30 Yaşından Sonra Yurt Dışına Taşınan Ekşi Sözlük Yazarlarının Deneyimleri
30 yaşından sonra yurt dışına taşınmak, gençlikte yurt dışına taşınmaktır
bir akrabam (kadın) 45+ yaşta abd'ye taşındı, 2016'da dolar bu kadar absürt değilken burdaki güzel konumda evini satıp oradan bahçeli ev aldı, çocuklarını okullara yerleştirdi, "benim için o sayfa kapandı" derken orada aşık da oldu, burada yaş farkına takılan bir kadınken şu an hayatındaki insan kendisinden 10 yaş küçük, orada yeni bir çevre yaptı, az evvel bana iş yerindeki vardiyası sırasında ses kaydı bıraktı, burada yönetici klasmanında bir işi varken orada mavi yaka minvalinde bir iş yapıyor ama mutlu, resmen mutlu. 45+ ve yepyeni hayat. nefes aldığınız her an istediğiniz her yere yerleşirsiniz.
30 yaşıma 1 ay kala yurt dışına taşındım
üniversite mezunuydum. askerliğimi yapmıştım. iş yaşamımda 5 yılı geride bırakmıştım. bir gün bir fırsat doğdu. ingilizcem çok zayıftı ancak kaybedecek birşeyim yok dedim ve yola koyuldum. borusan lojistik çıkışımda iki aylık maaşımı tazminat olarak vermişti. abd’de ucuz bir araba alıp, kalacağım odanın bir aylık ücretini ödediğimde cebime 15 gün beni ayakta tutacak bir para kalmıştı. önce bir avm'de tezgahtarlığa başladım. kolejin esl eğitimini bitirdim. ardından bir it firmasında çalışmaya başladım. sırayla it sertifikaları almaya başladım. it firmasındaki 5. yılın sonunda, it ve lojistik alanlarındaki bilgi ve deneyimimi birlikte kullanacağım şu anki işime kavuştum. önümüzdeki ay şirketteki 3. , abd’deki 10. yılım dolacak. hiçbir şey kolay değildi. vazgeçmeyi hiç düşünmedim. geldiğime hiç pişman olmadım.
velhasıl, bunu yapmayı düşünüyorsanız, cesaret gösterin. kararlı, dürüst ve çalışkan olun. bu size yeter. her kapıyı açar.
ekleme: ekşi sözlük'ten mesaj yoluyla çok soru geldi. anlaşılan “bir gün bir fırsat doğdu” cümlesi kafaların karışmasına sebep olmuş. onu netleştirmek isterim. mayıs 2010’da dv-2011 talihlisi olduğumu öğrendim. green card'ımı cebime koyarak geldim. ne kaçak çalıştım, ne de turist vizesi+öğrenci vizesi+evlilik kombinasyonu yaptım.
38 yaşında abd'ye geldim ve üzerinden 2 buçuk sene geçti
evliyim, çocuğum yok, eşimle aynı şirkette çalışıyoruz. böyle söyleyince insanlar zor bir şey yaptığımı düşünüyor. ama gerçekte zorluklarıyla, kolaylıklarını teraziye koyduğumda, kolaylıkları çok daha ağır basıyor. ilk olarak türkiye'de iken yerleşmiş olan “ne yaparsam yapayım olmayacak” düşüncesi çoktan geçti gitti. artık çok rahat şekilde “neler yapabileceğimi” planlayabiliyorum. hatta bana en acı gelen şey “keşke daha önce gelebilmiş olsaydım” düşüncesinin ara ara aklıma gelmesi.
amerika özelinde, bu eylemi kimlere tavsiye etmem dersek, aile bağları çok kuvvetli, gelenksel kişilere tavsiye etmem. filmlerle, müziklerle, kitaplarla amerikan kültürüne maruz kalmamış, sinemada sadece türk filmleri izleyen kitleye de tavsiye etmem. bunu sınıflandırma yapmak için, aşağı göstermek için demiyorum, bulunduğum yerdeki arkadaşlarımın yaşadığı zorluklara bizzat şahit olduğum için diyorum. sorumululuktan kaçan, tembel ve hayat görüşü kazandığı parayı yemek olan kişilere de tavsiye etmem.
