Yabancılar Türkçeyi Fonetik Olarak Nasıl Algılıyor?
yabancıların konuştukları (dolayısıyla aşina oldukları) dile göre değişen farklı fonetik algılardır. çeşitli ülkelerden insanlarla uzun süre bir arada yaşandığında bu farklı algılar rahat bir şekilde anlaşılmaktadır.
şöyle ki; avrupa'nın batısındaki dilleri konuşanlar, türkçeyi fonetik olarak genellikle "sert ve kaba" bir dil olarak algılamaktadır. buna karşın doğu avrupa ülkelerinden gelenlerin kullandıkları dil gruplarına göre, türkçe'ye dair pozitif fonetik algılayışları gözlemlenebilir. bu anlamda özellikle slavik dilleri konuşanların türkçe'nin fonetik yapısına garip bir hayranlıkları vardır. fakat örneğin; fransız, ispanyol, portekiz ve italyanlar; türkçe'nin fonetik yapısını "agresif" bir dil gibi algılarken, rus, leh, çek, slovak veya ukraynalılardan ise ekseriyetle kulaklarında hoş bir etki bıraktığı izlenimlerini duymak mümkündür.
bu bir tarafta pozitif, bir diğer tarafta ise negatif etki bırakan değişken fonetik algılarda; türkçe'deki "ç" ve "ş" gibi bazı sert sessiz harflerin yaygınlığın bir etkisi olduğunu sanıyorum. slavik dilleri kullananların bu harflere kulakları daha çok aşina ve yatkınken, diğer bazı batı dilleri konuşanlar içinse tam tersi bir durum söz konusudur.
ıstanbul'a gelen borges ( nobel odullu arjantinli yazar ) burada daha yumuşak bir almanca gibi tınlayan bir dil çalındı kulağıma' demiş bulunmuştur
helen mirren leyla umar' a verdigi roportajda turkce icin kus sesi benzetmesini kullanmistir
amerikalilar turkcenin muzik gibi cok hos bir tinisi oldugunu ve ayni fransizca gibi agdali geldigini belirtti.
erkekler kufurlerimizin (icinde bolca r vurgulu olanlarin) cok etkileyici oldugunu,
bayanlar ise seni seviyorum' un tum diller icinde en melodik soylenise sahip ask ilani oldugunu ekledi.
bir amerikali gruptan uzun sure turkce konusanlari dinlemesi istendi, uzun sureye ragmen % 89 u hic bir kelimeyi yakalayamadigini-
o yuzden dilimizde kelime olmadigindan suphelendiklerini soylemislerdir.
arastirmaya katilan fransiz, alman, ıngiliz, ıtalyan, filipin ve hintli grup turkcenin cok akici, ahenkli ve neredeyse nefessiz kalacak kadar hizli ve araliksiz konusuldugu konusunda hemfikir olmuslardir.
amerikalı, bir de türkçe bilen çinli ev arkadaşım vardı. çinli ile hep türkçe konuşurduk ve doğal olarak çinli, ailesi ve arkadaşlarıyla çince konuşurdu. amerikalının dediğine göre kim ne zaman türkçe veya çince konuşuyormuş anlıyamıyormuş, hep aynı geliyormuş kulağına. inanmak zor geliyor fakat şu anda kaldığım yerin yüzde ellisi çinli ve günde iki veya üç kere uzaktan duyduğum çinceyi türkçe zannedip dönüyorum.
mantık olarak da türkçe asyalı bir dildir. hint-avrupa ve sami dillerinin gırtlak sesleri yok, akıp gidiyor. olabilir yani.
her ulustan insana göre ayrı bir fonetik algısı vardır. amerika'ya geldiğim ilk gün bir amerikalı arkadaşım türkçe bişeyler söylememi istedi, ben de nasıl olsa anlamıyor andaval diye ana avrat bacı girmiştim adama. güzel bir tınısı var, ispanyolcaya benziyor dedi. kanadalısı arapça, fransızı almanca diyor. her ülkeye göre değişiklik gösteren bir durum. tabi bunda kişinin konuşma temposu ve sesi de önemli. mesela burada iki türküz ve birbirimizle türkçe konuşurken insanlar sanki ikiniz aynı dili konuşmuyormuşsunuz gibi diyorlar. onun sesi daha kalın, hızlı konuşuyor ve sürekli ünsüzlere (özellikle r) çok vurgu yapıyor, ben ise daha sakin ve r'lere az vurgu yaparak konuşuyorum. o bile karşıdaki insanın dil algısını çok değiştiriyor. adam vurgulu r'yi duydugu anda rusça, almanca etiketi yapıştırıyor.
