Adolf Hitler'in İktidara Gelişinin Pek Konuşulmayan Arka Planı

Tarihin en acımasız diktatörlerinden Adolf Hitler'in iktidara gelişinin, sermaye sınıfı ile faşizmin aşkına ışık tutacak tuhaf hikayesi.
Adolf Hitler'in İktidara Gelişinin Pek Konuşulmayan Arka Planı

siyasi belirsizliğin tahammül edilemez sınırlara ulaştığı 1932 yıllarının sonlarında nazi partisinin genel başkanı adolf hitler, reklam kampanyaları ve o ana kadar düşünülmemiş propaganda teknikleri ile popülaritesini gittikçe arttırıyordu. bu propaganda hamlelerinden belki en bilineni, en hatırda kalanı führer’in uçakla almanya’yı seyahatiydi. “hitler almanya’nın üzerinde” söylemiyle başlatılan bu kampanya ile genel başkan alman kentlerini tek tek ziyaret ediyor, konuşmalar yapıyor ve bütün bunlar televizyonlarda gösteriliyordu. nasyonal sosyalist işçi partisi ekonomik bunalımın ve siyasi belirsizliğin tepe yaptığı dönemde diğer partilere nazaran bu tip işlerde daha aktif bir rol oynuyordu. adolf hitler’in reklama verdiği önem herkes tarafından bilinir, bütün bu propagandanın, algı oyunlarının onun başının altından çıktığı düşünüldü ve bu ilginç olay çok üzerine varılmadan kapatıldı. daha iki üç yıl önce ciddi bir siyasi parti etiketi kazanmış, geçimini üyelerin küçük bağışlarından sağlayan bu siyasi oluşum alman ekonomisinin en dipte olduğu dönemde parayı nereden bulmuştu? her güne farklı reklam kampanyaları düzenleyen yeni parti almanya’nın köklü oluşumlarından birisi de değildi üstelik. daha beş sene öncesine kadar herkesin alaycı baktığı bu siyasi grup o ekonomik krizin ortasında bazı eller tarafından iktidara taşınıyordu ancak bunu kimse göremedi. daha doğrusu günümüz tarih anlatıcılığında bu tip gerçeklere fazla yer verilmiyor ne hikmetse.


adolf hitler ve partisini finanse eden güç almanya’nın sermaye sahipleriydi. nasyonal sosyalist alman işçi partisi’ne büyük sermayedarlar tarafından para akıtıldı. adolf hitler’in iktidara geliş süreci kişisel bir başarı olarak veya almanların anlık yanılgısı olarak görülür çoğu zaman. tek başına hitabetin yeterli olacağına inanan gruba ek olarak o dönemki alman halkının “genlerinde olan” savaşçı ruhun tetiklendiği yanılgısına düşenler de hayli fazla. oysa bütün bunların arkasında her şeyi organize eden, manipülasyona izin veren, hemen her gün reklam kampanyalarıyla halka olmayan bir şeyi olmuş gibi gösteren bir güç vardı. bu gücün kaynağı partiye aktarılan paralarla yaratıldı. adolf hitler şansölye ilan edildiği son seçim zaferinde bile korkutucu çoğunluğa ulaşamadı. ancak insanlar onun “tüm alman halkını” peşinden sürüklediğine inandı yıllarca.

“kasım 1932’de bir sanayici grubu, hindenburg’a başvurarak hitler’i başbakanlığa getirmesini istedi. bu yakınlaşmalar 4 ocak 1933’te köln’de baron kurt von schreeder’in evinde sonuca ulaştı. von papen, hitler ve sanayiciler arasında aracılık yaptı.” (nazizm ve kültür — lionel richard sf: 106)

20 mart 1933 yılında, almanya’nın önde gelen 24 sermaye sahibi yine bir yerde toplandı. bu isimler bugün bile en büyükler arasında olan şirketlerin yöneticileri/sahipleriydi. allianz, bayer, telefunken, siemens vb. sanayiciler bir masanın etrafında toplandıktan sonra önce göring gelip kısa bir konuşma yaptı. ardından hitler salona geldi, o da projelerini anlattı. sanayiciler o gün adolf hitler’e destek sözü verdiler. o gün bağış adı altında nazi partisine milyonlarca mark akıtıldı. (eric vuillard — gündem sf:20-21-22)


alman sermaye sınıfının hitler sevgisi neye dayanıyordu peki? bu noktada adolf hitler’in onlara verdiği taahhüte bakmak icap eder. hitler, kendisine destek veren sermaye grubuna başından beri aynı vaatlerde bulundu: komünizm tehlikesi kaldırılacak, uzun süre seçim olmayacak, işçi hareketlerinin güç kaynağı sendikalar kaldırılacak, her patron kendi işletmesinde tek güç olacak ve sermaye sahiplerine her daim ucuz iş gücü sağlanacak.

