Türkiye'de Enstrüman Satışları Neden Epey Yavaşladı?
profesyonel müzisyenler aletlerini çok uzun süre kullanır
misal harun tekin hep aynı fender gitarı çalıyor. asıl satışları yeni başlayan gençlere yapıyor mağazalar. son zamanlarda telefonun herkesin zamanını doldurması sebebi ile pek müzikle uğraşan da yok gibi. diğer yandan 2. el müzik aleti piyasası çok hareketli ve avantajlıdır. ben mesela akustik gitarımı bir kızdan aldım. sıfır fiyatı 3000 lirayken ben 1200 liraya aldım ve neredeyse sıfırdı zaten. heves edip alanların %80'i mesafe alamayıp hevesi de geçince aza çoğa bakmadan satıyor.
ekonomik krizde ilk vazgeçilen genelde hobiler oluyor
ebeveynler çocuklarına enstrüman alacak, sonra öğretmen tutacak, derse getirip götürecek masrafı karşılayamamaktan korkuyor ya da erteliyor. meslek olarak bu işi yapanlar eski olanları onarıyor, şanslı olanlar yurt dışından getirtiyor. pandemi sürecindeki müzik yasağının da etkisi vardır belki bir ihtimal, insanlar meslek değiştirdi o süreçte.
12 yıldan fazla süredir hem satış hem de ithalat yapan biri olarak konuya dahil olayım
söyleyebileceğim ilk şey artık ekşi sözlük gibi yerlerde herkesin haklı olduğu gerçeği... enstrümanların türkiye'de pahalı olduğu kesin ancak bu hem alan hem de satan mutlu demek değil. burada tüm kazanç net bir şekilde devletin. pandemi öncesinde gelen ilave gümrük vergisi üzerine sonradan bir daha yüzde 25 gelmesi bir de bu tutarın üzerinden tekrar kdv, gelir vb vergilerin alınması... bu işin kazananı belli ve o kişi ne alıcı ne de satıcı. bu düzeni kuran kazanıyor.
son bir şey daha söylemek isterim, avrupa'dan, amerika'dan uygun fiyat doğrudur, sonuna kadar da kullanın ama unutmayın lütfen, çoğu kalemde yurt dışında olan bu meslektaşların kazancı bize göre çok daha fazla. ve olması gereken de bu. umarım hayatı sevdiren bu ürünler için adil, rekabet edilebilir ve herkes tarafından ulaşılabilir bir çözüm üretilir.
5 sene önce filan, ilk kez verdiğim parayı düşünmeden bir akustik gitar alabildim
yani gitarım amplim pedallarım vardı tabii de, sıra ona ancak gelmişti. 2006'da fender strat almıştım, amerikan. 1800 dolar idi, dolar 1,3 civarı idi. 2500tl yani. şimdi o para 50b civarı, 20 katı.
sektörün kaymak tabasında çalışan, dangalak olduğunun farkında olmayan üstlerim var. hani bi karikatür var ya, "hayat sıkıcı değil senin paran yok" diyen. işte bu hayatsız puştların parası olmasına rağmen hayatı sıkıcı.
ne zaman bir enstrüman daha alsam (bir mikrofon, bir pedal veya bir ses kartı da olabilir bu), amk çocukları, o parayla gidecekleri tatili, döndüklerinde anlatıp kendilerini kültürlü göstermek üzere adını ezberleyecekleri sokakları yapıları, kanalizasyona göndermek üzere yiyip içeceklerini düşünürler. bu düşünceyle "oovvvvvvvv bu kodor poro vörülür mü yooo... ööö moodöm sövüyosun sön bu üşü artık bü poroyo çövürmöyö boşlo yooooooo" derler... en anlayışlı olanı da "e salaksan yapacak bir şey yok tabii" alt metni ile "seni mutlu ediyosa al tabii" der.
adam benimle her konuştuğunda, "kaç tane gitarın oldu" diyor, "kaçar lira" diyor, hesap yapıyor. adamın çapı bu. sonra bişeyler geveliyosun, dinleyemiyor, anlayamıyor, dikkati bitiyor, ilişki kuramıyor, "eee bize ne zaman çalacaksın?" diyor. sana niye çalayım ulan? hayvana çalarım sana çalmam.
orta doğulu böyledir. parasıyla yer içer gezer. satın alır. üretmez. ben bunu niye yapamıyorum ben de yapayım demez. bu gezilip görülecek yerler benim ülkemde niye yok, yıkılmayan bina niye yapamıyorum demez.
dil öğrenmez. cem yılmaz'ın "pasaport polisine heyecanlanmayın" dediğini bu herifler yanlış anlar, maymun gibi ıh ıh diye göstererek satın alır gelirler.
bu ülke bunların elinde. böyle insanlar olduğu için bu satışlar aslında eskiden de azdı. eskiden bavul ticareti ile amerika'dan getirttiğimizde %60'ına denk geldiği oldurdu, o kadar kârlıydı. şimdi çoğu zaman kafa kafaya denk geliyor, artık gelen arkadaşıma rica da edemiyorum, getirirken taşırken çektiği çileye değmiyor. ancak burada hiç olmayan bir şey olacak. ancak öyle...
burası bir orta doğu ülkesi. insanların hobileri yok. bir enstrüman çalmayı öğrenmeye heves edemezler. edene s*kik dünya görüşleriyle küçümseyerek bakmaya çalışırlar. burada müziği ekmek parası için yapanlar düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalır. çalışma saatleri devlet tarafından düzenlenir. uğraşıp didinip para biriktirip arayıp tarayıp buldukları enstrümanları satmak zorunda kalırlar..
müziğin batılısını yapan burada hep aç kalır. dinlemenin kolay olmadığı, insanın kulağını eğitmesi gereken müzikleri çalanlar aç kalır. omurgasından birkaç kemik çekilmiş gibi kapı gıcırtısına oynanacak müzikleri yapanlar, tavernacılar pavyoncular hiç aç kalmaz.