almanların ve diğer türklerin yoğun olarak yaşadığı avrupa ülkelerindeki insanların türkçe fonetiği hakkında ''lülülülü, rörörörö'' şeklinde yorum yapmaları, gurbetçilerimizin yoğun şekilde aksanlı konuşmasından kaynaklanmaktadır.
60 yıllarda köyünden göçüp giden emekçilerimizin çocukları ve torunları da hala dedelerinin ve babalarının aksanlarıyla ve almanca etkisiyle almancı türkçesi olarak bilinen ilginç aksanla konuşmaktadırlar.
'' nörüyonguz la siz daaa buralarda gesundhe''
irlandalı, hollandalı, fransız, kanadalı,sırp, malezyalı, isviçreli insanların bulunduğu bir arkadaş gurubunda dillerin kulağa nasıl geldiği konulu bir sohbette ben türkçe konuştuktan sonra hollanda'lı olan eleman konuştuğumun türkçe olduğuna ilk başta inanmadı. çok fazla türk arkadaşı olduğunu ve türkçe'nin çok daha kaba bir dil olduğunu söyledi.
gurbetçi türkçesinden yola çıkarak dil hakkında yargıya varmak yanlıştır bence. düzgün diksiyon ve tonlama ile türkçe konuşulduğunda genelde verilen tepki (bkz: sounds good)
ben çeşitli yerlerde, çeşitli milletlerden duydum, özetle şöyle:
- almanlar, hollandalılar filan ü'ye takmış haldelerdi, söylenmiş bir çok kez, sürekli: ülülülü rülülü nününü filan diye taklit etmeye uğraşırlardı.
- amerikalılar'dan kelime sonundaki r'lerin aslında ş olduğunu öğrendim. yine rusça, lehçe filan bilen samimi arkadaşlarımdan biri, ü'ye takmıştı. abiğğ, diye başlayıp, ünününlerü üsünününü filan der dururdu, güya türkçe konuşuyor.
bir kız arkadaşla, antikacıda, o güzelmiş, bu neymiş, şunun nesi var filan diye bildiğiniz türkçe mağaza muhabbeti yaparken, dükkan sahibi 5 dk filan sonra dayanamayıp sorduydu: bu konuştuğunuz ne almanca, ne de fransızca, hangi dil diye. ben kız konuştukça fransızca gibi, ben konuştukça almanca gibi geldiğine inanırım hala.
ı love turkish diye, biz türkçe konuşurken, kendinden geçen amerikalılar da vardı.
hah unutuyordum, çok etrafta bulunanlar, tabii sürekli "come on yaaaa" derlerdi.
hızlı konuşup, bir şey üzerine karar vermeye çalıştığımızda da, "neden kavga ediyorsunuz" tepkisi hazır zaten.
r baskın konuşulduğunda, ki eğer zaten ortamda ingilizce de konuştuysanız r baskın, kesinlikle rus musunuz, rusça mı sorusu geliyor. olası en yakın dile havale mevzu.
- iranlı arkadaşlarım da, -leri, -ları eklerine takmış durumdaydılar ve çok hızlı konuşuyorduk. hatta kız sürekli, abileri, ablaleri, giderleri, suleri, yemeklari, filan derdi türkçe taklit için. yine italyanca, ispanyolca gibi geldiğini söylerlerdi.
- araplar, kesinlikle ş ve ç'lere takmış durumda, şışışış çıçıçıçıç şışışışış çııçıçıçıçıçı da onların türkçe taklidi. onlara sanırım ziyadesiyle asyalı bir dil gibi geliyor. su sesi gibi, çınlama sesi gibi, anlatabiliyor muyum, sürekli yansıma seslerden konuştuğumuzu düşünüyorlar.
eyyorlamam bu kadar.