Tanımlanması Zor Kavramlardan Postmodernizm Nedir?
anlaşılması güç bir kavram postmodernizm.
konuyla ilgili daha önce yazdığım bir yazıyı kısaltarak modern, modernite, modernizm ve postmodernizm gibi terimleri açıklamaya çalıştım. umarım faydası olur.
latincede şimdi anlamına gelen modo kelimesinden türetilen ve şimdi gerçekleşen anlamındaki modernus sözcüğü 15. yüzyılda latinceden orta fransızcaya moderne, fransızcadan ingilizceye ise modern olarak geçmiştir [1]. bir başka bilgiye göre ilk olarak pagan ve hıristiyan dönemi ayırmak amacıyla kullanılan modernus kelimesi, batıda 17. yüzyılda genel kullanıma girmiştir [2]. modern kelimesi sanat alanında ilk kez 12. yüzyılda piskopos suger tarafından kullanılmıştır. modernite ise modernizmden daha eski olup, ne zaman ortaya çıktığına ilişkin farklı görüşler söz konusudur. moderniteyi rönesans ile başlatanlar olduğu gibi, bazı sosyal kuramcılar ve felsefeciler descartes’ın rasyonalizmiyle modernitenin 17. yüzyılda başladığını öne sürmektedirler.
modernizm ve postmodernizm üzerine çalışan sosyal kuramcılar bu terimleri farklı şekilde tanımlar ve açıklar
bu durum da modernizm ve postmodernizmi anlamayı ve herkes tarafından mutabık kalınabilecek şekilde tanımlamayı güçleştirmektedir. postmodernizm üzerine pek çok çalışması bulunan david harvey de bu durumdan yakınır ve bu iki terimi doğru kavramak için öncelikle modernizmin ortaya çıkışını ve gelişimini doğru anlamak gerektiğini belirtir.
kısaca modernizm: “aydınlanma çağı ile gelen zihinsel dönüşümün ortaya çıkardığı ideoloji ve yaşam biçimi. hümanizm , sekülerizm ve demokrasi sacayağı üzerine kurulu; egemenliği insanı özgürleştiren, kurtuluşu dinde değil bilimde arayan, insanbiçimci, insanmerkezci dünya görüşü” olarak tanımlanabilir [3]. yıldız ecevit de modernizmi benzer sözlerle açıklar: “ancak tarihsel bağlamda modernizm; rönesansla birlikte ortaya çıkan, tam olarak 18.yüzyıldaki bilimsel/düşünsel gelişmelerle ivme kazanan, birey-insanın ve aklın odağa taşındığı bir dönemdir...modernizm her bilgiyi sistematize etmek ister, kendi doğrularının üstünlüğünde hiyerarşi yaratır, kuralcıdır. aklın güdümündeki batı düşüncesinin doruğudur modernizm” [4]. francis bacon , rené descartes aklı öne çıkaran felsefeleriyle; ısaac newton , nicolaus copernicus ise kilisenin öğretilerini boşa çıkaran bilimsel çalışmalarıyla aydınlanma döneminin önemli isimleridir. insan aklını ve deneysel bilimi medeniyetin ve ilerlemenin odağına yerleştiren aydınlanmacı düşünürler ve bilim insanları kilise öğretisinden kaynaklanan doğaya ve insana dair görüşleri kıyasıya eleştirirken, monarşik devlet düzenine de meydan okumuşlardır. kutsal kitaplara, kilise öğretilerine ve kralların buyruklarına dayanan dönem zamanla sona ererken, merkeze yepyeni bir felsefe ile ışıldayan akıl yerleşmiştir.
david harvey , bu dönüşümü sağlayan o yeni paradigmayı “yaratıcı yıkım” sözüyle ifade eder [5]. amerikan bağımsızlık savaşı ve fransız ihtilali gibi insanlık tarihindeki önemli evrensel atılımların altyapısını da hazırlayan aydınlanmacı dönemin felsefesi, 19. yüzyıla gelindiğinde mutlak bir zafer kazanmış gibidir.
bu bağlamda marshall berman ortaya çıkışından yakın geçmişe değin modernizmin gelişimini, yarattığı çelişkileri ve ikilikleri şöyle özetler
modernliğin tarihi gibi muazzam bir şeyin bir ucundan yakalayabilme umuduyla onu üç evreye ayırdım. kabaca 16. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın başına dek uzanan ilk evrede insanlar, modern hayatı algılamaya yeni başlamışlardır; onlara neyin çarpmış olduğunu anlayamazlar henüz. umutsuzca, el yordamıyla uygun sözcükleri bulmak için çırpınırlar; deneyim ve umutlarını paylaşabilecekleri modern bir kamu, ya da camianın ne olabileceği konusunda pek fikirleri yoktur. ikinci evremiz 1790’ların büyük devrimci dalgasıyla başlar. fransız devrimi ve onun etkileriyle büyük, modern bir kamu, bir anda ve dramatik bir biçimde doğuverir. bu kamu, devrimci bir çağda; kişisel, toplumsal ve siyasal yaşamın her boyutunda altüst oluşlar ve patlamalar doğuran bir çağda yaşıyor olma duygusunu paylaşmaktadır. 19. yüzyılın modern kamu alanı, bir yandan da hiç de modern olmayan dünyalarda yaşamanın madden ve manen neye benzediğini hatırlamaktadır hala. bu içsel ikilik aynı anda iki ayrı dünyada yaşıyor olma hissini, modernleşme ve modernizm düşüncelerini doğurur ve kökleştirir. 20. yüzyılda, üçüncü ve son evremizde, modernleşme süreci neredeyse tüm dünyayı kaplayacak kadar yayılmış; gelişmekte olan modernist; dünya kültürü sanatta ve düşünce alanında göz alıcı başarılar sağlamıştır. [6]
