Türk Sinemasının 1980'li Yıllardaki En İyi Filmleri
seksenli yıllara, ekonomide serbestleşme hamleleri ve bir askeri darbe ile giriş yaptık
haliyle bu yıllarda çekilecek filmlerin de konusu az çok belirlenmiş oldu. bu arada seksenli yıllarda, köylerden kentlere doğru gerçekleşen göç hareketi de iyice hız kazanmıştı. bu sebeple seksenlerde, köyden kente göç temalı çok sayıda filme rast geliriz. bunların dışında, faiz ve döviz hareketliliğinin serbestleşmesiyle birlikte kısa sürede zenginleşen küçük bir güruha da seksenli yıllardaki filmlerde yer verilmiştir. yine bu dönemki filmlerde, özal'ın da vurguladığı "işini bilen ve bilmeyen memurlara" denk gelmek pek mümkündür.
genel anlamda baktığımızda ise seksenli yıllar, doksanlı yıllarda olduğu gibi türk sineması için oldukça sancılı geçmiştir
hatta seksenli yıllarda başlayan gişe probleminin doksanlı yıllara yansıdığını söyleyebiliriz. bu yıllarda televizyon iyice yaygınlaşmaya, sinemalar aksiyon temalı amerikan filmleriyle dolup taşmaya ve video kaset kullanımı da giderek artmaya başlamıştır. ayrıca teknik anlamda da türk sineması batı sinemasının oldukça gerisinde kalmıştır. seksenli ve doksanlı yıllarda çekilmiş filmlere baktığınızda teknik ucuzluktan ötürü bu filmlerin çok daha önceden çekilmiş olabileceğini zannedebilirsiniz. şöyle bir örnek vereyim. james cameron imzalı the terminator (1984) filmi türkiye'de 1988 yılında gösterime giriyor ve insanlar beyaz perdede gördükleri karşısında tam anlamıyla şoka uğruyor. düşünün, aynı dönemde insanlar emrah'ın filmlerini de sinemada izliyordu.
bunca olumsuzluğa rağmen seksenli yıllarda pek çok kaliteli filme de imza atıldı
özellikle kartal tibet ve atıf yılmaz gibi yönetmenler seksenli yıllara resmen damgasını vurmayı başardı. kartal tibet, kemal sunal gibi bir ismi de arkasına alarak toplumsal konuları da es geçmeyen kalburüstü pek çok komedi filmine imza attı. atıf yılmaz ise, eşine dünya sinemasında bile kolay kolay rast gelemeyeceğiniz cesarette ve kalitede kadın temalı birbirinden güzel filmler çekmeyi başardı.
yılmaz güney'in senaristliğini, şerif gören'in yine yılmaz güneyle yönetmenliğini yaptığı 1982 yapımı "yol" filmine de ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. çünkü bu filmin türk sineması açısından çok önemli bir yeri bulunmakta. 1982 cannes film festivali'nde altın palmiye'yi kazanarak ülkemize büyük bir ödülü armağan etmiştir. peki, bu büyük ödül karşısında biz ne yaptık? bize yakışanı... filmi yapımından tam 17 sene sonra yani 1999 yılında ülkemizde gösterime sokarak elimizden geleni ardımıza koymadık elhamdülillah.
