Türkiye'de Aslında Ekonomik Kriz Yok mu?
türkiye'de ekonomik krizin olduğuna inanmıyorum ben. "hey bir dakika nasıl ya ekonomik kriz yok mu ülkede yani?" evet yok. türkiye'nin ekonomisi bugün ne işe tam da hak ettiği yerdedir. bu ekonomik kriz değil. ekonomik kriz denen şey, ekonominin bulunduğu yerden daha kötü olduğu -bir süreliğine- durumlar için verilen bir tanımlamadır. türkiye'de ekonomik kriz yok diyen siyasilerin de yalan söylediklerini düşünmüyorum bu yüzden. türkiye'de ekonominin seviyesi bugün ne işe odur yani. bunun birçok farklı sebebi var, ben en basitinden bir tanesini gündeme getirmek istiyorum.
2020 oecd internet istatistikleri
oecd verilerine göre türkiye internet hızında genel sıralamada da 175 ülke arasında 103. sırada. internet fiyatlarında da -us dolar normalize- mobil ınternetin 1 gigabyte data için 0.72 dolar ödüyor. bu da türkiye'yi 180 ülke arasında 21. en pahalı ınterneti kullandığını söylüyor. mobil internet hızında ise 140 ülke arasında 57. sırada.
bu ne demek biliyor musunuz? hep söylenegelir öteden beri, türkiye sanayi devrimini kaçırdı filan diye. bu da zaten bu genel haliyle doğru bir kırınım yapılmadığı için eksik sonuca ulaştırır bizi fakat genel olarak doğru bir söylemdir, fakat bu sanayi devrimi denen şeyin sürümleri vardır. mesela buhar gücünün kullanılmaya başlandığı ilk makinelerin üretimde yer aldığı sanayileşme dönemini birinci sanayi devrimi olarak adlandırıyoruz. ikinci sanayi devrimi de elektriğin sanayide kullanılmaya başlandığı dönemi, gelişmeyi tanımlar. işte aynı ikinci sanayi devriminde türkiye'nin elektrik altyapısını kuramaması ne işe bugün dördüncü sanayi devriminde olmazsa olan bu internet, ikinci sanayi devriminin elektriği gibidir. yani türkiye'nin bugün dördüncü sanayi devrimini yakalayabilmesi için gerekli olan internet altyapısını oluşturamamış bir ülkedir. bu durumda yeni üretim teknolojilerini kullanamayan bir sanayi de uluslararası pazarda rekabet gücünü gittikçe kaybedeceği anlamına geliyor.
bu durum ışığında şimdi diyebilir miyiz ki biz türkiye'de ekonomik kriz var?
tabii ki diyemeyiz. eğer türkiye bugün gelişmiş internet altyapısını tamamlamış ve bu internet altyapısı üzerine inşa edeceği dördüncü sanayi devriminde gelişim göstermiş olsaydı fakat buna rağmen ekonomide bazı problemler olsaydı işte o zaman türkiye'de ekonomik kriz diyecektik. başka bir deyişle, bugün gabon'un ekonomisi iyi mi? peki bunu gabon'da ekonomik kriz var şeklinde mi yorumlayacaktık? tabii ki hayır. aynı bu şekilde türkiye'de de benzer bir durum söz konusu var. evet türkiye nispeten gelişiyor, yani kendi kendisi içerisinde büyüyor fakat dünya daha hızlı büyüyor bu da net büyüme olarak aslında türkiye'nin küçüldüğü anlamına geliyor. yani türkiye'nin dünya pazarında sahip olduğu pasta küçülüyor demek.
