TC Merkez Bankası, Neden Tekrar Para Basma Kararı Aldı?

Son haberlere göre TC Merkez Bankası, Nisan ayı başı itibarıyla para basma kararı aldı. Akıllara nakit akışı ve döviz rezervi gibi çeşitli konular gelse de, en iyisi mevzuyu baştan ele alarak gelelim günümüze.
TC Merkez Bankası, Neden Tekrar Para Basma Kararı Aldı?
iStock

2020 ekonomik krizi, para basma tartışmalarının başlama aşamasına gelmiş olan bir krizdir.

çölde susuzluktan bayılmak üzeresiniz. karşınıza bir adam çıkmış bir elinde bir kilogram su, diğerinde bir kilogram külçe altın var. size birini seçin diyor. aynı adamın aynı şekilde evinizde otururken gelip birini seçin dediğini düşünün.

seçimleriniz farklı olurdu değil mi?

çok basit bir şekilde denebilir ki taleplerimizi belirleyen şey ihtiyaçlarımızdır. ihtiyaçlarımız ise şartlara göre değişkenlik gösterebilir. devlet para bassın demeden önce para ve devletin kısa bir tanımını yapalım.

devlet: devlet belirli bir alan üzerinde meşru bir şekilde şiddet kullanma hakkına sahip olan ve bu hakkı diğer devletler tarafından tanınmış olan kurumdur.

para: değer saklama ve değiştirme aracıdır. ama devlet tanımına göre bir tanım yapmak gerekirse, para bir başkasına yaptırmak istediğiniz bir şeyi o kişinin rızasını alarak yaptırmanızı sağlayan bir araçtır.

sizin para harcamanızla devletin para harcaması aynı şey değildir. mesela kaybedeceği şeyler olan hiç kimse devletle karşı karşıya gelmek istemez. çünkü devlet ona şiddet uygulamaya karar verdiğinde herkesin bu duruma, belirli koşullar altında, rıza göstereceğini bilir.


devlet size istediği bir şeyi iki şekilde yaptırabilir.

1) şiddet uygulama gücünü kullanmakla tehdit ederek

2) size para vererek.

ilkinde negatif rıza vardır, yani zarar görmemek için yaparsınız. ikincisinde pozitif rıza vardır, fayda görmek için yaparsınız.

mesela devlet sizi hak ettiğiniz diplomanızı vermemekle tehdit ederek, size mecburi hizmet yaptırabilir. aynı devlet doktor olursan sana ayda şu kadar geliri vaat ederim diyerek sizin doktor olmak için çalışmanızı da teşvik edebilir. negatif ve pozitif rıza kavramları bununla örneklendirilebilir.

devlet genelde kaynakları pozitif rızaya yetmediği durumlarda negatif rızayı kullanmayı tercih eden bir kurumdur. negatif rızanın çok dikkatli kullanılması gerekir. çünkü bireyler ve şirketler negatif rızaya çok uzun süre maruz kalırlarsa kendilerine alternatif aramaya başlarlar.

paranın ve devletin bu husustaki tanımlarını anlamışsak, devlet para basarsa akabinde neler gerçekleşir konusunun üzerine düşünebiliriz.

para yaratılan bir olgudur. bankalar parayı kredi vererek yaratırlar. parayı kredi karşılığında kullanan kişide o paranın kişilerde rıza yaratacağı potansiyel kadar bir güç oluşur. kişi bu parayı, yani gücü, değer yaratarak da değer kaybederek de kullanabilir. yasa bu gücün kullanımındaki kurallar bütünüdür.

para döngüsü

anlaşılması gereken bir diğer kavram ise para döngüsüdür. reel ekonomide para, bankalar, şirketler ve bireyler arasında dolaşıp duran bir metadır. değer saklama aracı olmamasının nedeni dolaşmasıdır. m1 emisyonundaki para sadece bir meta iken, m2-m1 emisyonundaki para bir değer saklama aracı haline gelir.

bunun için şu durumu yeniden hatırlamakta fayda vardır:


devletler para döngüsünü, yani paranın bir meta olduğu döngüyü hızlandırmak isterler. böylece vergi gelirleri artar, daha çok harcama yapabilirler ve işsizliği de azaltmak mümkün olabilir.

devlet açısından temel amaç paranın para döngüsündeki devir hızını artırmaktır. bunu da nasıl hesaplarız derseniz, milli geliri ortalama emisyona bölersiniz. iktisatçılar farklı para devir hızları için farklı emisyonları kullanırlar ama zaten yazı uzun kafa açmayacağım.