şimdi gelin, acısıyla tatlısıyla seksenli yıllarda çekilmiş önemli türk filmlerinden bazılarına bir göz atalım
105) (bkz: rambo korkusuz) (yön. çetin inanç, 1986)
104) (bkz: zehir hafiye) (yön. orhan aksoy, 1989)
103) (bkz: gırgıriye) (yön. kartal tibet, 1981)
102) (bkz: atla gel şaban) (yön. natuk baytan, 1984)
101) (bkz: dünyayı kurtaran adam) (yön. çetin inanç, 1982)
100) (bkz: şabaniye) (yön. kartal tibet, 1984)
99) (bkz: şalvar davası) (yön. kartal tibet, 1983)
98) (bkz: gurbetçi şaban) (yön. kartal tibet, 1985)
97) (bkz: talih kuşu) (yön. kartal tibet, 1989)
96) (bkz: dağınık yatak) (yön. atıf yılmaz, 1984)
95) (bkz: bir avuç cennet) (yön. muammer özer, 1985)
94) (bkz: fidan) (yön. erdoğan tokatlı, 1984)
93) (bkz: polizei) (yön. şerif gören, 1988)
92) (bkz: on kadın) (yön. şerif gören, 1987)
91) (bkz: firar) (yön. şerif gören, 1984)
90) (bkz: düşman) (yön. zeki ökten, 1980)
89) (bkz: katma değer şaban) (yön. kartal tibet, 1985)
88)(bkz: melodram) (yön. irfan tözüm, 1988)
87) (bkz: kılıbık) (yön. uğur inan, 1983)
86) (bkz: ortadirek şaban) (yön. kartal tibet, 1984)
85) (bkz: gol kralı) (yön. kartal tibet, 1980)
84) (bkz: garip) (yön. memduh ün, 1986)
83) (bkz: üç kağıtçı) (yön. natuk baytan, 1981)
82) (bkz: yer demir gök bakır) (yön. zülfü livaneli, 1987)
81) (bkz: beyoğlu'nun arka yakası) (yön. şerif gören, 1987)
80) (bkz: davacı) (yön. zeki ökten, 1986)
79) (bkz: adak) (yön. atıf yılmaz, 1980)
78) (bkz: asılacak kadın) (yön. başar sabuncu, 1986)
77) (bkz: kaçamak) (yön. başar sabuncu, 1988)
76) (bkz: ölü bir deniz) (yön. atıf yılmaz, 1989)
75) (bkz: kadının adı yok) (yön. atıf yılmaz, 1988)
74) (bkz: tomruk) (yön. şerif gören, 1982)
73) (bkz: dul bir kadın) (yön. atıf yılmaz, 1985)
72) (bkz: bütün kapılar kapalıydı) (yön. memduh ün, 1989)
71) (bkz: seni seviyorum) (yön. atıf yılmaz, 1983)
70) (bkz: talihli amele) (yön. atıf yılmaz, 1980)
69) (bkz: kuduz) (yön. yaşar seriner, 1983)
68) (bkz: ayna) (yön. erden kıral, 1984)
67) (bkz: dilan) (yön. erden kıral, 1987)
66) (bkz: her şeye rağmen) (yön. orhan oğuz, 1988)
65) (bkz: herhangi bir kadın) (yön. şerif gören, 1981)
64) (bkz: kanlı nigar) (yön. memduh ün, 1981)
63) (bkz: deli deli küpeli) (yön. kartal tibet, 1986)
62) (bkz: doktor civanım) (yön. kartal tibet, 1982)
61) (bkz: dolap beygiri) (yön. atıf yılmaz, 1982)
60) (bkz: postacı) (yön. memduh ün, 1984)
59) (bkz: gurbetçi şaban) (yön. kartal tibet, 1985)
58) (bkz: yedi bela hüsnü) (yön. natuk baytan, 1982)
57) (bkz: gülen adam) (yön. kartal tibet, 1989)
56) (bkz: davaro) (yön. kartal tibet, 1981)
55) (bkz: öğretmen) (yön. kartal tibet, 1988)
54) (bkz: derman) (yön. şerif gören, 1983)
53) (bkz: fahriye abla) (yön. yavuz turgul, 1984)
52) (bkz: pehlivan) (yön. zeki ökten, 1984)
51) (bkz: faize hücum) (yön. zeki ökten, 1982)
50) (bkz: amansız yol) (yön. ömer kavur, 1985)
49) (bkz: çıplak vatandaş) (yön. başar sabuncu, 1985)
48) (bkz: hakkari'de bir mevsim) (yön. erden kıral, 1982)
47) (bkz: yılanların öcü) (yön. şerif gören, 1985)
46) (bkz: yakışıklı) (yön. orhan aksoy, 1987)
45) (bkz: düttürü dünya) (yön. zeki ökten, 1988)
