Türkiye Neden 2012'den Beri Eurovision Şarkı Yarışması'na Katılmıyor?
eurovision şarkı yarışması benim 2000'li yıllarda en sevdiğim televizyon eğlencesiydi. elbette aşırı ciddiye alınacak bir yönü yok ama timur selçuk'un orkestra şefi olduğu 1975 semiha yankı performansından itibaren; mfö, candan erçetin, kayahan ve demet sağıroğlu, nilüfer, ajda pekkan, modern folk üçlüsü ve ayşegül aldinç, izel, sertab erener, athena, mor ve ötesi gibi ve daha pek çok değerli müzisyen katılmıştır.
şahsi görüşüm; türkiye, yarışmadaki puanlamadan şikayetçi olabilecek en son ülkeydi. gurbetçiler sebebiyle birleşik krallık, belçika, hollanda, almanya, fransa, avusturya, isviçre gibi ülkelerden neredeyse her yıl sabit 10-12 puan alıyorduk. buna ek olarak sevgili bülend özveren'in deyimiyle 'komşu komşuya verdi' kategorisinden biz de azerbaycan, makedonya, arnavutluk ve bosna hersek'ten güzel puanlar alıyorduk. tahminimce türkiye'den daha kuvvetli bir avantajla başlayan hiçbir ülke yok eurovision'da.
gel gelelim, sanırım 2009 yılında 2003'te kaldırılan jüri heyeti geri geldi. olay aslında şu şekilde: 2003 öncesi tamamen jüri puanlamayı yaparken, bu yıldan itibaren yalnızca halk oylaması yapıldı. 2009'da ise halk oylaması ve her ülkenin resmi jüri heyetinin %50 - %50 oy değeri olması istendi. bu da gözü kapalı atılan gurbetçi oylarının değerinin azalması anlamına geliyordu. avrupa yayın birliği (ebu), jüri heyeti için de objektif olabilmeleri için her yıl yenilenmeleri gibi belli kurallar koydu ancak türkiye (bu kontekst içinde trt) sahip olduğu haksız rekabet sekteye uğrayınca bozuldu.
2003 yılı halk oylamasının başlangıcının yanı sıra, ülkenin resmi dilinde şarkı söyleme zorunluluğunun da kalktığı yıldı. hatta bu yıl sertab erener ilk kez ingilizce bir şarkı ile ülkemizi temsil ederken (ki bu şarki türkiye'ye ilk birinciliğini verecek şarkı), ikinci olan belçika uydurma bir dil ile katılmıştır. türkiye'nin ingilizce ile daha anlaşılır hale gelmesi ve internetin evlere ulaşması ile kendi dillerinde söylenen şarkıların bile kolayca çevirilebilmesi sayesinde türkiye 2000'lerde eurovision şarkı yarışması'nda büyük sükse yakalamış, kendine ait başarılı bir çizgi oluşturmuştur.
ne var ki, kendi ülkesinin yetiştirdiği zeki müren veya seyfi dursunoğlu gibi cross dresser (karşı cins gibi giyinen) kıymetli sanatçıları varolmamışçasına, conchita wurst'la birlikte niyeyse yalandan beyninden vurulmuşa dönen trt, dönemin siyasi konjönktürü de batı karşıtı bir viraja girmişken (rus / arap yanlısı) %50 söz hakkı olan jürinin türkiye'ye karşı yapılmış bir adaletsizlik olduğunu öne sürerek 2011 yılında yarı finalin ilk kez geçilememesi (üzgünüm ama neredeyse hiçbirimizin hatırlamadığı kötü bir şarkıydı gerçekten), 2012 yılında da can bonomo ile istenen "başarının" yakalanamaması ardından türkiye'nin 37 yıllık eurovision macerasını kendi başına sonlandırma kararı almıştır. katılmaması bir yana, avrupa yayın birliği (ebu) üyesi olmasına rağmen yarışmayı yayınlamamaktadır dahi. sanırım çekilmekten daha da ilginç olan konu da bu zaten.
uzun yazdım ama eurovision bir televizyon eğlencesidir ve öyle ya da böyle avrupa ülkelerini bir araya getirir. insanlar o gün konser arenasında ellerinde bayraklarını sallayarak dans edip eğlenir. biz de dedem ve anneannem de dahil çayımızla izler, elimizdeki kağıtlara puan yazıp kendi ilk 5 listemizi yapardık. önemli veya önemsiz bir yarışma olmasının ötesinde, bir televizyon yarışmasıdır. popülizm ile komik / gülünç grupların kazandığı veya iyi dereceler aldığı yıllar da olmuştur ama eurovision her yıl kazanılması gereken bir yarışma değil, adeta ufak bir avrupa müzik festivalidir. hırsın, agresif siyasetin ve bana kalırsa homofobinin de sonucu olarak 37 yıllık yarışmaya ülke olarak katılamamak gibi büyük bir karar verip, "amaaaaan zaten tırt" demek ise oksimorondan fazlası değildir.