Yalnızlığı En İyi Şekilde Anlatabilen Harikulade Filmler

Bu filmleri izleyerek dinmez yalnızlığınıza yoldaş bulabilirsiniz.
Yalnızlığı En İyi Şekilde Anlatabilen Harikulade Filmler


a single man (tek başına bir adam) / 2009

christopher isherwood'un kitabından bir tom ford uyarlaması. hani hep soruluyor ya, yalnızlık bir seçim midir, kader midir diye, "ikisi birdendir" diye cevaplayan bir film. 1960'lar, soğuk savaş yılları, küba krizi zamanı... neredeyse 3. dünya savaşı'nın eşiğine gelinmiş. 2. dünya savaşı'ndan sonra yavaş yavaş değişmekte olan topluma ayak uyduramayan bir entelektüel. her şey ve herkes sığ, gösteriş odaklı, bayağı... cinsel kimliği ayağına bağlanmış bir taş, mutluluk ise iskambil kâğıdından bir kule...

bu film nedeniyle oscar adaylığı da bulunan colin firth'ün ve julianne moore'un oyunculuğu filmi yukarı taşıyor. işin içinde tom ford olunca filmde estetik ve elitistik nüansların öne çıkması kaçınılmaz; yakın plan çekimleri, renkler, kostüm... her karesi çok özel.

a few hours of spring (bir yudum bahar) / 2012

yaşlı ve beyin tümörü teşhisi olan bir kadının iç acıtan seçimi.. o yalnızlık hâli, o vakur kabulleniş, geç ve son kucaklaşma... "bakacak kimsem yok" demişti yaşlı kadın, "kimseye yük olmak istemiyorum..." oysa hapse girip çıkmış, kendisiyle yaşamaya başlamış bir oğlu var. o soğuk ve sevgisiz yüz ifadesi ve tutum yetmezmiş gibi, hiç iletişim kurulamayan oğuldaki duyarsızlık canınızı yakıyor. çocuk olmuş da ne olmuş, ne sevgi ne yakınlık... film, çocuk ömür boyu yüktür diyen bir tokat... oğul rolünde vincent lindon'ın her zaman olduğu gibi iyi iş çıkardığını kabul etmek gerek.

un dimanche à la campagne (kırda bir pazar) / 1984

bir tavernier kardeşler şaheseri yaşlılık yalnızlıktır, arada bir yaşanan kalabalığa rağmen.
meraklısına daha fazlası için:


dersu uzala / 1975

rus gezgin ve yazar viladimir arsenyev'in kitabından uyarlanmış 1975 rus-japon ortak yapımı akira kurosawa başyapıtı. doğa ile özdeşleşmiş, doğanın dilini bilen, onu seven gerçek bir bilge dersu uzala... koskocaman ıssız bir doğada yalnız yaşıyor. yalnız ama şikâyetçi değil, tam tersine. gün gelip yaşlandığında, artık gözleri görmez olduğunda ona uzanan dost elini tutuyor ama artık doğadan başka bir yere uyum sağlaması imkânsız. boğazınız düğümleniyor.

dersu, dönüşünde mutlu olmuş muydu bilmiyoruz, lakin biz izleyiciler mutlu olmamıştık. çünkü yalnızlığın böyle zamanlarda vahşi bir canavara dönüştüğünü biliyorduk.

ateşte kaynayan suyla konuştuğunda askerler ona "seni duyan da her şeyi canlı sanacak" demişlerdi. cevabı, dersu'dan bize kalan en değerli öğreti olabilir; "tüm doğanın bir ruhu vardır, insanın ruhu ise bunun bir parçasıdır." maksim munzuk sanki dersu uzala rolü için doğmuş. öyle sahici, öyle inandırıcı ki, onu seviyorsunuz; öldüğünü anlıyor fakat bir türlü kafanızda öldürmeye kıyamıyorsunuz.

