Uğursuzluk Sembolü Olarak Bilinen Baykuşun Türk Mitolojisindeki Önemli Yeri
türk kültür tarihinde hayvanlar (ongun) sadece doğanın bir parçası değil, karakterin, ruhun ve bilginin taşıyıcısıdır. bunların arasında baykuş – ya da eski türkçedeki adıyla ügi(bkz: dîvânu lugâti't-türk) – oldukça özel bir yere sahiptir. modern zamanların “uğursuzluk” atfedilen hayvanı, aslında orta asya'nın bozkırlarında geceleri gözetleyen bilge bir varlıktı.
jean-paul roux'un da dikkat çektiği gibi, kutadgu bilig'de komutanın sahip olması gereken özellikler sıralanırken baykuşa özel bir vurgu yapılır: “baykuş gibi geceyi gözlemlemeli…” geceleri avlanan, sessizliğiyle tanınan baykuş, burada dikkat, sabır ve stratejik uyanıklığın simgesidir. aynı eserde arslan cesareti, tilki kurnazlığı, kurt gücüyle anılırken; baykuşun yeri geceyi gözetleyen akıl olur.
yine roux'un orta asya'da kutsal bitkiler ve hayvanlar kitabında geçen bir başka pasajda, baykuşun “uyanıklık”la özdeş olduğu vurgulanır. araplar için bu nitelik turna kuşuna aitken, türkler için bu vasıf doğrudan baykuşla temsil edilir. bu ayrım bile kültürel kodların ne kadar farklı çalıştığını gösterir.
şaman geleneklerinde ise işler biraz daha derinleşir. gmelin ve isbrand gibi seyyahların anlattığı şaman giysilerinde baykuş pençeleri, tüyleri ve figürleri sıkça yer alır. baykuş burada sadece dikkat değil, öte âleme geçişin rehberi, yer ile gök arasında bağlantı kuran bir ara varlık olarak kodlanır. baykuş, şamanın gece seyahatinde yoldaşıdır.
destanlarda da izine rastlanır. manas destanı'nda geçen baykuş ana, yalnızca bir kuş değil, şefkatin, anneliğin ve koruyuculuğun mitolojik temsilcisidir. bu figür, baykuşun sadece akıl değil aynı zamanda merhametle de ilişkilendirildiğini gösterir.
bayat boyunun ongunu olarak seçilen baykuş, bir anlamda bu boyun ruhsal rehberi olmuştur. türk boylarının doğayla kurduğu bağ, kutsal hayvanlar aracılığıyla ifade bulurken, baykuş gibi gecenin sessiz bekçisinin ongun seçilmesi tesadüf değildir.
ama işin ilginç tarafı şu: zamanla, özellikle islamlaşma sonrası anadolu'da baykuşun anlamı dramatik biçimde değişir. uğursuzluk, ölüm, yalnızlık gibi negatif semboller yüklenmeye başlar. bunun izlerini halk inanışlarında, masallarda ve tabii ki türbelerin üstünde öten baykuşla ilgili anlatılarda görebilirsin. fakat ilginçtir, bazı anadolu inançlarında hâlâ baykuşa “her akşam bir serçe gönderilir, nasibi gelir” denir. bu, eski saygının bir kırıntısı olarak yaşamaya devam eder.
kısaca baykuş, eski türklerin gözünde bir gece gözcüsü, akıl timsali, ruh rehberi ve koruyucu annelik sembolüdür. uğursuzluk değil, aksine dikkat, bilgelik ve içsel sessizliğin ifadesidir. kültürel belleğimizde baykuşun bu çok katmanlı anlamını hatırlamak, bozkırın ruhunu anlamak için güzel bir adım olabilir.
kaynaklar:
jean-paul roux, eski türk mitolojisi, orta asya'da kutsal bitkiler ve hayvanlar
yusuf has hacib, kutadgu bilig
manas destanı
gmelin & isbrand seyahatnameleri