Viskiye Buz Eklemek mi, Birkaç Damla Su Katmak mı Daha Doğru?
buz, bardaktaki içeceği soğutur. ancak aynı etkiyi şişeyi buzdolabına koyarak da elde edebilirsiniz. soğuğun iki temel sonucu vardır: birincisi, bazı aromatik bileşenler bastırılır. ikincisi, ağzınızdaki tat alma duyuları ve sinir uçları kısmen uyuşur.
bu durumu bir acı biber örneğiyle düşünebilirsiniz. çok acı bir chili yediğinizde, diliniz yanar ve acının etkisinden dolayı biberin içindeki meyvemsi ya da topraksı aromaları, hatta yemeğin geri kalanının tadını bile fark edemezsiniz. dil ve damak sinirleri yanma hissiyle meşguldür. ancak acılığı biraz hafifletirseniz, o aromalar yavaş yavaş ortaya çıkar.
viskide de benzer bir durum vardır: yüksek alkol oranı damakta yakıcı bir his yaratır ve aromaların çoğunu bastırır. birkaç damla su eklemek bu “yanmayı” seyreltir, böylece hem alkolün keskinliği azalır hem de gizli tatlar kendini gösterir.
iyi bir içkiniz varsa, aromaların bastırılmasını değil; tam tersine, açığa çıkmasını istersiniz. iskoçların bu konuda da güzel birkaç sözü vardır:
"there are two things a highlander likes naked, and the other one is malt whisky"
(bir iskoçyalı'nın çıplak sevdiği iki şey vardır, biri malt viskidir)
"two things can be added to a whiskey: water or more whiskey"
(bir viskiye iki şey eklenebilir: su veya daha fazla viski)
bu ikinci kısma takılmayın, çünkü buz da özünde zaten sudur. ancak birkaç damla su eklemek viskiyi "açar" (ingilizce tabiriyle "opens it up"). bu küçük miktar su, sıvıyı ısıtır ve aromatik bileşenlerin serbest kalmasını sağlar. aslında çoğu viskiye zaten bir miktar su eklenmiştir; buna "kesme (cutting)" denir. şişelemeden önce alkol oranı genellikle %60'lardan %40–45 seviyesine düşürülür. bu işlemde genellikle damıtımevinin yerel kaynak suyu kullanılır.
bu yüzden iyi viski ustaları, kaliteli single malt’larına birkaç damla su katarlar. hatta bazı viski guruları, yalnızca damıtımevinin kullandığı kaynak suyunu kullanacak kadar takıntılıdır.
amerika'da yeni üretilen burbonlar, işlenmiş yeni meşe fıçılarda dinlendirilir. iskoç malt viskileri ise genellikle bu eski burbon (ya da şeri) fıçılara konulur. bu, viskinin ahabın karakterini almasını ve aromatik karmaşıklığını artırmasını sağlar. bu karmaşıklığı hissedebilmenin yolu da genellikle, içkiye bir damla su eklemektir.
öte yandan, elinizdeki içki kalitesizse, yani içinde istenmeyen asetaldehit, metanol ya da asetik asit gibi maddeler varsa, bu kötü kokuları bastırmak için içkinizi soğutmak mantıklıdır.
buz burada devreye girer: buz, kötü aromaları bastırır; su ise iyi aromaları açar.
işte bu noktada başlık kısmına yani, "buzlu" ifadesine geliriz. eskiden buzdolabı yokken insanlar içkilerini soğutmak için taşları veya çakılları dışarıda, suda ya da soğukta bekletirlerdi. bu yüzden ingilizce’de "buzlu" yani "icy" yerine "on the rocks" denmeye başlandı. zamanla buz küpleri kullanılmaya başlasa da, tabir değişmeden kaldı. bugün hala herhangi bir içkiyi buzlu istemek için bu ifade kullanılır.
birçok bourbon türü bol miktarda ester içerir. bu esterler terebentin veya asetona benzer aromalar yaratır. kimi sever, kimi sevmez. eğer bu yoğun aromaları bastırmak istiyorsanız, buz ekleyebilirsiniz. yani buz burada, hem tat duyularını uyuşturan hem de rahatsız edici kokuları perdeleyen bir araçtır.
ama eğer gerçekten iyi bir içkiniz varsa, bu ister single malt viski, ister brendi ya da konyak olsun, onu ısıtmak, aromaları serbest bırakmak demektir. çünkü soğuk, duyuları uyuşturur; sıcak ise açar.