akp hükümetlerinin 18 yıl boyunca ekonomi adına yaptıkları en net doğru iktisat adımı budur. bu durum enflasyonun tek hanelere düşmesini sağlamıştır (senelik %2-3'lük enflasyon içinse çok başka adımlar gerekir). bunu engellemenin en keskin yolu da, tcmb'nin ihalelerle direkt veya türev piyasadan devlet tahvili alma yolunun kapatılmasıdır.

enflasyon

para döngüsündeki verimsizliğin dışavurumudur. aslında kapalı ekonomilerde toplam arzın toplam talebe yetişememesi durumudur ama türkiye gibi dışa açık ekonomilerde bu tanım eksik kalır. çünkü türkiye'de toplam arz toplam talebe zaten yetişemez. geleneksel ekonomi politikası yetişmeyen arzın finansal yönetimidir, bu yönetilme süreci sıkıntıya düştüğü zaman sosyal tansiyonlar yükselir.

bu uzun tanımlardan sonra biraz daha ana soruya odaklanabiliriz

faiz oranlarını düşürerek paranın devir hızını artırmak isteyen bir ekonomimiz var. enflasyonun burada 1990'lardaki gibi senelik %60-70 olmamasının nedeni işte başta dediğim pozitif rızadır. insanları rızalarıyla para harcamaya ikna ettiğinizde, devlet politikalarını uygulamak için para basmanıza gerek kalmıyor. işte başta dediğim gibi bir devletin negatif rızayı çok dikkatli ve mümkün mertebe az şekilde uygulama gereksiniminin sonucunu gördüğümüz yerlerden birisi budur.

bu adımı bu kadar doğru yapan şey de budur. karşılıksız para basmak/tmcb'ye devlet tahvili satarak para basmak gibi adımlar bir anlamda brute force olur. iktisatçıların enflasyonu açıklamak için kullandıkları klişe örnek piyasadaki 100 birim mala karşılık 100 lira para varken, bunu 200 yaparsanız malın fiyatı iki katına çıkar örneği insanları zihinsel tembelliğe sürükler.

temel sorun piyasadaki paradır. reel piyasadaki para el değiştirebildiği kadar paradır. finansal piyasadaki para başka bir kavramdır. bunlar emisyonla, m0-m1-m2-m3, gibi isimlerle açıklanabilse de tam tanımını yapmak zordur. 2018 krizinden sonra yapılan adımlar aynı mahfi eğilmez'in de son yazısında açıkladığı gibi iktisadi olarak doğru ekonomi-politik olarak yanlış adımlardır.

hala faizleri düşürerek pozitif rıza ile reel para döngüsünde paranın devir hızını artırmaya çalışıyoruz ama bunu yaparken türk lirasına ve türk finansal sistemine olan güveni aşındırdık. ekonomi-politik olarak yanlış olan şey buydu.

2018 eylül - 2020 şubat arası ekonomi politikaları

faizlerde çok sert bir artış yaşattık ama arka kapılarda devlet eliyle uygulanabilecek maksimum mevduat faizini bankalara dikte ettirdik. yani bir adet daha negatif rıza uyguladık.

negatif rıza kötü bir şey değildir ama çok dikkatli kullanmak gerekir. negatif rızanın siyasette kamuoyu rızasıyla, ekonomide ise katma değer üretenlerin rızasıyla uygulanması gerekir. gelişmiş ülkelerde kamuoyu=katma değer üretenler denklemi kurulabilir ama gelişmekte olan ülkelerde ikisi ne yazık ki aynı şey değildir. birinde çoğulculuk olan şey, diğerinde çoğunlukçuluk olur.

bu dönemde sağlam net dış borç ödedik ama diyetini 1 yılda 1 milyondan fazla net istihdam eriterek yaşadık. bu durum politik türbülanslar doğurdu, iktidar sarsıldı ve belediyeler kaybedildi.

faizlerin zorla indirilmesi ve insanların para harcamak istememesi politika yapıcıları negatif rıza sarmalına soktu. piyasadaki para m1 emisyonundan, m2-m1 emisyonuna doğru yol almaya başladıkça ankara'da uykusu kaçanlar oldu. üstelik bu kaçış negatif rızaların bilinçsizce uygulanması nedeniyle türk lirasından kaçış şeklinde oldu.

genel kabuldür, m1 emisyonuna tevdiata çevrilmemiş döviz hesapları da dahil edilir ama çift paralı ülkelerde bu kabul yanlıştır, bence. çünkü m2 emisyonuna kaymasa da, reel ekonomideki çevrimin dışında kalmış olan bir para teorik olarak m1 emisyonuna dahil edilse de bir anlam ifade etmez. dolardan alınacak senelik %1'lik faiz için parayı dth'a atmak ya da atmamak manasızdır.