bunların dışında, dil bilmiyorum, orada ne yapacağım, yeni hayat kurmak çok zor vb… bahaneler gerçek anlamda birer bahane. kendinize koyduğunuz engeller. dil öğrenebilirsiniz. yeni hayat kurmak, bozuk olana devam etmekten çok daha kolay ve bence insan psikolojisine iyi gelen bir şey. hepimiz doğamız gereği kendimize hedefler koyarız. türkiye'de 37 yıl yaşadım. en son lisedeyken kurduğum hayallere inancım vardı. büyüyünce dünya kirlenmeye başladı. küçülttüğüm hedeflere bile ulaşmam imkansız hale geldi. burada ise her şey mümkün ve yaşın bir önemi yok. benden daha yaşlı olup, daha geride olan insanlarla karşılaşınca ve onların umutsuz olmadıklarını, boşa mücadele etmediklerini bilmek bile insanı motive ediyor.
yukarıda bahsettiğim domestik kişiler de, bırakın başka ülkeyi mahallenin dışına çıktıklarında bile afallıyorlar, çünkü tüm dünyayı kendi küçük dünyaları zannedip, gittikleri yerdeki insanlardan da aynı şeyi görmeyi umuyorlar. sonra olmuyor tabii ki.
fırsat bulabiliyorsanız deneyimleyin derim ben.
2019 yılında tam 30 yaşında yurt dışına taşındım, iyi ki de yaptım
ilk yıl zorluklarına katlanıp bir noktadan sonra işleri yoluna koyduğumuz bir süreç oldu. 2018 yazını hatırlıyorum da rahip krizi, kötü ekonomi yönetimi derken doların fırladığı o günlerde ofiste sürekli haberleri takip ediyordum, arada kafayı kaldırıp millete baktığımda insanların durduğumuz yerde fakirleşmemizi bu kadar umursamaz davranması çok garip geliyordu. "mal mısınız 1 yıl beklediğiniz zam 1 günde gidiyor biraz olsun bundan rahatsız olsanıza gerizekalılar" diyesim geliyordu. vatandaşı olmasan eğlenceli ülke klişesi var ya, vatandaşıyız tabii ki hala ama vergimizi başka bir devlete veriyoruz artık. dolayısıyla bir tık eğlenceli artık. tr haberlerini artık o cenderede olmadığını bilmenin rahatlığı ile izliyor insan ister istemez. yurt dışına adım atabilmek için konfor alanından çıkmayı göze almak gerekiyor tabi bunun için. konfor alanı insanı çürüten bir şey. her neyse, şu an çok mükemmel bir işte ya da çok harika bir ingilizce ile yaşamıyorum ama hayatımdan gayet memnunum. en azından değiştiremeyeceğim konular ya da etki edemeyeceğim siyasi şahsiyetler aldığı kararlarla hayatımı çabalarımı emeklerimi hiç etmiyorlar. bir şekilde plan yapıp yurt dışına çıkın, yeterince çabalarsanız biraz da şansınız yaver giderse gerisi gelir. yurtdışında da moraliniz bozulacak ya da zaman zaman motivasyonunuzu kaybedeceksiniz, işte o anlarda açıp türkiye haberlerini izleyin, kaybettiğiniz motivasyonla dolduğunuzu göreceksiniz. şaka değil bu arada denenmiş ise yarayan bir yöntemdir:) irlanda'dan selamlar.
35 yaşından sonra emeklilik, sigorta falan ne varsa çöpe attım ve gözümü karartıp ingiltere'ye geldim
2 yıl geçti. türkiye'ye tatil için geliyorum. yaşıtlarım ev kredisi, araba kredisi, ne istediğini bilmeyen ve asla huzur vermeyen bir eş, işyeri veya iş baskısı altında yaşlanmış. ben kendimi 20 yaşında gibi hissediyorum. hayat güzel, hayat ucuz, hayat yaşanılası. herkesin alım gücü çok yüksek. sosyal devlet anlayışı çok güçlü. devlet var ama insan için var.