44) (bkz: hanım) (yön. halit refiğ, 1988)
43) (bkz: at) (yön. ali özgentürk, 1981)
42) (bkz: yoksul) (yön. zeki ökten, 1986)
41) (bkz: reis bey) (yön. mesut uçakan, 1988)
40) (bkz: bir günün hikayesi) (yön. sinan çetin, 1980)
39) (bkz: gramofon avrat) (yön. yusuf kurçenli, 1987)
38) (bkz: katırcılar) (yön. şerif gören, 1987)
37) (bkz: çark) (yön. muzaffer hiçdurmaz, 1987)
36) (bkz: bir yudum sevgi) (yön. atıf yılmaz, 1984)
35) (bkz: banker bilo) (yön. ertem eğilmez, 1980)
34) (bkz: arkadaşım şeytan) (yön. atıf yılmaz, 1988)
33) (bkz: 72. koğuş) (yön. erdoğan tokatlı, 1987)
32) (bkz: sis) (yön. zülfü livaneli, 1988)
31) (bkz: üçüncü göz) (yön. orhan oğuz, 1988)
30) (bkz: a ay) (yön. reha erdem, 1988)
29) (bkz: gece yolculuğu) (yön. ömer kavur, 1987)
28) (bkz: öğretmen kemal) (yön. remzi jöntürk, 1981)
27) (bkz: adı vasfiye) (yön. atıf yılmaz, 1985)
26) (bkz: duvar) (yön. yılmaz güney, 1983)
25) şah mat (yön. yılmaz atadeniz, 1989)
teknik anlamda kötü bir film olsa da senaryosu açısından türk sinemasının kıyıda köşede kalmış önemli filmlerinden birisi olması sebebiyle listeye almaya karar verdim. polisiye türünde ne yazık ki sinemamızda çok fazla film yok. "şah mat" filmi de elimizdeki birkaç kaliteli filmden biri. fakat, hem maddi sıkıntılar hem de seksenlerde çekilen diğer pek çok filmin de muzdarip olduğu teknik imkansızlıklar sebebiyle film, hak edebileceği değerin çok altında kalıyor. şu anki imkanlarımızla bu filmi yeniden çekmeye çalışsak ne güzel olurdu.
24) arabesk (yön. ertem eğilmez, 1988)
araba çarpınca kör olanlar, bir türlü birbirine kavuşamayan aşıklar, sevdiğine göz diken ağalar... türk sinemasının klişeleri saymakla bitmez. tabi bunca klişenin parodisinin de olması lazım gelir. bunu yapmak da yeşilçamın efsanevi yönetmeni ertem eğilmez'e nasip olmuştur. "arabesk" filmi, baş rollerinde şener şen ve müjde ar'ın yer aldığı unutulmaz bir klasiktir. kendimiz ve yaptıklarımızla da dalga geçebileceğimizin en güzel örneklerinden biridir.
23) tokatçı (yön. natuk baytan, 1983)
kemal sunal'ın en iyi filmleri bana göre 70'li yıllarda çektiği filmlerdir. o yıllarda, toplumsal komedi açısından başyapıt düzeyinde pek çok filmde rol aldı. o filmleri 70'li yıllar türk sinemasında ayrıca konu edeceğim. ancak 80'li yıllara geldiğimizde de kemal sunal'ın çok sayıda kaliteli filmi bulunmakta. bunlar içerisinde saf komedi türünde tek bir filmi ilk 25 film arasına almak istedim. seçtiğim film ise "tokatçı" filmi oldu. tabi bunda yalnız kemal sunal'ın değil şevket altuğ ve ünal gürel gibi iki değerli ismin de büyük payı var.
22) mine (yön. atıf yılmaz, 1982)
bu toplumda kadın olmayı filmleriyle atıl yılmaz'dan daha iyi kim anlatabilmiştir? atıl yılmaz'ın kadın temalı filmleri arasında da bence en iyilerinden biri kesinlikle "mine" filmidir. baş rollerinde türkan şoray ve cihan ünal'ın oynadığı, kadının toplumdaki yerini görmek açısından önemli noktalara parmak basan harikulade bir filmdir. ayrıca film, türkan şoray'ın da tabularını yıkıp hunharca seviştiği ilk film olması açısından sinemamızda önemli bir yere sahiptir.