daha önce yaptık fakat burada yeri gelmişken bir kez daha bu dördüncü sanayi devrimi ne demek bir bakmamız gerekiyor. dördüncü sanayi devrimi, 4ir (bundan sonra böyle yazacağım), gelişim füzyonu denen, (füzyon birleşme demektir, aynı füzyon reaksiyonları gibi), farklı alanlardaki gelişmelerin bir potada eritilebildiği ve üretimde (buraya dikkat, üretimde olması gerekiyor bunun, yani manufacturing denen, doğrudan üretim, hizmet yani services değil) kullanıldığı yeni bir üretim anlayışı demektir. nedir bu gelişim alanları:
1. artificial intelligence (ai) yani yapay zeka
2. robotics, robot demek otomasyonun bir ilerisi demek, yani yapay zeka ile çalışan otomatik sistemler, mesela 20 sene öncesinin otomobil fabrikalarında kullanılan o hidrolik kollor filan bunlar otomasyon marifetiyle çalışan makinelerdi, yani o makinelere siz çalışacakları çevreyi kartezyen koordinatlar şeklinde çok hassas şekilde önyüklüyordunuz, bugün o aletler kendileri düşünecekler, o zaman da robot oluyorlar işte, illaki richie rich'deki hizmetçi irona gibi bir şey olması gerekmiyor.
3. internet of things, iot, şeylerin interneti, nesnelerin interneti (buraya geleceğiz)
4. 3d printing, 3 boyutlu yazıcılar
5. genetic engineering, genetik mühendisliği
6. quantum computing ayrıntılı bilgi için:
burada en önemli olan unsur iot denen nesnelerin interneti kısmı
çünkü bu kısım internet altyapısı güçlü olmadığı takdirde kesinlikle olmayacak bir şey. bu kısımın asıl özelliği de aslında 4ir'dan 5ir'a (beşinci sanayi devrimi) geçişi yapacak kapıdır. yapay zeka, robotlar filan bunu anlıyoruz. bunlar zaten beraber çalışıyor. otomasyon teknolojisinin bir üzeri bu aslında. 3 boyutlu yazıcısı kısmı bu daha da ilginç, bu çünkü büyük bir devrim yapacak alanlardan birisi, insanların kendi ihtiyaçlarının bir kısmını bu tür ekipmanlar üzerinden yapması mümkün olacak ileride. bugün sanki hala anca biblo yapılıyor gibi görülürken, aslında direkt olarak son kullanıcının en ihtiyacı olan şeyi üretmede çok işe yarayan şeyler. yani üç boyutlu yazıcısı olan bir araştırma ekibinin aslında creativity alanlarında çok daha önde olduğunu söyleyebiliriz.
genetik mühendisliği kısmı da bir yandan tıp alanlarıyla ilgili iken öte yandan upgrade edilmiş insan vücudu tarafında kendisini gösterecek. bu taraflarda çok fazla girmiyorum, bunu konuları en basit haliyle anlatan kitaplardan önerilerimi bırakıp geçeceğim. harari- homo deus, ray kurzweil - humanity 2.0
quantum computing için zaten referans verdim. biz şimdi iot denen şeye dönelim.
iot öyle bir teknoloji ki ya da düşünce diyebiliriz ve hatta felsefe, her şey birbirine bağlı bir environment bir alan, çevre, bir dünya yaratacak bir şeydir. bunu youtuber'lar genellikle "evdeki buzdolabı yumurta bitince sipariş verecek, kombi çalar saat ile konuşacak" filan diye anlatıyorlar da bunlar belki değişimin %3'ü filan olacak. asıl değişim yine fabrikalar tarafında.
şimdi, bir fabrikada envanter yönetimi genellikle envanter kontrolü yazılımları ile yapılır. buraları anlatmak için başka bir yazı gerekiyor fakat çok hızlıca geçmek gerekiyor, lütfen buraları mantıklı düşünmeye çalışın, bir uçak üzerinde 20 bin yapısal parça var, fuselage denir uçağın o silindirik gövdesine, bunun yanı sıra sıradan bir yolcu uçağı 5 milyondan fazla parçanın birleşmesiyle oluşuyor. vidasından cıvatasına, perçinlerinden somunlarına vs milyonlaca parça ve belki bu 5 milyon parçanın da 100 bin tanesi birbirinden farklı parçalar. bunların envanter yönetimi tek tek sayımı, kontrolüne bağlı. bir üretim sürekli olmak zorunda, yani boeing 787 dreamliner yaparken, fuselage perçinleri atılırken "ya perçin vidası bitmiş ya" denmez. zaten böyle bir şey oluyorsa o fabrika fabrika değil ahırdır. zaten böyle ciddiyetsiz bir yer uçak muçak üretemez. bu parçaların kontrolleri, örneğin perçin vidaşı, envanterden çekilirken aynı sanki o parçayı bir yapı marketten satın alır gibi alır fabrika içerisindeki bölümler. barkod okutulur vs vs. işte bu üretim metodu değişiyor. artık bunların hepsi otomatikleşecek.
