The Memphis Flash, Elvis the Pelvis, Rock'n Roll'un Kralı: Elvis Presley'nin Hayat Hikayesi

Elvis'in hikayesinin kısa sürede okuyup bitirebileceğiniz özeti.
The Memphis Flash, Elvis the Pelvis, Rock'n Roll'un Kralı: Elvis Presley'nin Hayat Hikayesi

rock’n roll’un kralı, “kral”... bir de “elvis the pelvis” lakabı var ki 50’lerde bu ismi takmışlar. sebep malum; tuhaf dansları, sallantılı kalça hareketleri ve dönemin tutucu amerika’sında gayet argo ama bir o kadar da yakışıklı/seksi vurgusu olan bir deyim.

adamın en büyük kozu sesi. siyahilerin ruhunu beyazların tınısıyla karıştırabiliyordu. gospel’den pop’a, rock’n roll’dan blues’a kadar her tarzdan beslenmiş. hatta “it’s now or never” gibi operaya yakın işler çıkardı, “my way” cover’ı ise öyle bir tuttu ki orijinalinin önüne geçti.

yaşarken şöhretin, zenginliğin, unvanın dibine vurdu. öldükten sonra da adı hiç eksilmedi. dünyanın dört bir yanında taklit yarışmaları düzenlendi, fan kulüpleri kuruldu, belgeseller, programlar yapıldı. öyle bir fenomen ki hâlâ “aslında ölmedi, bir yerde saklanıyor” diyen kitle var. hatta amerika’da ölümden döndüğünü iddia eden insanların “ışıklı tünelden geçerken elvis bana el sallıyordu” hikâyeleri bilimsel makalelere bile girdi.


çocukluğu, gençliği ve ilk adımları

1935’te tupelo, mississippi’de dünyaya geldiğinde aslında ikizdi ama kardeşi doğumda hayatını kaybetti. böylece tek çocuk olarak büyüdü. babası vernon, düşük ücretli işlerde çalışıyordu; tarlada, kamyonda; annesi gladys ise dikiş makinesi operatörüydü. aile maddi açıdan hep kıt kanaat geçindi, kiliseye düzenli gittiler. derken 1938’de vernon 8 dolarlık (!) borç yüzünden hapse girince işler daha da kötüye gitti. evlerini kaybettiler, anne-oğul yalnız kaldı. elvis de hep annesine daha yakın bir çocuk oldu.

okul yıllarında çok da sevilen biri değildi. içine kapanık, sessiz, arkadaşları tarafından alay edilen, “anne kuzusu” diye damgalanan bir tipti. 10 yaşındayken ilk defa sahneye çıktı: bir şarkı yarışmasında kovboy kıyafetiyle “old shep” söyledi, mikrofona ulaşmak için sandalye üzerine çıkmıştı. ikincilik aldı. o dönem pentekostal kilise korosunda da şarkılar söyleyip sesini geliştirdi.

1946’da ilk gitarını aldı, 1948’de aile memphis’e taşındı. sebep: vernon’un yasa dışı içki işlerinden başının derde girmesi. memphis’te en fakir semtlerden birinde, lauderdale courts’ta yaşıyorlardı. elvis ise çamaşır odasında gitarıyla saatler geçiriyor, arkadaşlarıyla küçük gruplar kuruyordu. komşuları “nerede görsek gitarı sırtındaydı” diyordu. okulda ise pek popüler değildi; utangaç, mutsuz ve çekici bulunmayan bir gençti. buna rağmen beale street’te lansky brothers’tan aldığı parlak kıyafetleriyle yavaş yavaş stilini oluşturmaya başladı.

müzikle büyüyen bir genç: pentekostal kilisesinde duyduğu ilahiler, hayat boyu müziğine sinen bir temel oldu. ileride ünlü olduktan sonra bile konser sonrası kuliste ilahiler söylemekten vazgeçmedi. yerel radyolardan da çok beslendi. özellikle mississippi slim onun kahramanıydı. slim’in programına zaman zaman çıkıyor, müzikle ilgili tek konuşan çocuk olarak arkadaşlarının hafızasında yer ediyordu.

ilk kayıtlar ve çıkış: 1953’te lise bittiğinde elvis daha 18 yaşındaydı. ilk denemesi annesine doğum günü hediyesi olarak kaydettiği “my happiness” ve “that’s when your heartaches begin” oldu. sun records’un sahibi sam phillips, elvis’in sesindeki farklılığı fark etti. 1954’te scotty moore (gitar) ve bill black (bas) ile “that’s all right” ve “blue moon of kentucky”yi kaydettiler. bu kayıtlar rock’n roll tarihine giriş biletini kesti.

