SEYAHAT 22 Temmuz 2025
11,9b OKUNMA     123 PAYLAŞIM

3.5 Yıl Avrupa'da Yaşadıktan Sonra ABD'ye Taşınan Birinin Kıyaslayıcı İzlenimleri

3.5 yılın ardından Washington'a taşınan bir Sözlük yazarı, Avrupa ve Amerika arasında hemen gözüne çarpan bazı detayları paylaşıyor.
Seattle
Peşin not: Yazı 12.09.2021 tarihlidir.

abd... 3.5 sene avrupa'da yaşadıktan sonra taşındığım ülke (washington eyaleti). yaklaşık 9 aydır burada yaşıyorum. buradaki yaşamı kendimce türkiye ve avrupa'yla kıyaslamak gerekirse:


bürokrasi

göçmenlik için inanılmaz gereksiz ve uzun bir bürokrasisi var. covid'den dolayı da bu süreler uzamış vaziyette. avrupa'yla kıyaslayacak olursak (high skilled worker kategorisinde verilen vizeler için) eşinize çalışma izni gitmeden önce çıkar ve gittiğinizde eşiniz çalışabilir. amerika'da eşime çalışma izninin çıkarılması için 9 ay geçti ve hala bekliyoruz. bir başka örnek de ben şirket üzerinden yeşil kart almak için başvurdum, bir dolu süreç var. ve bir çoğu sadece yeterince kapasiteleri olmadığı için yavaş işlenmekten kaynaklanıyor. bir başka örneği de ilk geldiğim zaman yaşadım. ssn (sosyal sigorta numarası) çıkartması 1.5 ayımı aldı. ssn çıkmadan da bir çok işlemi yapmak zorlaşıyor. avrupaya giderken ssn benzeri numaranız gitmeden belli oluyordu. özellikle mi bu süreçler böyle uzun yoksa düzeltmek mi istemiyorlar emin değilim.


alım gücü

bence en büyük avantajı burada. avrupa'da aldığımın 3 katı kazanıyorum ve masraflarım 3 katı değil. daha fazla söze gerek yok.

sağlık

daha önce anlatılmış ve ben de katılıyorum; sağlığa ulaşımda sıkıntı var ama ulaşabildikten sonra bir hayli güzel. doktorun size ayırdığı süre, kafanızdaki tüm soruları sormanıza olanak sağlıyor. eğer kurumsal bir şirkette çalışıyorsanız zaten sağlık sigortanız kapsamlı oluyor. benim seçtiğim planda 1000$'a kadar sağlık harcamasını cebimden ödüyorum. sonrası için de %10'unu veriyorum. bir sene içinde cebimden maksimum 2000$ çıkıyor, kalanını komple sigorta karşılıyor.

güvenlik

maalesef en sevmediğim yani bu oldu. şehir merkezi sokaklarında yürürken kendimi avrupa'da hissettiğim kadar güvenli hissedemiyorum (özellikle seattle için konuşuyorum). ipsiz sapsız tip, evsiz vs çok fazla. belki covid döneminde olduğu için bu kadar kötü olmuştur. gece şehir merkezinde dışarda yürümek, çok popüler olan yerler dışında bence güvenli değil. türkiye doğup büyüdüğümüz yer olduğu için mi öyle bilmiyorum ama, bana daha güvenli hissettiriyor. belki de ben paranoya yaptım son yılda. en iyisi merkezden uzak güvenli mahallelerde yaşamak.


gezi

doğa gezileri için amerika biçilmez kaftan. birçok milli park var gezecek. bulunduğum eyaletin doğası ayrıca güzel olduğu için hike ve camping yapılacak bir çok yer var. şehir gezisi için ise bence çok seçenek yok. özellikle avrupada şehirler çok daha zengin ve tarihi dokularla dolu olduğu için müthiş bir keyif veriyordu. ama avrupa'da da doğa gezisi imkanı amerikaya göre daha az.

