A Real Pain, Neden Esasında Alıştığımız Holokost Filmlerinden Biri Değil?

Başrollerini Jesse Eisenberg ve Kieran Culkin'in paylaştığı A Real Pain (Gerçek Acı), konusuna baktığınız zaman klasik soykırım hikayelerinden biri olarak gözükebilir ama işin aslı öyle değil... Buyrun, sebepleri.
 A Real Pain, Neden Esasında Alıştığımız Holokost Filmlerinden Biri Değil?

spoiler yiyebilirsiniz, bundan sonra ona göre devam ediniz!

filmde, psikolojik sorunları olan (benji; manik, david; okb) iki kuzenin bir yol hikayesi üzerinden yaşamlarına bir ayna tutuluyor ve onları tanımak için yolculukları boyunca kendilerine eşlik ediyoruz.

iki kuzen yahudi bir büyükannenin torunlarıdır ve büyükannelerinin vefatı ile birlikte kökleri olan polonya'ya, büyükanneleri nazi soykırımından kaçmadan önce yaşamış olduğu eve ziyaret gerçekleştirmek için bir yolculuğa çıkarlar.

yolculuğa çıkmak için de bir tur organizasyonu üzerinden çıkarlar. bu tur da soykırım ile ilgili bir turdur. ancak başta da belirttiğim gibi, bu durum filmi bir yahudi soykırımı filmi yapmıyor.

bunu nereden anlıyoruz peki?

filmin finalindeki gerçek acının yüzümüze çarptığı sahneden tabii ki. her ne kadar film bize tur eşliğinde nazi toplama kampı ve yahudilerin uğradığı zulümden bahsetse de, jesse eisenberg gerçek acıyı suratımıza sessiz bir tokat gibi çarpıyor. ve bu acının ne nazilerle ne yahudilerle bir ilgisi var.

buradaki acıyı, david'in her ne kadar onu anladığını söylese ve aklından intihar girişiminde bulunduğu düşüncesini atamadığını söylese de, günün sonunda sıcak yuvasına, ailesinin yanına geri dönerken; benji'nin tıpkı filmin başında olduğu noktaya yani havalimanına geri dönmesinde görüyor ve hissediyoruz. hatırlarsanız filmin en başında david defalarca kez benji'yi arayıp, ona mesaj atarak hem kendisiyle ilgili güncelleme verir hem de benji'nin nerede olduğunu öğrenmeye çalışır. sonunda havalimanında buluştuklarında ise benji'nin saatler öncesinden orada olduğunu öğreniriz. tıpkı filmin sonunda david'in onu yine bırakacağı yer gibi...

bunu tıpkı filmdeki yahudi soykırımı ile ilgili yapılan tura benzetiyorum. tur boyunca herkes acı, üzüntü ve kederle dolar. ancak günün sonunda herkes normal yaşantısına geri dönecektir. tıpkı david'in de döndüğü gibi. ancak yahudi soykırımı ile ilgili yaşanan acılar nasıl ki biz gündelik yaşantımıza devam etsek de bir yerlerde (toplama kampları, fotoğraflar, anıtlar, belgeseller, tablolar, heykeller, zihinlerimiz, kollektif belleğimiz vb.) varlığını koruyorsa, benji'nin de acısı kendi yüreğinde aynı şekilde varlığını koruyor. biz kafamızı kendi yaşantılarımıza çevirdiğimizde aslında o acıların hiçbiri kaybolmuş olmuyor... işte jesse eisenberg'in oldukça naif bir dil ve sinematografi ile bize işaret etmeye çalıştığı şey bu.

not: tüm bunları david'i yargılamadan söylüyorum.

ekleme: şimdi gördüm tesadüfen, benim kritiğime itibar etmek istemeyenler için bırakıyorum > https://www.rottentomatoes.com/m/a_real_pain

filmin ana teması soykırım özelinde geçmişini görmeye giden bir grup insanı temsil etse de açıkçası david ve benji karakterlerinin film içindeki çatışması başka birkaç konuya da değiniyor

öncelikle kuzenlerimiz aslında birbirinden farklı hayatlar yaşayan ama bir araya da gelmek için çabalayan bir ikili.

lublin'de yemek masasında aslında ilk dökülme ve hayata dair yaklaşımlarını görmeye başlıyoruz. david'e göre büyükanneleri her şeye rağmen soykırımdan kurtulup bir hayat kurmuş ve tüm bunların sonucunda dünyaya kendilerinin gelişini de aynı tabana yayıyor. ama benji'nin buna rağmen intihara kalkışmasını şımarıklık olarak buluyor.

herkesin derdi var noktasında kendisinin bu dertlerden kafasını meşgul ederek kaçtığını görüyoruz. bu da bir hayata tutunma şekli elbette ancak bu da onu kendi için sıkıcı ve herkesle de sosyalleşmeyen biri hâline getiriyor hatta benji'yi kıskanıyor. ancak benji de hayatta varoluşunu ancak bu şekilde katlanılabilir hâle getiriyor… çünkü diğer türlü hayatına son vermeye yakın.

filmin sonunda david, benji'ye sarılırken aslında korkusunu da görüyoruz. sonraki görüşmelerinde artık benji'nin olmama ihtimalini hep aklına getiriyor. ve buna müdahale edemeyeceğini ya da yardım edemeyeceğini biliyor. ki benji de bunu ne yazık ki biliyor.

özetle film benim gözümde salt soykırım temalı bir film değil. bu taraftan bakınca da gerçekten “a real pain” bu tarafa diyorum. beni yakalayan bu oldu.

benji ve david olası depresyon ve varoluşun yeryüzünde nasıl idare edilmeye çalıştığını gösteriyor.