsiniz kanada’da. etkinlikler konusunda, özellikle büyük şehirler, aşmış durumda zaten.toplumların bireysellik vb. gibi özelliklerini merak ediyorsanız, ‘edward t. hall’un’ low context ve high context kavramlarını araştırmanızı öneririm, burdaki sürem boyunca varlığına inanmaya başladığım kavramlar oldu cidden.
ırkçılık ne durumda orda?
ırkçılık konusunda olur ya da olmaz şeklinde kesin konuşmak hiçbir ülke veya şehir için doğru değil çünkü doğası itibariyle bireysel deneyim odaklı bir konu. ama yine de kanada’da bu konuda içiniz rahat olabilir. kanada’da diğer ülkelere kıyasla ırkçılığın gözle görülür şekilde daha az olmasının iki ana nedeni var. öncelikle, burası bir göçmen ülkesi. bu uzun yıllardır böyle, ve hala da nüfus planlama politikalarının ve artışının en önemli kaynağı göçmenler. e haliyle göçmene alışıklar. bu da doğal olarak göçmene daha ılımlı bakmayı getiriyor burdaki hayatın bir gerçeği olduğu için. burdaki ilginç bir nüans ise bunun orta büyüklükteki şehirlerde de böyle olması. mesela, abd’de göçmen yoğunluğunun yüksek olduğu büyük şehirlerde durum kanada’ya benzerken, orta büyüklükteki şehirlerde ciddi anlamda göçmen karşıtlığı görebiliyorsunuz. ama kanada’da 300-500 bin nüfuslu şehirlerde bile ciddi bir göçmen kitlesi olduğundan, en az bir büyük şehir kadar rahat edebilirsiniz. küçük şehirlerinse biraz gelişmeye ihtiyaçları var hala bu konuda. kişisel bir deneyimim olmasa da, küçük şehirlerden duyduğum hikayeler çok da iç açıcı değil ırkçılık konusunda. tabi ekstrem şeyler söz konusu değil yine de. ırkçılığın görece az olmasının ikinci büyük nedeni ise devletin yasaları ve politikılarıyla bu konuda sıfır tolerans yaklaşımı sürdürmesi. dikkat ederseniz “devlet” dedim, hükümet değil. hükümetlerden bağımsız olarak, örneğin bir önceki konservatif hükümet de dahil olmak üzere, devlet bu konuda realistik bir tavır takınıyor. “bizim ülkemiz göçmen ülkesi, onları korumalıyız” mottosuyla ilerliyor. bunu hayatın en ufak alanlarında bile görebiliyorsunuz. mesela, bir özel şirket ise alım yaparken sorabileceği sorular konusunda ayrımcılık yapmamak adına öyle katı kurallar var ki, insan gerçekten hayret ediyor. ırkçılık konusunu kapatmadan önce daha geçen gün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. somali asıllı bir uberci ile seyahat ederken sohbet etme fırsatım oldu. moralinin biraz bozuk olduğunu görünce hayrola bir sorununuz mu var diye sordum. o da bir hindistan asıllı kanadalı tarafından ırkçılığa uğradığını anlattı. bu arada ablamız başörtülü. nasıl oldu diye sorunca bir hindistan restoranından yemek alırken restoran sahibinin kasadaki elemana kısık bir seste “sahte para verebilir, kredi kartı işte” dediğini duymuş. ve bu restoran sahibi şahıs restorana girdiğinden beri ablamızın başörtüsüne bakıp durmuş. bu hikaye tabi ki genelleme yapılacak bir şey değil, sadece izole bir olay. burda bahsetmek istememin sebebi benim de bugüne kadar yaşadıklarımın bu yönde ve bu olayla paralel olması. her ne kadar bu kadar direkt bir ırkçılık la karşılaşmasam da, yaşadığım ufak 1-2 olay da karşı taraf hep göçmendi. asla göçmenler kötüdür’e getirmiyorum, yanlış anlaşılmasın. her milletin iyisi kötüsü var ama ne bu toprakların asıl sahipleri yerli amerikalılardan ne de onlardan sonra en uzun süredir ikamet eden beyazlardan böyle bir muamele görmemişken, göçmenlerden görmek gerçekten de ilginç. işin özü, genel olarak kanada ırkçılık konusunda gayet iyi olsa da, bu mesele gerçekten şans biraz da. nerde ne olacağı belli olmuyor. ama en azından resmi kurumun, devletin, buna karşı olduğunu bilmek güzel.