normal şartlar altında, perçin vidası sürekli kullanılan bir şey ve envanterden anbean düşer. belli bir miktarın altına indiği zaman da bu percinin siparişini geçsin diye satınalmaya iletilir, satın alma perçinciyi arar, bize perçin vidası yolla diye sipariş geçer filan. bu bugün aslında daha bir otomatik fakat iot sayesinde bu artık diferansiyel şekilde yapılabilecek. yani daha o perçini atarken robot envanterde kaç perçin vidaşı kaldığını bilecek, kendi üretimini yapacağı fuselage adetini bilecek, gelecekteki üretim hızına göre kendisi sipariş geçecek. bu siparişi de perçin vidaşı fabrikasının üretim hattındaki robot alacak ve sıradaki üretim olarak kendi iş listesine koyacak. perçin vidası üretilecek ve band çıkışında kargo robotu depota gönderirken daha o perçinlerin kime gönderileceği biliniyor olacak. bunların hepsi de productivity arttırıcı üretim anlayışlarıdır. yani toplam fatör verimliliğini arttırır. israfı ve ziyanı azaltır. gereksiz yere stok çalışılmasının önüne geçer. kusursuz üretim de cabası.
şimdi böyle bir rekabet piyasasında, sizin internetiniz zayıf, makinelerin birbirleriyle kusursuz iletişim için ihtiyaç duydukları bant genişliğine sahip değilsiniz ya da ınternet bağlantısı sürekli değil ara ara kopuyor, sistemde glitch oluyor filan. sizin bu sanayi ortamında yeriniz yok demek. o zaman siz üretseniz bile satamazsınız demek çünkü fiyat rekabetinde çoktan yenilmiş oluyorsunuz.
evet türkiye'de bu 4ir konusunda dünya'da lighthouse factory diye telaffuz edilen fabrikalardan yok değil. bunlardan birisi petkim, bir diğeri arçelik (romanya'daki fabrikası sadece) bir diğeri de ford oto sanırım. ilginçtir, petkim azerbaycanlı socar'ın, arçelik tarafında ise türkiye eskişehir'deki fabrikası değil de romanya'daki fabrikası ve ford oto ise ford motor company ve koç holding iştiraki yani o da yüzde yüz türk sermayesi deği. diğer fabrikalarımız hala daha çağının 30 sene gerisinden geliyor. 90'ların ya da en iyi 2000'lerin üretim teknolojilerini kullanıyorlar. fiyat rekabeti denen şey işte böyle bir şey. bugün japonya'da hala daha negatif faiz olmasının bir sebebi de budur. fiyat enflasyonu yok çünkü japonya'da çünkü üretim aşırı rekabetçi ve üretilen malın satış fiyatı ucuz.
kısacası bu iot ışını öyle buzdolabı bakkal konuşuyor, mutfak robotu ütüyle konuşuyor diye düşünmeyin ya da bluetooth hoparlör sabah alarm çalıyor filan. ne o öyle ezan okuyan saat gibi. bunlar teknoloji filan değil. asıl teknoloji işte bu b2b denen business to business yani son kullancıya bağlı olan değil fabrikanın diğer fabrikaya bağlı olması durumu.
türkiye'nin elindeki kozların sonuncusu oynanıyor. bundan önce çoğu fabrika devletindi ve özelleştirmeler ile elde edilecek para ile ülkeyi kalkındırmak mümkündü. bu koz ne yazık ki çok kötü kullanıldı. türkiye'nin en kozu da türk ordusunu ihraç etmekti. bugün türkiye bunu yapıyor. ordusunu ihraç ediyor. bu kozu da eğer kötü kullanırsa türkiye, oradan sağlanacak faydalar da yine böyle araba, lüks harcamalar vs ile israf edilirse eğer bu ülke parçalanır haberiniz olsun. ekonomi her şeyin başıdır. ha son bir kozu daha var, kimse alınmasın, güney asya nispeten biraz öyle tutundu fakat onlardan da çok umut yok hala daha.