21) biri ve diğerleri (yön. tunç başaran, 1987)
gelelim türk sinemasının az bilinen şiir gibi bir filmine. bazı filmler vardır roman okumuşçasına etki bırakır üzerinizde. mesela "kış uykusu" filmini izledikten sonra kalınca bir roman okumuşsun hissine kapılırsın. bu filmi izlediğinizde de çok güzel bir şiir okumuş gibi hissedeceksiniz. bir barın içine sıkışmış insanların bekleyişlerine, yalnızlıklarına, hayat telaşlarına ve hoş sohbetlerine ortak olacaksınız.
20) asiye nasıl kurtulur (yön. atıf yılmaz, 1986)
asiye rahat bırakılırsa kurtulur. onun hakkında verilecek kararları başkaları değil de kendisi almaya başlarsa kurtulur. erkekler asiye'ye bir et parçası gibi bakmayı keserse kurtulur. ve asiye ancak iktidarların onu her şeyin önüne atmaktan vazgeçmesinin ardından kurtulabilir. atıf yılmaz'ın kadın temalı bir diğer harika filmi. tiyatral ve müzikal türde olması da filmin artılarından biri.
19) namuslu (yön. ertem eğilmez, 1985)
özal'lı yıllarla birlikte gelen liberalleşme hamleleri beraberinde müthiş bir gelir adaletsizliğini de getirmiştir. bir taraftan faizle, dövizle, rüşvetle ve makamla zenginleşenler; diğer taraftan da çalmayı bilmediği için fakir kalanlar. seksenli yıllarda bu tarz pek çok film bulunmakta. banker bilo, çıplak vatandaş, dolap beygiri, faize hücum... ilk 25 film içerisinde aslında herhangi biri de yer alabilirdi. ben "namuslu" filmini tercih ettim. sebebi de filmin dilinin diğerlerine göre daha keskin olması. kameraya yani gözlerimizin içine baka baka namuslu namussuz diye bağırılması bence her türlü övgüyü hak ediyor.
18) çiçek abbas (yön. sinan çetin, 1982)
"herkese benden çay şakir'e yok" repliğini bilmeyenimiz yoktur. izlenmediği halde replikleri en çok bilinen film, sanırım "çiçek abbas" filmidir. ben bu filmi aklımıza kazınmış replikleri ile tanıdım mesela. önce replikleri ardından filmin kendisi geldi. sadece bu açıdan bile yaklaşsak türk sineması adına ne denli önemli bir film olduğunu anlayabiliriz.
17) milyarder (yön. kartal tibet, 1986)
seksenlere damgasını vuran yönetmenlerimizden biri atıf yılmaz ise bir diğeri de kesinlikle kartal tibet'tir. gönüllerimizin tarkan'ı kartal tibet 80'li yıllarda pek çok kaliteli filme imza atmıştır. bunlardan biri de senaryosu ümit ünal'a ait olan "milyarder" filmidir. bu filmde, tren istasyonu amiri mesudiyeli mesut'a (şener şen) milli piyango'dan büyük ikramiye çıkmasının ardından mesut'un ailesinde ve yaşadığı kasabada gerçekleşen değişimlere şahit oluruz. çıkan para ile birlikte hiçbir değer eskisi gibi kalmayacaktır.
16) aaahh belinda (yön. atıf yılmaz, 1986)
doksanlara nasıl yavuz turgul damga vurduysa seksenlere de kesinlikle atıf yılmaz damgasını vurmuştur. seksenli yıllarda çektiği filmlerle resmen türk sinemasına yön vermiştir. bu filmler arasında yer alan "aaahh belinda" filminin de ayrı bir yeri var gerçekten. fantazi ile süslenmiş bir gerilim filmi dersek abartılı olmaz sanırım. gerilim amacıyla çekilmediği apaçık ortada olan bir filmin izleyeni bu denli gerebilmesi ise atıl yılmaz'ın başarısı işte. böylesi bir toplumda kadın olmanın gerilimi ne yazık ki halen devam ediyor.
