Türkiye'nin Dış Ticaret Geçmişinde Yaşanan İlginç Bir Hikaye: Muhtar Çakmağı

1930'lu yıllarda Türkiye ile Avusturya arasında yapılan ticaret anlaşması sonrası ülkeye ithal edilen metal çakmakların ilginç hikayesi.
Türkiye'nin Dış Ticaret Geçmişinde Yaşanan İlginç Bir Hikaye: Muhtar Çakmağı

1929 dünya ekonomik buhranı sonrası türkiye dış ticaretini düzenlemek ve döviz kaybını azaltmak amacıyla farklı ülkelerle clearing yani takas esasına dayalı anlaşmalar yapmaya başlamıştı. bu sistemde taraf ülkeler, malların karşılığını doğrudan dövizle değil, birbirine sattıkları mallarla kapatıyordu. yani türkiye, avusturya'dan aldığı malların bedelini yine avusturya'ya mal satarak ödüyor, nakit döviz harcamıyordu. 1930'lu yıllarda avusturya ile yapılan clearing anlaşması da bu amaçla yürürlüğe girmişti.

fakat uygulamada bazı sorunlar çıktı. türkiye, avusturya'ya büyük oranda tarım ürünleri ve ham madde satıyor, karşılığında ise avusturya'dan sanayi ürünleri alıyordu. ancak alınan mallar arasında toplumda ihtiyaç duyulmayan, hatta gereksiz görülen ürünler de bulunuyordu. bunlardan biri de küçük metal çakmaklardı. avusturya'dan ithal edilen bu çakmaklar, anadolu'nun köylerine kadar ulaşmış ve köylünün elinde adeta bir bolluk unsuru haline gelmişti. halk arasında bu çakmaklara "muhtar çakmağı" denmeye başlandı çünkü hemen her köy muhtarının cebinde bu çakmaklardan bulunur olmuştu.


clearing anlaşmasının doğrudan sonucu olarak türkiye'ye yığılan bu çakmaklar, dönemin mizahına da konu oldu. çünkü halkın asıl ihtiyacı olan makine, alet ya da sanayi yatırımları yerine tonlarca çakmak gelmesi, ekonomik planlamadaki sıkıntıların sembolü haline geldi. böylece "muhtar çakmağı" sadece bir eşya değil, aynı zamanda yanlış yapılan dış ticaretin ve clearing sisteminin halk arasındaki eleştirel adı olarak tarihe geçti.


bugün "muhtar çakmağı" hikâyesi, türkiye'nin dış ticaret geçmişinde yaşanan ilginç bir anekdot olarak hatırlanır. aslında bu olay, bir yandan ekonomik bağımsızlık çabalarının, diğer yandan ise planlama eksikliklerinin nasıl somut sonuçlar doğurabileceğini gösteren tarihi bir örnektir.