ırkçılık az, peki güvenlik konusu nasıl?
bu da yine genellemeye gelmeyen konulardan biri. dünyanın her yerinde başınıza her şey gelebilir. ama illa bir genelleme yapacak olursak, türkiye’ye kıyasla daha güvenli diyebiliriz kanada için. altını çizmek istiyorum, “genel olarak”. yoksa burası da ne pr’ını yaptıkları kadar ne sizin düşündüğünüz kadar güllük gülistanlık değil. buranın da kendine has güvenlik sıkıntıları var. mesela, ilginç bir şekilde, acayip yüksek derecede bir bisiklet hırsızlığı var toronto’da. bu o kadar yükse boyuttaki, dünya’da bu kadar teknolojik olarak ileri ve inovatif bisiklet kilitleri bulamazsınız kanada’dan başka yerde. keza telefon yoluyla yapılan dolandırıcılıklar da öyle, türkiye’yi hiç aratmayacak ve hatta belki de geçecek durumda. aynı şekilde, büyük şehirlerde türkiye’yi aratmayacak derecede kötü sürücüler var trafikte. ama dediğim gibi genel olarak kesinlikle sokaklarında güvende hissetiğiniz bir ülke kanada. özellikle türkiye’de kadınların yaşadıklarını göz önüne alırsak, bu güvenliliği kadınlar çok daha keskin bir şekilde farkedecektir kanada’ya geldiklerinde.
biraz da güzel konulardan bahsedelim.
kanada eğlenceli, güzel vakit geçirebileceğimiz bir yer mi?
aslında bu sorunun en güzel cevabı “sizin eğlence anlayışınıza bağlı” diyip, size de yormadan bitirmek. çünkü eğlence, bildiğiniz üzere, sonuna kadar sübjektif bir konu. ama genel atmosferden bahsetmek gerekirse, az önce söylediğim gibi, inanılmaz derecede etkinlik oluyor. en azından yaşadığım şehir olan toronto ve diğer büyük şehirlerde. konserler, bira tadımları, küçük stand-up komedi kafeleri, çeşitli spor dallarında maçlar, bisiklet turları ve saymakla bitiremeyeceğimiz diğer aktiviteler. bu tarz şeylerden hoşlanıyorsanız kanada’da çok eğlenirsiniz. onun dışında, burda da insanlar alışveriş merkezlerine gidiyor, her ne kadar sayıları türkiye’deki kadar çok olmasa da. özellikle kış ve bahar mevsimlerindeki en yaygın aktivitelerden biri bu hava şartlarından dolayı. doğadan hoşlanan biriyseniz, kanada’nın büyük şehirleri bile bir cennet bu konuda. mesela, yaşadığım şehir olan toronto’da her yer parklarla dolu. ülkenin batısı ve atlantik kıyıları daha bile iyi, özellikle alberta’da “world class” doğal mekanlar var.
*meraklsina not: bundan neden o güzel "kanada'da yaşıyorum!!" youtube kanalları bahsetmez hiç anlamiyorum mesela ama turkiye'den ciddi bir farki var kanada'nın. beni buraya geldiğimde, hatta hala, en çok şaşırtan şeylerden biri marketlerin, avm'lerin ve genel olarak mağazaların sayısının ciddi şekilde az olmasıydı. örneğin, koskoca 6 milyonluk toronto’da 3 tane büyük avm var, keza çevre şehirlerinde de 2 tane. hadi avm eksik olsun, ama marketler için de aynısı geçerli. 1 milyona yakın insanın yaşadığı en büyük mahallede sadece 2 tane süpermarket var. bu cidden can sıkıcı olabiliyor, özellikle kış aylarında.
5. fiyatlar ve yaşam masrafları: genel olarak fiyatlar nasıl orada?