15) kurbağalar (yön. şerif gören, 1985)
hülya koçyiğit ve şerif gören ikilisinin en iyi filmlerinden biri. toplumsal temalı çok iyi sanat filmlerinin de çekilebileceğinin en büyük kanıtlarından biri. dul kalan elmas'ın, bir köy dolusu uçkurunu çözmüş bekleyen erkeğe ve ona düşman gözüyle bakan kadına karşı verdiği mücadelenin öyküsü anlatılır bu filmde. bu filmle bir kez daha görürüz ki bir kadının en büyük düşmanı yine kadınlardır. "dul kadın eti tatlıdır" diyebilen bir kadın var oldukça kadınlar ne yazık ki ezilmeye ve sömürülmeye devam edeceklerdir.
14) değirmen (yön. atıf yılmaz, 1986)
atıf yılmaz'ın bir diğer şaheseri... birinci dünya savaşı arifesinde, osmanlı'nın gözlerden ırak, ufak bir kasabasında bürokratlar düzeyinde yapılan bir cümbüşün ortasında buluruz kendimizi. kasabanın göbek dansıyla ünlü hayat kadını bir konağa çağrılmış ve çalgılı çengili bir eğlenceye malzeme yapılmıştır. ancak içmeyi abartan bürokratlar bir anda zelzele olduğunu zanneder ve aceleyle kendilerini dışarı atmaya çalışırlar. fakat bu kargaşada kasaba kaymakamı (şener şen) yaralanır. bu olaydan sonra yaşanacaklar ise osmanlı'nın neden yıkıldığına bir cevap niteliğindedir.
13) bereketli topraklar üzerinde (yön. erden kıral, 1980)
yaşar kemal romanlarında çukurova için "insan eksen insan biter" der. gerçekten de yıllar yılı çukurova topraklarına insan ekilmiştir. insanın ödenmemiş emeği, verilmemiş hakkı, kurumamış alın teri ve ölmüş bedenleri gömülmüştür çukurova'nın bereketli topraklarına. üç büyük romancı kemalden (üçüncüsü de kemal tahir) biri olan orhan kemal'in destansı romanından uyarlanmış bir insanlık anlatısıdır bu film. insanı olduğu gibi tüm çıplaklığı, çirkinliği, çaresizliği ve gerçekliği ile anlatır.
12) şekerpare (yön. atıf yılmaz, 1983)
şener şen ve ilyas salman'ın birlikte oynadığı en iyi filmlerden biri. zamanında küçük görerek izlemiştim ama yeniden izlediğimde filme hayran olmaktan kendimi alıkoyamadım. sadece komedi filmi diye etiketleyip geçebileceğimiz bir film değil. dönem filmi olarak da, bugün konuşmaktan çekineceğimiz pek çok acı gerçeğe parmak basmayı başaran hakiki bir başyapıt. müzikal yönüyle de övgüyü fazlasıyla hak ediyor.
11) selamsız bandosu (yön. nesli çölgeçen, 1987)
bir çöküşün, mizah ile süslenmiş öyküsü. nesli çölgeçen'in "züğürt ağa" ile birlikte en iyi filmlerinden biri. kıyıda köşede kalmış bir kasaba üzerinden anlatılanlar aslında pek çok şeye uyarlanabilir. "tren durursa hepimiz kurtuluruz" bakış açısı, aradan yıllar geçse de ne yazık ki hiç değişmemiştir. sizi kurtaracağını zannettiğiniz kişi, anca size el sallayacak kadar sizi umursamaktadır. iktidarın gözünde başka ne olabilirsiniz ki. sizi, sadece siz kurtarabilirsiniz.