net bir şekilde son 9 ayda uygulanan politika şuydu

1) faizleri indir
2) insanlar dövize yönelsin
3) tcmb üzerinden kamu bankalarına döviz sattır
4) döviz kurunu baskıla
5) faiz indirmeye devam et
6) paranın devir hızını artırabildiğin kadar artır

faizler yapısal olarak %10'luk enflasyonun seviyesine yaklaşana kadar bu davranış baskın değildi. çünkü %20'lik faizi senelerce biteviye uygulamak zaten akıl dışıydı. döviz sistemde kaldığı sürece bu politika işlerdi. çünkü sizin aldığınız dolar bir bankanın sisteminde bir rakamdan ibarettir. ama para sistemden çıkarsa bu döngü kırılır, işleyemez.

para sistemden iki türlü çıkar. ya cari açık verirsiniz, yani dışarıya borçlanırsınız, ya da yerleşikler dolarını evde saklamak ister parasını bankadan çekip evinde saklar. bu iki adımdan biri dominant hale geldiği anda dolar kurunda artışlar yaşarsınız. işte bu yüzden başta da dediğim gibi negatif rıza uygularken çok dikkatli olmak gerekir.

işte bu yüzden mesela, tcmb net rezervinden olmayan dövizi yerlilere satarken yerleşik swap hattı üzerinden alınan yükümlülükler çıkarılınca 1-2 milyar dolar rezerv ancak kalıyor. buna ankara'ya taşınan fiziki altınları da ekleyince sistemde likit dolar kalmadı. tmcb spot piyasada fiziki altın satarsa bilemem tabii.

bütün bunların üzerine corona patladı.

küresel arz ve talep hep beraber eğrinin soluna doğru hareketine başladı. bu küresel para döngüsünde paranın devir hızının çakılması demektir ki dünya ekonomisini resesyona sokar. abd ve fed'in çeşitli isimler altında 6 trilyon dolarlık paket çıkarmasının nedeni de budur.


türkiye ekonomisini para basma kararının eşiğine getiren şey de bu oldu

öncül verilere göre türkiye ekonomisinde tüketimde reel olarak %30'luk bir düşüş yaşandı. dolayısıyla paranın devir hızı falan kalmadı. dolayısıyla basılacak paranın reel para döngüsünde beklenmedik bir devir hızı artışı yaşatması, yani enflasyon ihtimali oldukça zor ama geçmişteki negatif rızalar yüzünden bugün türkiye ekonomisi çift paralı bir ekonomidir.

sisteme enjekte edilen para bir şekilde dolara kaçacak. bu durumda negatif rezerve düşmeden iç piyasadan gelecek döviz talebine karşı atacak adımımız yok. siyaseten kapalı olan imf seçeneği dışında da fed'den swap hattı dilenmek dışında seçenek de yok çünkü eldeki bütün amerikan tahvillerini satıp, fiziki altın aldık yetmedi o altını da ankara'ya taşıdık. belki de, ispanya ve ingiltere'ye kargo uçaklarıyla sadece tıbbi yardım taşımamışızdır, kim bilir.

başta sorduğum soruyu şimdi tekrar hatırlayın, çölde susuzluktan ölmek üzereyiz 1 kilogram altın mı daha değerli yoksa 1 kilogram su (1 kilogram altının ederi kadar dolar) mu?

şu anda imf'nin standby harici korona nedenli düşük faiz uygulamasına da başvurmadığımıza göre imf'den kaçış sadece mali hesap verme yükümlülüğünden değil siyasi yıpranma korkusundan da besleniyor diyebiliriz.

kısacası tl para basmak için dolara ihtiyacımız var çünkü faizleri zorla düşürmek için yerel swap hattında tcmb'nin dolarını vatandaşa sattık. vatandaş dolarını bankadan çekmek istese, kısmi sermaye kısıtlamaları olmadan ne yapabiliriz ki?

şu an tl basmak, hem de olmayan tcmb rezerviyle, yapabileceğimiz bir şey değil ama istemeye istemeye de olsa yapmaya başladık. siz de bunun ilk sancılarını dolar kurunda gördünüz. fed swap imkanına ikna edilemez ya da imf ile en azından korona dahilinde oluşan imkan kullanılmazsa, üzgünüm ama korona gündemdeki yerini kaybedebilir.

TC Merkez Bankası, Devletin Bağış Kampanyasına Nasıl 100 Milyon TL Bağışlayabiliyor?