1933'te Üç Gencin Yanlışlıkla Malatya Valisini Soyduğu Tuhaf Olay

1933’te Malatya’da üç gencin planladığı soygun, hiç beklenmedik bir hal alır.
1933'te Üç Gencin Yanlışlıkla Malatya Valisini Soyduğu Tuhaf Olay

1933 yılında malatya’nın şotik köyünden, atma aşireti üyesi üç delikanlı bir “işe“ kalkışırlar.

denilen o ki bu gençler istanbul’a gitmek isterlermiş ama paraları yokmuş, bu yüzden de bir plan yaparlar. o yıllarda memur maaşları sivas - vilayetten kasabalara bir jeep ile yollanır, dağıtılırmış. jeep’in geçeceği günü öğrenen gençler hekimhan sivas yolu üzerinde, ballıkaya mevkiinde pusuya yatarlar. gençler yanlarındaki iki tüfekle tüm gün beklerler ama gelen olmaz, ertesi gün sabah erken saatlerde uzaktan tam da tarif edilen gibi, önünde türk bayrağı bulunan bir jeep görünür. tam önlerine geldiğinde aracın lastiklerine ateş ederler, araç yoldan çıkıp durur.

ancak bu jeep bekledikleri araç değildir. bu, malatya’nın tek resmi aracı olan vali ibrahim etem akıncı’nın makam aracıdır! vali’nin eşi ve çocukları da araçtadır. hepsini indirip aracı ararlar ama para yoktur! akıncı, "ben malatya valisiyim" dese de bizimkiler inanmaz. “ sen nasıl valisin, üzerinde para bile yok" derler. içlerinden biri (mehmet rıza) valinin giysilerini çıkartıp kendisi giyer, şapkasını da takar. "vali bey sana mı yakıştı, bana mı yakıştı?" diye sorar. vali "tabii ki sana yakıştı" demek zorunda kalır. (mehmet rıza yıllar sonra ilk defa bir ceket giydim ve şapka taktım oda valinin ceketi ve şapkasıydı diye olayı yakınlarına anlatır.)

valinin ceplerini ararlar, yirmi lira çıkar. vali olmadığın cebindeki paradan belli, benden fakirsin, derler. töre, edep gereği kadınla kızına dönüp bakmazlar bile. aradıkları parayı bulamayınca valiyi ve koruma şoförünü sıkıca bağlarlar. anne ve kızını da çözülecek şekilde bağlarlar ki, çözülüp erkekleri de çözsünler. hepsini olay yerinde bırakan 3 kafadar soyguncu olaydan sonra firar eder.

bir gün sonra türkiye duyar, malatya çalkalanır. cumhuriyetin ilk dönemlerinde böyle bir soygun devlet acısından kabul edilebilir değildir. böyle olunca atma aşiretine vur emri çıkartılarak, atma aşireti çembere alınır. jandarma şotik köyüne yığılır. köylülere sorulur, dağ taş aranır, her çalının dibi yoklanır.

o dönem atma aşiretinin başındaki mısto efendi "üç kişinin hatasını bir aşiret ödeyemez" deyip failleri getirip teslim edeceği sözünü verir. böylece büyük bir kıyımın önüne geçilir. mısto efendi bu üç delikanlıyı ikna edip teslim olmalarına olanak sağlar. tutuklandıkları anda üçlünün bir fotoğrafı çekilir.


teslim olduktan sonra olay yerine tatbikat için götürülmeleri gerekmektedir ama dönemin savcısı bu 3 gencin orada öldürüleceğini düşünerek onları tatbikat yaptırmadan ceza evine gönderir. sorasında ise savcı, kanunu uygulamadığı için sürgün edilir.

vali bizzat gençleri görmek, teşhis etmek ister. valiliğe yakın yere getirirler. vali görür ve evet, bunlardı, der. zaten mehmet rıza'nın üzerinde valinin fötrü ve ceketi vardır. jandarma komutanı kendini tutamaz ve jopla mehmet rıza'nın yüzüne birkaç kez vurur, kan içinde bırakır.

mehmet rıza valiye seslenir: -beyim, istesek dağ başında sizi öldürebilir miydik, istesek mahremine zarar verir miydik? yapmadık, dönüp bakmadık bile. söyle bunlara bizi dövmesinler. hapis cezamız neyse razıyız.

vali, jandarma binbaşısına durmasını söyler. mahkemeye çıkarılırlar. vali, cahilliklerinden yaptıklarını, kötü muamele görmediklerini mahkeme heyetine söyler. hafifletici sebeplerle her biri altı yıl hapis cezası alır. üç arkadaşa yasaların öngördüğü en ağır ceza verilmişse de yaşlarının küçük oluşu hayatta kalmalarını sağlamıştır. her biri beşer yıl yatarak cezalarını tamamlarlar.

bu olay sonrası uzun yıllar atma aşireti köyüne hiçbir resmi ziyaret olmaz. 1992 yılında malatya valisi saffet arıkan bedük kalabalık bir ekiple köyü ziyaret eder. büyük bir coşku ve kutlama ile valiye 59 yıldır gelen ilk ziyaretçi olduğu söylenince vali nedenini sorar ve o zaman bu soygun hikayesini anlatırlar. ekipteki gazeteciler sayesinde olay ilk kez gazetelerde çıkar.

yıllar sonra soyguncuların vali akıncı’nın arşivinde yer alan tek fotoğrafı, valinin bursa’da yaşayan kızı tarafından arguvan’ın çobandere köyü (eski ismiyle şotik) muhtarlığına gönderilmesiyle hikaye sosyal medyada da duyulur.

(hikaye’nin bundan sonraki kısmı farklı kaynaklarda farklı şekillerde anlatılır. kimine göre soygunculardan birinin torunu tesadüfen valinin kızının torunu ile evlenir, kimine göre soyguncuların çekilen tek fotoğrafını saz sanatçısı kazım başıbüyük rastlantı sonucu görür ve köye o yollar vb.)