10) teyzem (yön. halit refiğ, 1986)
film, halit refiğ gibi bir ismin yönetmenliğinde çekilmiş olmasının yanında ümit ünal'ın yazdığı ilk senaryo olma özelliğini de taşımaktadır. bu anlamda, halit refiğ'in kamerasından ziyade ümit ünal'ın hikayesinin filmde daha etkili olduğunu düşünenlerdenim. zaten halit refiğ'in filmi istemeyerek yönettiği de söylenenler arasında. filmin teknik anlamda çok ucuza getirildiği ve biraz özensizce çekildiği fazlasıyla belli oluyor. fakat filmin anlattıkları her şeyin ötesine geçmeyi başarıyor. o zaman şunu bir kez daha iyi anlıyoruz. iyi bir senaryo, bir filmin bel kemiğidir.
9) anayurt oteli (yön. ömer kavur, 1987)
bazen zebercet misali bekler dururuz. hiç gelmeyeceğini bildiğimiz şeyleri... yusuf atılgan'ın güçlü kaleminden çıkmış zebercet karakteri, macit koper'in usta işi oyunculuğu ile ete kemiğe bürünür. böylesine bir romanı ömer kavur gibi "auteur" bir yönetmen çekebilirdi zaten. zebercet ile birlikte bizler de yavaş yavaş eksilir, biter ve yok oluruz. bu film, estetik dilini kaybetmeden yaratmayı başardığı depresif atmosferi ile doksanların da habercisidir aslında. doksanların bunalım temalı pek çok filmine yol açmış bir şaheserdir.
8) hayallerim, aşkım ve sen (yön. atıf yılmaz, 1987)
ünlü sinema eleştirmenimiz atilla dorsay'ın hakkında methiyeler düzdüğü, atıl yılmaz'ın en sıra dışı filmlerinden biri. türkan şoray'ı birden fazla rolde döktürürken izleme imkanı bulduğumuz bu muazzam filmde, genç bir yazarın gözünden bir filmin yaratılma sürecine ortak oluruz. her açıdan dünya sinemasında bile eşine az rastlayacağınız bir film. bu filmler sayesinde sinema, her daim var olmaya devam edecek. sinema salonları kibritle ateşe verilse, birbirinden kötü filmler vizyona girse bile sinema aşkıyla yanıp tutuşan bizim gibi bir başka çocuk, o salonları doldurmayı sürdürecek ve aşkla kaleme aldığı hayallerinden vazgeçmeyecek.
7) zübük (yön. kartal tibet, 1980)
yıllar geçse de eskimeyecek bir klasik. zaten bizim gibi bir ülkede bu filmin modasının geçmesi mümkün değil. politik sinemamızın en değerli işlerinden biri. tabi bunda güldürürken düşündüren aziz nesin gibi bir ismin de büyük payı var. onun değerli kitabı olmasa böyle bir film de olmazdı. filmde anlatılanlar, sanki bugün yaşanıyormuşçasına capcanlı öylece karşımızda duruyor. ayrıca şunu da unutmayın derim: "hepimiz birer zübüğüz."
6) zengin mutfağı (yön. başar sabuncu, 1988)
film, 1970 yılında türkiye tarihinde düzenlenmiş en büyük işçi eylemlerinden biri olan 15-16 haziran olaylarının öncesi ve sonrasını zengin bir ailenin mutfağından anlatır bize. bu anlamda, türk sinemasının siyasi içerikli filmleri arasında en iyilerinden biridir. bu film sayesinde, şener şen'in muhteşem oyunculuğu altında türkiye'nin en hareketli yıllarına, sağ-sol çatışmalarına, sınıf mücadelesine ve işçi hareketlerine de bir göz atmış oluruz.