30'a iki kala karar verdim taşınmaya
bütün birikimimi, liseden beri çalıştığım ve belli bir noktaya getirdiğim kariyerimi, her şeyimi geride bırakarak geldim. tamamen yeniden, tamamen sıfırdan yapmak istedim bunu. o kadar umutsuzdum geleceğimden. çok mu zordu, evet. hala da zor. hayal ettiğim gibi miydi, hayır. özellikle korona zamanı daha da zor oldu her şey. ama geriye dönüp baktığımda burda olmaktan mutsuz değilim. tek başımayım bu ülkede, ailem ve çok kalabalık arkadaş gruplarım yok. benim gibi çok sosyal ve arkadaş canlısı biri için bile arkadaş edinmek zor. her şeye sıfırdan başladım, küçük bir çocuk gibi. bunun ağırlığı çok zor, ama ilerisi için attığım bu adımdan mutsuz değilim.
son olarak başka bir ülkede iş bulmak isteyen üniversite mezunu arkadaşlara naçizane önerim diploma denkliği yaptırmaları. almanya'yı düşünenler için bezirksregierung/bezirksamt bu işi yapan kurum. bu çok önemli. bunu yapmanız iş bulmanız konusunda sizi öne taşıyacaktır. dil konusunu saymıyorum bile. benim gibi en baştan tekrar okumak isteyen kişiler içinse, cesaret. cesaretliyseniz yapıyorsunuz. acı, zorluk çekmekten korkmayanlar başarılı oluyor. keza avrupa'da duygusallığa yer yok.
taşınmayı düşünen arkadaşlar için yurt dışına taşınırken akla gelen ve gelmeyen zorluklardan bazıları
- en önemli sorun gidiş bileti, ve hayır uçak biletinden bahsetmiyorum. iş olur, yüksek lisans olur, eş olur.. gidişiniz sağlam ve resmi bir temele dayansın ki kalıcı olun.
- bir miktar birikmişiniz mutlaka olmalı. sigorta niyetine, neyin ne zaman olacağı hiç belli olmaz.
- eğer avrupa'ya, türkiye'nin kuzeyine/batısına bir yerlere gidiyorsanız alışmanız gereken üç şey: insanlar türkiye kadar sıcakkanlı olmayacak, abd neyse ama özellikle avrupa'da türk olduğunuz için ırkçılık değil ama bazı durumlarda önyargılarla da baş etmek durumunda kalacaksınız ve hava durumu ya sürekli kapalı ya da yağışlı olacak (uzun kalışlarda modu ve psikolojiyi ciddi şekilde etkileyen bir faktör)
- ancak nereye giderseniz gidin şu sözü kendinize motto edinin: when in rome, do as romans do. yani neredeyseniz oraya adapte olun ve onlar gibi davranın. dil öğrenin vb demiyorum, o zaten zamanla olacak bir şey. mesela kuzey avrupa'da insanlar aşırı sessizdir, bağıra bağıra konuşup dikkat çekmeyin. metroda, otobüste boş da olsa birinin yanına isveç gibi ülkelerde pek oturmayın. saçınıza sakalınıza dikkat edin, kuralları iyi öğrenin. bir mekana girince insanları gözlemleyin, yemek bitince tepsini kendin mi götürmelisin, hesabı nerede ödemelisin, yer gösterilmeyi mi beklemelisin, etiketi gözlemleyerek öğrenin. insanlar size bu şekilde saygı duyar.
- ırkçı veya önyargılı insanlarla münakaşaya girmeyin, uğraşmayın. ırkçılığı bir hastalık gibi düşünün. eğer birisi size örneğin sırf zenci olduğunuz için evini kiralamıyorsa bırakın kiralamasın, bunu hastalıklı bir zihniyetle uğraşmaktan sizi kurtaran doğal bir filtre olarak görüp olumlu tarafından bakın.
- ne için gidiyorsanız o daima birinci önceliğiniz olsun. okumaksa okumaya odaklanın. eğer bir yandan da iş bulup çalışırsanız ne ala, ama işim var diye okumayı bırakmayı veya ödev yapmamayı aklınızdan geçirmeyin. böyle yapan bir türk tespit edilip deport edildi.
- yalnızlığa alışın, onu "embrace" edin. yalnız kalacağınız durumlar olacak ve yalnız kalacaksınız, bunu kabullenin ve tek başına iş halletmeye hazırlıklı olun.
- son olarak hesabınızı bilin. zenginseniz öyle yaşayın, bütçe kısıtlıysa ayağınızı yorganına göre uzatın. ek iş kovalayın, yaptığınız işten gocunmayın.