gezilerin ekonomik boyutu ise avrupa'ya göre daha kötü. uçak ve otel masrafları çok daha yukarda. tabi uçak masrafının yukarda olması mantıklı, sonuçta mesafeler daha uzak. ama avrupadaki gibi hafta sonu uçağa atlayayım x şehrini gezip döneyim olayını burada yapamıyoruz. hem mesafeler uzak olduğu için hem de ekonomik olarak ona değmez.

dil

avrupa'da eğer ingiltere veya irlanda'ya gitmiyorsanız, veya göçmenlerin yoğun yaşadığı bir şehre gitmiyorsanız (amsterdam gibi) o ülkenin dilini az buçuk öğrenmeniz gerekiyor (ingilizce bildiğinizi varsayarsak). burada her yerde ingilizce derdimi anlatabilmek çok rahat.

yeme/içme

iyi ve kötü yanları var. avrupa'da restorana gittiğinizde, menüdeki fiyatı ödersiniz ve genelde bahşiş beklenmez. amerika'da hem bahşiş hem de vergi eklemeniz gerekiyor. yani menüde yazan fiyatlara %30 ekleyin. artı yönü ise garsonların ilgisi çok daha iyi.

fakat, eğer eve sipariş vereyim diyorsanız maalesef çok masraflı oluyor. tam rakam hesaplamadım ama menüde yazan fiyatın %50-60 üstüne çıkabiliyor. o yüzden genelde sipariş verip kendim restorandan almayı tercih ediyorum.

işçilik

eve temizlikçi alayım, çocuğa bakıcı olsun vs diyenlerdenseniz burada bir hayli para vermeniz gerekecek. insanlar mümkünse her işi kendisi halletmeye çalışıyor. onun dışında yüksek olan işçilik ücretlerinin parasına değecek bir profesyonellik de bulamayabiliyorsunuz.

ev almak

eğer büyük şehirlerden ev almak istiyorsanız büyük bir rekabetle karşılaşacağınızı bilin. normalde türkiye'de ev bulur ve üzerinden pazarlıkla fiyatları düşürürsünüz. burada tam tersine bir eve birden çok teklif geldiği için yukarı çıkıyor. normalde böyle değil ama bu dönemde satış fiyatının %20 üzerine evin gitmesi çok normal. fakat tek sorun bu da değil, teklif verirken risk almanız da bekleniyor. örnek olarak normalde bankadan kredi çekme şartı koyulur teklif verirken. ama artık insanlar rekabet edebilmek için o tip şartları kaldırıyorlar. yani eğer banka bir sebepten kredi vermezse, teklif verenin kaporası çöpe gidiyor (evin %3-5 fiyatı).

internet/telefon

ayda 50$ verip 350mbps internet alıyorum. bence gayet yeterli ve uygun fiyatlı. upload ise 10-15 civarlarında maalesef. fakat nedense tek bir internet firması var burada. yani kafam atsa firmaya kızsam değiştireceğim başka bir firma yok. merkezde yaşayanların birden çok seçeneği oluyor tabii.

telefon içinse prepaid kullanmayı tercih ediyorum. ayda 40$ verip 15gb internet alıyorum. faturalı hatlar bana gereksiz pahalı geldi, o yüzden o ise girmedim ama 8 kişi aile paketi yapıp uygun fiyata abonelik yapan arkadaşlar gördüm. fakat ülkenin toprak alanının geniş olmasından mıdır nedir, biraz şehir dışına çıktığınızda telefon çekmemeye başlıyor. genelde hike veya kamp yaptığım yerlerde.

bankacılık

avrupa'da da burada da para göndereceksen 2-3 gün bekliyorsun. hele başkasının banka hesabına transfer yapayım diyorsan bir de wire ücreti ödüyorsun. neyse ki paypal yaygın da genelde o şekilde arkadaşa para yollanıyor.