ölmüştü işte, her insan gibi. o güzelim yeşil doğa kim bilir hangi müstesna kuytusunu açmıştı ona. her doğal alan gibi o ıssız doğa parçası da bir gün talan edilecek, neyse ki, dersu o günleri görmeyecekti.

uzak / 2002

nuri bilge ceylan'ın yine ödüllü bir filmi. istanbul'a hayallerini gerçekleştirmek için uzaklardan gelen bir gencin hikâyesini anlatır. uzak, insanın insana uzaklığıdır aslında.
uzaklık ise, yalnızlık...

eternity and a day (sonsuzluk ve bir gün) / 1998

altın palmiyeli bir théo angelopoulos filmi. anılar, iç hesaplaşmalar ve kendini bulmalar.. alexander amansız bir hastalığa yakalandığını öğrendiğinde başlar bu içsel yolculuğa, yalnızlığı duyumsar. tüm serzenişlerine rağmen daha güçlü çıkar bu yolculuktan.

joker / 2019

ne kadar yalnız olabilir bir insan? hayallerle gerçeği birbirine karıştıracak kadar. ürperiyorsunuz. küçücük yaştan itibaren ihmal edilmiş, yaralanmış, akıl sağlığı bozuk, annesinin yakıştırdığı o ironik isimle-happy- toplum tarafından dışlanmış ve hiçbir işte dikiş tutturamamış bir komedyen.

yorgun ve öfkeli. epeydir sahiden fark edilmek istiyor ve sonunda bir kahramana dönüşüyor. ama nasıl bir kahraman? joker dışlanan, itilip kakılan, sömürülen alt sınıfların yükselen sesine kulak kesilerek, plaza patronlarına, çok uluslu devlere ve işbirlikçilerine tabandan bir dalga geldiğini haber verir gibi...

2019 yapımı, senaryosu todd phillips, scott silver'a ait olan todd phillips'in yönettiği film altın aslan almıştı. başrolünde, hayranlıkla izleyeceğiniz, en iyi erkek oyuncu ödüllerini toplayan oyunculuğun nirvanasındaki joaquin phoenix var.

amour / 2012

işte yine göğsünüzün üzerine bir fil oturacak. haneke'nin acı çekelim diye itinayla yaptığı bu film yaşlılık ve yalnızlık üzerine. fakat bu kez kırda bir pazar'da olduğu gibi nahif bir dokunuş değil yalnızlığa; hastalık, çaresizlik ve ölümün kol kola girip halay çektiği, "allahım, bitse de kurtulsam!" diyeceğiniz türden...

entelektüel ve iyi anlaşan yaşlı bir çiftten kadın hastalanıp yatağa düştüğünde yalnızlık bile hafif kalır, kimsesizlikle yüzleşirler.

bu kadın, bilumum zihinsel ve fiziksel fonksiyonlarını yitirdiğinden muhtemelen hiçbir şeyin farkında değildir. sadece acı çekiyormuş gibi sürekli bağırır. tüm yük, sarsak yürüyen yaşlı bir adam, eşin üzerine yıkılır. kötü davranan bakıcılar, en ufak yardımda bahşiş için ele bakan kapıcı.. ve tabii kırk yılda bir uğrayıp "baba ne yapabilirim?" diyen ebleh ve ruhsuz bir kız.

peki, nereye kadar sürer bu? haneke ustalığı trajediyle masalsı bir finali iç içe geçirir. masalsı diyorsak, çok güvenmeyin, göğsünüzün üzerine oturan o filden kolay kolay kurtulamazsınız..
2012 yapımı bu filmle tabii ki haneke, altın palmiye, cesar, oscar, allah ne verdiyse tüm en iyi film ödüllerini silip süpürmüştü. kadın oyuncu emmanuelle riva için de aynı şey söylenebilir. erkek oyuncu rolünde yılların efsane oyuncusu jean louis trintignant'ın olduğunu, onun da cesar ödülünü kucakladığını belirtelim.

yalnızlık çok... insan sayısı kadar... yalnızlığı anlatan daha çok film var ve hep olacak.