Torrent'in Atası Sayılabilecek Sihirli Bir Olay: Radyo Yayını Üzerinden Oyun İndirmek

1980'li yıllarda insanların radyo yayını üzerinden oyun indirdiğini biliyor muydunuz? Gelin, biraz nostalji yapalım.
Torrent'in Atası Sayılabilecek Sihirli Bir Olay: Radyo Yayını Üzerinden Oyun İndirmek

tarih 1980'ler, çoğunuzun daha doğmadığı, bazen spotify'da falan denk geldiğinizde "bunlar ne biçim müziklermiş awk" dediği, boktan dizilerin ülkeyi kavurduğu zamanlar (çok değişmemiş bu aslında). spectrum, commodore gibi bilgisayarların hayatımıza girdiği dönem. bilgisayarların yarı analog, yarı dijital takıldığı, bilgiyi kartuşlar ve mayetik kasetlerle akardığı steampunk ve cyberpunk arasında kalmış gibi bir dönem.

bu kasetler şöyle bir şeydi: 


kartuşlar ise:


bu dönemde oyunları bilgisayarcılardan gidip, bu kasetlere çektirip alabiliyordunuz. aynı zamanda kartuş denilen önceden üretilmiş, içinde hazır oyunlar olan daha dijital bir teknoloji de vardı. ancak orta ve doğu avrupa'da öyle bir şey yapılıyordu ki torrent'in atası gibiydi. bilgisayar oyunlarını radyo yayını üzerinden "indirmek"! evet, doğru duydunuz: torrentler, steam veya netflix yokken bazı insanlar radyolarını açar, kaset kaydedicilerini hazırlar ve havadaki "oyunların" ses dalgalarını yakalardı. bu, doğu bloku'ndan batı avrupa'ya kadar uzanan birçok acayip korsanlık deneyimiydi. teknik bir şey miydi? eh işte. aynı zamanda bayağı komik bir işlemdi çünkü bu süreç bir uzaylı sinyalini çözmeye çalışmak gibiydi. ödül ise haftalardır oynamak için yanıp tutuşulan bir oyun oluyordu. bu deli saçması yöntem nasıl gerçeklşiyordu? anlatayım.

dedğim gibi 1980'ler bilgisayar devriminin bebeklik dönemiydi. zx spectrum, commodore 64 veya amstrad cpc gibi 8bit canavarlar evlere girmişti ama yazılım ve oyun satın almak? orijinal disketler ve kasetler? çok pahalı ve nadirdiler. ayrıca doğu bloku'nda bulunmasına imkan yoktu. işte burada radyo devreye girdi. radyo istasyonları hem yasal hem korsan yazılımları (çoğunlukla oyunları) ses sinyallerine çevirip yayınlıyordu. dinleyiciler bu "cızırtılı senfoniyi" kasetlere kaydedip bilgisayarlarına yüklerdi. teknik olarak "radyo üzerinden veri aktarımı" veya "software broadcasting" adı altında yapılıyordu. ama biz buna "havadan beleş oyun kapma sanatı" diyebiliriz bence.

peki, nasıl yapılıyordu bu sihir? 

ilk adım: veri kodlama. bir oyun, mesela diyelim ki manic miner (o dönemdeki bir madenci macerası), ikili veriye (binary) çevrilirdi. bu veriler, frequency shift keying gibi bir modülasyonla ses tonlarına dönüşürdü. 0'lar düşük frekans (mesela 1200 hz, bir arı vızıltısı gibi), 1'ler yüksek frekans (2400 hz, sinir bozucu bir sineğin sesi). çünkü radyo analog ses taşır, dijital veri değil. yani, programınız bir "cır cır bızzzzy cır cır" senfonisine dönüşüyordu. baud hızı genellikle 300-1200 baud arasındaydı, yani saniyede maksimum 150 bayt civarı. bir 10 kb'lık oyun? yaklaşık 1-2 dakika yayın sürerdi. ama dikkat: bu, mükemmel bir sinyal gerektirirdi; yoksa kaydettiğiniz oyunun çalışmazdı. istasyonlar hangi oyunu hangi saatte radyodan yayınlayacaklarını belirtirlerdi. insanlar da o saatte kaydederlerdi.