sun’daki kontratı rca’ye satılınca büyük çıkış başladı. “i forgot to remember to forgetcountry listelerinde 1 numara oldu. ardından “heartbreak hotel” patladı, listelerde haftalarca kaldı. ed sullivan show’a çıkmasıyla da tüm amerika elvis’i konuşmaya başladı.

don’t be cruel,” “hound dog,” “love me tender,” “all shook up,” “jailhouse rock” derken 50’lerin ortasında müzik endüstrisini altüst etti. “love me tender” filmiyle sinemaya da adım attı ki ileride 31 filmde daha rol alacaktı. 1956’da ed sullivan show’da “love me tender”ı 54 milyon kişiye söylemesi onun bir anda ulusal fenomen olmasını sağladı.

kendi çocukluğunu anlatırken “çizgi roman kahramanı olmak isterdim, film izlerdim kendimi kahramanla özdeşleştirirdim. tüm hayallerim gerçek oldu. bir cümle öğrendim: şarkısız bir gün yaşanmış değildir. ben de hep şarkı söylüyorum, kendim için, sizler için.” diyordu.

bonus not: 1959’da almanya’da askerlik yaparken nato kapsamında türkiye’de konser vermesi planlanmış ama iptal edilmiş. yani aslında elvis’in yolu az kalsın buralara da düşecekmiş.


ölümü ve sonrası

kral son yıllarında sağlığını bayağı salmıştı. obeziteyle boğuşuyor, sabah kahvaltısında yarım metreye yakın sandviçleri mideye indiriyordu; içinde onlarca sosis, bal, tereyağı, artık ne bulursa; üzerine boşanma süreci (1973’te priscilla’dan ayrıldı), yoğun turneler ve ilaç kullanımı eklenince işler kötüye gitti.

16 ağustos 1977’de, indianapolis’teki son konserinden sadece haftalar sonra memphis’teki graceland malikanesinde ölü bulundu. doktor jerry francisco, ölüm nedenini “kalp yetmezliği” diye açıkladı ama kullanılan ilaçların da etkisi olduğu biliniyor.

haberin duyulmasıyla dünya adeta sarsıldı. milyonlarca hayranı için sadece bir müzisyen değil, “rock’n roll’un kralı” ve “babası”ydı. cenazesine yüzbinlerce kişi akın etti. abd başkanı jimmy carter bile özel bir başsağlığı mesajı yayınladı. graceland ise daha sonra müze haline getirildi, bugün hâlâ memphis’in en çok turist çeken noktalarından biri.

her yıl ölüm yıldönümünde binlerce hayranı elvis’in evinin önünde mumlar yakıp şarkılar söylüyor ama işin ilginç tarafı, hâlâ “aslında ölmedi, bir yerlerde yaşıyor” diyen ciddi bir kitle var. tişörtler, posterler, “elvis lives” yazıları...

elvis hakkında söylenmiş unutulmaz sözler

- michael jackson: “o harika bir insandı. bir daha onun gibisi gelmeyecek. onu kaybedince her şeyimi kaybettim sandım.”

- john lennon: “elvis’ten önce hiçbir şey yoktu.” (yetmedi, yıllar sonra bir daha söyledi: “elvis olmasaydı the beatles da olmazdı.”)

- phil spector: “onun büyüklüğünü anlatmaya kelime yetmez. sansasyoneldi, heyecan vericiydi, tarif edilemezdi.”

- paul mccartney: “canım sıkkın olduğunda hep bir elvis şarkısı açarım, moralim düzelir.”

- hal wallis (hollywood yapımcısı): “hollywood’a yakışan tek şey varsa o da bir presley filmidir.”

- bruce springsteen: “birçok sağlam adam geldi geçti, taklitçiler de oldu ama kral tekti.”

- mick jagger: “o, taklitçilerin arasında tek orijinaldi.”

- carl perkins: “bu çocuğun her şeyi vardı. bakışları, hareketleri, karizması, yeteneği ve en önemlisi farklıydı.”

james brown: “sadece hayranı değil, kardeşiydim. graceland’da son görüşümüzde birlikte ilahi söyledik. onu seviyorum ve cennette yeniden görmeyi umuyorum. onun gibisi olmayacak.”

- robbie williams: “kalbin durduğunda geride ne kaldığını asla bilemezsin. tüm dünya sarsıldı. senden geriye rüzgar kaldı.”