YDS'de Karşınıza Çıkma İhtimali Yüksek Olan Yapı ve İfadeler
bazı önemli phrasal verb'ler
look after: bakmak, ilgilenmek.
look up to: saygı duymak
take to: hoşlanmak, ısınmak.
get away with: yanına kar kalmak.
take off: yükselişe geçmek, elbise vb çıkarmak.
hand down: devretmek, kuşaktan kuşağa aktarmak.
root out: kökünden sökmek, araştırarak bulmak.
bring down: vurup yıkmak, devirmek.
count on/upon: güvenmek.
go in for: merak duymak.
make up for: telafi etmek.
make up with: arayı düzeltmek.
get through: üstesinden gelmek.
bring about: sebep olmak.
put out: söndürmek
put up with: katlanmak.
keep up with: yakalamak, aynı seviyeye getirmek.
keep pace with: ayak uydurmak, uyum içinde olmak.
come up with: (fikir/çözüm) bulmak, üretmek.
make out: anlamak, ortaya çıkarmak.
figure out: anlamak, çözmek.
do away with: yürürlükten kaldırmak.
give in: boyun eğmek, teslim olmak.
carry out: icra etmek, uygulamak.
go off: patlamak, (ısı/ışık) yaymak.
work out: çözmek anlamak.
pull through: iyileşmek, başarmak.
sort out: anlamak, çözmek.
wipe out: silip süpürmek, yok etmek.
come across: karşılaşmak, tesadüf etmek.
let down: hayal kırıklığı yaşatmak.
take after: benzemek, çekmek.
look down on: hor görmek, aşağılamak.
make do with: ... ile idare etmek.
set on: kararlı olmak.
give off: yaymak, salmak.
touch up: yenilemek, düzeltme yapmak.
cut across: kestirmeden gitmek.
take up: yer kaplamak, zaman almak.
put off: ertelemek.
get on with: geçinmek, hayatta kalmak.
catch on: gözde olmak, tutunmak.
play up: abartmak.
bazı önemli verb+prep yapıları
elaborate on: detaylı olarak incelemek.
abstain from = refrain from = kaçınmak.
account for: oluşturmak, sorumlu olmak.
accuse of: suçlamak.
blame for: suçlamak.
be charged with: suçlanmak.
agree on/over: üzerinde uzlaşmak.
be aware of: farkında olmak.
dedicate to = devote to = adamak.
engage in: uğraşmak, meşgul olmak.
be equipped with: ile donatılmak.
be familiar with: tandık olmak, aşina olmak.
be fond of: düşkün olmak.
consist of: içermek, oluşmak.
cope with: başa çıkmak.
deal with: uğraşmak, başa çıkmak.
emerge from = arise form = ortaya çıkmak.
stem from: türemek, ortaya çıkmak.
collide with: çarpışmak.
insist on: ısrar etmke.
persist in: sürmek, devam etmek.
stand for: temsil etmek.
vote against: aleyhine oy vermek.
vote for: lehine oy vermek.
coincide with: ile çakışmak, tesadüf etmek.
attribute to: atfetmek.
stare at: dik dik bakmak.
expel from: kovmak.
spread over: yayılmak.
appeal for: istemek, talep etmek.
appeal to: cezbetmek.
substitute for: yerine geçmek, yerini almak.
suffer from: acı çekmek.
spend on: harcamak.
waste on: boşa harcamak.
work on: bir şey üzerinde çalışmak.
yearn for: çok istemek, can atmak.
mistake for: karıştırmak, sanmak.
long for: özlemek.
interfere in/with: engellemek, müdahale etmek.
subject to: maruz bırakmak.
excuse for: -den ötürü hoş görmek, bağışlamak.
glance at: göz gezdirmek.
peer at: -e dikkatle bakmak.
comply with: uyum sağlamak, boyun eğmek.
absorb in: içine çekmek.
bazı önemli adj+prep yapıları
sick of: bıkmış.