5) kırık bir aşk hikayesi (yön. ömer kavur, 1981)
türk sinemasında aşk temalı birkaç film var ki yüzlerce sayfada ifade edemeyeceğiniz duygu ve hisleri bizlere yaşatmıştır. şu an aklıma gelenler: sevmek zamanı (1965), vesikalı yarim (1968), selvi boylum al yazmalım (1977)... bir de senaryosu selim ileri'ye, müzikleri cahit berkay'a ait olan ömer kavur imzalı "kırık bir aşk hikayesi" filmi var. kadir inanır ve hümeyra'nın çok iyi oynadığı, kamran usluer'in de kısacık rolüyle döktürdüğü bu muhteşem filmi izlemeyeniniz kalmamıştır umarım. aşk üzerine söylenecek daha ne çok şey varmış diyeceksiniz.
4) muhsin bey (yön. yavuz turgul, 1987)
"muhsin bey" ne güzel bir filmdir, bu filmi çeken kişi de ne güzel bir yönetmendir. öyle değil mi? şöyle çektiğimiz filmlere bir bakıyorum da ne harika "kaybeden" filmleri çekmişiz. "muhsin bey" filmi de bu "kaybeden" filmleri arasında en naif olanlarından biri bence. muhsin bey elinden geldiğince beyefendi bir şekilde düşmeye gayret ederken; ali nazik ise olabildiğince hırslı ve acımasız bir şekilde yükselecektir. işte hayat böyle bir şeydir. kimileri düşerken bile gözlerinizde yükselebilir; kimileri de yükseldiğini zannederek insanlığıyla birlikte yerin dibini boylayabilir.
3) yol (yön. yılmaz güney, şerif gören, 1982)
filmin senaryosu yılmaz güney'e ait olmakla birlikte yönetmenliğini şerif gören yapmıştır. filmin çekimleri sırasında hapishanede olan yılmaz güney, şerif gören'e filmin yönetmenliğini nasıl yapacağı konusunda sık sık telkinde bulunmuştur. film, 1982 cannes film festivali'nde altın palmiye'yi kazanarak türk sinemasına muazzam bir ödül armağan etmiştir. bu arada, yol filmiyle birlikte o yıl büyük ödülü kazanan bir film daha vardı. costa gavras'ın yönettiği missing (1982) filmi de o sene büyük ödülü hak kazanmıştı. bu iki muazzam film, politik sinemanın en güzel örneklerinden olagelmiştir. ancak "yol" filmi, ödül aldığı o sene ne yazık ki ülkemizde vizyona giremedi. film, birileri tarafından sakıncalı bulunmuş, filmi bir şekilde izleyenler bile cezaya çarptırılmıştı. "yol" filmi, çekildiği yıldan tam tamına 17 yıl sonra ilk defa 1999 yılında izlenme yasağı kalkmak suretiyle gösterime girebilmiştir.
2) uçurtmayı vurmasınlar (yön. tunç başaran, 1989)
bazen uçurtmayı da vururlar barış. sen vurmasınlar diye beklersin; ama o silahlar uçurtmayı da vurmak için gökyüzüne çevrilebilir. bazen de tutturamazlar işte. ne yaparlarsa yapsınlar ne denli çılgına dönerlerse dönsünler o uçurtma gökyüzünde süzülmeye devam eder. türk sinemasının en güzel filmlerinden biri. yıllar geçse de bizler bu tarz filmleri bıkmadan usanmadan izlemeye devam edeceğiz.
1) züğürt ağa (yön. nesli çölgeçen, 1985)
hem bireysel hem toplumsal, hem komik hem dramatik... dünya standartlarında bir film. bir çöküş hikayesi anca bu denli güzel anlatılabilirdi. bugün kaçımız ağa ya da ağalık sisteminin yanındayız. umarım ki hiçbirimiz. fakat bu filmi izlerken hangimiz ağanın düştüğü hale üzülmüyor, ağa için canımızı sıkmıyoruz. ve işin garip kısmı filmin ağanın yanında olduğu bile söylenemez. film, öylesine müthiş bir dengede ilerliyor ki, kendimizi hem köylülerin hem de ağanın yerine koyabiliyor ve ikisine de hak verebiliyoruz. işte sanat bu yüzden güzeldir, işte sinema bu yüzden hep var olmalıdır.
kaliteli film önerilerinin olduğu güzel bir instagram hesabı: https://www.instagram.com/justcinelist/