Türkiye'nin Euro'ya Geçmesi, Enflasyon Riskini Ortadan Kaldırır mıydı?
türkiye'nin euro'ya geçmesi hususunda iki farklı ihtimali ayırmak lazım
birincisi, yunanistan örneğinde olduğu gibi avrupa birliği’ne tam üye olup eurozone’a katılmak ki bu şu aşamada uzak olan ihtimal. tabii ki normal olarak böyle bir durumda avrupa merkez bankası’nda söz hakkınız olur ama gerçekçi olalım; almanya ile fransa masada otururken türkiye’nin sesi ancak "ben geldim" seviyesinde çıkardı o zaman da.
ikincisi ise, ki bu başlık altında esasında dem vurulan mevzu da olan, kosova ve karadağ’ın yaptığı gibi, ab üyesi olmadan doğrudan euroyu benimsemek, yani eurolizasyon. bu modelde ise masada sandalyeniz bile olmaz; kararları dışarıdan izleyen seyirci konumuna düşersiniz.
türkiye’nin euro kullanmaya başlaması kulağa ilk etapta "ulan keşke olsa" dedirten bir zihni fikir gibi geliyor. çünkü millet bakkala gidip 30 liraya alınan şeyin iki hafta sonra 70 lira olması fikrinden yorgun düşmüş durumda. ama iş öyle basit değil.
öncelikle euroyu etraflıca kullanabilmek için euro bölgesine üye olmak gerekiyor
yani bu iş "hadi biz de euro basalım" diyerek olmuyor. çünkü euro dediğin, avrupa merkez bankası’nın frankfurt’taki matbaasından çıkan bir şey. karadağ ve kosova örnekleri var elbette, evet; ama onlar küçük ve zaten kendi para politikalarını yürütecek çapta ülkeler değiller. ellerinde alternatif olmayınca "biz eurolize olalım" dediler, ve oldu. kosova’nın gdp’si türkiye’nin bir büyükşehir belediyesi bütçesiyle yarışır seviyede. karadağ deseniz, ekonomisi yazın gelen turistlerin güneş kremi masrafına bağlı neredeyse. bu ölçeklerde "hadi euroya geçtik" demek bir nebze işleyebiliyor çünkü zaten bağımsız bir para politikası yürütecek güçleri de yok. bunu, türkiye gibi 85 milyonluk, koca bir ekonomiyle yapmak ise bambaşka bir şey.
2018 krizinde insanlar "keşke euro kullansaydık" dediler, çünkü merkez bankası rezervleri eridi, faiz kararları politik müdahalelerle saçma sapan yerlere savruldu, yabancı yatırımcı kaçtı, domino gibi zincirleme hatalar geldi. ama o dönem euro kullansaydık da sorun bitmeyecekti. evet, belki kur şokunun günlük hayata etkisi daha sınırlı hissedilirdi ama enflasyon başka kanallardan yine gelecekti. çünkü problem para biriminde değil, ekonomi yönetimindeydi.
euro'ya geçmek bu bağlamda bir sübap değil, daha çok kendi direksiyonunu bırakıp yan koltukta oturmaya benziyor
"ben artık basamıyorum, freni de tutamıyorum, hatta direksiyonu da çeviremiyorum, buyur avrupa sen sür" demek oluyor yani. ama o noktada da sorumluluğun başka, mali disiplinin başka. almanya, fransa gibi eski para birimi güçlü ülkeler bile euro bölgesinde kalıyor çünkü sisteme güveniyorlar, oradan çıkış maliyeti daha büyük.
türkiye’nin karadağ veya kosova ölçeğinde bir ülke olmadığını özellikle vurgulamak lazım. onların ekonomisi zaten tek viteste çalışıyor. türkiye ise çok daha büyük ve politik riskleri, sanayisi, ihracatı, ithalatı var, borç yapısı bambaşka bir boyutta. "biz de euro kullanalım" deyip geçme argümanı biraz kahvehane çözümü gibi: "hocam bu takım niye yeniliyor?" sorusunun cevabını pahalı transferler ile aramaya, "abi messi’yi alsak çözülür" demeye benziyor.
euro'ya geçiş de sihirli bir değnek değil, hatta yanlış yönetilen bir ekonomide krizi daha da derinleştirebilir; senyoraj gelirini vs göz ardı etmiş olursunuz. kısaca, türkiye’nin problemi para biriminden çok o para biriminin nasıl yönetildiği. ancak, ekonomimizi ve mevcut anayasaya saygılı ve kanunların işler şekilde sürdürebilen bir ülke olsak, yani düzgün yönetilen bir ülke; biz de euro bölgesinde masada yerimizi almak için güçlü bir aday olurduk çoktan. şu anda ise, "biz de euro kullanalım abi" demek, el freni çekik arabayla otobanda sollama yapmaya çalışmaya benziyor. sonuç, tahmin edersiniz ki pek parlak olmuyor, haliyle.
işin komik tarafı şu
yanlış faiz kararlarıyla, rezerv eritme hamleleriyle, sürekli günü kurtarma peşinde olan politikalarla zaten insanlar fiilen euroya geçti. bakın çevrenize, kiralar euro, telefon fiyatları euro, arabalar euro, hatta maaş hesabı yaparken bile mevzu euro... yani halk çoktan gayriresmi eurozone'a olmuş durumda.
özetle; euroya geçmek çözüm değil, kötü yönetim sonucu doğan sorunları makyajlamak olurdu. para birimini değiştirerek politik aklı değiştiremiyorsun. mesele "tl mi euro mu? " değil, mesele direksiyonun kimde olduğu ve sürücünün önündeki tabelaları okuyup okumadığı...