Uzaktan Çok Beğenilen Müstakil Amerikan Evlerinin Saç Baş Yolduran Dezavantajları
evin her ama her türlü detay işiyle birebir uğraşmış bir ev sahibi olarak diyebilirim ki
amerikan evlerinde en beğenilmeyen şeyler, genel olarak her şeyde ucuza kaçılması kaynaklı sorunlardır. standart bir evde aynı eski komünist ülkelerdeki gibi, kapı tokmaklarından, hali rengine, duvar boyasından, mutfak dolapları ve lavabolara kadar her şey aynıdır, tabii ki en düşük kalite olacak şekilde.
en başta saf gibi, usta diye eve çağırılan soytarılar, çok para verseniz bile, lisansı vesairesi olduğu halde, işini ezbere yapan, pratik zekandan yoksun, sıra dışı durumlarda aşırı yavaş davranarak daha da dandik iş yapan şarlatanlardır. çok azı hariç kötü niyetli ve ek masraf çıkartacak yaklaşımları mevcuttur. bu nedenle mutfak dolaplarını plaka halinden kesip yapmaktan, klima tamirine, banyolara tavana kadar fayans döşemekten, çatı tamirine kadar kendim yaptım. tamamen yenilenen şu/elektrik tesisatını, bodrum kat fiber ve çelik kolon güçlendirmesi ile pvc pencere değişimlerini saymıyorum bile...
bilmek isteyenler için maddeler halinde şu olumsuzluklardan bahsedilebilir:
- pratik ve kolay kullanımlı, seramik contalı musluk bataryaları yerine takoz gibi şekilli sürekli su kaçıran bataryalar.
- yana doğru açılan euro style denilen, türkiye tipi yerine yukarı sürgülü, açmak için epey kas gerektiren, rüzgar geçiren pencereler.
- mermer ve granit değil de mutfak tezgah malzemeleri olarak geneli ahşap üzeri kaplamalar.
- zor bulunan kaliteli seramik ve fayans taşları.
- daha da zor bulunan split klima ve su devridaimli kalorifer sistemleri.
- kaliteli, gloss ve modern mutfak dolaplarının yokluğu.
- ev planlarının büyük olduğu halde kullanışsız oluşu, çok fazla kör nokta barındırması.
- yalıtımın her zaman gereğinden az yapılması, bu nedenle iklimledirme maliyeti yüksekliği.
- perde ve korniş anlayışı olmaması ve jaluzilerin genelde çok kalitesiz olması.
- aşırı halı kullanımı ve buna bağlı sentetik toz ve neme bağlı koku sorunu.
belli bir yıldan (1940'lar) sonra inşa edilen evlerin tamamen 4x2'lik ahşap iskelet üzerine çakılmış alçı panellerden yapıldığını ve çatı gibi masif tahta plaka kullanılması gereken yerlede de "plywood" denen kaba suntaya geçilerek evlerin yapısal kalitesinin iyice düştüğünü, bu nedenle de yeni evlerde bile tahta gacırtısı sorununun kronik olduğunu da ekleyeyim. duvara bir şey asmak/takmak istenirse bunu mutlaka "stud" denen kirişe denk getirmek, aksi halde hiçbir şeyin zayıf alçı duvar üzerinde durmaması da hediyesi...
amerika'da doğu yakasında hem şehir içi hem şehir dışında (suburbs) yaşamış biri olarak
evler tahtadan, tahta kuruları tüm evi yiyip bitirebilir. denetleme yapmadan ev satın almayın sakin.
felaket bir fare problemi var; özellikle şehirlerde, eski evlerde. mümkünse yeni ev bulmaya çalışın. yeni derken bir senelik inşaattan alın demiyorum, 70'lerde 80'lerde yapılsın yeter. 200 yıllık evler gördü bu gözler. daha yenilerine bakarsanız da vergi muafiyeti olmasına dikkat edin genellikle 10 senelik. ama iyi bir devlet okulunun olduğu mahalledeyseniz rüyanızda görürsünüz muafiyeti, yeni evlere vergi basıyorlar resmen.
bazı evler kanalizasyona bağlı değil, foseptik çukuru var. iyi araştırın.
tasarım açısından mutfağı ayrı olan bir ev çok zor bulursunuz. eski evlerde bu mevcut ama onların tasarımında da kolonilerden kalma, kölelerin odasına giden ayrı merdiven var mutfaktan giden! odalar çift kapılı, yine ev hizmetliler temizlemek için farklı kapıdan girsin diye! yine tasarım açısından, eskisi çalıştığı müddetçe onu atmıyorlar. 100-200 yıllık kapılar tokmaklar hala kullanılıyor. bir evde de 50'lerden kalma beyaz eşyalar vardı.
yalıtım çok problem, evler zaten tahtadan. yan çapraz evdeki çocukların bile gürültüsünü duyabilirsiniz. allah'tan buranın çocukları erken yatıyor, 8-9 gibi kesiliyor çocuk sesi. ama bebeğiniz varsa ve delinin biriyle komşuysanız, kolay gelsin. yasal olarak bir şey yapamaz ama sizi gıcık edebilir.
taharet musluğunu kendiniz koyabilirsiniz tuvaletlere. o nedenle o problem değil benim için, biz koydurduk. ama isteyen amerikalılar da ıslak mendil koyuyorlar artık tuvaletlerine. öğreniyorlar yavaş yavaş ;)
ısıtma problem maalesef. ama problem bizde. amerikalılar çocuklarını soğuğa karşı dayanıklı yetiştiriyorlar. çocuğu sarıp sarmalayıp, üstüne yorganlar koyarak büyütmemişler. o nedenle ısınmıyor dediğimiz evlerde onlar rahatça yaşıyorlar.
bahçedeki çimlerle uğraşmak da bu evlere dair sevilmeyen şeylerden biridir
başta güzel geliyor bahçe, çim falan ama sonra amigolara itelemek zorunda kalıyorsun. zamanında kesmezsen özellikle yaz aylarında başa çıkılamaz hal alıyor hemen. 1 hafta aksatırsan geçmiş olsun. şehirlerin bahçedeki ot için yükseklik limiti var. o yüksekliği geçerseniz 3000 dolara kadar cezalar var. bizzat uyarı aldığım için biliyorum.
evi sürekli bakımlı tutmanız gerekiyor. öyle aldım-kiraya verdim-saldım çayıra kafasıyla başı boş bırakırsanız evi bok götürür. bir tanıdığım kiracısına güvenip bırakmış, en son konuştuğumda evdeki hamamböceği istilasıyla uğraşıyordu. bakımsız evlere de cezalar var muhitine göre. mahallenin görüntüsünü bozan evlere hemen denetim gelir.
şehrine göre değişir bu: atlanta şehir sınırları içerisindeki su faturalandırma sisteminde atık su ücreti kullandığın şu ücretinin 3 katıydı. $20 şu kullandıysam $60 atık su ücreti veriyordum. bu yüzden öğrenciyken atık su ücretini azaltmak için aklıma ne iğrençlikler gelmişti de yapmadım ama şimdi burada anlatmayayım ;)
ha bir de, çoğunluğunda banyo küvetleri derin değil. japonya'daki gibi daha derin olsaydı çok güzel olurdu. ev alırsam ilk iş banyosuna girişeceğim.