satisfied with: -den memnun.
furnished with: ile döşeli
acquainted with: aşina tanıdık.
attached to: bağlı.
bad at: başarısız.
capable of: yapabilir.
good at: başarılı.
notorious for: adı çıkmış.
busy with: ile meşgul.
convinced of: ikna olmuş.
plagued with = afflicted with = muzdarip.
akin to: benzer = similar to.
deficient in: eksik, yetersiz.
full of: dolu.
faitful to: sadık.
delighted at/with: hoşnut, mutlu.
consistent with: tutarlı.
popular with: herkesçe sevilen.
devoid of = short of = lack of = yoksun.
obsessed with: saplantılı.
desperate for: çaresiz.
prone to = apt to = liable to = eğilimli.
serious about: ciddi.
keen on: çok hevesli.
suspicious of: şüpheli.
available for: elde edilebilir.
rich in: zengin.
eager for/to: istekli.
eligible for/to: seçilebilir, uygun.
envious of: kıskanç.
ashamed of: utanmış.
compatible with: uyumlu.
patient with: sabırlı.
indifferent to: ilgisiz, kayıtsız.
bazı önemli on+noun yapıları
on business: iş veya ticaret maksadıyla.
on a diet: diyette.
on a trip: seyahatte.
on an excursion: gezide.
on duty: görevde.
on an expedition: seferde.
on application: başvuru üzerine.
on average: ortalama.
on fire: alev almış, yanan.
on holiday/vacation: tatilde.
on loan: ödünç olarak.
on occasion: bazen, gerektiğinde.
on order: sipariş üzerine.
on purpose: kasıtlı olarak.
on sale: satışta.
on strike: grevde.
on the whole: her şey düşünüldüğünde.
on time: tam zamanında.
on the agenda: gündemde.
on demand: talep üzerine.
on the face of it: görünüşe göre.
on the increase: artışta.
bazı önemli out of+noun yapıları
out of respect: hürmeten.
out of this world: harika, olağanüstü.
out of date: modası geçmiş.
out of practice: idmansız.
out of debt: borcu olmayan.
out of sorts: keyifsiz.
out of nowhere: aniden.
out of order: bozuk çalışmayan.
out of question: imkansız.
out of reach: erişilmez, ulaşılmaz.
out of character: karakterine aykırı.
bazı önemli in+noun yapıları
in force: geçerli, yürürlükte.
in danger: tehlikede.
in vain: nafile, boşuna.
in a nutshell: özet olarak, kısaca.
in captivity: tutsak, esir.
in pain: acı içinde.
in cash: nakit.
in charge of: sorumlu.
in a moment: çok geçmeden, çabucak.
in touch: iletişim halinde.
in order: düzenli.
in person: şahsen, bizzat.
in progress: yapılmakta olan.
in silence: sessizce.
in turn: sırayla, nöbetleşe.
in a hurry: telaş içinde.
in effect: yürürlükte.
in ink: mürekkepli kalemle yazılıp imzalanmış.
in practice: uygulamada.
in tears: gözyaşları içinde.
in peril: tehlike altında.
bazı önemli noun+prep yapıları
advantage of/over: yarar, fayda.
admiration for: hayranlık, takdir.
advice on: tavsiye.
attack on: saldırı.
attitude to/towards: tavır, tutum.
association with: birliktelik, ilişki.
contrast with/between: zıtlık.
cure for: tedavi.
delay in: gecikme.
demand for: talep.
desire for: arzu, istek.
influence on = effect on = impact on = etki.
expert on/at/in: uzmanlık.
fall in: azalma.
interest in: ilgi, alaka, çıkar.
interest on: faiz.
matter with: sorun.
protection from/against: koruma.
emphasize on = stress on = vurgu.
acclaim for: beğeni, övgü.
measure against = step against = precaution against = önlem.
inquiry into: araştırma, sorgulama.
assault on: saldırı.
quarrel with: bozuşmak.
contact with: ile temas halinde.