evet, bu belki de en genelleme yapılmayacak konulardan biri ama ortalamalardan bahsedebiliriz yine de. bu konuya girmeden önce, yapacağım birçok yorumun toronto bazında olduğunu belirtmemde fayda var. kazandığınız paraya kıyasla fiyatların genel olarak ne çok pahalı ne de çok ucuz olduğunu söyleyebiliriz. asgari ücretin aylık ortalama 2,400 kanada dolarına -ontario eyaleti için- tekabül ettiğini düşünürsek kira dışındaki masraflar pek de canınızı sıkmayacaktır. faturalar, yol, yeme içme, market giderleri, eğlence ve giyim gibi masraf kalemleri için görece ucuz diyebiliriz. ama kira ve ev fiyatları olayı büyük şehirlerde, özellikle toronto’da, cidden büyük sıkıntı. ailenizden yüklü bir miktar para kalmamışsa şehir içinden ev almak 25-35 yıllık mortgage’lara girmedikçe bir hayal, hatta 40 yıl’a girenler bile var subprime loan’larla. kiralar deseniz aynı, şehir içinde merkez olmayan yerler bile inanılmaz pahalı durumda. ev konusu cidden can sıkıyor anlıyacağınız. tabi, bunun da çeşitli çözümleri var. en yaygın iki yöntem oda kiralamak ya da suburb denilen şehir dışındaki mahalleler veya küçük çevre şehirlerden ev tutmak. bu da araba sahibi olmak zorunda kalmak anlamına geliyor tabi. gerçi şehir içinde yaşaşanız gerek toplu taşımanın kötü olmasından gerek de hava şartlarından arabaya ihtiyacınız öyle ya da böyle olacak, orası da ayrı mesele.
evlerden bahsettin, hazır araba da demişken, araba fiyatları nasıl orada?
türkiye’ye kıyasla çok çok ucuz arabalar. abd’ye kıyasla çok çok az daha pahalı diyebiliriz. benzin de keza aynı şekilde. araba konusundaki tek sıkıntı kaskonun (insurance) çok pahalı olması. yeni sürücüyseniz, yaşadığınız bölgeden bölgeye değişmek üzere, aylık bir 300-350 doları gözden çıkarmanız gerekiyor ilk senelerinizde kasko için. araba ve özellikle ev meselesi ilk senelerinizde size biraz zorlayabilir ama zamanla yoluna konulan şeyler bunlar. bu iki meseleyi hallettiğinizde ortalama bir maaşla gayet rahat geçinebilirsiniz.
sağlık konusu nasıl işliyor? hastaneler pahalı mı?
sağlık konusunda türkiye'den farklı olarak bahsedilmesi gereken, belki de sizi baya baya şaşırtacak 2 gerçek var. bir, burda özel hastane yok. özel “walk-in” denilen küçük klinikler var ama türkiye’deki özel hastane kavramının direk bir karşılığından bahsedemeyiz. tabi özel hastanelerde, tek kişilik özel oda gibi “premium” diye nitelendirilen şeyleri para verip satın alabiliyorsunuz. devlet hastanesinde para vermek demişken, konuya hakim olanlar şu soruyu soracaktır: “e hani kanadalıların amerikalı arkadaşlarına hava attıkları ‘free health care’ denilen devlet sağlık sigortası?”. evet, devlet vatandaş ve kalıcı oturum sahiplerine bu sigortayı sağlıyor ama bu sigortayla hastanede yapabileceğiniz işler sınırlı. mesela, dış asla kapsanmıyor. eğer 25 yasin üstündeyseniz ilaçlar da keza, cebinizden ödüyorsunuz. tabi, özel sağlık sigortaları haliyle burda da yaygın. sizi şaşırtabilecek ikinci gerçek ise, hastanelerin kalitesinin muhtemelen düşündüğünüz kadar da iyi olmaması. kişisel görüşümü sorup bir kıyaslama yapmamı isterseniz, her ne kadar son senelerde türkiye’de deneyimim olmasa da, ben türkiye’deki hastaneleri seçerim. akıl almayacak derecede uzun acil sıraları, hastane yetersizliği, doktor yetersizliği vb. durumları cidden ciddi sorunlar bu ülkede. kısacası, sağlık konusu belki de kanada’nın en çok gelişime ihtiyaç duyduğu konu olabilir.
ve sonunda yazının sonuna geldik
umarım kanada’da yeni bir hayat kurmayı düşünen veya sadece merak edenlere olabildiğince kapsamlı ve yararlı bilgiler sağlayabilmişimdir. sonuç olarak bu sizin kararınız. her ülkenin eksileri ve artıları var. aşağıdaki linkteki yazıda da dediğim gibi bu artılar ve eksiler standart değişmez gerçekler değil, tamamen sizin beklentilerinize göre değişen şeyler:
birisi için artı olan sizin için eksi olabilir veya tam tersi şekilde. bu sebepten, mümkün olduğu kadar çok perspektif edinin, mümkün olduğu kadar çok deneyim dinleyin. kaynakların kalitesine göre deneyimlere önem verip, kendi kararınız kendiniz verin.
sevgiler.