1 Yıldır Orada Yaşayan Birinin Gözünden: Portekiz'de Hayat Nasıl?

1 yıldır Portekiz'in güneyinde, Algarve'de yaşayan bir Ekşi Sözlük yazarı, orada hayatın nasıl olduğundan bahsetmiş.
1 Yıldır Orada Yaşayan Birinin Gözünden: Portekiz'de Hayat Nasıl?

portekiz, 1 yıldır. huzur içinde yaşadığım ülke. tüm bu yazı güney portekiz, yani algarve baz alınarak yazılmıştır. güney ve kuzey arasında başka bir ülke denebilecek kadar farklar olduğunu bir çok portekizliden duyduğum için, belirtme ihtiyacı hissettim.

hava

çok güzel, tüm yaz 32 derecenin üstüne çıkmadı, tüm kış 12 derecenin altına inmedi. tertemiz, açık bir gökyüzü ve her yerde korunmuş milli parkları var. en büyük şehri faro`dan 15 dakika gidersen güzel bir plaj, 15 dakika daha gidersen, her türlü kuş ve farklı canlı gözlemi yapabileceğin milli parka kavuşursun.


su

su da çok güzel, çeşmeden şişelenmiş sudan daha temiz ve lezzetli bir su içebilirsin. okyanus suyu geç ısınmasına rağmen, mayıstan itibaren denize girebilirsin. ria farmaso denen muhteşem oluşum sebebiyle, dalgalı okyanusta yüzmek istemezsen ya da buranın milli sporu surf ile işin yoksa, göl kıvamında plajlarda suya girebilirsin.

insanlar

ne ispanyol cıvıklığında ne de kuzey soğukluğunda bir denge yakalamış, eğer bir şekilde sosyalleşme olanağı bulduysan sıcak, konuşkan ama yabancı isen sadece gereken konuda konuşan genel olarak kendi işine bakan insanlar. orta yaş ve üzeri kadınları çok çok tatlı, erkekleri daha mendebur ve gergin. hepsinin büyük aile ve arkadaş grupları var. dili bilmiyorsan, içlerine girmek evlerine davet edilmek tabii ki zor. çok çalışkan değiller, işler çok yavaş yapılıyor, grevler çok, öğle yemeğinden sonra neredeyse kimse çalışmıyor, banka ve devlet dairelerinde saat 2den sonra bir iş halletmek çok zor. çok uzun yaşarlar, yaş beklentisi 85 civarında diye biliyorum, yaşlı insanlar her yerdedir, konserde, panayırda, plajda, müzede, lokantada, pastanede. türkiye'deki gibi evlerine kapanıp kalmazlar. çocuklu çiftlerin %50si evli değildir. evli olanların da büyük kısmı çocuk sahibi olduktan sonra evlenmiştir. iyi giden bir ilişkileri varsa genelde iki çocukları vardır.


güvenlik

çok çok güvenli bir ülke. hırsızlık yok, şiddet suçları ve cinsel suçlar yok denecek kadar az. eğer turistik değil yerel bir işletmedeysen herkes çantasını telefonunu bırakır dışarı çıkar ya da tuvalete gider. evlerinin kapılarını açık bırakırlar. kaybolan bir şey sokakta bile olsa bir duvara, demirin üstüne bırakılır, sahibi gelip alana kadar günlerce durur. büyük parklarda çocuklar özgürce oynar, kimse peşlerinde koşmaz, ilkokul dahil çocuklar okula kendileri yürüyerek gidebilir. 

sokakta kedi ya da köpek yoktur. hiç yoktur. eğer varsa ya evden gezmek için çıkmıştır dönecektir, ya da kaçmıştır, hemen biri yakalar ve barınaklara haber verir, ilanlar asılır. herkesin ama herkesin köpeği vardır. genelde 2 ya da 3 köpek ve bazen kedileri de vardır.

yemekler

bizim damak tadımıza uymadı. bacalhau (cod fish) ana gıda maddesidir. bunun her çeşidi yenir, kızartma, haşlama, börek, pane, fırında. kahvaltı da bile içli köftenin bacalhaulu olanı gibi bir şey yerler. chouriço ( kuru sucuk mu desem sosis mi), ikinci gıda maddesi, bu da kızartılır ya da pilavla, pizzayla yenir. tatlılarında tüm kremalar yumurta sarısı ile yapılır, zaten sapsarıdır. pastel de nata dahil hepsi yumurta kokar, ben ne yazık ki yiyemiyorum. yaş pastaları çok güzel görünür, ama ağır krem şantilidir, pandispanyası da iyi değildir. arroz doce (sütlaç) çok güzel, eğer yumurtasız yapıldıysa. ekmekleri harika. hepsi ayrı ayrı güzel, zeytinli ekmek ve mısır ekmeği benim favorim. kahvaltıda herkes yerel pastane-cafede toplanır galão (bol sütlü kahve) içer ve yanında tatlı bir şey ya da, içine peynir konmuş kruvasan yer. öğle yemeğinde ise oldukça büyük bir porsiyon yemek ve yanında 2 kadeh şarap içerler. akşam yemeğini çok geç 8.30-9.30 gibi yerler. şarapları çok çok güzeldir. vinho verde ayrı, vinho do porto ayrı harikadır. herkes yemekle şarap içer. soft drink sadece çocuklar ve turistler içer.


göçmenler

brezilya'dan çok sağlam göç almaktadır. tüm hizmet sektörlerinde brezilyalılar çalışır, garson, temizlik görevlisi, fast food çalışanı, belediye çalışanı, buralarda portekizli göremezsin. eğer sokakta yüksek sesle konuşan biri varsa, o brezilyalıdır, trafikte kavga eden biri varsa brezilyalıdır. portekizlilerden daha sıcak ve cana yakın insanlardır. brezilyalılar dışında çok yoğun ingiliz ve amerikalı göçü almaktadır. remote çalışan ya da emekliliğinde buraya yerleşmiş çok fazla yabancı vardır. algarve'da ingiliz kasabaları oluşmuştur, okulları ve kiliseleri vardır.


trafik

herkes çok yavaş araba kullanır. genel olarak şehirlerarası yolda değilsen 30km ve 50 km hız sınırı her yerde uygulanır. buna rağmen maddi hasarlı trafik kazası o kadar çoktur ki, çarpık olmayan araba görmek neredeyse imkansızdır. çok az trafik ışığı vardır, o trafik ışıkları da sadece büyük caddelerde yaya rahat geçsin diyedir, tüm trafiğin yükü dönel kavşaklardadır. yaşlı erkekler çok kötü araba kullanır, özellikle öğleden sonra herkes şarabını da içmiş olduğu için çok dikkat etmek gerekir. yaya geçitlerinde durulur, durmamak gibi bir hayvanlık söz konusu değildir.


yazılabilecek daha çok şey var ama kalanlar da başka bir yazının konusu olsun.
bir ülkeyi ve kültürünü anlatmak gerçekten çok zor şey. ama algarve, mutlu uyandığım, insanların birbirlerine nazik davrandığı, sakin ve huzurlu bir yer. ve bu benim için yeterli.