bu dönemde sanatın ve bilimin insanlığı, refaha ve mutluluğa kavuşturacağına dair güçlü bir inanç söz konusuydu
aydınlanma çağı’nın edebiyata yansıması realizm biçiminde oldu. determinizm ve pozitivizmden etkilenen realizm, duyularla algılanan somut gerçekliğin, mutlak gerçek olduğu düşüncesine dayanan bir mimetik estetiğe sahipti. öte yandan 20. yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde, bilimin ulaştığı en yüksek düzeye, en önemli bilim insanlarına ve en yetenekli, yaratıcı sanatçılara sahip olan dünyanın en güçlü devletleri önce ı. dünya savaşı ’nda kozlarını paylaştılar ve ortada milyonlarca ölü ve yıkılmış bir avrupa kaldı. yaşanan felaket asıl büyük felaketin yalnızca habercisiydi. ii. dünya savaşı , ilkinin aksine hiçbir ahlaki kuralın, insani sınırın olmadığı bir savaştı ve topyekün girişilen bu savaş, geride elli milyonu aşan ölü ve çok daha fazla yaralı insan ve tamamen darmadağın olmuş ülkeler bıraktı. insanlığın kurtarması beklenen bilim, bu dönemde kitle imha silahlarının yapımında hizmet verdi. insan yaşamını güzelleştirmesi beklenen sanat ise bazı savaş yanlısı sanatçılar aracılığıyla savaşı ve beklenen zaferi övmek için kullanıldı. nobel ödüllü, hitler yanlısı ünlü fizikçi johannes stark , kuantum fiziği üzerine çalışan ünlü meslektaşı werner heisenberg ’i, bunun yahudi fiziği olduğu iddiasıyla tehdit etmiş ve dönemin alman fizikçilerini, içerisinde hitler’e ve alman halkına hizmet etmenin bilimin en önemli görevi olduğunu ifade eden bir bildiriye imza atmaya zorlamıştır [7]. öte yandan savaş karşıtı olan sanatçıları, bilim insanlarınıysa ölümler, sürgünler ve işkenceler bekliyordu.
iki büyük savaş sonrası dünyada neredeyse her şey tamamen değişmiştir. eric hobsbawm , savaş sonrası dünyanın yeni çehresini şöyle anlatır
insanlık varlığını sürdürdü. bununla birlikte 19. yüzyıl uygarlığının büyük evinin dayanakları çöktü ve her yanı dünya savaşının alevleri içinde kaldı. bu dikkate alınmadan kısa yirminci yüzyıl anlaşılamaz. savaş bu yüzyıla damgasını vurdu. silahlar sustuğunda ve bombalar artık patlamadığında bile dünya savaşının şartları içinde yaşandı ve düşünüldü. yüzyılın tarihi ve daha özgül olarak onun baştaki çöküş ve felaket çağının tarihi, otuz bir yıl süren dünya savaşının tarihiyle başlamalıdır. [8]
hobsbawm’un sözünü ettiği o iki büyük kırılmayı içeren otuz bir yıllık savaş dönemi hem sırasıyla sanatta modernizm ve postmodernizmin nirengi noktası hem de aydınlanmacı modernizmin çöküşünün habercisi olmasıyla oldukça önemlidir. harvey iki büyük savaş ve yaşanan soykırımlardan sonra aydınlanma düşüncesinin aldığı büyük darbeyi şöyle dile getirir: “bundan da kötüsü, aydınlanma projesinin kendi amaçladığının tersine yol açarak, insanın özgürleşmesi hedefini, insanlığın kurtuluşu adına evrensel bir baskı sistemine dönüştürmeye daha baştan mahkûm olduğu yolunda bir kuşku doğmuştur” [9]. theodor w. adorno bu baskıyı hitler almanyası üzerinden verdiği örnekle şöyle eleştirir: “aydınlanma, liberalizm dönemi dâhil olmak üzere, sosyal cebre hep yakınlık duydu. güdümlü kolektifin birliği tüm bireylerin yadsınması üzerine kuruludur. bu birlik insanları bireye dönüştürmeyi hedefleyen bir toplumu sanki alaya alır. kuşkusuz hitler gençliği örgütünde adı geçen sürü [horde], eski barbarlığa geri dönüş değil, baskıcı eşitliğin zaferidir: hak eşitliğinin eşitlerin haksızlık etmesine dönüşmesidir” [10]. kısacası bu dönemde aklın, bilimin ve sanatın insanı, mutlak olarak doğruya ve güzele götüreceğine dair duyulan güven ve inanç büyük bir hayal kırıklığı ile son bulmuş, üst anlatılar (metanarrative )dahil olmak üzere aydınlanma idealleri cazibesini yitirmiştir
p.s. yazdığım yazının kaynakça bölümü kaybolmuş, bu formatla idare edin.
[1] online etymology dictionary: http://www.etymonline.com/…n_frame=0&search=modern.
[2] modernity, wikipedia: https://en.m.wikipedia.org/wiki/modernity:
[3] sosyal bilimler sözlüğü, ağaç yayınları.
[4] yıldız ecevit, türk romanında postmodernist açılımlar, iletişim yayınları.
[5] david harvey, paris, modernliğin başkenti, sel yayınları.
[6] marshall berman, katı olan her şey buharlaşıyor, iletişim yayınları.
[7] cemal tunçdemir "milli fizik, milli matematik, milli kifayetsizlik" http://www.t24.com.tr/
[8] eric hobsbawm, kısa 20. yüzyıl, everest yayınları.
[9] david harvey, postmodernliğin durumu, metis yayınları.
[10] adorno – horkheimer, aydınlanmanın diyalektiği, kabalcı yayınları.