ufak! bir hesap yapalım. mesela radyo üzerinden baldur's gate 3 oyununu indirmek istiyoruz (150gb). amatör ama mükemmel bir radyo yayınımız var. amatör radyo yayınları saniyede 300 baud civarı veri gönderebiliyor. yani bg3'ü radyodan indirmek aşağı yukarı 140 yıl sürecekti. kaç tane kaset isterdi onu sormayın. bir de araya hedef filo reklamı "her gün en az iki saatini yolda harcıyorsun, zorrr. ama bir de şöyle düşün. altında gıcır gıcır şirket aracı" diye girip, yazma işini mahvederse intiharlık durum olurdu herhalde.

neyse... yayın tarafı mı? radyo istasyonları özellikle avrupa'da bu işi üstlenirdi. çoğu radyo basıcode standardını kullanırdı. basıcode, basıc dilinin değişik bir versiyonu, farklı bilgisayarlar arasında uyumlu bir standart. yazılım radyo üzerinden yayınlanır, dinleyiciler kaset/teybe kaydeder ve basicode ile gelen verileri yani birleri ve sıfırları dönüştürürlerdi. eğitim yazılımları, basit oyunlar (yılan oyunu gibi) havadan iniyordu. bu yayınlar genellikle gece yapılırdı, çünkü gündüz frekanslar kalabalık. hatalı indirme ihtimali yüksek. gece ise daha temiz yayınlar, kaliteli kasetlere kaydediliyordu.

doğu bloku'na geçelim, çünkü asıl macera oradaydı. batı'da artislik yapmak kolay! polonya, macaristan, çekoslovakya ve yugoslavya gibi yerlerde, komünist rejimler batı yazılımlarını sansürlüyordu. "kapitalist zehir" diyorlardı. dinleyiciler, kaset kaydedicilerini radyoya bağlar, yayını kaydeder ve ertesi gün okulda takas ederdi. bu oyunlar hırvatistan'dan macaristan'a kadar yayılırdı. yani radyo sinyalini elden ele imeçe usulü ile ülkeden ülkeye yayıyorlardı. amatör hacker'lar "text adventure" oyunlarını (metin tabanlı maceralar, bugünün rpg'lerinin dedesi) yayınlardı. bu türü merak ediyorsanız steam'de road warden diye bir oyun var, ona bakabilirsiniz. neyse... sovyetler birliği'nde bile hobi grupları radyo üzerinden yazılım paylaşıyordu. bu yayınlar, kgb'nin radarından kaçmak için frekans değiştirirdi. casus filmindeymiş gibi heyecan yaşıyorsunuz ama ödül ise mesela bir tetris klonu. zaten doğu bloğunda ve sscb'de yaşayan insanlar kaçakçılığın kitabını yazmışlardı. taş plakta bile yazılım taşıyorlardı çünkü kaset ve diskette bilgi paylaşılabiliyordu. casusluk riski vardı ama taş plaktan kontrol sırasında kim kuşkulanır ki?

sansür ve yasal riskler vardı. batı'da korsan radyo (ingiltere'de radio caroline gibi) zaten yasadışıydı ama doğu bloku'nda ölümcüldü! meşhur alman stasi veya rus kgbsi, batı yayınlarını jam'lerdi yani sinyalleri karıştırırdı. fakat hacker'lar da akıllıydı. kısa dalga kullanır, antenleri modifiye ederlerdi. yayın yapanlara hapis riski vardı. yakalandıklarında bilgi paylaştıkları için vatana ihanetten bile yargılanıp hapse atılabiliyorlardı.

bu radyo korsanlığı, dijital devrimin öncüsüydü. 1990'larda benim de dahil olduğum bbs'ler, floppy'ler ve cd'ler aldı onların yerini ama bunun mirası? bugünün p2p paylaşımının dedesi oldu. doğu bloku'nda, bu yayınlar demokrasi tohumları ekti. 1989 devrimlerinde rol oynadı.