işte bu vaatlerdi adolf hitler’i iktidara taşıyan; ne hitabeti, ne ateşli konuşması ne de ezilen alman halkının kalbine ulaşmasıydı. komünizm korkusu ve ucuz köle emeği kolaylığı onu iktidara taşıyan en önemli sözleri oldu. başlangıçta “sosyalist” bir parti olarak yola çıkan nasyonal sosyalist işçi partisi böylece suyun sağ tarafına demirlemeyi tercih etti ancak bu, bir anda olacak değişim değildi. çünkü parti içinde suyun sol tarafında bulunan, hemen hepsi önemli kademede olan sosyalist kanat vardı. meşhur “uzun bıçaklar gecesi” genel sanının aksine parti içinde palazlanan ve artık kontrol altına alınamadığı düşünülen gruba yönelik bir operasyon değildi. bu operasyon sonucunda parti içindeki sosyalist kanat temizlendi. buna en çok sevinen alman sermaye sanayisi ve ordusuydu. adolf hitler bu son hareketiyle ordunun da gönlünü fethetmeyi başarmıştı işte.


ilerleyen yıllar sanayici grubun ve faşizmin aşk hikayesini anlatır aslında. bazı kan dondurucu gerçekler savunmasız halk için görünürdür sadece. belli bir sınıfa mensup olanlar, yaşanan onca insanlık suçunu, zulmü, köle emeğini, ucuzlayan insan hayatını görmez.

faşizmin ilerlemesi için bir algı yaratılmak zorundadır çünkü bu uzun soluklu bir sistem değildir. faşizme sarılmak ulusların anlık öfkesidir. bu anlık öfke geçtiğinde sistem de çöker. bunun için bir algı oyununa ihtiyaç duyar, faşizmin en sadık arkadaşı kapitalizm işte bu noktada ona yardımcı olmaya gelir. nazilerin yarattığı korku dalgası toplumda öylesine yayılmış, insanları öylesine korkutmuştu ki halk bu gruba karşı olmak yerine onları gözlerinde meşru bir zemine oturtma gayesi güttüler. gece ayine benzeyen toplantıları, gündüz ss yürüyüşleri, silahın, savaşın ve ölümün sürekli olarak kutsanması, almanların “asla yenilmez ordusu” oynanan sirkin halk üzerindeki yapay kabulleriydi. ne dünyanın en güçlü ordusuydu ne de başa çıkılmayacak bir otoriteydi. tüm bunlar yaşanırken önde gelen yöneticiler hitler’e şükranlarını sunuyor, istikrarın almanya’yı ileri taşıyacağını söylüyor, “yarım kalan hikayenin” tamamlanacağından emin olduklarını ifade ediyorlardı.

avusturya’nın ilhakı nazilerin en simgesel olaylarından birisidir. alman birliğinin sağlanması yönünde atılan bu adımın öncesinde avusturya’da hemen her gün birilerinin intihar ettiği haberi geliyordu. binlerce yahudi ölüme mahkum edildi ve sokaklar avusturyalı nazi militanlarının yahudilere yaptığı işkencelerle dolup taştı. bu baskıya dayanamayan binlerce yahudi intihar ederken viyana’da yahudilerin gazı kesilmişti. avusturya şirketinin yahudilere gaz vermeme nedenleri bu gazların genelde intihar etmek için kullanıldıkları ve faturaların ödenmemesiydi. şirketler zarar ediyordu. bütün bunların yaşandığı yerde avusturya’nın %99 oranında nazi almanyası ile birleşmeye evet oyu kullanması doğru bir kıstas olarak alınabilir mi? algı avusturya halkının da nazileri desteklediği yönündeydi ama gerçek tamamen farklıydı. . (eric vuillard — gündem sf:91-92-94-95)


toplama kampları bugün insanlığın en büyük suçları arasında gösterilir ve haklı olarak nazilere ateş püskürülür. bu toplama kampındaki mahkumları bedava denebilecek paralarla kiralayan büyük şirketler nedense çok bilinmez. toplama kamplarına kurulan fabrikaların, köle emeğinin, oradaki tutukluları ölene kadar çalıştırılmasının faturası faşistlere kesilir. bir noktaya kadar doğrudur da. ama bütün bunların önünü açan, bu zulümleri finansal anlamda destekleyen sermaye sınıfına tek bir söz söyleyen olmaz. toplama kamplarını mesken tutan, köle emeğini lafı bile edilemeyecek paralarla satın alıp insanlık suçuna katkıda bulunan sanayi sınıfı nedense suçlu bulunmaz. adolf hitler’in ne kadar cani olduğu anlatılır ama onun yükselişinde batılı devletlerin oynadığı üç maymundan kimse bahsetmez. doğu’ya saldırıp komünizm ile savaşacağını bekledikleri adolf hitler’in ters istikamete taarruzuyla afallamıştı batı, oysa bu savaş başlamadan çok daha önce adolf hitler’i bitirebilirlerdi. faşizm tehlikesine karşı ittifak öneren stalin’i duymazlıktan gelip faşizme kapalı destek vermeselerdi bugün büyük savaşta belki seksen milyon insan ölmeyecekti.

faşizm, burjuvazinin en sadık dostudur ve onun maşasıdır. sanayinin zora girdiği her dönem faşizm yükselişe geçer. neredeyse yüz yıl önce yaşanmış senaryonun aynısı bugün hala yürürlüktedir. sadece oyuncularının farklı olduğu aynı oyun yirmi yıl önce bu topraklarda da yaşandı ama kimse göremedi.

medium